Genç bir kız bağırıyordu:
- Ay çok heyecanlıyım... Buna devrim diyebilir miyim?
Arkadaşı da cevap veriyordu:
- Tabii diyebilirsin şekerim.
*
O kızı bulsam, şimdi diyeceğim ki:
- Bak TOGG da bir devrimdir... Heyecanlı mısın?
Ne gezer?
Hem beste, hem güfte.
Mükemmel müzisyenlerimiz var. Duygulu şairlerimiz var...
Onlardan böyle bir eser bekliyoruz.
***
Onuncu Yıl Marşı çok güzeldir.
İzmir Marşı çok güzeldir.
Bütün marşlarımız güzeldir... Harbiye Marşı insanın tüylerini diken diken yapar.
Ama yine de bir
Cumhuriyet’le beraber bakınız kaç unsur buluşuyor:
Bağımsızlık, özgürlük, demokrasi, kalkınma, yarışma, büyüme, vizyon ve muassır medeniyet’le kucaklaşma.
***
Dünden beri bunları yaşıyoruz, bunları kutluyoruz, bunları alkışlıyoruz.
Kimse yabancı gibi durmasın.
Yaklaşın.
Muhalif de olsanız, muharip de olsanız, bu güzellik hepimizin.
Fikir tartışmalarınıza yarın yine devam edersiniz... Önce şu günün mutluluğunu bir yaşayalım.
Neyi getirirse getirsin, memleketin “asli sahibi olan” Kurucu Parti ne diyecek, merak etmez misiniz?
Buyurun.
- Dakika 1, gol 1.
Hemen ertesi günü (yarın) Türkiye’nin Otomobili’ne bir acayip bakacakları peşinen anlaşılmıştır.
***
Gemlik’e gitmiyor Kemal Bey...
Müjdeyi Öztrak açıkladı:
Niye gitmiyor?
Biri, Cumhuriyet’in 100’üncü Yılı’nda geldiğimiz nokta... Diğeri, ilk çeyreğini şimdi yaşamakta olduğumuz 100 yıl vizyonu.
İkisi de güzel.
Ama en güzeli, 20 yıllık bir istikrarın dayandığı referans ve plan-program.
Tabii, moral unsurunu da unutmayın.
***
Herkes bir düşünsün.
20 yıl önceye mi dönmek ister, yoksa (hele) bu tempoyla 20 yıl sonraki Türkiye’yle mi kucaklaşmak ister?
.............
Cumartesi, Gemlik’te tören var.
29 Ekim’i renklendirecek olan bu gururlu güne istemezükçüler de
katılsınlar çok isterdik ama ne yapalım ki böyle bir heyecan duymuyorlar.
***
Olsun.
Bu gurur, onların da sayılır.
Sevmedikleri asma köprülerden yıllarca nasıl gelip geçtiyseler...
Karşı durdukları tünellere, metrolara, denizaltı geçitlerine, sonunda
Hem güçlü, hem masrafsız ama insafsız bir silah.
Yalan...
Üretmesi de kolay.
Yüzsüz ve pişkin olman yeter. Geri dönüp inkar etmek de her zaman mümkün.
***
İşte bu sebeple, dünyada, ucuz siyasetçiler dönemi başladı... Bir baltaya sap olamayan yarı aydınlar, dünyanın her tarafında siyasetçi diye ortalara döküldü. Şu Avrupa Parlamentosu’na bakın, ne düzeyde olduğunu görün...
Büyük Devlet geçinenler, yerlerde sürünüyor.
Tek sermayeleri yalan.
Cibilliyetsiz ve milliyetsiz herif.
Onu geçelim.
*
Lakin Türk Ordusu’na atılan şu kimyasal silah iftirası karşısında bile, zerre kadar tepki göstermeyen bir zat-ı muhteremin Cumhurbaşkanlığına talip olması çok enteresandır.
Bu noktaya dikkat.
Eğer seçilirse, bu muhterem, aynı zamanda Başkomutan olacak.
Anlaşıldı mı?
*