PAZARTESİ günü yayımlanan "Mütareke basını nedir?" başlıklı yazım, belki de günümüzdeki benzerlikleri nedeniyle büyük ilgi gördü. Bunu gelen mesajların çokluğundan anlıyorum. Daha önce de dediğim gibi, "Mütareke basını" bugünleri daha iyi anlayabilmemiz için önemli bir tarihi derstir.
1918’de Mondros ve 1920’de Sevr Antlaşmaları ile bizi tarih sayfalarından silmek, Türk’ün defterini kapatmak istediler. 87 yıl sonra Sevr dosyası yeniden açılıp önümüze konulmak isteniyor. Günümüzde laik cumhuriyeti bile tartışılır hale getirdiler!
Mondros Mütarekesi’nden sonra vatanın her yanı işgal edilmiş, orduları dağıtılmış, tüm ekonomik kaynaklarına el konulmuş, 623 yıllık (1299-1922) Osmanlı İmparatorluğu parça parça edilmişti.
"Mütareke basını" adı verilen İstanbul basınının önemli bir bölümü, Anadolu ateşini söndürmek için Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını "káfir" ilanetmiş, Padişah "ölümfermanı" yayımlamış, Şeyhülislam da "idamları vaciptir" diye "fetva" vermişti.
Yıllar sonra "satılmışlığın ifadesi" olarak "Mütareke basını" biçiminde anılacak olan yayın organlarından Alemdar, Peyám-ı Sabah, Vakit ve İkdam gazeteleri, işgalcilere sevgiyle yaklaşırken direniş gösteren ulusalcılara sövgü yağdırıyordu. Hulki Cevizoğlu’nun "İşgal ve Direniş" adlı kitabında bu konu geniş olarak anlatılıyor. "Mütareke basını" bakınız neler yazıyordu?
* * *
"...Anadolu’da Mustafa Kemal ve Kuva-yı Milliye maskaraları, Yunan askerlerinin önünden korkakça kaçarken, zavallı saf ve gafil halk ile askerlerden topladıkları kuvvetleri düşmanla savaştırıp, zavallı askerlerimizi ve halkımızı boş yere kırdırmak yöntemi izliyorlar!"
"...Çaresiz millet, bu yankesicilerin hilelerini hálá tümüyle anlayamamıştır! Memleket bunların fitne ve fesadı uğruna milyonlarca evladını telef ediyor!"
"...Ey yalancı ve azılı eşkıyalar... Yağmacılar! Kendinize ne hakla, ne yüzle, ne utanmazlıkla Kuva-yı Milliye unvanını veriyorsunuz? Milleti öldürerek, mahvederek milletin hakkını savunacaksınız, öyle mi?"
"...Utanmaz hainler! Artık yetişir! Yakamızı bırakın! Cenab-ı Hakk’ın gazap ve laneti üzerinizde olsun!"
"Kuva-yı Milliye eşkıyası, İstanbul’u da elimizden çıkarmak ve ülkeye son hizmet biçiminde son ihanetlerini de yapmak için çalışıyorlar!"
"Aydın sınıfı içinde yer alan gazetecilerden birçoğu, niçin sömürgeci-işgalcilerle işbirliği yapıyordu? Bugün olduğu gibi o dönemde de ülkesini sevmek ve savunmak yerine niçin işgalciyi seviyor ve savunuyordu?
Bu durumu yalnızca para karşılığı satılmışlık kavramıyla açıklamak yeterli olmaz. 24 Mayıs 1919 tarihli New York Times Gazetesi, ’yılgınlık’ kavramının da etken olduğunu açıklıyordu.
İzmir’in işgalini izleyen dönemde Yunanlıların Batı Anadolu içlerine doğru ilerlemesi ve emperyalizmin güçlü görüntüsü karşısında yılgınlığa kapılan Türk aydınları grubu, işbirlikçilerle aynı paralelde, çeşitli devlet mandaları arasında tercih yapmaya çalışıyor, yani bir anlamda sözde aydınlar ’celladına áşık olma sendromu’ yaşıyordu."
* * *
"Mütareke basını" konusunda, Hulki Cevizoğlu’ndan başka, İzmirli yazar Güneş Erkul’un internet gazetesi Gazeteport ile İzmir’deki "İlk Kurşun" Gazetesi’nde yayımlanan yazılarında daha geniş kaynağa erişilebilir.
O günleri unutmamamız lazım sevgili okurlar... O kapkara dönemleri dileriz bir daha yaşamayız. Bunun için kararlı, cesur ve azimli olmamız gerekiyor. Biz bu ülkeyi sokakta bulmadık!