Adalara aşık oldum

Bozburun’daki Kamelya Adası’nı gözüme kestirdim. Gidip oraya yerleşmek, Anadolu’nun kaybolmaya yüz tutmuş yemeklerini yapmak ve herkese yedirmek istedim.

Haberin Devamı

Adalara aşık oldum

Yunan adaları artık kapı komşumuz gibi oldu. Özellikle de Ege’ye tatile gidiyorsanız, adalara iyice yakınlaşıyorsunuz. Düşünsenize, Sakız Adası’na Çeşme’den feribotla 45 dakikada, Bodrum’dan Kos Adası’na 30 dakikada, Ayvalık’tan Midilli’ye ve Kuşadası’ndan
Samos’a ise göz açıp kapayıncaya kadar ulaşmak mümkün.
Özellikle yemekleri, yaşam biçimleri ve gelenekleriyle bize çok benzeyen, hatta bizden izler taşıyan adalar, son yıllarda Türk gezginler tarafından keşfedildi. Rodos, Midilli, Kos, Girit ve Sakız gibi bazı adalarda Türk mahalleleri, camiler, şadırvanlar ve hatta medreseler bile görmeniz mümkün.
Özellikle damak zevkine düşkün olanlar için Yunan adaları biçilmiş kaftan. Hele hele deniz ürünlerine meraklıysanız, adım başı ucuz bir restorana girip karnınızı tıka basa doyurmanız mümkün.
Bana “Bu Yunan adalarının en çok neyini seviyorsunuz?” diye sorarsanız, hiç düşünmeden “sessiz sedasız oluşlarını” diye cevap veririm.
Bir kere, bu adalarda hiç alışveriş merkezi yok. Üstelik yeni, büyük beton yapılara izin vermiyorlar. Otobüsler, arabalar birazcık eski. Aile bağlarıysa hâlâ çok kuvvetli.

Adalara aşık oldum

Tavernalarda, köy kahvelerinde oturan erkekler akşam kadınlarını da çağırıp bir kenarda toplanıyor ve sohbet ediyorlar. 80’li yıllardan önce bizim yaşadığımız gibi, ama daha basit, daha saf bir yaşam tarzları var. Ayrıca sık sık festivaller düzenleyip eğlenmeyi de ihmal etmiyorlar.
Kavga, dövüş yok denecek kadar az. Herkes birbirine saygı ve sevgiyle yaklaşıyor. Keyiflerine düşkün olsalar bile bütün işletmelerde anne, baba, dede, çoluk, çocuk birlikte çalışıyorlar.
Bütün restoranlar aile işletmesi. Örneğin, Rodos Adası’ndaki meşhur Tamam Restoran’da anne ve büyük kızı mutfakta harikalar yaratırken, baba ve diğer üç kızı serviste müşterilerin gönlünü fethediyor.
Küçük Marathi Adası’nda balıkçı Stavros balıkları tandıra sürerken karısı Maria da cevizli revani yapıyor. Oğulları ise servis için masaları düzenliyor.
Aile işletmesi olan bu restoranlardaki samimiyet ve güler yüzlü ev sahipliği, geleneksel yemeklerin hâlâ yapılıyor olması bence ada turizmini canlı tutmanın can damarı.
Tabii Yunan adalarını gezerken bende bir heves, bir heves anlatamam. O kadar heveslendim ki, Bozburun’daki Kamelya Adası’nı gözüme kestirdim bile. Gidip oraya yerleşmek, Anadolu’nun kaybolmaya yüz tutmuş yemeklerini yapmak ve herkese yedirmek istedim.
Ama daha yapılacak çok iş var. Bir kere bizim evin oğlanlarını sağlıkla ve hayırlısıyla yuvadan uçurmam gerek. Belki yıllar sonra, torunlarım gelip adadaki mutfağımda bana yardım ederler. Olamaz mı?

Haberin Devamı

Adalara aşık oldum

 

Sahrap Soysal'ın nefis yemek tarifleri için bizi takip etmeye devam edin.

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları