Paylaş
Yüzmeyi çok seven, bir gözü mavi bir gözü yeşil Van kedisinin yaşadığı, kenarında uçsuz bucaksız masmavi bir gölün uzandığı Van, benim için hep büyüleyici bir şehir olmuştur.
En son 2009’da ziyaret ettiğim Van’ı bu sefer çok büyümüş, gelişmiş ve modernleşmiş buldum. Bir tarih ve doğa harikası olan Akdamar Adası’nı ve çok eski kilisesini her gidişimde mutlaka ziyaret ederim.
Bu sefer de adanın küçük kafesinde oturup demli çayımı yudumlarken bir taraftan da derin mavi göle, etraftaki karlı dağlara bakarak ruhumu dinlendirdim.
Efsaneye göre, bir zamanlar adada yaşayan Tamara’ya aşık gencin her gece yüzerek geldiği ada, bir gün dalgalarda boğulup gölün suları arasında kaybolurken yankılanan haykırışlarından adını almış. Aşık gencin “Ah Tamara!” nidaları, zamanla “Akdamar”a dönüşmüş. Yöre halkının “Van denizi” adını verdiği bu göl, aslında pek çok efsaneyle de anılır. Göl kıyısına yakın bir taşın üzerinde oturup saçlarını tarayan denizkızı efsanesini 70 yaşını aşmış Vanlı kadınlardan dinleyebilirsiniz. Ama denizkızı sizi çağırırsa asla gitmeyin diye tembih edermiş büyükler. Yoksa sizi alır götürür diye korkuturlarmış. Bir diğer efsane ise nesli tükenmiş dev bir su aygırının arada sırada kendini gösterdiği, “Van Gölü canavarı” hikayesidir.
Dilden dile dolaşan bu hikayeleri dinlemeye bayılırım.
Sohbet ettiğim Vanlılar son 4-5 yıldır şehirlerine gelen İranlılardan da övgüyle bahsediyor. İranlıların giyim kuşam merakı, yeme-içme ve eğlence arzusu, esnafın ekonomik anlamda en büyük geçim kaynağı olmuş. Birçok apart, otel, lokanta ve müzikholler kurulmuş.
Şimdi ise İran tarafının gümrük harçlarını yükseltmesi nedeniyle İranlı turistin sayılarının azalması epeyce canlarını sıkmış görünüyor. Öte yandan artan turizmin yarattığı canlılık, çarşıda pazarda her yerde kendini hissettiriyor.
Meşhur kahvaltı
Van mutfağının olmazsa olmazı ise ünlü Van kahvaltısıdır.
Dağlardan toplanan otlarla harmanlanan otlu peynirin özellikle tazesinin tadına doyum olmuyor.
Yağda kavrulan una yumurta kırılarak pişirilen murtuğa, tereyağlı çökelekli cacık, kavrulmuş buğday unuyla yapılan kavut, Van’a özgü kahvaltılıklardır.
Tüm bu lezzetlerin yanına da taş fırında pişirilen sıcacık Van çöreği, kaymak, bal, tereyağı, yumurta ve sıcak süt eşlik eder.
Aslında kahvaltı salonlarının başlangıcı Van’daki sütçülerdir.
Sabah namazından akşam saatlerine kadar açık olan sütçüler gelen gidene taze kaynatılmış sıcak süt yanında otlu peynir, bal, tereyağı, yumurta servisi yaparlarmış.
1970’li yıllardan sonra bu “sütçüler” isim değiştirerek kahvaltı salonları adıyla daha modern bir şekilde hizmete devam etmeye başlamışlar.
Bak Hele Bak Yusuf Konak Kahvaltı, Sütçü Fevzi Kahvaltı Salonu, Sütçü Kenan Kahvaltı Salonu gibi birçok kahvaltı salonunda o meşhur otantik Van kahvaltısını deneyimleyebilirsiniz. Size tavsiyem, sıcak sütle yapılan sütlü çayı denemeniz.
Akşam yemeği için mutlaka Edremit’e gidin.
Van’ın yazlığı gibi olan Edremit, Akdeniz sahillerini aratmayacak panaromik göl manzarası, plajları, yürüyüş parkurlarıyla sizi çok şaşırtabilir.
Yeşillikler içindeki sahil lokantaları, göl kenarı piknik alanları arasında hem balık hem et yiyebileceğiniz en lezzetli mekanlardan biri de Altınsu Balık Restoran’dır.
Van kavurması, sebzeli Van tavası veya inci kefali kızartmasına eşlik eden ayran aşı çorbasının tadına bakarken, sahibi Semih Bey’in tatlı sohbetini de dinleyebilirsiniz.
Yayla muzunun tadına bakın
Türkiye’nin neresinde olursa olsun bir Vanlıya en meşhur yemeklerini sorsanız, eminim size hemen ayran aşı, keledoş, sengeser, fellah köftesi diyecektir.
Benim gibi baharın son demlerini yakalarsanız sokakta satılan, ışkın ya da uşkun denilen ince uzun kılıç biçimindeki yayla muzunun tadına bakabilirsiniz.
Çok mayhoş ve çıtır tadının yanı sıra etli yemeği, yumurtalı kavurması yapılan uşkun bitkisinin şeker ve tansiyon hastalıklarını tedavi edici özelliği yüzyıllardan beri anlatılır.
Van mutfağının temel özelliğini etli, bulgurlu yemekler oluşturmakla beraber, Doğu’nun en lezzetli et pişiricileri olduklarını da söylemem gerek.
Dana eti veya kuzu etini kendi yağında ve suyunda fırında uzunca pişirip yumuşacık, lokum kıvamında servise sunuyorlar.
Eğer av yasağı başlamamışsa inci kefalinin yumurtasıyla yaptıkları bostaniye köftesi muhteşem lezzetiyle damağınızı şenlendirecektir.
Benim için bir başka sürpriz ise yol boyunca kasap ya da restoran önlerindeki seyyar tezgahlarda satılan günlük çiğ köftenin lezzeti oldu.
Son yıllarda yediğim en lezzetli çiğ köfteyi Van’da bulacağımı söyleseler asla inanmazdım.
Anlayacağınız yemelere doyamadım.
Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesi’nde bahsettiği yumurtalı çiriş otu kavurması ile erik pestilli lahana sarmasını bir başka VAN seyahatime saklıyorum.
Daha tadına bakılacak pek çok yemek ve gezilecek pek güzel rotalarda tekrar VAN’da buluşmak dileğiyle.
Paylaş