Paylaş
ABD’nin John Hopkins Üniversitesi’den Sosyolog Karl Alexander’ın “Fakirliğin kökleri” üzerine Baltimore eyaletinde 1982 yılında ilkokula başlayan 800 çocuk üzerinde başladığı ve geçtiğimiz hafta yayınladığı araştırma sonuçları bize bu konuda güzel bir ışık veriyor.
Profesör Alexander’ın 30 yılını verdiği çalışma sonuçları; fakir aileden doğan çocukların erişkinliklerinde de fakir kalma ihtimalleri neredeyse kesin. Araştırmada sadece 33 çocuk, düşük gelirli kategoriden orta gelirli kategorisine yükselebilirken, sadece yüzde 4’ü üniversite mezunu olabilmiş.
Çıkan sonuca göre; bir ailenin kaynakları ve açtıkları kapılar çocuklarının yaşam yörüngeleri üzerinde adeta uzun bir gölge oluşturuyor. Yani fakir doğduysan, ne kadar çabalarsan çabala, gelecekte yine fakir kalma ihtimalin çok yüksek.
Aktör Freeman ise “Fakirlik genlerimizde mi?” sorusunu sorarken, belgeselinin tanıtımı için katıldığı bir programda bu sorunun cevabını “Hayır! Çünkü ben fakir doğdum. Ama artık fakir değilim! Bu ülke son yıllarda giderek azalsa da zengin olma şansı veriyor “ şeklinde veriyor. Ancak, Hollywood’da yaşadığı evini yıllar sonra neden Mississipi’deki doğduğu fakir köye taşıdığı sorulunca; “Kanım çekti. Kendimi en rahat orada hissediyorum” cevabı ile çelişkiye düşmüyor mu?
Fakirlik genlerle mi geliyor? Yoksa, monarşiden bugüne gelen ve köylüye dayatılmış eski bir dünya düzeni mi? Bazı bilim insanları Avrupa’daki zenginliği genetik çeşitleme ve karışıma bağlarken, bazıları buna itiraz edip, sömürgeciliğe bağlıyor. Bu tartışılmaya devam etsin, Çin Seddi’nden tutun, Mısır piramitlerine, Golden Gate köprüsünden, Londra metrosuna, ya da Afrika’daki Elmas madeninden tutun da Soma’dan çıkarılan kömüre kadar, sayısızca fakir insan canlarını bir avuç lokma için vermedi mi?. Hiç düşündünüz mü? Fakirlik olmasa o en mutlu anımızı sembolleyen elmas yüzüğü, altını kim çıkaracaktı? Soğuk evimiz nasıl ısınacak? Demiryolları nasıl yapılacak, lokomotifler nasıl çalışacak?, insanlar birbirlerine nasıl kavuşacaklardı?. İşte bu yeni dünya düzeniydi. Yeni Hollywood filmleri “Elysium” veya “Hunger Games” de fakirler ve zenginlerin birbirlerinden ayrı yaşadıkları dünyaları bize buna alıştırmıyor mu? Gerçekten ileride öyle mi olacak? Kimilerinin fıtratında fakirlik, kimilerinde zenginlik mi olacak?
Soma faciası sonrası; Başbakan’ın “Bu işin fıtratında var” sözlerini büyük bir kesim “Fakirlik de bizim fıtratımızda var?” diye algılıyor. Başbakan İstanbul’a yeni havalimanı temelini atarken, çevreden toplanıp getirilen köylüler büyük alkış kopararak, sanki hafta sonları oradan Bodrum uçağına bineceklermiş gibi sevinmeleri nasıl açıklanabilir? Kendisinin zenginleşemeyeceğine inanan halk, “Hiç değilse içimizden birileri zenginleşiyor” diye seviniyor.
OECD’nin son rakamlarına göre; Türkiye'de fakirlik ve gelir eşitsizliği artıyor. ABD’de yüzde 1’in gelirinin diğer yüzde 99’a eşit olması monarşiden kalma düzenin değişmeyeceğinin basit bir başka göstergesi.
Ünlü ekonomist Nourel Roubini, Türkiye ilgili son kehanetinde, büyümenin devam ettirilebilmesi ve fakirliğin önüne geçilebilmesi için reformlara ihtiyaç olduğunu, bunların da başında kadınların daha çok iş hayatına sokularak, aile gelirlerinin artırılması gerektiği uyarısı geliyordu.
Kendine reformcu olan Erdoğan hükümetinin fakirlikle mücadeledeki gerçek duruşu Soma’da yaşanan facia ile ortaya çıktı. En ağır ve tehlikeli iş yapan bir madencinin eline ayda 1000 ya da 1200 TL geçiyor. Türkiye İstatistik Kurumu, Ocak 2014 fiyatlarına göre çalışan tek kişinin yoksulluk sınırını 1.892 TL olarak hesaplarken, 4 kişilik bir ailenin yardım almadan yaşaması için gerekli olan refah sınırını aylık 3 bin 814,71 lira olarak göstermişti. Bu rakamlar Roubini’yi haklı göstermiyor mu?
İşin özetini Cem Karaca’nın “Tamirci Çırağı” şarkısındaki sözleri çok güzel açıklıyor; “Ustam geldi sırtıma vurdu, unut! dedi romanları, İşçisin sen işçi kal! Giy! dedi tulumları!, İşçisin sen işçi kal!, işçisin sen işçi kal!
Son nakaratlara bir kaç söz de biz ilave edelim;
Ve, bir gün Soma’da 301 işçimiz öldü; “Bir başbakan geldi vurdu sırtıma!, unut! dedi zengin olmayı, giy! dedi kaskını, fakirsin sen fakir kal!, fakirlik fıtratında var!
Paylaş