Prof. Dr. Nesibe Andıran

Polikistik over sendromu nasıl tedavi edilir?

29 Kasım 2017
Gebeliğin önündeki en büyük engellerden biri olan ve genellikle ergenlik dönemindeki genç kızlarda ortaya çıkan, "Polikistik Over Sendromu (PCOS)" hakkında Çocuk Sağlığı Hastalıkları ve Çocuk Endokrinolojisi Uzmanı Prof. Dr. Nesibe Andıran'dan bilgi aldık.

POLİKİSTİK OVER SENDROMU NEDİR?

Ergenlik çağından itibaren başlayan ve her beş genç kadından birinde oluşan PCOS, kadınlarda en sık görülen hormonal bozukluklardan biridir. Adet gören kadınlarda, normal adet döngüsü içerisinde yumurtlama meydana gelir. Bu sendromda ise yumurtlama mekanizması bozulur. Birden fazla yumurta olgunlaşmaya başlar ancak hiçbiri gerçek anlamda olgunluğa ulaşamaz ve yumurtlama olmaz. Böylece overlerde çok sayıda, periferik yerleşimli içi sıvı dolu kesecikler yani kistler oluşur.

Polikistik over sendromunun diğer tipik özellikleri ise adet düzensizliği (seyrek adet görme), kanda androjen (testosteron yani erkeklik hormonu) fazlalığı ve obezitedir. Androjen fazlalığı tüylenmede artış, hirsutizm, sivilcelenme, yağlı cilt, erkek tipi saç dökülmesine neden olur. Olguların yarısında kilo fazlalığı veya obezite görülür. PCOS’nin kilo almaya yatkınlık yapması tartışmalı olsa da; kilo fazlalığının PCOS’da tüm bulguları olumsuz yönde etkileyen bir risk faktörü olduğu kesindir.

Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte hastalık oluşumunda genetik faktörler önemlidir. Yani annede, akrabalarda PCOS varsa bireyde PCOS gelişme riski artar. Ek olarak hareketsiz yaşam, stres, obezite, hormonal bozukluklar da (insülin direnci) hastalık oluşumuna katkıda bulunur. PCOS ile aşırı kilo ve insülin direnci arasında bağlantı vardır. İnsülin direncinin artması ile birlikte PCOS riski de artar.  

TEDAVİ NASIL PLANLANIR?

Öncelikle PCOSun kesin, hastalığı tamamen ortadan kaldırıcı bir tedavisi yoktur. Tedavi hastalığın bulgularını ve olası zararlı etkilerini önlemeye yöneliktir. Hastanın tedavisindeki en önemli ve birinci basamakta hasta fazla kilolu ise öncelikle normal kilosuna ulaşması hedeflenir. PCOS’lu genç kızlar ve kadınlardaki kilo alımı erkek tipindedir, yani yağlanma karın çevresi ve üst gövdededir. Bel çevresi belirgin artmıştır. Bu tip yağlanmada başka metabolik hastalıkların ortaya çıkma riski artar. Hastalarda insülin direnci, gizli şeker (%40 civarında) ve yaklaşık %10 oranında ise aşikâr şeker (tip 2 diyabet) hastalığı gelişebilir. Kilo kontrolüne ek olarak, insülin direnci için tedavi verilmeli ve düzeltilmelidir. Ek olarak yüksek kolesterol oranları (dislipidemi), hipertansiyon ve koroner kalp hastalıkları riskleri artar. Bu hastaların yaşam tarzı değişikliği yapıp, düzenli egzersiz yapmaları ve sağlıklı beslenmeleri önemlidir. 

Adet düzensizliği ve tüylenmede artış, hirsutizm, saç dökülmesi (özellikle temporal bölgelerde), ciltte yağlanma, yüzde-sırtta sivilce artışı şeklindeki cilt değişlikleri PCOSun önemli bulgularındandır. Bunların tedavisinde doğum kontrol hapları ve anti-androjen (erkeklik hormonlarını baskılayan) ilaçların kullanılması gerekir. Gerekirse birden fazla ilaç birlikte kullanılabilir.

Gebelikle ilgili tedavide yumurtlamayı sağlayan ilaçlar kullanılır. Eğer bunlara rağmen, gebelik oluşmazsa tüp bebek yöntemi önerilir.Özetle, PCOS tedavisindeki temel amaç hormonal dengenin tekrar sağlanması ve başka hastalıkların tetiklemesinin önüne geçilmesidir. Hastalığın ağırlaşmadan, ciddi yan etkiler oluşturmadan erken ve doğru teşhis edilmesi ve tedavisinin başlanması önemlidir.

[fotogaleri=2313,3888]

Ergenlik çağından itibaren başlayan ve her beş genç kadından birinde oluşan PCOS, kadınlarda en sık görülen hormonal bozukluklardan biridir. Adet gören kadınlarda, normal adet döngüsü içerisinde yumurtlama meydana gelir. Bu sendromda ise yumurtlama mekanizması bozulur. Birden fazla yumurta olgunlaşmaya başlar ancak hiçbiri gerçek anlamda olgunluğa ulaşamaz ve yumurtlama olmaz. Böylece overlerde çok sayıda, periferik yerleşimli içi sıvı dolu kesecikler yani kistler oluşur.

Polikistik over sendromunun diğer tipik özellikleri ise adet düzensizliği (seyrek adet görme), kanda androjen (testosteron yani erkeklik hormonu) fazlalığı ve obezitedir. Androjen fazlalığı tüylenmede artış, hirsutizm, sivilcelenme, yağlı cilt, erkek tipi saç dökülmesine neden olur. Olguların yarısında kilo fazlalığı veya obezite görülür. PCOS’nin kilo almaya yatkınlık yapması tartışmalı olsa da; kilo fazlalığının PCOS’da tüm bulguları olumsuz yönde etkileyen bir risk faktörü olduğu kesindir.

Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte hastalık oluşumunda genetik faktörler önemlidir. Yani annede, akrabalarda PCOS varsa bireyde PCOS gelişme riski artar. Ek olarak hareketsiz yaşam, stres, obezite, hormonal bozukluklar da (insülin direnci) hastalık oluşumuna katkıda bulunur. PCOS ile aşırı kilo ve insülin direnci arasında bağlantı vardır. İnsülin direncinin artması ile birlikte PCOS riski de artar.  

Öncelikle PCOSun kesin, hastalığı tamamen ortadan kaldırıcı bir tedavisi yoktur. Tedavi hastalığın bulgularını ve olası zararlı etkilerini önlemeye yöneliktir. Hastanın tedavisindeki en önemli ve birinci basamakta hasta fazla kilolu ise öncelikle normal kilosuna ulaşması hedeflenir. PCOS’lu genç kızlar ve kadınlardaki kilo alımı erkek tipindedir, yani yağlanma karın çevresi ve üst gövdededir. Bel çevresi belirgin artmıştır. Bu tip yağlanmada başka metabolik hastalıkların ortaya çıkma riski artar. Hastalarda insülin direnci, gizli şeker (%40 civarında) ve yaklaşık %10 oranında ise aşikâr şeker (tip 2 diyabet) hastalığı gelişebilir. Kilo kontrolüne ek olarak, insülin direnci için tedavi verilmeli ve düzeltilmelidir. Ek olarak yüksek kolesterol oranları (dislipidemi), hipertansiyon ve koroner kalp hastalıkları riskleri artar. Bu hastaların yaşam tarzı değişikliği yapıp, düzenli egzersiz yapmaları ve sağlıklı beslenmeleri önemlidir. 

Adet düzensizliği ve tüylenmede artış, hirsutizm, saç dökülmesi (özellikle temporal bölgelerde), ciltte yağlanma, yüzde-sırtta sivilce artışı şeklindeki cilt değişlikleri PCOSun önemli bulgularındandır. Bunların tedavisinde doğum kontrol hapları ve anti-androjen (erkeklik hormonlarını baskılayan) ilaçların kullanılması gerekir. Gerekirse birden fazla ilaç birlikte kullanılabilir.

Yazının Devamını Oku

Bebeklerde zeka geriliğine neden oluyor!

11 Eylül 2017
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları & Çocuk Endokrinolojisi Uzmanı Prof. Dr. Nesibe Andıran, bebeklerde zeka geriliği yapabilen bir tiroid hastalığı olan Konjenital Hipotiroidi hastalığını anlattı.

Yenidoğan bebeklerde tiroid hormon yetersizliği olan konjenital (doğumsal) hipotiroidi sık karşılaşılan bir sorundur (2000-4000 canlı doğumda bir görülür). Tiroid hormonu bebeklerde beyin gelişimi ve fonksiyonu için gerekli olan bir hormondur. Bu nedenle erken tanı ve tedavisi acildir, geç kalındığı takdirde kalıcı zeka geriliğine sebep olur.

Evet, özellikle ilk aylarda çok önemlidir. Gebeliğin ilk aylarında bebeğin kendisi (fetüs) tiroid hormonunu üretemez, anneden göbek kordonu ile geçen tiroid hormonları bebekte etkili olur. Bebeğin kendi tiroid bezinde yeterli tiroid hormon üretimi ancak gebeliğin 4,5-5 ayından sonra oluşur. Bundan önce bebek annenin tiroid hormonlarına bağımlıdır.

Konjenital hipotiroidi "kalıcı" ve "geçici" olmak üzere iki ana gruba ayrılır. Kalıcı formda tiroid hormon yetersizliği yaşam boyu devam eder ve sürekli te¬davi gerektirir. Geçici formda ise doğumda tiroid hormonlarında geçici bir eksiklik saptanır, ancak hayatın ilk ayları veya yıllarında (genelde 3 yaş sonrası) normal tiroid hormon üretimi oluşur, yani ilaç tedavisi kesilebilir.

Tiroid bezi fetusta ilk olarak dil kökünde küçük bir çıkıntı olarak oluşur. Daha sonra boynun ön kısmından aşağıya doğru inerek normal yerine yerleşir (6-7.hafta). Bu gelişim sırasındaki şu aksak¬lıklar kalıcı hipotiroidiye neden olur.

Ektopik tiroid, tiroid bezinin olması gereken yerden başka bir lokalizasyonda bulunmasıdır ve tiroid bezinin inişi sırasında duraklaması nedeni ile oluşur. Ektopik tiroidlerin büyük çoğunluğu dil kökü yerleşimlidir.

Tiroid agenezi tiroid bezinin tam yokluğudur. Nadiren tiroidin sadece bir lobu gelişmiş, diğer lob, genelde sol lob olmak üzere, gelişmemiş olabilir.

Tiroid hipoplazisi de tiroid bezinin olması gerekenden küçük olmasıdır.

Tiroid hormon sentezi ve salınımındaki enzimlerden birinin eksik ya da az çalışıyor olması da kalıcı konjenital hipotiroidi oluşturur. Genetik olup, aslında nadir olmakla birlikte ülkemizde akraba evliliğinin fazla olması nedeni ile daha sık görülür. Hastalarda guatr da olabilir.

Yazının Devamını Oku

Guatr nelere sebep olur?

23 Ağustos 2017
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları & Çocuk Endokrinolojisi Uzmanı Prof. Dr. Nesibe Andıran, guatr hakkında merak edilen soruları sizler için cevapladı.

Tiroid bezi boynumuzun ön kısmında bulunan “kelebek” şeklinde bir iç salgı bezidir. Sağ lob, sol lob ve istmus olmak üzere üç kısımdan oluşur. Ağırlığı yenidoğanda 1 gr, erişkinde 15-20 gr civarındadır.

Tiroid bezi tarafından yapılan tiroid hormonları vücudumuzda kalp atış hızı, solunum, sindirim ve sinir sistemi, ruhsal durum da dahil organ sistemlerinin çoğunu etkiler ve metabolik aktiviteler için gerekir. Yenidoğan ve bebeklik döneminde tiroid hormonları çok daha önemlidir. Çünkü tiroid hormonları bebeklerde fiziksel büyümenin yanında özellikle be¬yin ve zeka gelişimi için kritik önem taşır.

“Guatr” tiroid bezinin hacim olarak büyümesidir. Diffüz olarak ya da içinde nodüller olacak şekilde (nodüler guatr) tiroid bezi büyümesi olabilir. Guatr durumunda tiroid bezi normal, az ya da çok çalışıyor olabilir.

Tiroid bezinin az çalışması ya da başka bir nedenle tiroid hormonlarının vücutta düşük olması “hipotiroidi”, bezin çok çalışması ya da başka bir nedenle tiroid hormonlarının yüksek olması da “hipertiroidi” olarak adlandırılır. Yenidoğan bebeklerde tiroid hormon yetersizliği ile karakterize olan klinik tablo"konjenital hipotiroidi" olarak adlandırılır ki bebeğin zekasının etkilenmemesi için acilen tedavi edilmesi gereken önemli bir durumdur.

İyot yetersizliği guatrın en önemli nedenlerinden biridir. İyot tiroid hormon yapısında olan ve sentezi için gerekli olan bir elementtir. Tiroid bezinin tiroid hormonları üretmesi için yeterli iyot olması gerekli ve önemlidir. Yeterli iyodunuz olmadığında tiroid bezimiz hormon üretmek için fazla çalışarak bezin büyümesine neden olur. Bir süre sonra da tiroid hormonunun yeterli üretimi de sağlanamaz ve hipotiroidi gelişir.
Ülkemiz endemik iyot eksikliği bölgesi olup bizim havamızda, suyumuzda, toprağımızda iyot eksiktir. En önemli iyot kaynağımız “iyotlu tuz” olup, iyodundan faydalanabilmek için iyotlu tuzun da doğru kullanımı önemlidir.

Endemik Guatr: Endemik guatr, tiroid hormonlarının üretimi için gerekli bir element olan iyot eksikliğinden gelişir. Bu tür guatrları olanlar, genelde iyot eksikliği ağır olan bölgelerde yaşarlar.

Yazının Devamını Oku

Ergenlik gelişimi ve erken ergenlik

31 Mart 2017
Ergenlik gelişimi ve erken ergenlikte ortaya çıkan olası rahatsızlıkları sizler için Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları & Çocuk Endokrinolojisi Uzmanı Prof. Dr. Nesibe Andıran’a sorduk.

ERGENLİK NEDİR,  NORMAL ERGENLİK GELİŞİMİ NASILDIR?

Ergenlik dönemi fiziksel ve hormonal olarak çocukluktan yetişkinliğe geçiş sürecidir. Ergenlikte hormonal değişim ile birlikte sekonder cinsel özelliklerin belirginleşmesi, vücut yağ dağılımın değişimi, boy uzamasında sıçrama ile yetişkin boya ulaşma, erkek ve kızlarda fertilite kazanımı olur.  Ergenlik başlangıcı değişik ırklarda farklılık göstermekle birlikte, günümüzde de kullanılan yaş sınırları kızlarda en erken 8, ortalama 10-11 yaş, en geç 13; erkeklerde en erken 9, ortalama 11-12 yaş, en geç 14 yaştır. Aslında ergenliğin başlaması çocuğun takvim yaşından çok kemik yaşı ile belirlenmekte ve kemik yaşı kızlarda 10, erkeklerde 11 yaşa ulaştığında ergenlik değişiklikleri oluşmaya başlamaktadır.

Kızlarda ergenlik gelişimi ilk olarak meme tomurcuklanması(gelişimi) ile başlar.  Genellikle bir yere çarpınca ya da üstüne yatınca ağrı olması ile fark edilir.   Az sayıda olguda genital ve/veya koltukaltında tüylenme ile başlayıp, meme gelişimi ardından gelebilir. Erkekler çocuklarda ise ilk bulgu testislerin (yumurtalıklar) büyümesidir, tüylenme, seste kalınlaşma ile devam eder.  Her iki cinste kıllanma, büyümenin hızlanması, ciltte yağlanma, sivilcelenme, ter kokusunu değişmesi gibi belirtiler ergenlik sürecinin başladığını gösterir.  Testisler esas olarak testosteron salgılar ve yumurtalıklar östrojen salgılar. Bu hormonların üretimi, cinsel olgunluğa ulaşılıncaya kadar kademeli olarak artar. Ülkemizde kızlarda ilk adet görme(menarş) yaşı yaklaşık 12-12,5 yaştır,  erkekler ilk boşalma olan spermarche'yi yaklaşık 13-14 yaşlarında tecrübe ederler. Erkeklerde yüz kılları tipik olarak 14 yaş civarında görülür. 

Kızlarda fiziksel olarak ergenlik gelişimi yaklaşık 4 yıl içinde tamamlanırken, erkeklerde yaklaşık 6 yıl içinde tamamlanır.  Kızlar, genelde 15 ila 17 yaşları arasında ergenlik gelişimini tamamlarken, erkekler genellikle 16 ila 17 yaşları arasında tamamlar. Ergenlikte fiziksel değişiklikler dizisi öngörülebilir olsa da ergenlik döneminin başlangıcı ve hızı çok çeşitlidir. Ergenlik için her kişinin bireysel takvimi farklıdır ve öncelikle "genetik ve etnik özelliklerden" etkilenir. Bununla birlikte beslenme, egzersiz, sosyoekonomik koşullar, vs gibi çevresel faktörler, kişinin genel sağlık durumu ve ruhsal durumu da ergenlik zamanlamasını etkiler.   Ergenlik başlama yaşının yanında “ilerleme hızı yani temposu” da çok önemlidir.  Bu nedenle çocuklarda ergenlik gelişimi başlama ve ilerleme süreci yakından takip edilmelidir.

  

ERKEN ERGENLİK NEDİR VE BELİRTİLERİ NELERDİR?

Bir çocukta normal yaşından önce ergenlik bulgularının başlamasına "erken ergenlik " denir.  Kız çocuklarında 8 yaş öncesi meme tomurcuklanması (meme gelişimi) olması, genital bölge veya koltukaltında tüylenme; erkek çocuklarda 9 yaş öncesi testis hacminin artması,  genital bölge veya koltukaltında kıllanma, seste kalınlaşma olması erken ergenlik bulgularıdır. Yine her iki cinste büyümenin hızlanması, ciltte yağlanma, sivilcelenme, ter kokusunun ağırlaşması gibi belirtilererken ergenlik bulguları olabilir.  Ek olarak zamanında başlayan bir ergenlik gelişimi çok hızlı ilerleyip(tempolu), çok kısa sürede tamamlanabilir ki bu durumda da müdahale etmek gerekli olabilir.  Bu çocukların mutlaka çocuk endokrinoloji uzmanı tarafından değerlendirilmesi gereklidir.

ERKEN ERGENLİĞİN TESPİTİ

Erken ergenlik kızlarda erkeklerden daha sık görülür.  Erken ergenlik şüphesi ile getirilen bir çocukta öncelikle muayene bulguları önemlidir.  Kızlarda meme gelişiminin değerlendirilip evrelendirilmesi, erkek çocuklarda testis hacminin ölçülmesi, genital değerlendirme, kıllanma durumunun tayini ve ek muayene bulguları önemlidir. Gerekirse kan tetkiki ile hormon düzeyleri değerlendirilir.  El röntgeni çekilip kemik yaşı tayin edilir.  Kız çocuklarında karından ultrason ile yumurtalık ve rahim büyüklüğü tespit edilir. Muayene ve tetkik sonuçlarına göre "uyarı testi" de yapılabilir.  Uzman hekim tarafından değerlendirilerek gerekli görülürse tedavi başlanır. Tıpta hastalık yoktur, hasta vardır.  Yani her hasta tedavi için özel olarak kendi bulgularına ve özelliklerine göre değerlendirilmelidir.  "Gerçek Erken Ergenlik" tanısı konulursa ve uzman gerekli görürse hipofize yönelik magnetik rezonans görüntüleme tetkiki de yapılabilir.    

  

ERKEN ERGENLİĞİN NEDENLERİ

Beyin tümörü, yumurtalık tümörü ya da böbrek üstü bezi hastalığı gibi hormon salgılayan durumlar erken ergenliğe neden olabilmekle birlikte, erken ergenlik görülen kızların %95-98'inde altta yatan herhangi bir organik patoloji yoktur (idiopatik-sebebi belli değil).  Ancak kızlara göre daha nadir olmakla birlikte erken ergenlik oluşan erkek çocuklarda altta patolojik bir neden olma ihtimali daha yüksektir (%80-85 idiopatik, %15-20 organik patoloji) ve erkek çocukların buna yönelik olarak daha detaylı araştırılması gereklidir. 

Düşük doğum tartılı çocuklarda, ikiz eşlerinde, ılımlı obezitesi olan çocuklarda erken ergenliğe yatkınlık vardır. Dünyada ve ülkemizde son yıllarda özellikle dikkati çeken oranda erken ergenlik problemine rastlanıyor. Gıdalardaki katkı maddelerinin ve diğer çevresel kimyasal maddelerin erken ergenliğin oluşmasında etken oldukları yönünde çalışmalar vardır. Yapılan araştırmalar aldığımız gıdalar içinde bulunan hormon ve katkı maddelerinin bu duruma neden olabileceğini gösteriyor.  Hormon (özellikle östrojen) veya kimyasal maddeler eklenerek yetiştirilen meyve ve sebzeler (çilek, domates, vs), yine hormon eklenerek hızlı büyütülen tavuklar ve hayvansal gıdalar da erken ergenlik artışı açısından suçlanmaktadır.  Diklorobenzen (oda spreyleri, klozet koku önleyici, güve kovucularda..vs) ve Bisphenol A (plastik biberon, plastik oyuncaklar..vs) da bu konuda suçlanan kimyasal maddelerdir.  Normal şartlarda çocukluk döneminde bu hormon uyarı sistemi beyinde, ergenliğe kadar sessiz bir bekleme sürecindeyken bu dış uyarıların artışı ile aktif hale geliyor. Ek olarak izlenen TV programlarının çocuğun yaşına uygunluğu ve internet kullanımı da önemli bir etken.  Fast food tarzı ve yapay endüstri ürünleri ile beslenme alışkanlıkları obeziteye neden olarak vücut yağ oranını arttırmak koşuluyla erken ergenliğe neden olabiliyor.

  

 ERKEN ERGENLİĞİN NEGATİF ETKİLERİ

Erken ergenlik tedavi edilmediği takdirde çocukta oluşan sorunları " boy kısalığı ve psikososyal sorunlar" olarak özetleyebiliriz. 

Genelde bu çocuklar "çocukken uzun ama erişkinde kısa olan" bireyler olarak tanımlanabilir.  Bu çocuklar başlangıçta iri olmakla birlikte, ergenlik hormonu (özellikle östrojen) kemik olgunlaşmasını hızlandırdığından kemik yaşı hızlı giderek nihai boydan kayıp oluşur. 

Erken ergenliğe giren kızlar yaşları küçük olmakla birlikte hormonal uyarı nedeni ile  bedensel ve ruhsal olarak  genç kız havasındadır, kendini karşı cinse beğendirme, süslenme, çabuk sinirlenme, vs .  gibi ergen davranışları sergiler.  Bu nedenlerle okulda, arkadaş çevresinde ve aile içinde uyum sorunları oluşabilir.  Davranış bozuklukları, stres, içe kapanıklık gibi psikolojik sorunlara yol açabilir.  Bedenen yetişkin görünmekle birlikte ancak aslında çocuk olunması ek olarak cinsel istismar açısından da risk oluşturur.  

  

ERKEN ERGENLİĞİN TEDAVİSİ 

Tedavide hipofizden hormon salınımını azaltan hormon analogu tedavisi verilmektedir.  28 günde bir aşı şeklinde yapılan bir ilaç kullanılmaktadır.  Tanı doğru ve uzman tarafından tedavi gerekli bulundu ise tedavi konusunda bir çekince olmamalıdır.  Genelde kızlarda 11 yaş, erkeklerde 12 yaşına kadar tedaviye devam edilir.  Tedavi yeterliliği muayene ve tetkiklerle izlenir.  Tedavi sırasında düzenli olarak uzman kontrollerine devam etmek gerekir.  Tedavi kesimi sonrası normal ergenlik süreci yeniden başlamaktadır.  

ERKEN ERGENLİK AÇISINDAN NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?

Mümkünse ergenlik süreci başında çocukların uzman tarafından değerlendirilmesi ve gereken durumlarda izlenmesi önemlidir.  Ergenlik olguların çoğunda normal bir süreç olmakla birlikte erken ergenlik olgularının vakit kaybedilmeden saptanması, aşırı panik yapmadan uzmana ulaşılması ve tedavi başlanması önemlidir.  Erken ergenlik tedavisi mümkün bir durumdur. 

  

Prof. Dr. Nesibe Andıran Çocuklarımız için yapabileceklerimiz; katkı maddeleri içeren hazır gıdalar ve abur-cubur yedirmemek, sebze ve meyveleri mevsiminde yedirmek, obeziteye zemin hazırladığı için hazır ve hızlı yemek (fast-food) alışkanlığı değil ev yemeği yeme alışkanlığı kazandırmak, TV ve internet kullanımını mümkün olduğunca denetlemek,  hekim önerisi olmadan ilaç-losyon vs kullanmamak, zararlı kimyasallar içeren maddeleri mümkün olduğunca çocuğumuzun hayatından uzaklaştırmaya çalışmaktır.   Sağlıklı nesiller yetiştirmek için sağlıklı beslenmeye ek olarak düzenli spor yapma alışkanlığını çocukluk döneminde kazandırmak da önemlidir.  

Ergenlik dönemi fiziksel ve hormonal olarak çocukluktan yetişkinliğe geçiş sürecidir. Ergenlikte hormonal değişim ile birlikte sekonder cinsel özelliklerin belirginleşmesi, vücut yağ dağılımın değişimi, boy uzamasında sıçrama ile yetişkin boya ulaşma, erkek ve kızlarda fertilite kazanımı olur.  Ergenlik başlangıcı değişik ırklarda farklılık göstermekle birlikte, günümüzde de kullanılan yaş sınırları kızlarda en erken 8, ortalama 10-11 yaş, en geç 13; erkeklerde en erken 9, ortalama 11-12 yaş, en geç 14 yaştır. Aslında ergenliğin başlaması çocuğun takvim yaşından çok kemik yaşı ile belirlenmekte ve kemik yaşı kızlarda 10, erkeklerde 11 yaşa ulaştığında ergenlik değişiklikleri oluşmaya başlamaktadır.

Kızlarda ergenlik gelişimi ilk olarak meme tomurcuklanması(gelişimi) ile başlar.  Genellikle bir yere çarpınca ya da üstüne yatınca ağrı olması ile fark edilir.   Az sayıda olguda genital ve/veya koltukaltında tüylenme ile başlayıp, meme gelişimi ardından gelebilir. Erkekler çocuklarda ise ilk bulgu testislerin (yumurtalıklar) büyümesidir, tüylenme, seste kalınlaşma ile devam eder.  Her iki cinste kıllanma, büyümenin hızlanması, ciltte yağlanma, sivilcelenme, ter kokusunu değişmesi gibi belirtiler ergenlik sürecinin başladığını gösterir.  Testisler esas olarak testosteron salgılar ve yumurtalıklar östrojen salgılar. Bu hormonların üretimi, cinsel olgunluğa ulaşılıncaya kadar kademeli olarak artar. Ülkemizde kızlarda ilk adet görme(menarş) yaşı yaklaşık 12-12,5 yaştır,  erkekler ilk boşalma olan spermarche'yi yaklaşık 13-14 yaşlarında tecrübe ederler. Erkeklerde yüz kılları tipik olarak 14 yaş civarında görülür. 

Kızlarda fiziksel olarak ergenlik gelişimi yaklaşık 4 yıl içinde tamamlanırken, erkeklerde yaklaşık 6 yıl içinde tamamlanır.  Kızlar, genelde 15 ila 17 yaşları arasında ergenlik gelişimini tamamlarken, erkekler genellikle 16 ila 17 yaşları arasında tamamlar. Ergenlikte fiziksel değişiklikler dizisi öngörülebilir olsa da ergenlik döneminin başlangıcı ve hızı çok çeşitlidir. Ergenlik için her kişinin bireysel takvimi farklıdır ve öncelikle "genetik ve etnik özelliklerden" etkilenir. Bununla birlikte beslenme, egzersiz, sosyoekonomik koşullar, vs gibi çevresel faktörler, kişinin genel sağlık durumu ve ruhsal durumu da ergenlik zamanlamasını etkiler.   Ergenlik başlama yaşının yanında “ilerleme hızı yani temposu” da çok önemlidir.  Bu nedenle çocuklarda ergenlik gelişimi başlama ve ilerleme süreci yakından takip edilmelidir.

  

Bir çocukta normal yaşından önce ergenlik bulgularının başlamasına "erken ergenlik " denir.  Kız çocuklarında 8 yaş öncesi meme tomurcuklanması (meme gelişimi) olması, genital bölge veya koltukaltında tüylenme; erkek çocuklarda 9 yaş öncesi testis hacminin artması,  genital bölge veya koltukaltında kıllanma, seste kalınlaşma olması erken ergenlik bulgularıdır. Yine her iki cinste büyümenin hızlanması, ciltte yağlanma, sivilcelenme, ter kokusunun ağırlaşması gibi belirtilererken ergenlik bulguları olabilir.  Ek olarak zamanında başlayan bir ergenlik gelişimi çok hızlı ilerleyip(tempolu), çok kısa sürede tamamlanabilir ki bu durumda da müdahale etmek gerekli olabilir.  Bu çocukların mutlaka çocuk endokrinoloji uzmanı tarafından değerlendirilmesi gereklidir.

Erken ergenlik kızlarda erkeklerden daha sık görülür.  Erken ergenlik şüphesi ile getirilen bir çocukta öncelikle muayene bulguları önemlidir.  Kızlarda meme gelişiminin değerlendirilip evrelendirilmesi, erkek çocuklarda testis hacminin ölçülmesi, genital değerlendirme, kıllanma durumunun tayini ve ek muayene bulguları önemlidir. Gerekirse kan tetkiki ile hormon düzeyleri değerlendirilir.  El röntgeni çekilip kemik yaşı tayin edilir.  Kız çocuklarında karından ultrason ile yumurtalık ve rahim büyüklüğü tespit edilir. Muayene ve tetkik sonuçlarına göre "uyarı testi" de yapılabilir.  Uzman hekim tarafından değerlendirilerek gerekli görülürse tedavi başlanır. Tıpta hastalık yoktur, hasta vardır.  Yani her hasta tedavi için özel olarak kendi bulgularına ve özelliklerine göre değerlendirilmelidir.  "Gerçek Erken Ergenlik" tanısı konulursa ve uzman gerekli görürse hipofize yönelik magnetik rezonans görüntüleme tetkiki de yapılabilir.    

Yazının Devamını Oku