Eş meselesi

Resepsiyon dâvetiyeleri yine “eşsiz” olarak gönderilince, aklıma neler geldi.

Haberin Devamı

Eşsizleri kafamda ikiye ayırdım.

Birincisi... Dâvetiyeyle kategorize edilen eşsizler.

İkincisi... Hiçbir zaman

hiçbir dâvet’e -zaten- eşiyle

gelmeyen eşsizler.

.........

Biraz açalım.

Birincisi, türban’dan doğan

bir sıkıntıydı. Neyse ki ona çare bulundu. Bir seferinde herkes eşsiz davet edilince, türbansız eşler de safdışı bırakılıp salt erkek bir topluluk yeğlendi.

Ne fark edecekti?

Eşleriyle gelseler, yine hâremlik selamlık olup ayrı köşelerde kümeleşmiyorlar mı?

H

İkinci gurup daha önemli.

Eşleri türbansız.

Ama her ne hikmetse daima

eşsiz gezen erkekler.

Üstelik bunlar bazı duyarlı laiklerdir. Uygar görünüşlü, çağdaşlık sevdalısı ve Cumhuriyet aşığıdırlar.

Kadına ve kadının toplumdaki yerine çook önem verirler ama eşlerini niçin eve kapattıklarını

hiç söylemezler.

Haberin Devamı

.........

Mesele resepsiyondan ibaret değil.

Biz bunları hiçbir davette, hiçbir açılışta kapanışta, hiçbir maçta veya mitingte eşleriyle beraber görmedik.

Sap gibi gelirler, sap gibi giderler.

Çoğu da sosyal demokrattır

ama sosyal insan oldukları şüphelidir.

İşte, bizimkiler-öbürküler ayırımı, burda da buldu bizi.

Velhasıl, “öbürkülerin” her yere ille ben de geleceğim diye tutturmalarına karşın “bizimkilerin” hanım hanımcık evde oturmaları, incelenmesi

gereken bir sosyal olaydır.

Yazarın Tüm Yazıları