ÜRKÜTÜCÜ bir kaos ortamı yaşıyoruz. Hani "At izi it izine karıştı" diye bir tabir vardır ya... O deyim, sanki bugünleri anlatıyor. Kutuplaşmaya dayalı bir siyaset anlayışı sistemi çökme noktasına getirdi.
Gerilen ip inceldiği yerden kopar, ipin uçlarına asılan iki taraf da yerlere serilir. Onların yerine başkaları gelir. İnatçı keçiler bu gerçeği bilmiyor olabilir mi?
Doğa boşluk kaldırmaz. Özellikle siyasetteki boşluk hemen doldurulur!
* * *
Yaşanılan kargaşa ortamında, medeni cesaret sahibi bir adamın sesi yükseldi:
"Ben de varım diyorum! Artık, yeni bir siyasi oluşum için kararımı verdim!"
Güçlü bir sesle "Ben de varım!" diyen bu yürekli kişi, eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’dir. Türkiye’nin bir merkez siyasi oluşuma ihtiyacı olduğunu belirterek, yakında bir parti kuracağını açıklayan Şener, kıvırtmadan şöyle diyor:
"Siyasetin çözüm üretme yeteneği kalmadı. Siyasi görüntünün bir an önce yenilenmesi gerek. Mevcut partilerde bu yenilenmeyi yapma iradesi yok. Ülkede kaos ortamının kalkması için bir seçime ihtiyaç var. Sahada ben de varım diyorum!"
* * *
Açık sözlü insanları severim...AKP’li eski Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Abdüllatif Şener de bunlardan biridir.
Zaten doğru söylediği için AKP’den dışlandı, bakanlıktan oldu, üniversite hocalığına dönmek zorunda kaldı. Şener, her zaman düzgün bir siyasetçi portresi çizdi.
Seçimden bir buçuk yıl kadar önce AKP politikalarını eleştirerek gerçekleri dümdüz söylüyor ve "Türkiye’de 19 milyon yoksul var. Bunlardan 926 bini yiyecek bile bulamıyor!" diyordu. Tayyip Erdoğan ise tam tersine, pembe tablolar çizmekteydi.
Şener’in "Şöyle iyiyiz, böyle iyiyiz, milletçe mutluluktan uçuyoruz" gibi lafların arkasına sığınmadan dürüstçe yaptığı bu açıklamalar Başbakan Tayyip Erdoğan’ı sinirlendiriyordu tabii...
Abdüllatif Şener "İktidara yakın medya oluşturmak, iktidara zarar verir. Medya yaptığınız yanlışları gizler, alkış tutarsa, size katkısı olmaz" diye AKP’yi uyarıyordu ama doğruları söylemek onu partide sevimsiz bir kişi yapmıştı. Bu açık sözlülüğünün ödülünü (!) gördü, Tayyip Bey onu dışlayarak aday listesine bile almadı!
* * *
Yoksulluk istatistikleri insanın canını sıkıyor ama ne çare ki, üzerinde durmak zorunda kalıyoruz. Gerçeklerden kaçmak mümkün değil!
19 milyon insanımızın fukara oluşu gurur verici bir şey mi? İktidar makamını ele geçirenler, yarattıkları refahla övünürken, çingene davulu gibi boş ötüyorlardemek ki!
Peki, birçok zengin kaynağa sahip olduğumuz halde neden hálá fakir ülkeyiz?
Yoksulluğun ana kaynağı işsizlik elbette... İşsizlik ise, söylenenin tersine azalmıyor, her geçen gün artıyor. Bu da, iktidarın nasıl boş bir böbürlenme içinde olduğunu gösteriyor.
Türkiye’de fakirlik olduğu bir gerçek ama fakirliğin boyutunun bu derece ürkütücü olması aklı başında olan her insana kábus gibi geliyor. Darbe söylentilerinin de,terörün de, artan hırsızlık, kapkaç, soygun ve cinayet olaylarının da temelinde yoksulluk gerçeği yatıyor.
Bu kargaşa ortamında Abdüllatif Şener gibi, yalanlara sığınmayan, açık sözlü, düzgün bir siyasetçinin politika arenasına atılması, umut verici bir gelişme olarak görülmelidir.