Her santimetresi betonlanmış, binalarla çevrilmiş, kimliğini kaybetmiş, denize erişimi kapanmış bir şehirde mi, yoksa bunu tam tersi özellikler taşıyan bir şehirde mi? Bu soruların cevapları üç hafta önce Kentleşme Şurası’nda tartışıldı.
“Eski sayfiye ve bağ evlerimiz ne kadar sıcak ve insana ne kadar yakınsa; bağı, bahçeyi, çiçeği, ağacı ve çimeni gölgesinde bırakan bu beton yığınları, bir o kadar insandan uzak ve çevreye yabancı“ diyor Cumhurbaşkanı Abdullah Gül... Bana “Türkiye’deki en komplekssiz, akıl ve hoş görü sahibi kamu kurumu hangisidir” diye sorsalar Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, derim. Her şeyi en iyi ben bilirim tavrı ve hastalığının yaygın olduğu bir toplumda Deprem Şurası’ndan sonra Kentleşme Şurası’nı da düzenleyerek yaşanabilir kentler için Türkiye’nin ortak aklını belirlemek gibi çok zor işe kalkışıp başarıyla sonuçlandırdılar.
ŞÛRA NE DEMEKTİR?
Dünya nüfusunun yarısı, Türkiye’nin üçte ikisi kentlerde yaşıyor. 1950’lerde başlayan hızlı kentleşme, kentlerimizi fiziki büyümenin yanı sıra, sosyal, ekonomik, çevresel, kültürel sorunlarla tanıştırdı. 4-7 Mayıs’taki Kentleşme Şûrası’nda komisyonların raporları müzakere edilerek onandı. Hedef; ülkemizin kentsel gelişme dinamiklerini sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde değerlendirmek. Yaşanabilir kentler için akılcı stratejiler, somut eylemlerle bir program oluşturmak. Toplam 151 kurumdan 296 üye, sorun, strateji ve eylemleri kapsayan tabloları hazırladı. Ankara’da 356 üyeyle toplanan Kentleşme Şurası Genel Kurulu’nda kabul edilen raporlardaki hususlar Şûra Sonuç Bildirgesi’nde yer aldı. Deprem ve Kentleşme Şuraları öncesinde “şura” kelimesinin anlamını pek bilmezdim. Şura, danışma ya da toplu denetim demek. Fakat komisyon başkanı olarak görev yaptıktan sonra artık şuranın farklı boyutlarını kavradım! Şura memleketimizde şu anlama geliyor: Mesleki şovenizme sapmadan olaya bilimsel ve bütünleşik sistemle bakılmasını sağlamak, demokratik ve katılımcı bir yaklaşımla sinerji yaratmak, çok farklı disiplinlerden gelenlerin arasında dil ve fikir birliği sağlamak, üyelerden gelen sorgulanmalı, tartışılmalı temenni ve tavsiyeleri somutlaştırmak, hazırlanan rapora son dakikada düzeltme önerisinde bulunanları ve sonra da raporun yeterince tartışılamadığı savunanları sabırla dinlemek, bunlara rağmen iyi bir iş çıkarmak! Şura vesilesiyle değerli hemşerim eski Bayındırlık ve İskân Bakanı, yeni Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak’la tanışma fırsatını buldum.
BAKAN BENİ ŞAŞIRTTI
Faruk Bey’in, Temel fıkrasına, Trabzon’un kültür ve tarihi hakkındaki engin bilgisine, projelerine şaşırdım kaldım. Bilgi eksiğimi gidermek için gönderdiği kitapları okumaya başladım. Ama gönderdiği Trabzonspor forması küçük çıktı! Yeni Bayındırlık ve İskân Bakanımız Mustafa Demir’le de kısa bir görüşmemiz oldu. Mütevazı ve istişareye önem veren, enerjik yapısı dikkatimi çekti. Umarım yeni bir şura daha düzenlemezler!.. Sayın Cumhurbaşkanımızın Şûra’nın genel kurulu açılışında “kentleşme, kentler, şehirler” üzerine manifesto gibi yaptığı konuşmasına, şura raporlarına ve şura sonuç bildirgesine bakanlığın web sitesinden ulaşabilirsiniz. Bu yazının ilk cümlesini cumhurbaşkanımızın konuşmasından almıştım. Son verirken bir cümlesini daha aktarayım: “Kentlerimize sahip çıkabilmek için de onun havasını, suyunu, yolunu, kaldırımını, binasını, tarihini hep beraber kendimizin de sahiplenmesi gerekir.”