Paylaş
Serdar Ortaç’la ayrıldıktan 2 yıl sonra Türkiye’ye gelen Chloe Loughnan, eski eşinin sağlık ve maddi sıkıntılarını soran muhabirlere “Hayatımda dram istemiyorum” dedi.
Bu açıklamada hakkaniyet duygumu zedeleyen, beni rahatsız eden bir şey var.
Halbuki etmemesi lazım. Çift ayrılalı 2 yıl olmuş.
Kimsenin dönüp eski eşinin sorunlarıyla uğraşmak gibi mecburiyeti olamaz.
Vefa güzel bir şeydir ama zorunluluk değil.
Yine de şeytan ayrıntıda gizli. Mesela seçilen sözcük:
Dram.
“Oyun, tiyatro oyunu” demeye getiriyor Serdar Ortaç’ın yaşadığı zorluklara.
“Bunları hayatıma dahil etmek istemiyorum” diyor.
Hayat bazen ne acımasız.
İster istemez insanın içinden geçiyor tabii:
Sağlıklı zamanında, paralı zamanında gezdin tozdun. O zaman her şey gerçekti. Şimdi güçten kuvvetten düşünce mi “tiyatro” oldu Serdar Ortaç?
Hem sonra bir drama yaşanıyorsa...
Bunda Chloe Loughnan’ın bizzat yolladığı hacizlerin de payı var.
Şimdi kendini nasıl soyutluyor ki olup bitenden?
Eğri oturup doğru konuşmak lazım: Serdar Ortaç’a kadar Türkiye’de kimse tanımazdı Chloe Loughnan’ı.
Serdar Ortaç faktörü olmasa bu kadar hızlı bir şekilde yarışmalarda jürilik, dizilerde oyunculuk yapabilir miydi? Hiç emin değilim.
2 yıl sonra İstanbul’a ilk kez geldi mesela, yine Serdar Ortaç hakkında söyledikleriyle manşetlerde.
Eğer Chloe Loughnan Türkiye’de bir kariyer planlıyorsa planlasın. Hobi olarak yine planlasın.
Ama vicdanlarda açabileceği yaraları dikkate almazsa...
İkinci denemede işinin daha zor olacağını bilmek durumunda.
Ah şimdi Seda Sayan’ın konuşma yasağı olmayacaktı
Biliyorsunuz, Seda Sayan’ın oğlunun ilişkileriyle ilgili konuşma yasağı var.
Oğulcan Engin haklı bu konuda. Durup durup bir laf ediyor, genç adamın karizmasını çiziyordu annesi.
Ayaküstü Aleyna Tilki’yi oğluna istemişliği bile var Seda Sayan’ın.
O yüzden yeni sevgili Miray Daner ile ilgili ne olumlu ne de olumsuz bir şey söyleyebiliyor.
Seda Sayan’ı biliriz, kim bilir ne kaynıyordur, nasıl fokurduyordur da içi... Belli ki Oğulcan işi sıkı tutuyor bu sefer, ağzını açamıyor.
Ah şimdi konuşma yasağı olmayacaktı ki... Hele de Kubilay Aka’nın eski sevgilisi Miray Daner’le aynı projede yer alabileceklerine dair açık kapı bıraktığı şu sıra...
Haberciler elbette soracaktı, o da dayanamayıp başlayacaktı yaylım ateşine...
Artık önüne kim gelirse...
Teşekkür edeceğine cevap yetiştirdi
Ebru Şallı konusunda tavrım en başından beri net. Bence her makul insanın durması gereken yer de bu:
Acılı bir annedir, böyle insanda mantık aranmaz, ne yapsa, neden yapsa haklıdır, yeridir.
Burada ölçü şu:
Benzer bir şey senin başına gelse, sen ne kadar sağlıklı davranacaktın?
O yüzden mayo giydiği için eleştirildiğinde de...
Pandemide gece yarısı güzellik merkezi açtırdığında da... Olaylara hep aynı gözle baktım.
Fakat babası Şükrü Şallı’nın vefatıyla ilgili yapılan son eleştirilerde bir haklılık payı var.
Hemen ertesi gün sosyal medya hesabından ürün reklamı yapması yadırgandı doğal olarak.
“Git acını yaşa, Instagram kaçmıyor” diyenler oldu.
Bilmiyorlar ki o hesaplar profesyonel ekipler tarafından yönetiliyor, hangi gün, saat kaçta, ne paylaşım yapacağı çok önceden programlı.
Yani bunu önceden hesap etmesi imkânsızdı.
Yine de reklamı hemen kaldırtıp konuyu kapatacağına, eleştirilere cevap yetiştirmeye başladı Şallı. “İster cilt bakımı yaptırırım, istersem evde oturup ağlarım. Bunun hesabını kimseye vermem” diyor.
Verme, kimsenin de bunu sorguladığı yok.
Sadece, sosyal medyada meydana gelen bu nahoş durumun teknik nedenlerden olduğunu açıklayıp...
Uyaranlara da bir teşekkür etseymiş... Konu zaten bu kadar dallanıp budaklanmayacaktı.
Şentürk’ün villası
Metin Şentürk’le 2014’te boşandığı Fulya Kalkavan arasındaki davalar bitmek bilmiyor. Daha önce Yargıtay’a başvuran Şentürk ayda 5 bin lira yoksulluk nafakasından kurtulmuştu. Bu kez Kalkavan’dan mal paylaşım davası geldi. Sarıyer’deki lüks villa gitti.
Şentürk şimdi tekrar o villanın evlenmeden önce alındığını ve görme engelliye özel tasarlandığını öne sürerek istinafa başvurdu.
Villayı bir röportaj sırasında ben de görmüştüm. Önde düzayak bir bahçesi, arkada havuzlu kısım, evin katları arasında kolay inip çıkabilmesi için asansör olduğunu hatırlıyorum.
Üstelik Şentürk, “Şuradan şunu uzatsana” diyecek kadar evdeki her şeyin yerini tek tek biliyordu.
Görme engelli birinin gündelik hayatı açısından baktığımızda haklı tabii...
Tek sorun, geçen yıl daha küçük bir eve taşınıp villayı İranlı şarkıcı Nili Afshar’a kiralamamış mıydı?
Paylaş