Paylaş
Mesela... VATAN Gazetesi’nin itiraf.com’dan alıp aktardığı çok şirin bir olay var.
Geçen haftaki Fenerbahçe-Galatasaray maçı öncesi, bir gurup taraftar -herhalde küçük bir sorun sebebiyle- karakola çekilmiş.
Fenerli-G.Saraylı ayrımı yapılmadan hepsi aynı bölmeye tıkılmış.
Maç boyu orada kalacaklar.
Buraya kadar güzel.
Fakaat...
*
Polislerin bulunduğu odadan on onbeş dakikada bir “gool” çığılıkları geliyormuş.
Bunlar sesleniyor:
- Polis abiler, kim attı?
Cevap yok.
Bir süre sonra yine “gool”.
- Abiler, Allah aşkına söyleyin kim attı?
Cevap yok.
5-6 kere devam etmiş bu.
Aynı tonda, aynı sevinç.
*
Cimbomlu olanlar düşünüyorlarmış ki:
- Ulan, goller 5-6 oldu. Deplasmanda bu kadar atamayız. Eyvah. Öyleyse yine 6’lık mı olduk? Abiler söyleyin, kim atıyor?
Cevap yok.
Maç bitmiş.
Bunları serbest bırakmışlar.
Tabii hemen öğrenmişler ki maç 0-0.
Siz böyle bir işkence gördünüz mü? Polisleri tebrik ederim.
İtiraf.com’a teşekkür ederim.
*
Size hoş bir olay daha.
Şansal Büyüka, Lig TV’de Ömer Güvenç’e anlatırken dinledim.
Bir gece Şansal, Etiler civarındaki nezih restoranlardan birinde
Kaleci Rüştü ve Kaleci Hakan’la karşılaşmış. Yanlarında eşleri var... Dördü yemeğe çıkmışlar. Güzel bir gece.
Diyeceksiniz ki ne var bunda?
Çok şey var.
İkisi de Beşiktaş kalecisi.
İkisi de aynı kaleye tâlip.
Yâni, rekabet içindeler.
Bizde bu konumlardaki insanlar, birbirlerinin gözlerini oyarlar.
Rekabet hemen husumet’e dönüşür.
İşte, Şansal’ın özlem duyduğu bu görüntüyü, ben de bir nedret olarak sütunuma taşıyorum. Teşekkürler Şansal.
Paylaş