İŞLER iyice kızışıyor. Mertlik, namertlik tartışmaları arasında erken genel seçime gidiyoruz.
Kim mert, kim namert, pek belli değil... Herkes kendine göre mert. Politikada kişisel çıkarlar ön plana geçip de ortalıkta büyük paralar dönünce, mertlik, yiğitlik pek kalmıyor.
AKP’nin, kırk milyondan fazla insanı temmuz sıcağında seçime götürmesi haksızlıktır ama biz bu haksızlığa da razıyız. Yeter ki hakkaniyet içinde yapılan adil bir seçim olsun. Fakat yüksek seçim barajı insanda hak duygusunu yok ediyor. Seçime yine yüzde 10’luk adaletsiz bir barajla gireceğiz. AKP bu çarpıklığı değiştirme gücüne sahip olduğu halde kendi çıkarını gözettiği için hiçbir şey yapmadı.
Tayyip Bey, CHP-DSP güç birliği ile ANAP-DYP birleşmesi için "Şimdi bir arayageliyorlar, kırk tane çürük yumurtayı bir araya getirsen bir sağlam yumurta etmez!" diyor. Ne hata! Küçümsediği "çürük yumurtalar" onun başına çok işler açacağa benziyor.
* * *
Fırsat bulduğum zamanlar kahvehaneleri dolaşırım.
Türkiye’de kahveler, toplumun duygularını yansıtan aynalar gibidir, her şey konuşulur, her türlü siyasi sohbet ve tartışma yapılır.
Ben halkın nabzını tutmak için oralardaki konuşmaları dinlerim.
Sarıyer’de gittiğim bir kahvede yurttaşlar iktidardan şikáyetçiydiler. Ateş püskürüyorlardı adeta. Oysa Sarıyer ilçesinde son belediye seçimini AKP kazanmıştı.
Kahveden çıktıktan sonra, rıhtımdaki balıkçıların önünden geçtim. Geçen seçimde AKP’ye oy vermiş olan balıkçı esnafı bu defa çok öfkeliydi. İçlerinden, yıllardır tanıdığım biri (AKP’liler rahatsız etmesinler diye adını yazmıyorum) kızgın bir sesle:
"Beni ipe çekseler AKP’ye oy vermem artık" dedi. Oysa aynı kişi geçen seçimde AKP’nin bayraktarlığını yapmıştı.
"Neden?" diye sordum.
"Nedenini bilmiyor musun abi?" dedi "Bu AKP bizim çarşımızı başımıza yıktı, ocağımızı söndürdü. Yeni Balıkçılar Çarşısı yapacağız, diye söz verdiler, onu da yapmadılar. Şimdi alay eder gibi denizden uzak, cehennemin dibinde bir yer gösteriyorlar. Bizi mahvedenlere nasıl oy veririm?"
Yalnız balıkçılar değil, esnafın önemli bir bölümü hayatından şikáyetçi. Çiftçi de, köylü de öyle... İşçi, memur, emekli zaten borç-harç içinde yaşıyor. Perişan durumdalar. Fakat AKP’nin önemli bir şansı var: Karşılarındaiktidar alternatifi olabilecek bir parti yok.
* * *
AKP’nin alkole karşı tutumu belli. İçkiye de, içenlere de alerjileri var. Herkesin kendileri gibi yaşamasını istiyorlar. Bunu zorla yapamadıkları için zam üstüne zam, vergi üstüne vergi bindirerek içki satışlarını düşürdüklerini sanıyor ve yanılıyorlar tabii...
Bu tutumlarıyla kaçakçıları sevindirdiklerinin farkında değiller!
Son üç yıl içinde kaçak viski ve rakı satışı patladı, devlet önemli oranda vergi kaybına uğrarken, içki kaçakçılarının cebi doldu. Tiryakiler, ucuz olduğu için kaçak içkiye yöneldi.
* * *
Bir AKP milletvekili Ankara’da gece alkollü gördüğü bir CHP milletvekiline "Sarhoş, ne olacak!" demiş. Bir tartışma çıkmış aralarında. Bunu duyunca, İngiltere’nin ünlü başbakanlarından Churchill’in bir olayını hatırladım.
Churchill her gün içkiye erken başlayanlardandı. Tartışmalı bir parlamento toplantısından sonra İşçi Partisi’nin kadın milletvekillerinden Braddock sinirlenerek:
"Sen bir sarhoşsun!" diye bağırır.
Churchill gülerek kadına cevap verir:
"Olabilir hanımefendi. Fakat yarın ben ayılacağım, sen hep çirkin kalacaksın!"