Paylaş
Deprem bölgesindeki çocukların oyuncak ihtiyacını ilk dillendirenlerden biriyim.
Hürriyet, sahadaki bütün yazar ve muhabirlerden bulundukları bölgelerde tespit ettikleri 3 acil ihtiyacı rapor etmelerini istemişti.
Ben de psikolojik destek ve gündelikte kullanılan ev eşyalarının yanı sıra çocuklar için oyuncak ihtiyacını koymuştum listeme.
Çünkü çadırlarda ya da kaldıkları otomobillerin etrafında çocuklar için çok tehlikeli olabilecek enkazlar vardı ve aileler bir yandan yiyecek, barınma, enkaz gibi işlerle uğraşırken bir yandan da gözlerini bir saniye bile çocuklarından ayırmamaları gerekiyordu.
Hem zaten çocukların suçu neydi ki?
Her şeyi biz büyükler yapmıştık ama ceremesini bizle beraber bu masumlar da çekiyordu.
O yazı üzerine oyuncak firması Mattel’in bölgeye bir TIR dolusu oyuncak hazırladığını öğrendiğimde havalara uçtum.
Ardından bölgeden bir fotoğraf yolladılar. Yaralı bir kız çocuğu hastane yatağında oyuncağıyla oynuyordu, yüzündeki mutluluğu görseniz...
Yavrumuzun görüntüsü bende saklı.
O yüzden taraftarların maçlarda sahaya oyuncak yağdırdığı göz yaşartan görüntüler herkesi bir etkiliyorsa, beni iki kere çarpıyor.
Zaten bu ara hangi takımlı olacağımı da şaşırmış durumdayım.
Kendim Fenerbahçeliyim. Kalbim Beşiktaşlı. Vicdanım Basel maçında tribündeki o muhteşem koreografiyi hazırlayan Trabzonsporlu...
Hem o takımları tutuyorum hem de tribünlerdeki bu manzarayı ağlayarak alkışlayan rakip oyuncuları...
Nasıl alkışlamasınlar? Binlerce yetişkin çocuk olmuş, “Bu oyuncak sana arkadaşım” diyor... O sırada da “Bir Başkadır Benim Memleketim” şarkısı çalıyordu ya...
Hakikaten bambaşkasın Türkiye.
Umarım “Bu Oyuncak Sana Arkadaşım” kampanyasına bütün takımlar destek verir.
Sadece futbol da değil, basketbol, voleybol ne varsa.
İnsan her birine ayrı üzülüyor
∆ Gaziantep İslahiye’de sıkışan kapıları kırarak apartmanındaki 60 kişiyi kurtardıktan sonra üstüne düşen duvarın altında ölen Burhan Polat’a ayrı...
∆ Kahramanmaraş, Elbistan’da ikinci depreme evde yakalanıp kurtarmak için 5 yaşındaki çocuğuyla 2 yaşındaki çocuğu arasında seçim yapmak zorunda kalan anneye ayrı...
∆ 11 günün sonunda enkazda ablasıyla yan yana bulunan ve yorgana sarılmış halde olduğu ortaya çıkan fenomen Taha Duymaz’a ayrı...
∆ Kocası Ukrayna’da savaşan, kendisi iki çocuğuyla birlikte sığındığı Hatay’da enkaz altında ölen Yulia Petrov ve çocuklarına ayrı...
∆ Diyarbakır’da kolon kesen market sahibine açtığı dava sonuçlanamadan bütün ailesiyle birlikte enkaz altında ölen avukat Serhan Özdemir’e ayrı...
∆ Adıyaman’da enkazdan üç gün sonra çıkarıldıktan sonra iki kol ve iki bacağı kesilen ve protez için yardım isteyen kepçe operatörü Zabit Babacan’a ayrı...
Yaralar daha çabuk sarılabilecekse il olsa keşke
6 Şubat’taki ikinci depremin merkez üssü Elbistan’a Gaziantep, Nurdağı ve İslahiye’nin ardından felaketin üçüncü günü varmıştık.
1100 rakımlı ilçede enkazlar bir karış kar altındaydı.
Depremzedeler ve kurtarma ekipleri bir bu çetin hava koşullarıyla mücadele etmek zorundaydı. Artık 60’ıncı saate girilmiş, hipotermiye karşı zamana karşı bir yarış yapılıyordu.
Afet o kadar büyüktü ki yıkılan binalardan dolayı birçok sokağa girilemiyor, trafiğe kapanmış haldelerdi.
Depremden üç hafta sonra sosyal medyada Elbistan’ın il olması için bir kampanya yürütülüyor.
Paylaşımlara bakıldığında bu kampanyaya Elbistanlıların öncülük ettiği anlaşılıyor. Zaten Kahramanmaraş’a bağlı 140 bin nüfuslu ilçe halkının il olma hayali yeni değil. 1970’li yıllardan itibaren çeşitli girişimler yapılıyordu.
En son 1993’te o dönemin başbakanı Süleyman Demirel girişim heyetindeki muhtar Nuri Taphasanoğlu’nun ceketini imzalayarak “Elbistan il oldu” yazmış. Fakat olamamış.
İmkânlar nedir, böyle bir şey teknik olarak ne kadar gerçeğe yakın bilmiyorum ama eğer yaralar daha çabuk sarılabilecekse Elbistanlıların bu çağrısına ses olmak istedim.
Paylaş