Pako'nun Sayfası

Çıtır tahsile gitti

15 Şubat 2003
Evde uzun uzun tartıştılar.. Biz anlamayalım diye annem ile babam gizli gizli konuşuyorlardı, ama ben her şeyi zaten biliyordum..

Sonunda Çıtır'ı yatılı okula göndermeye karar verdiler..

Gorbi ile ikimiz erkeğiz, o kız olduğu için annem ‘‘Kız çocuğudur, oturup-kalkmayı öğrensin’’ derken, babam daha çok ekonomik değerler peşindeydi ‘‘Televizyonun kumanda aletini bahçeye gömdüğünü anladım da, yere gömdüğü şeyi niye televizyonun içinde aradığını anlayamadım’’ diyordu..

Ve hazırlıklar başladı..

Çıtır'ın eşyalarını topladılar..

Tasması, su kabı, yarısı hiçbir zaman olmayan halısı, fırçası..

O son gece evde büyük hüzün vardı..

Annem gizli gizli ağlıyordu.. Çıtır gideceğini alamıştı, bir köşeye sinmişti..

Babam ‘‘Tahsil gibisi yoktur..’’ diyip duruyordu..

*

Sabahleyin Çıtır'ı bir arabaya bindirdiler..

Dönüp dönüp evine bakıyor, nereye, niye gönderildiğini anlamaya çalışıyordu.. Gorbi ile ikimiz bahçe kapısının demirlerinin altından onu izliyorduk..

Ve Çıtır tahsile gitti..

Sanki ev boşalmıştı..

Kimse konuşmuyordu..

Zamanla annem eve gelen misafirlere Çıtır'ın talim tedrisatı konusunda durmadan bilgi vermeye başladı:

‘‘Dersleri çok başarılıymış, öğretmeni bu kadar zeki olanını görmedim diyor.. Sınıf birincisi oldu...’’

Misafirler genelde şaşkınlık içinde oluyorlar:

‘‘Kim?..’’

‘‘Çıtır.. Yakında sömestr tatiline girecekler.. Hakikaten çok başarılı.. Şiiri de hazır...’’

‘‘Şiir de mi yazmaya başladı?...’’

‘‘Hayır, o gelince babası ona okuyacağı -ayrılık- şiirini hazırladı...’’

Söze babam yine karışıyor:

‘‘Tahsil gibisi yoktur...’’

Çıtır'ın bir buçuk aylık tahsil ve tedrisat durumu önümüzdeki hafta bitiyor, eve eğitilmiş bir fert olarak dönecek..

Babam ona o saçma şiirlerinden birisini okuyacak anlaşılan..

Çıtır nasıl şiir dinleyecek bilemem..

Oysa bir pirzola kemiği, değil şiir, otuz destan yerine geçebilir..

Ben size Çıtır dönünce neler yapar, neler olur, ayrıca bildiririm..

Şimdilik şu kadarını söylemeliyim:

Köpeklerin-kedilerin-kuşların olduğu bir dünya güzel.. Onların olmadığı bir dünya bu kadar güzel olmamalı ..
Yazının Devamını Oku

Bayram yazım

8 Şubat 2003
Her bayram yaklaştığında, çocuklar adına sevinirim.. Evlerde bir telaş başlar, gizli gizli alış-verişler, paketler, kurdelalar, mutlu yüzler görürüm..

Bayramlarda benim can dostlarımız çocuklar gelen hediyelerle mutlu olurlar..

Oysa bize hiçbir zaman bayram hediyesi almadılar..

Bir defasında annem ‘‘Bekir, bu bayram bizim çocuklara hediye alalım..’’ demişti..

Babam ‘‘Ne alabiliriz’’ diye sordu..

Annem ‘‘Köpek ayakkabıları gördüm Tempo Dergisi'nde, fiyatları biraz pahalı ama onlardan alalım..’’ diye yanıt vermişti..

O zaman babamız durduğu yerde zıpladı:

‘‘İyi de bunların dörder ayağı var, dört kere dört eder onaltı, nasıl olacak, nasıl?...’’

*

Zaten sonra bize ayakkabı almadılar..

Yerine bayram günü bir yuvarlak madlen çikolata tanesini dörde bölüp verdiler..

Rok'un ağzı büyük olduğu için ne yediğini hiçbir zaman anlayamamıştı, arada bir ‘‘Bir şey yedik, o neydi?..’’ diye bana soruyordu..

Ben ona kısaca cevap veriyordum:

‘‘Müthiş...’’

*

Yine bir bayram..

Biz artık üç kişi kaldık..

Rok yok..

Ayakkabı-mayakkabı istemiyoruz..

Sizler çocukları sevindirin.. Onlar mutlu olsunlar.. Onlar bizim dostlarımız..

Sizler bizleri çok sevmediniz..

Ama çocuklar..

Onlar yarın büyüdüklerinde... Vali, kaymakam, belediye başkanı, veteriner, politikacı olduklarında.... Bu büyük dünyada bize küçük bir yer ayıracaklardır..

Bu bayram çocuklar sevinsin..

Dostlarımız onlar..

Tüm çocukların bayramı kutlu olsun..

Kutlu olsun..


SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA


Veteriner Hekim Talat GÜLBAY


Onunla tatile mi gidiyorsunuz?


Evcil hayvanınızın herhangi bir sorun yaşamadan seyahat etmesini istiyorsanız, sağlık kontrolünü yaptırmalı ve yolculuk yapmasını engelleyecek bir sorunu olmadığından emin olmalısınız. Kuduz aşısı başta olmak üzere, diğer bulaşıcı hastalıklara karşı aşılı olduğunu gösteren sağlık sertifikasını kontrol etmeli ve eksik aşılarını tamamlamalısınız. Evcil hayvanınızın boynunda kuduz aşısının yapıldığını ve ikamet ettiğiniz belediyeye kayıtlı olduğunu gösteren madalyonun yanı sıra, kaybolması durumunda bulanların size ulaşmalarını sağlayacak bilgileri (ev adresiniz, cep telefonunuz, tatilde konaklayacağınız yer, taşıt plaka numaranız...) içeren bir kolyeyi de tasmasına takmayı unutmamalısınız.


Yola çıkmadan birkaç gün önce banyo, traş, tarama ve tırnak kesimi gibi bakımlarını yaptırmanız hem hayvanınızın yolculuk sırasında daha rahat etmesini sağlar. Hem de sizinle birlikte seyahat eden ve konaklayan insanların rahatsız olmasını önler. Yolculuk ve tatil boyunca kullanacağınız mama, mama kapları, taşıma kabini, sevdiği oyuncakları yanınıza almayı unutmayın.

ARABA İLE YOLCULUK

Eğer evcil hayvanınız daha önce araba ile seyahat etmediyse, onu önce arabaya ardından da kısa şehir içi yolculuklarla seyahate alıştırmalısınız. Yolculuk arkadaşınız kediyse, bir taşıma çantası içinde yolculuk ettirmenizde fayda var. Böylece onun kendini güvende hissetmesini, ayağınızın altına ve özellikle pedalların bulunduğu yere girerek sürüş emniyetinizi bozmasını engellemiş olursunuz.

Rutin beslenmesini seyahat nedeniyle değiştirmeniz gerekmez. Ancak ana yemeğini gün sonunda ya da seyahat ettiğiniz yere ulaşınca da verebilirsiniz. Gerek yolculuk gerekse tatil esnasında evcil hayvanınızı kuru mamalarla beslemek, hem kolay hem sağlıklı olacaktır. Eğer beslenmesini konserve mamalarla yapıyorsanız araçta ve konakladığınız yerde buzdolabı yoksa, artan kısmın bekleyince bozulacağını göz önüne alıp atmalı ve tekrar yemek vermek gerektiğinde yeni kutu açmalısınız.

Seyahat esnasında plastik bir şişe suyu da onun için yanınızda bulundurmayı unutmayın. Seyahat esnasında acıkır veya su isterse bunları az miktarda vermelisiniz, iki saatte bir durup onun egzersiz yapmasına ve tuvalet ihtiyacını gidermesine olanak sağlayacak şekilde molalar planlamalısınız.

UÇAKLA YOLCULUK

Evcil hayvanların uçakla seyahat edebilmesi için 8 haftadan büyük olması gerekiyor. Uluslararası yolculuklarda aşılarını gösteren sağlık karnesinin yanı sıra bağlı bulunduğunuz belediyeden alacağınız resmi bir belge ve Tarım İl Müdürlüğü'nden alacağınız izin belgelerini de yanınızda bulundurmanız gerekiyor. Havayolu şirketi ile görüşüp özel kuralları da öğrenmelisiniz. Havaalanına erken gidip uçuş öncesi hayvanınıza yürüyüş egzersizi yaptırmanızda fayda var. Uçuş sırasında kullanacağınız taşıma kabinlerini havayolu şirketinden kiralayabilir ya da pet shop'lardan satın alabilirsiniz.

Uçak yolculuğundan önce evcil hayvanlara sakinleştirici ilaçlar verilmemeli. Uluslararası taşımacılık organizasyonları ve birçok evcil hayvan sağlığı kuruluşu uçakla yolculuk yapacak evcil hayvanlara sakinleştirmek amacıyla sedatif ya da trankilizan ilaçlar uygulanmasını sakıncalı buluyor. Bunun sebeplerinden biri sakinleştirici kullanılan hayvanların denge sistemlerini kontrol edemeyerek özellikle taşıma kabininin hareket etmesi durumunda yaralanmaları ve incinmeleri. Diğer bir neden ise ilaç verilen hayvanların yüksek irtifada solunum ve dolaşım sistemi problemleri yaşaması ihtimalinin çok yüksek olmasıdır. Bu durumdan en çok basık yüzlü hayvanlar etkileniyor.

Birçok hayvan sağlık sorunu yaşamadan uçuşu tamamlıyor, ancak havayolu yetkilileri uçuş sırasında meydana gelen ölümlerin çoğunun sedasyon altında sakinleştirilmiş havyanlarda ortaya çıktığını bildiriyorlar. Veteriner hekiminiz tarafından belirlenmiş zorunlu haller dışında uçuş yapacak evcil hayvanlarınıza sakinleştirici ilaç vermeyin.


Kediler sergide buluşuyor


Kediden başka hiçbir şey çizmek istemiyorum diyen Azerbaycanlı ressam Aydın Süleyman, grafik sanatçısı Genco Demirer'e de bu tutkusunu aşılamış. İki arkadaşın kedi resimlerinden oluşan sergisi 17 Şubat'ta Taksim Sanat Galerisi Büyük Salon'da açılıyor.


Kedileri çizmeye nasıl başladınız?

-Aydın Süleyman: Kedileri çok seviyorum. Kediler bizden biri. Karakterleri yüzlerinden belli. İnsanlardan hiçbir farkları yok. Bahçede penceremin dibinde beslediğim kediler var. Onlardan vazgeçebileceğimi düşünmüyorum.

-Genco Demirer: Gülseren Kayalı atölyesinde çalıştığım yıllarda kedi resimleri çiziyordum. Kediler bana çok komik gelir. Bir duruşunu yakalamak bile zordur. Bakışları, arka ayakla çenesini kaşıyışı çok ilginçtir.

Kedileriniz benziyor mu?

-A.S:
Benim kedilerimin hepsinin karakteri var. Çapkın bir kedi var örneğin, piyano çalan. Mahsun bir palyaçoya arkadaşlık eden bir kedi var. Gurbetçi, ümitsiz bakışları olan bir kedi var. Resimlerimde insan yerine kedileri koyuyorum.

-G.D: Ben daha çok kedileri lekeyle nasıl verebilirim diye bakıyorum.

Kedileri gözlemleyerek mi çizdiniz resimlerinizi?

- A.S:
Çocukluğumdan beri kedileri çok sevdiğim için, gözlem yapmama pek de gerek kalmadı. Ben zaten hep kedi çizmeyi düşünüyorum. Resimlerimden birinde kedilerimden birini model olarak kullandım.

- G.D: Bu sergi için çalışmaya başladığımda aslında ne kadar çok kedi görmüş olduğumu, usumun kıyısında köşesinde kalmış birçok kedinin canlandığını fark ettim. Kediyle ilgili ne görsem beynime kazıyorum. Sokak kedilerini izliyorum.

Sergiye hazırlanmanız ne kadar sürdü?

-A.S: Yaklaşık 20 çalışmam var bu sergide. Hazırlanmam 1 sene sürdü. Sedef Yılmabaşar'ın sergisine gitmiştik. O bize ilham verdi bir anlamda.

-G.D: Benim hazırlanmam 2.5 ay sürdü. 10 eserim var sergide.

Kedileri çizmeye devam edecek misiniz?

-A.S:
Açıkçası ben kedilerden başka birşey düşünmüyorum. Kediler serisini devam ettirmeyi düşünüyoruz.

-G.D: Sadece kedileri çizeceğim diye birşey yok. Şu an için devam edecek gibi görünüyor. Aslında bizim isteğimiz, kedi resimleri çizenler olarak biraraya gelmek ve ortak bir sergi açmak.


PAKO’ya mektuplar


Savaş yerine barış içinde yaşasak olmaz mı?


Pakocuğum,

Ben sarman bir kedi kardeşinim. Benim Paşa isminde kangal kırma bir ağabeyim; kedi olarak da Pierre, Panter, Pötit, Pinokyo, Persil, Pia, Piman var. Aile büyükleri ise Mine annem ve Mete babam. Annemiz ve babamız bize yemek yetiştirmek için sürekli koştururlar. Babaannemiz Lamia Hanım'ı da unutmamak gerek. Paşa ağabeyim, ben ve kedi kardeşlerimle gayet güzel anlaşıyor. Bizler bir evde gayet güzel geçiniyoruz. Acaba insanlar niçin geçinemiyorlar? Televizyondaki haber spikeri ablalar savaş çıkacak diye sürekli yayın yapıyorlar. Bunları nereden mi biliyorum? Annem evden çıkarken televizyonu daima açık bırakır. Bizler haber programlarını, futbol ve basketbol maçlarını seyrederiz. NBA'yi bile takip ediyoruz. Kardeşlerimle ekrandaki topu kapmak için sürekli savaşıyoruz ama topu bir türlü ekrandan çıkaramıyoruz. O topu elimize geçirsek ne güzel olurdu. İnsanlar da silah yerine bizim gibi topun peşinde koşup, yorulsalar da savaş sözünü unutup barış içinde yaşasalar. Umarım kötü şeyler yaşanmaz. Sevgiler.
Yazının Devamını Oku

Bir bardak sevgi..

1 Şubat 2003
Yazı yazmak öyle o kadar da kolay değil..<br><br>Ben önce ne yazacağımı kararlaştırır, sonra gerekli araştırma ve temasları yapar, oturup adam gibi yazarım.. Babam Bekir Coşkun'un yazı yazışını anlayamam..

Yazısını yazarken kendi kendisine küsüyor..

‘‘Bu rezalet.. Böyle bir ifade nasıl olabilir?..’’ diye bilgisayarının başında bağırdığında, o rezalet ifadeyi kendisinin yazdığını anlarım..

Benim öyle bir sorunum yoktur..

Yazdım mı, tamam..

*

İşte sonunda Bekir Coşkun'u ‘‘bardak’’ yaptılar..

D&R Mağazaları'nda görmüşsünüzdür; beyaz bir kupa bardak, üzerinde Latif Amca'nın çizgileri ile Bekir Coşkun..

Bu tutarsa, Bekir Coşkun tavaları ve Bekir Coşkun bornozları da çıkabilir..

Daha da tutarsa bakarsınız bizimki yazarlığı bırakmış, zücaciyyeci dükkanı açmış..

Elbette ben yazılarımı sürdürürüm..

Şimdilik bu bardakları ve t-shortleri satıyorlar..

Bekir Coşkun'a ilgi az olur diye yanına beni de çizdiler..

Satış arttı..

*

Sunu da söylemeliyim:

Bu bardakların gelirinden bana da bir pay vereceklerini söylediler..

Babam ‘‘Pako'ya mektuplar kitabında olduğu gibi, Pako adından dolayı ne türlü gelir olursa olsun, hayvan barınaklarına verilecek’’ diye karar aldı..

Kısacası; üzerinde bizim karikatürlerimiz olan o bardakların payıma düşen geliri, barınaklardaki köpeklere-kedilere gidecek..

O şanssız hayvanlara mama olacak, ilaç olacak..

Yolunuz bir DR mağazasına düşerse, bir bardak alırsanız..

Sahipsiz bir dosta, bir avuç mamadır o..

Bir avuç sevgi..


Yönetim Kurulu'nda bir köpek


Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği, Avrupa Hazır Giyim Sanayicileri Derneği ve Uluslararası Hazır Giyim Federasyonu Başkanı Umut Oran, akida cinsi köpeği Oskar'la her an beraber. Sahibinin yoğun iş temposuna hiç şikayet etmeden uyum sağlayan Oskar'ın kendi adını taşıyan bir atölyesi bile var.


Oskar'la ne zamandır berabersiniz?

- Oskar 12.5 yaşında. Neredeyse doğduğundan beri benimle. Bir arkadaşım Amerika'dan getirmişti Oskar'ı. Ben köpeğimi yeni kaybetmiştim ve yeni bir köpek almayı düşünmüyordum. Ama bana o kadar bağlandı ki, her gün beni görmeye işe gelmeye başladı. Arkadaşım da en sonunda bana verdi.

Yoğun bir iş temponuz var, siz işteyken Oskar ne yapıyor?

- Şirket kurulduğundan beri Oskar da benimle birlikte işe gidip geliyor. Hafta sonu dahil sabah 6 akşam 10 iş başında. Katıldığım tüm toplantılara, yemeklere de benimle birlikte geliyor.

Bu durumdan memnun mu, hiç huysuzluk yapmıyor mu?

- Onun tek isteği sahibinin yanında olması. Minimum 750 bin kilometre yol yapmıştır benimle. Haftada 1-2 kere Bolu'daki fabrikaya gidiyoruz. Fabrikanın kuruluşunda bana çok destek oldu. Yalnızdım ve bana can yoldaşı oldu.

İKİ SENEDİR KÖR

Sizi yormayan, sakin bir yapısı var o zaman...

- Evet çok sakin bir köpek. İş köpeği gibi, herkese karşı mesafeli. İş yerinde zaten günün büyük bir bölümünü uyuyarak geçiriyor. En sevdiği şey uyumak. Ağırbaşlı, şımarıklığı yok. Artık insan gibi oldu. Şirketi bile var. 7-8 sene önce Domino Tekstil'e bağlı bir atölye kurduk. Adı Oskar, logosu da patili. Oskar için şirketin yönetim kurulu üyesi desek yeridir.

İkinizi hep beraber görmek insanları şaşırtıyor mu?

- Bolu'da insanlar beni köpekli adam diye tanıyordu ilk başta. Benim köpeğimi otele, restorana götürmeme şaşırıyorlardı. Zamanla alıştılar. Protokolde bile yanımda. Gelmediği zaman 'Oskar nerede?' diye soruyorlar.

Oskar'ı bırakmanız gerektiği zaman tavrı ne oluyor?

- Başka yerde bıraktığım zaman huzursuz oluyor. Bu yüzden bir yere gittiğim zaman, işin içine hep Oskar'ı da katıyorum. Dışarıda işim varsa, eve dönerken mutlaka uğrayıp onu alıyorum. Yoksa aklım onda kalıyor. İki senedir gözleri görmüyor, ben rehberi oldum. Komutlarla onu yönlendiriyorum. Gözlerinin görmemesi huyunda hiçbir değişikliğe sebep olmadı.

Bir gün onu kaybedecek olmanız size neler hissettiriyor?

- Düşünmek bile istemiyorum. Kanser oldu, kemoterapi gördü ve neyse ki atlattı. Ona çok alıştım. Bolu'daki fabrikada 15 tane köpeğim daha var. Oskar'ın yavruları orada, depremzede bir köpek var, bizim mahalleden götürdüğüm sokak köpekleri var. Onları da çok seviyorum ama Oskar'la yakaladığım şeyi bir daha yakalamama imkan yok.


İTÜ kampüsündeki köpek avının kurbanı Beyaz oldu


Olay İstanbul Teknik Üniversitesi Ayazağa Kampüsü'nde geçiyor. Yıllardır kampüsün içinde dolanan 15 kadar sokak köpeği var. Bunlar özellikle Maden Fakültesi öğretim üyeleri ve öğrencilerinin yakından tanıdığı köpekler ve İTÜ Yer Bilimleri Enstitüsü Araştırma Görevlisi Tayfun Kındap'ın verdiği bilgiye göre yüzde 90'ı kısırlaştırılmış durumda.

Üç hafta önce beklenmedik bir gelişme olur. Zaman zaman azgınca tavırlar sergileyen kahverengi bir köpek kız yurdu önünde bir öğrenciye saldırır. Belki diş geçirip ısıramaz ama korku salar. Bu olay üzerine İTÜ'nün maaşlı kampüs güvenlik elemanları Büyükşehir Belediyesi'ne haber verirler. Köpeği tanıdıklarını ve yerini bildiklerini belirtirler.

İGNELİ TABANCALI TİM

11 Ocak günü sabaha karşı saat 2'de belediye ekipleri kampüse girer. Ellerinde uyuşturucu iğneli tabancalarla sabıkalı kahverengi köpeği aramaya başlarlar. Kıstırmalarına karşın vurmayı başaramazlar. Bunun siniriyle kampüs sakinlerinin sempatiyle baktığı 'Beyaz' diye bilinen köpeği gözlerine kestirirler. İTÜ'ye ait bir minibüsü kullanmaktadırlar. Maden Fakültesi yakınındaki Türk Telekom binasının önünde sıkıştırırlar. Tam bu anda Türk Telekom'un bekçileri müdahale eder, zararsız ve kısırlaştırılmış olduğunu söyleyip köpeği kurtarırlar. Ancak 10 dakika sonra beyaz Ford Taunus'la bir başka görevli gelir. Müdahaleye imkan vermeden tabancasıyla Beyaz'ı vurur ve arkasına bakmadan çekip gider.

Aşırı dozdaki iğnenin etkisiyle sürünen köpeği sabah 9'da üniversitenin temizlik görevlileri bulur. Kulağında Beşiktaş Belediyesi'nce kısırlaştırıldığına dair 007 no'lu yeşil küpesi bulunan hayvan can çekişerek ölmüştür. Araştırma görevlisi Tayfun Kındap'ın ısrarlı sorularına karşın kampüsün güvenlik görevlileri önce kimseyi görmediklerini söylerler sonra da belediye ekibinin sabaha karşı kampüste köpek avına çıktığını söylemekle yetinirler.

Büyükşehir Belediyesi veteriner müdürü Hüner Öztürk kendisine böyle bir vurulma olayının bildirilmediğini söylüyor. Köpek itlaf ekibi herhangi bir olay bildirmemiş. Üstelik belediyeye ait beyaz renkli bir Taunus da yok, diyor. Tayfun Kındap, verdiği dilekçe ile kısırlaştırılmış, uysal bir köpeğin neden öldürüldüğünü, görevlilerin bayıltmak, barınağa götürmek gibi yollar yerine neden öldürmeyi seçtikleri sorularına yanıt arıyor.


SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA


Veteriner Hekim Talat GÜLBAY


Tavşanınızın kafesini düzenli olarak temizleyin


Benim beyaz küçük bir tavşanım var. Uzun süre evde beslendiği zaman tavşanların arka ayaklarında problem olduğunu duydum. Bu doğru mu?

Söz ettiğiniz problem evde kafes ortamında beslenen tavşanlarda ayakların zemine temas eden kısımlarında oldukça sık görülen bir problemdir. Tavşanın yaşadığı zeminin kafes teli olması, kafes zemininin kirli ya da fazla pürüzlü olması ve Ankara tavşanı gibi bazı tavşan ırklarında arka ayakların taban derisinin çok ince olmasından kaynaklanır bu problem. Tavşanın fazla kilolu olması da arka ayaklara binen yükü arttırıp, bu tarz ayak yaraları oluşmasına neden olabilir. Bu durumdaki tavşanlarda önce ayaklardaki tüyler dökülür, daha sonra kızarıklıklar ve ağrı oluşur. Çözüm olarak tavşanın kafeste değil de ev ortamında serbest yaşaması aklınıza geliyorsa, bir kez daha düşünmelisiniz. Tavşanlar kemirici hayvanlar oldukları için kafes ortamında beslenmeleri mobilyalarınızın kemirilmemesi hem de onun evinizdeki potansiyel tehlikelerden korunabilmesi için daha doğrudur. Bu sağlık probleminin oluşmasını engellemek için öncelikle kafes zeminin düzenli temizlenmesidir. Tavşanın oturması ve dinlenmesi için kafesin içinde bir bölüm hazırlamalı ve bu bölümü ayaklarda yara oluşturmayan bir malzeme ile kaplamalısız. En çok önerilen, kafes zemininin en az yarısına kadar havlu örtmektir. Ancak, bu durumda tavşanın havluyu kemirmediğinden emin olunmalıdır ve kirlendiği zamanlarda havlu düzenli olarak değiştirilmelidir. Kafes içinde tavşanın tuvalet ihtiyacını giderebileceği bir kap bulunması kafes zemininin temiz kalmasına yardımcı olacaktır. Birkaç gün uğraşarak tavşanınıza tuvaletini bu kaba yapmasını öğretebilirsiniz. Tavşanların yaşam çevresini oluştururken dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da, onları yüksek sıcaklıktan ve ısı vurmasından korumaktır. Tavşanlar için ideal çevre ısısı 26 derece veya bunun biraz altındadır. Bu nedenle tavşanınız için hazırladığınız ortamın iyi havalandırılması gereklidir.


PAKO’ya mektuplar


Aşk'ın yokluğuna alışamadım


Merhabalar,

İsmim Göksu. Öğrencilik hayatım yeni bitti. İki haftadır Diyarbakır'da bir okula yardım kampanyasıyla uğraşıyorum. 19 Ocak Pazar gününe kadar bu kampanya beni çok mutlu ediyordu. O gün canım gibi sevdiğim köpeğimi çaldılar. Şu an üzüntüden doğru dürüst düşünemiyorum. Ne yapabileceğim konusunda birkaç yere danıştım, ilanlar yaptırdım ama bir sonuç alamadım. Köpeğim 1.5 yaşında bir husky'di. Adı Aşk'tı ve erkekti. 1.5 yaşında olduğu için çalındıktan sonra satılmış olabileceğini söylüyorlar. Ancak ben çok üzülüyorum ve onu çok özlüyorum. Anlaşılması zor dünyada beni hissettiğini farkettiğim belki de tek canlıydı.

Göksu GÜNAY
Yazının Devamını Oku

İnsanlar ve biz..

25 Ocak 2003
Rok öldükten sonra evde bir çok sorun çıktı..<br> Gorbi ile eskisi gibi geçinemiyoruz.. Birbirimize durmadan hırlamaya (İnsancası; hakaret mi, taciz mi, her neyse) başladık..

Oysa on yıldan fazladır aynı suyu içip, aynı ortamı paylaşmıştık da, bir tek gün sorun çıkmamıştı..

Şimdi birbirimizi yiyoruz..

Rok gidince niye böyle oldu anlamıyorum..

Eve bir ‘‘Emekli terbiyeci’’ bey çağırdılar.. Uzun boylu, kafası çıplak, gözlüklü, yaşlıca, biraz komik bir bey.. Devamlı hayvanları nasıl terbiye ettiğini, onları nasıl yola getirdiğini anlattı..

Durmadan ‘‘Beni yola getirmediğim köpek yoktur’’ dedi..

Onu sakince dinledim..

Bir ara beni göstererek ‘‘Yemeğini keseceksiniz, yola gelir’’ gibi bir şey söyledi..

Çüş..

*

Gözüm adamın komik montuna takıldı..

Yeni aldığı belli, kollarının düğmesi açık, moda olmalı, kollar sarkıyor.. Ve süslü çizmeleri var..

İşte yine ‘‘Pako ne yiyor?..’’ diye sordu..

Beni aç bırakmayı düşünüyor, belli..

Montunun kolları sallanmakta..

Gözümün önünden gitmiyor kol kısmı..

Sonra nasıl oldu bilmiyorum, bey aceleyle gittiğinde, montunun bir kolu bizim evde kalmıştı..

Ve çizmesinde iki delik vardı..

On dakika sonra komşunun duvarın üzerine çıkmış, oradan bizimkilere seslendiğini duydum:

‘‘Montumun kolunu alabilir miyim?...’’

*

Şimdi akademik kariyeri olan bir başka veteriner-psikoloğun geleceği söyleniyor..

Oysa biz Gorbi ile Rok'u özlüyoruz..

Canımız sıkkın, üzgünüz..

Onun bıraktığı boşluk ikimizi de hasta etti.. İçimizde dayanılmaz acılar var..

Annemizin gözyaşları hala durmadı..

Evimiz mutsuz.. Sorun bu..

Hayvanların bütün organları insanlara uyuyor da, onların da insanlar gibi duyguları, psikolojileri, mutlulukları, mutsuzlukları olabileceğini niçin anlamıyorsunuz?..

Niçin?..


Donjon’un kadrolu personeli Arki barda doğdu, büyüdü ve doğurdu

Rumelihisarı'nda Temmuz ayında açılan Donjon yeşilliklerin ortasındaki minderleri, hamakları ve barbeküleriyle yazın gözde mekanlarından biriydi. Kış aylarında kafe-bar olarak hizmet vermeye devam eden Donjon'un en önemli özelliklerinden biri de mekanın köpeği Arki. Bara Arki'yi görmek için gelen müşterilerin sayısı bir hayli fazla.


3 yaşında shar-pei cinsi bir köpek Arki. Donjon'un sahibi Mehmet Kamil Güner, Salacak'ta sahip olduğu mekanın adından esinlenerek Arki ismini vermiş barda doğan köpeğine. Arki, Donjon'un açılmasıyla birlikte eski evinden daha geniş olan bu mekana taşınmış. Sekiz yavrusuna ve kendisine birçok talip de çıkmış bu dönemde. Hatta yavrularından biri dizilerde oynamaya bile başlamış. Otur deyince hemen söz dinleyip oturan bir köpek Arki. Hatta kapının önünde durduğu zaman birçok kişinin onu heykel zannettiği bile oluyor. Terbiyeli, anaç, laubaliliği olmayan bir köpek olarak tanınıyor.

Arki, güne Donjon çalışanlarını kapıda karşılayarak başlıyor. Sıcağı çok sevdiği için günün büyük bir bölümünü büyük ısıtıcıların dibinde kıvrılarak geçiriyor. Müşteriler geldiği zaman, kadrolu personel edasıyla barın içinde dolaşıyor. Kendisiyle oynamak isteyenlere, canı isterse karşılık veriyor. Müşteriler de onun bu ağır halini çok seviyor. 'Kızımız bugün nasıl?' diye uğruyor birçoğu.

Arki bir hafta önce doğum yaptığı için, şu sıralar vaktinin çoğunu beş yavrusuyla geçiriyor. Yine de müşteriler mekanı terk ettikten sonra, arkadaşları da evlerinin yolunu tutunca sitemkár bir şekilde arkalarından bakıyor. Kızgınlığı ise uzun sürmüyor; çünkü burada yaşamaktan son derece mutlu.


Hürriyet İzmir’in maskotu Efe


Danua cinsi Efe, 1997'nin Aralık ayında Hürriyet Gazetesi'nin İzmir tesislerinde doğdu. 63 kg ağırlığında olan Efe, iki ayağının üstüne kalktığında boyu 2 metreyi aşıyor. Özel eğitici tarafından koruma amaçlı eğitilmesine rağmen son derece sıcakkanlı. Görünüşü korkutucu olsa da insanlara karşı son derece saygılı. Efe, İzmir büroda herkesin sevgilisi.


Purina’dan genç veteriner hekim adaylarına destek


Pro Plan, Dog Chow, ALPO ve Friskies gibi evcil hayvan markalarını bünyesinde bulunduran Purina, üç veteriner hekimlik öğrencisine yıllık toplam 4,5 milyar TL. burs verdi. Purina Bursu'nu kazanan üç veteriner hekim adayı, araştırma konularından birini seçerek 1 Mayıs 2003 tarihine kadar çalışmalarını teslim edecekler. Purina Bursu için araştırma konuları şunlar:

Türkiye'de arama, kurtarma ve özel amaçlı köpek yetiştirilmesi.

Türkiye'de veteriner hekimliğinde laboratuarların rolü.

Evcil hayvan sahibi olmanın temel prensipleri.


Evcil hayvanlarınız ve siz cila kokusundan kurtuluyorsunuz

Polisan Boya, parkeler cilalandıktan sonra kokusundan rahatsız olanlar için su bazlı Natura Cam Cila'yı satışa sundu. Su bazlı olduğu için doğa dostu olan cila, bu özelliği sayesinde insan sağlığına zarar vermiyor. Kokusuz olduğu için ev hayvanlarını da koku kábusundan kurtuluyor.


SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA

Veteriner Hekim Talat GÜLBAY

Kuşlar regl olmaz


Benim küçük sultan papağanım var. Geçenlerde bir sabah kuşun dışkısını kanlı yaptığını gördüm. Sizce bunun sebebi nedir? Kanı görünce kuşlar regl olur mu diye düşündüm. Bu konuda beni aydınlatırsanız sevinirim.

- Kuşlarda dışkı ile birlikte kan görülmesi birçok nedene bağlı olabilir. Kuşlarda dışkının vücut dışına atıldığı organ olan kloaka sindirim sisteminin dışarı açılan bölümü olmanın yanında memeli canlılardan farklı olarak üreme sistemi ve idrar yolunun da son bölümünü oluşturmaktadır. Bu durumda dışkı ile birlikte kan görülmesi bu üç organ sistemini birden ilgilendiren bir hastalık ya da bozukluktan kaynaklanabilir. Kuşlarda dışkıda kan görülmesine en çok kloaka prolapsusu dediğimiz anatomik problemle birlikte rastlanır. Yine sık olarak kafesi kemirmekten kaynaklanabilecek ağır metal zehirlenmeleri, pıhtılaşma mekanizmasının bozulmasına yol açan karaciğer hastalıkları dışkıda kan görülmesine sebep olabilir. Yine bakteri enfeksiyonları sonucu oluşan sindirim sistemi hastalıklarında da dışkıda kan görülebilir. Bunun dışında dışkıda kan görülmesine sebep olabilecek problemler kloaka tümörleri, yumurtlama problemleri, bazı virüs hastalıkları (herpes, papilloma ve polyama virüs), pıhtılaşma bozuklukları, kuşun zehirlenmesi, yabancı cisim yutma ve çok ender olarak da böbrek tümörleri olabilir. Kuşlar çiftleşme dönemlerinde memeli grubundakiler gibi regl olmazlar. Bu nedenle dışkıda kan görülmesinin regl dönemi ile bağlantısı yoktur. Dışkıda kan görüldüğünde öncelikle problemin tekrar edip etmediğini kontrol etmelisiniz. Bu nedenle dışkısını net olarak görebileceğiniz şekilde kafes altına beyaz bir kağıt koyabilirsiniz. Yakın zamanda yumurtlayıp yumurtlamadığını kontrol etmeli ve kafesi kemirip kemirmediğini izlemelisiniz. Bunun dışında yapılması gereken kloakanın kontrol edilmesi. Bunun için de veteriner hekiminizi ziyaret etmeli ve giderken mümkünse dışkı örneğini de götürmelisiniz.


PAKO’ya mektuplar

Benden torun bekliyorlar

Sevgili Pako,

Ben 7 yaşında erkek bir İspanyol cocker'ım. Ailem beni kapanmak üzere olan bir pet shop'tan son anda aldı. Onlar için ben evlatlarından daha kıymetliyim. Beni çok seviyorlar ve bana çok değer veriyorlar. Onların doktora gitmediği sıklıkta beni veterinere götürüp bakımımı yaptırıyorlar. Bensiz hiçbir yere çıkmıyorlar, eğer beni istemeyen yerler varsa onlar da gitmiyorlar. Yılbaşında ağacın altına benim hediyelerimi koymayı asla ihmal etmiyorlar. Onlar beni çok seviyor ve fedakarlık yapıyor. Onların 7 seneden beri benden istediği tek şey var: bir torun. İşte Pako'cum benim bütün derdim bu. Onlara bu hediyeyi vermek istiyorum. Bu yüzden seni dostum bilip seninle paylaşıyorum. Bizi sakın bırakma. Seni çok seviyoruz.

Lucky
Yazının Devamını Oku

Bilgisayarın kapağı...

11 Ocak 2003
Yılbaşında hindinin bir budunun kaybolmasından sonra devamlı benden şüpheleniyorlar.. Babam ‘‘Adı lazım değil, şu uyuklayan kara tüylü yazar var ya, kıskançlıktan bilgisayarımın kapağına işeyenin de o olduğundan eminim..’’ diyordu..

Oysa ben medyanın toplumun sesi olduğuna inanırım..

Medya varsa demokrasi var..

Bu nedenle çişim geldiğinde hiçbir zaman babamın bilgisayarının kapağına yapmak aklımdan geçmez..

*

Ancak...

Köpekler-kediler va daha birçok hayvan türü, sahiplenmek istedikleri yerlere çişlerini yaparak işaret bırakırlar..

Kötü amaçlarından değil..

‘‘Burası benim, benim bölgem, buralar benden sorulur’’ anlamınadır ve aslında bir bağlılığı ve sevgiyi anlatır..

Kimi insanlar bunu hiçbir zaman anlayamazlar..

İşte tam burada benim bütün hayvanseverlerden bir ricam var:

Özellikle köpeklerinizi çiş yapmaya çıkarttığınız zaman, bundan rahatsız olacak insanlar olduğunu unutmayınız.. O insanların çevresini kirletmeye hakkımız yok.. Bizler onları anlayışla karşılamak zorundayız..

Onlara kızmamalıyız..

Dahası onların hayvanlardan rahatsız olmamalarını, hayvanlara kızmamalarını sağlamalıyız..

Bunu hayvanları sevdiğiniz için yapmalısınız..

Sevmek zor bir iştir, zor..

*

Bilgisayarın kapağına gelince..

Benden şüpheleniyorlar..

Babam beni yakalamak için hayalet gibi peşimde, görmemezlikten geliyorum..

O gizlendiğini sanıyor..

Zan altındayım..

Gözümü dört açmalıyım..


Pako'nun Kanadalı adaşı türünün ilk diyabet uzmanı


Paco, 16 aylık bir cocker ve Kanada'da yaşıyor. En büyük özelliği Quebec'de körlerin köpeklerini eğitmekte uzman olan Corazon adlı kuruluş tarafından diyabet konusunda eğitilmiş olması. Paco, dünyada bu eğitimi alan ilk köpek. Gözleri iyi görmeyen diyabet hastası olan sahibesinin kandaki şeker oranı azaldığı zaman, Paco koku alma duyusu sayesinde alarma geçiyor, gece sahibesinin dizlerine zıplıyor, sürekli onu kokluyor ve komaya girip girmediğini kontrol ediyor. Bir problem olduğu takdirde de, yardım çağırması için bağlanan düğmeye basıyor. Quebec Diyabet Derneği bu tür bir köpeğin arkadaşlığının özellikle çocuklar ve yaşlı insanlar için çok faydalı olduğunu belirtiyor.


PAKO’ya mektuplar


Sevgili Pako,

Benim adım Bambi ve çok şanslı bir köpeğim. Çünkü ailem beni çok seviyor, tabii ben de onları. Sana bir derdimi anlatmak istiyorum. Bir senedir seyahat ederken bizlere getirilen yasaklar beni çok üzüyor. Şehirlerarası otobüslere Ulaştırma Bakanlığı'nın talimatı ile ancak bagajda olursak izin veriyorlar. Çoğu zamanda bu şoförlerin insafına kalıyor. Vicdan sahibi olanlar kuralları bizim için yumuşatıp, annemin yanında koltukta oturmama izin veriyorlar. Bagajlar bir canlının taşınmasına uygun yerler değil. Annem otobüs firmalarının hepsi ile konuşmasına rağmen, bir sonuç elde edemedi. İlgililer karar alırken canlı olduğumuzu düşünüp, ona göre düzenleme yapsınlar ve çözüm bulsunlar. Seyahat etmemiz bizim için hem eziyet oluyor, hem de engelleniyor. El birliği ile bunu halledebilirsek, dünyalar benim olacak. Sevgilerimle...

Konya'dan Bambi


SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA


Veteriner Hekim Talat GÜLBAY


Akvaryumun suyuna dikkat


Benim akvaryumda yaşayan iki su kaplumbağam var. Bunlar zaman zaman dışarıda da dolaşıyor. Birkaç hafta önce bir kaplumbağanın göz kapağında iltihaplanma oldu ve gözü kapandı; daha önce de olmuştu ve ben göz merhemi sürerek iyileştirmiştim. Bu sefer aynı ilacı kullanmama rağmen göz açılmadı. İlk günler yem yiyordu ama şimdi yemiyor. Ne yapmam gerek?

- Kaplumbağalardaki en yaygın problemler göz problemleridir. Normalde bu problem daha ziyade suyun kalitesizliğinden, kirli çevre koşullarından, toksik madde ve kimyasallardan ve vitamin A yetersizliğinden kaynaklanır. Bu tarz problemlere maruz kalan kaplumbağaların gözünde şişme veya tamamen kapanma görülebilir. Öncelikle problemin yukarıdaki koşullardan kaynaklanıp kaynaklanmadığını iyi kontrol etmek ve bu koşullarda düzeltebileceğiniz şeyler varsa bunları düzeltmek gerekir. Bu amaçla öncelikle kaplumbağanızı koyduğunuz kabı iyice temizleyin ve yeniden taze suyla doldurun. Mümkünse akvaryumlarda kullanılan test çubuklarıyla kullandığınız suyun kimyasal ve toksik maddeler açısından durumunu inceleyin. Eğer yüksek düzeyde kimyasal madde ve amonyak tespit ederseniz, balık akvaryumlarında kullanılan ve suyun filtrasyonunu sağlayan sistemler kullanabilirsiniz. Eğer kaplumbağanızın gözündeki sorunların bunlardan kaynaklandığını düşünüyorsanız, öncelikle diğer kaplumbağadan ayırın ve ayrı bir ortamda tedavi edin. Suyunu son derece temiz ve ılık tutun. Suyu ılık tutmak için akvaryum ısıtıcılarından yararlanabilirsiniz. Bulabilirseniz kaplumbağalar için hazırlanmış göz temizleme solüsyonlarından alıp, göz etrafını temizleyin. Kullandığınız yemin kalitesini arttırın ve vitaminleri yeterince aldığından emin olun. Ancak bahsettiğiniz koşullara bağlı ya da bağımsız olarak bakterilere bağlı enfeksiyonlar oluşabileceği ihtimalini de göz önünde bulundurun. Bu konuda bilgili bir veteriner hekime gitmenizde fayda var. Antibiyotik kullanmak gerekliyse veteriner hekim size kaplumbağalarda kullanabilen bir antibiyotik ve uygun bir tedavi yöntemi önerecektir.


Papağanınız çok mu bağırıyor?


Bağırmak papağanlarda oldukça sık rastlanan bir davranış bozukluğu. Eğer siz de papağanınızın çok bağırmasından şikayetçiyseniz, bu olumsuz tavrı düzeltmek için değişik yöntemler uygulayabilirsiniz.



Papağanlar gürültücü hayvanlar. Bazı cinsleri güneşin doğuşunu ve batışını acı acı bağırarak karşılar, bazıları ise gün boyunca cam kırılmasına benzer sesler çıkarırlar. Bazı cinslerin günde birkaç kez 20 dakikaya yakın bir süre ses çıkarmaları da doğaldır. Vahşi kuşlar, ses çıkarmayı grubun diğer kuşlarını varolan bir tehlikeye karşı uyarmak için kullanırlar. Sürüden ayrı düşmüş kuşlar da gruba seslenir ve onlardan gelen cevapla dönüş yolunu bulur. Bu tür iletişim amaçlı sesler doğaldır. Yine de bir papağanın saatlerce hiç durmadan bağırması normal değildir. Bu şekilde bağıran bir papağan mutlu bir kuş değildir.

NASIL ENGELLEYECEĞİZ?

Bazı bağırışların bir papağan için normal bir davranış olduğunu unutmayın. Amacınız bütün bağırışlardan kurtulmak değil, bağırışı kabul edilebilir bir seviyeye indirmek olmalıdır. Kuşunuz kötü davranmaya başladığında, onu cezalandırarak yola getirmeyi düşünmeyin. Papağanınız için ne şekilde olursa olsun, bağırdığı anda ilgi görmek bir ödül olacaktır.

Bağırmak, kuşa ya da kafese vurmak, kuşu yalnız bırakmak, üstüne su sıkmak ya da yemeğini kısıtlamak papağanınızın stresini arttıracak ve daha çok bağırmasına neden olacaktır. Kuşunuzun davranışını düzeltmek için, ona neyin iyi neyin kötü olduğunu öğretmeye çalışın. Bağırmak yerine konuşmasını sağlamaya çalışın ve istediğiniz davranışı sergilediği takdirde onu ödüllendirin. Hiçbir şekilde kötü bir davranışı ödüllendirmeyin.

Bazı veterinerler kuş bağırmaya devam ederse sert bir bakış atmanın, kafesi kapatmanın ya da odadan çıkmanın ve papağan sakin davranmaya başladığı zaman odaya dönmenin işe yarayacağını söylüyor. Bazıları ise bunun durumu daha da kötüleştireceğini savunuyor, özellikle söz konusu olan korkmuş bir papağansa. En iyisi, kuşun neden bağırdığını ortaya çıkarmak olacaktır.

ARKADAŞ ALABİLİRSİNİZ

Eğer kuşunuz yalnızlıktan bağırıyorsa, ona arkadaşlık etmesi için yeni bir kuş alabilirsiniz. Yeni kuşu aynı kafese koymanıza gerek yok, onu ayrı bir kafeste de tutabilirsiniz. Yine de bir kuşa vakit ayıramazken, ikisine birden nasıl bakacağınızı göz önünde bulundurmanızda fayda var.

Televizyonu ya da radyoyu açık bırakmak da uygulayabileceğiniz bir diğer taktik. Televizyonda doğa programlarını açmamaya ise özellikle özen gösterin, papağınız odada yırtıcı bir hayvanın bulunduğunu düşünüp korkabilir. Papağanınıza oynaması için eski bir telefon defteri ya da kağıt bardak da verebilirsiniz, bunları mahvedeceğini hesaba katmak şartıyla.

İLK GÜNDEN EĞİTİM

Kuşunuzu eve ilk geldiği andan itibaren eğitmeye başlamanız faydalı olacaktır. Papağanlar yüz ifadelerine ve sözlü övgülere cevap verirler. Kuşunuz olumlu bir davranışta bulunduğunda bu tür tepkiler kullanabilir ve kötü davranışına hiç cevap vermeyebilirsiniz. Eğitiminizde şiddete ve cezaya yer vermeyin. Kuşunuz komutlarınıza uymaya başlayana dek, günlük derslere devam etmelisiniz. Papağanların ses çıkarmayı uyarmak için ve ayrıldığı zaman sürünün kalanını bulmak için kullandığını unutmayın. Papağanız ses çıkardığı zaman ona cevap verererek ve evden çıktığınız zaman ona haber vererek, bağırmasını önleyebilirsiniz.


Neden bağırıyor acaba?

Mutsuz kuşların bağırmasının altında, onu strese sokan bir problem yatar. Bu stresin nedenleri aşağıdakilerden biri olabilir:

Kuşun bağırmasının artmasına ya da başka bir davranışa neden olacak bir hastalık. Kuşunuzu bir veterinere muayene ettirerek, olası hastalığın ne olduğunu ortaya çıkarabilirsiniz.

Aile ortamında meydana gelen bir değişiklik; aile üyelerinden birinin kaybı ya da aileye katılan yeni bir üye, aileden birinin evden uzaklaşması gibi.

Günlük yaşamda meydana gelen bir değişiklik (tatil, uzun iş günleri, bayram karmaşası gibi) sonucu hissedilen yalnızlık ya da can sıkıntısı.

Yeni bir eve taşınma gibi ortamda meydana gelen bir değişiklik.

Vahşi ortamda da olacağı gibi, kuşun bağırmasına neden olacak bir korku.

Eve yeni bir hayvan alınması ya da aile üyelerinden birine gösterilen aşırı ilgi sonucu ortaya çıkan kıskançlık.


Evini gelmeden önce hazırlayın

Evinize bir hayvan getirmeden önce, hayvanın yemek yemesi ve uyuması için özel bir yer hazırlayın. Hayvanınıza nerede egzersiz yaptıracağınıza karar verin. Hayvanınızı eve getirmeden önce tasma, tasma kayışı, kuş kafesi gibi gerekli aksesuarlardan alın. Meydana gelebilecek kazaları önlemek için önlemler alın. Zararlı temizlik malzemelerini, bitkileri, elektrik kablolarını ve kırılabilir objeleri hayvanınızın ulaşamayacağı bir yere kaldırın. Uzun süreli yokluğunuzda hayvanınızı ne yapacaksınız? Besleme, egzersiz, oyun mutlu ve sağlıklı bir hayvan yetiştirmek için yapılması gereken günlük işlerdir. Evinize bir hayvan getirmeden önce, bu sorumluluğu yerine getirip getiremeyeceğinizi hesaba katın.


Ayça BARUT
Yazının Devamını Oku

Balonların asıldığı gece

4 Ocak 2003
O gece annem evin ortasına bir plastik çam ağacı koydu, dallarına renkli renkli ampuller, minik balonlar, kurdelalar astı.. Bir anormallik olduğunu anladım..

Sallanan o şeyleri tek tek kontrol ettim, kemik yok..

Balonlardan birisini denetlerken patladığında ise, çok kötü ses çıkarttı, kaçıp bir süreliğine saklandım..

Oysa evden mis kokular yükseliyor..

Yine kontrol ve denetime çıkıyorum..

Balonlar, ampüller, gereksiz ve beyhude şeyler..

*

İşte durup dururken insanlar birbirlerini öpmeye başladılar..

Sabahtan beri karşı karşıya oturup, bir anda birbirlerini öpmeye koyulmalarından anlıyorum ki anormal bir durum..

Bir tek kemik-memik yok..

Biraz önce -onlar birbirlerini öperken- mutfaktan geçerek son kontrol ve denetimi tamamladım..

Şu an sonuçtan memnunum..

Boş balonlar da olabilir, anlamsız ampüller de..

Sonuç iyi..

*

Yine ortalık hareketleniyor..

Annem elinde kapaklı tepsi ile gözüktü.. Herkes şaşkın şaşkın tek bacaklı hindiye bakmakta..

Babam ‘‘Tek bacaklı hindi hiç görmemiştim’’ diyor..

Annem ‘‘Daha bir saat önce iki bacağı vardı, aklım almıyor..’’ diye savunmada..

Bence bugün her neyse, iyi bir şey..

Kurdelalar, ambuller, balonlar, balonlar..


PAKO’ya mektuplar


Sevgili Pako..

Biz güzel yurdumuzun güzel bir kentinde, Gaziantep'de yaşıyoruz. Çok yakında, hemen bizim kentimizin yakınlarında büyük bir savaş olacağını söylüyorlar. Öğretmenimiz Semra Rastgeldi bu günlerde üzgün. Savaşta masum insanlar, çocuklar, hayvanlar da ölür.. Bizler her gece barış ve sevgi dolu bir dünya için dua ederken, savaş ve nefret duygularını tabi ki anlamıyoruz. Bu dileğimizi senin aracılığınla duyurmayı düşündük.

Seni çok seviyoruz Pako.

Gaziantep Özel Seçkin Okulları, 4-B sınıfı


Sevgili Pako..

Fotoğrafını görünce seni çok sevdim, ben de resmimi gönderiyorum. Benim adım Çayka Öcal. Babam Emre ve annem Tuğba ile mutlu bir hayatım var. Ama zamanınım çoğunu dedemle geçiriyorum. Dedemle her gün Fenerbahçe Parkı'nda ya da sahil yollarında iki saat geziyoruz. Birçok insanla da tanışıyoruz bu gezilerde. İnsanların tepkileri çok değişik oluyor. Bazı insanlar bana nefretle bakıyor ve yaklaşmamaya çalışıyor. Bazıları da bana sevgiyle bakıp gülümsüyor ve hatta beni okşayıp seviyor. Ne yazık ki bu gezilerimizde herşey bu kadar güzel geçmiyor. Bu gezilerimizin birinde, şık giyimli bir bayan bana tekme vurdu ve ben ağlayarak ileri fırladım. Dedem de onu bir güzel azarladı. Pakocuğum, bizler mutlu yaşıyoruz fakat sokakta olan kardeşlerimizin birçok sorunu var. Bu duruma da insanların ilgisizliği ve sevgisizliği neden oluyor. Ama yakında haklarımızı koruyacak bir kanun çıkacakmış. O günü bekleyelim. Hoşcakal Pako Kardeş. Çayka ÖCAL


SİZ PAKO’YA SORUN


PAKO DA UZMANA


Veteriner Hekim Talat GÜLBAY


Soğukta da bol suya ihtiyaçları var


Havalar çok soğudu? Bu havalarda hayvanların bakımında ne gibi değişiklikler yapmamız gerekir?

Sizi etkileyecek derecede soğuk geçen kış aylarının evcil hayvanınız için de dikkat edilmesi gereken koşullar oluşturduğunu hatırda tutmalısınız. Eğer evcil hayvanınız günün çoğunu dışarda geçiriyorsa, onu sıcak tutacak bir ortam yaratmanız, rutubetsiz ve kış aylarının sert soğuğundan koruyacak barınaklar edinmeniz gerekecek. Ev dışında, bahçede beslediğiniz köpekleriniz için yatma zemini olarak saman veya sedir ağacı talaşları seçmeniz uygundur. Havlu ve battaniye suyu emeceği ve kolayca donacağı için sağlıksız bir ortam yaratacaktır. Kış ayları boyunca yaşlı hayvanların dışarıda geçireceği vakit mümkün olduğunca sınırlandırılmalıdır. Dış ortamda bakılan ya da vaktinin çoğunu ev dışında geçiren evcil hayvanların akşam yemeğinde mama miktarının arttırılmasında fayda vardır. Kış aylarında evcil hayvanınızın su kabını taze ve donmamış suyla dolu tutmalısınız. Su kaybı, yaz aylarında olduğu gibi kış aylarında da karşımıza sıkça çıkabilen bir sorundur. Evcil hayvanınızın patilerini düzenli olarak kontrol edin. Buz, kar ve karı eritmek amacıyla kullanılan tuz artıkları ayak tabanlarında birikerek onları rahatsız edebilir ve yürürken zorluk çekmelerine sebep olabilir. Yine kış aylarında aracınızda kullanılmak amacıyla aldığınız antifriz maddelere dikkat ediniz. Eski antifriz kutularınız, açıkta bıraktığınız takdirde kedi veya köpeğinizin zehirlenmesine ve ölümüne yol açabilir. Hayvanlar kürk yapılarına göre sıcak ve soğuk hava şartlarına karşı değişik düzeyde hassasiyet gösterirler. Özellikle kısa tüylü hayvanlar soğuk kış günlerinde kendini daha sıcakta hissedebilmek isteyecektir. Bu amaçla ona yün süveterler ve soğuktan korunacağı giysiler giydirebilirsiniz. Soğuk ve kuru kış aylarında evcil hayvanınız cilt kuruması ve buna bağlı olarak kaşıntı sorunları yaşayabilir. Bu dönemde onu sıklıkla taramaya ve bol miktarda su almasına dikkat etmeyi unutmayın.


İsmet Berkan işe geç kaldıysa bilin ki Merlin’le yürüyüştedir


Radikal Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan, her sabah 1.5 saat yürüyüşe çıkıyor; tabii ki köpeği Merlin'le. Akşamları eve geç kalmamaya çalışıyor, çünkü Merlin'i yalnız bırakmak istemiyor. Berkan ailesinin ayrılmaz bir bireyi olan Merlin, 2.5 yaşında bir Golden Retriever.


Merlin ilk köpeğiniz mi?

- Merlin, iki yılı aşkın bir süredir bizimle birlikte. Merlin'den önce evimize Ceviz girdi. Kemerburgaz'da bir kömür madeninin yakınında bulmuştuk minicik kangal kırması haylaz Ceviz'i. Merlin gelince de 'kardeş' olmuşlardı ama maalesef onu 2001'in Aralık ayında bir trafik kazasında kaybettik, yarası hálá içimizde.

Merlin'i nasıl tarif edersiniz?

- Neredeyse bütün Golden'lar gibi kendini insan zannediyor. Hemen hemen hiçbir kötü huyu yok. Ne evde bir şeyi ısırıp kemirdi, ne de bir zarar verdi.

BİZİ O YÖNLENDİRİR

Sizin hayatınızdaki yeri nedir?

- Hayatımızın tam olarak merkezinde. Sabahları onu ben yürütüyorum, akşam üstleri ise eşim. Bazen akşamları bizimle birlikte mahalle barımıza da geliyor. Zaman zaman eve arkadaşlarını getiriyor, bazen de o misafirliğe gidiyor.

Onunla yaşadığınız, unutamadığınız bir an var mı?

-
Bir değil bir sürü an var ama herhalde en unutamadığım zamanlar, sabahları mahallemizin sokak köpekleriyle oynadığı ve yine mahallemizin kabadayı kedileri tarafından kovalandığı zamanlar.

Çalışırken sizi rahatsız ediyor mu?

- Hayır, o da gider bir kenarda yatar.

Bir gün onunla ilgili bir şeyler yazmayı düşünüyor musunuz?

- Birkaç kez gazetede köşemde ondan söz ettim, ama kastınız bir kitap yazmaksa, hayır. Kendimi ne edebiyatçı gibi görüyorum, ne de köpek yetiştirmenin inceliklerini anlatacak kadar bu işten anlıyorum.

Sadece ikinize ait özel anlar var mı? Bu anlarda neler yaparsınız?

- Evet var, kış aylarında bazen pazar sabahları çok erken kalkıp birlikte Gümüşdere Plajı'na gidiyoruz. Ben üşümemek için acayip kalın giyinmiş oluyorum ama Merlin üşümek nedir pek bilmediği için suyun içinde dışında koşturup duruyor ve o sahilde saatlerce bir ileri bir geri gidip geliyoruz. Dönüşte evde horlaya horlaya uyuması ve rüyasında tepinmesi gerçekten görülmeye değer.

Siz mi onu yönlendiriyorsunuz, yoksa o mu sizin hayatınızı yönlendiriyor?

- Vallahi bir süredir bu farkı kaybetmiş durumdayız maalesef. Evet bizim sözümüzü dinliyor, gel deyince geliyor, git deyince gidiyor falan ama galiba esasında o bizim hayatımızı yönlendiriyor. Akşamları ‘‘Eyvah çok yalnız kaldı’’ diye koşa koşa eve dönüyoruz, sabahları işe geç gitmek pahasına onunla 1.5 saatlik yürüyüşümü yapıyorum, bazen onun için insanlarla bağrıştığım bile oluyor.

Köpeğinizin sizin hayatınıza olan katkıları ve sizin onun için yaptığınız fedakarlıklar neler?

- Merlin'in bizim hayatımıza katkısı anlatılabilir gibi değil. Onun mahsun ya da gülümseyen bir bakışını nasıl tarif edebilirim ki... Ve onun neredeyse sürekli neşeli, kaygısız hali bir fedakarlık yaptığım fikrinin aklıma gelmesini bile engelliyor.

ETRAFINIZDA OLMAK İSTER

Ona yeterince zaman ayırabildiğinizi düşünüyor musunuz?

- Ben düşünüyorum da bakalım o ne düşünüyor? Bir Golden'a zamanınız hiçbir zaman yetmez. Hele söz konusu olan Merlin'se... O, sürekli etrafınızda olmak, siz ne yapıyorsanız onu yapmak ister. Sabahları kapıyı çekip çıkmak gerçek bir ıstırap olabilir yani.


8 yaşından küçüklere tavşan almayın

Evinizde tavşan beslemek istiyorsanız, tavşanın karakterini çözmenin pek de kolay olmadığı aklınızda olsun. Bir an onu sakin ve dinlenirken görürsünüz; sonra bir de bakarsınız ki patlamaya hazır bir şekilde bir o yana bir bu yana zıplayıp duruyor. Tavşan agresif bir hayvan değildir ama çocuğunuz varsa kaşla göz arasında onu tırmıklayabilir. Tıpkı bir kedi gibi ne zaman sevileceğine de o karar verir. Bu yüzden, 8 yaşından küçük çocukların tavşan beslemeleri tavsiye edilmez.
Yazının Devamını Oku

Çocuklar..

28 Aralık 2002
Ben çocukları severim..<br><br>Çünkü onların da beni sevdiğini bilirim.. Ne zaman bir çocuk görsem, kuyruğum bir sağa, bir sola sallanmaya başlar, tutamam..

Olmadı, bir-iki küçük sözcükle sataşır, ilgisini çekmek isterim çocukların..

Bizim evimizin kapısına kadar gelen çocuk arkadaşlarım var..

Daha seslerini duyar duymaz fırlarım..

Demir kapı kilitli..

Olsun, demir parmaklıklar sevgiye engel değil..

*

Ne bana hamburgerinin ucunu koparıp veren o küçük kızı unutabildim, ne ‘‘sakın yaklaşma, hışştt..’’ diyen annesini-babasını atlatıp, bir anda gelip başımı okşayan Selim'i..

Çocuklar..

Büyükler bizleri zehirli yiyeceklerle, silahlarla vurduklarında, hep çocuklar ağladılar..

Nasıl sevmem onları, nasıl?..

Geçen gün kırk kadar çocuk Hürriyet'in Ankara Bürosu'na, ölen kardeşim Rok'dan dolayı bana başsağığı dilemeye gelmişler...

Babam söyledi..

Ellerinde çiçekler..

*

Bizler, büyüklerden sadece yaşama hakkı istedik..

Çoğu büyükler bunu vermediler..

Şimdi çocuklar o hakkı vermeye geliyorlar..

Demir kapının önündeler..

Hamburgerin ucunu veren küçük kız, başımı okşayan Selim..

Grup grup, sınıf sınıf, okul okul..

Çocuklar büyüyorlar ve bizlere yaşama hakkı vermeye geliyorlar..

Ellerinde çiçekler..

ÇOCUKLAR PAKO KLÜP KURDULAR

Ankara Jale Tezer Koleji öğrencileri, hayvan sevgilerini ifade etmek için klüp kurdular. Klübün adı; Pako Klüp. Öğrenciler önce topluca Hürriyet'in Ankara Bürosu'na gelerek, geçenlerde kardeşini kaybeden Pako'ya başsağlığı mesajı bıraktılar. Hayvanları sevip korumak için and içen çocuklar daha sonra hayvanları sevmeyi ve korumayı amaçlayan bir klüp kurdular. Kolej Genel Müdürü Bahar Tezer ‘‘Çocukları sevgi ile yetiştirirsek, bunu küçük yaşlarda aşılarsak her şeyde-her yerde başarılı oluruz. Başka seçeneğimiz yok’’ diyor.


SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA

Veteriner Hekim Talat GÜLBAY

Yılbaşı telaşı onları etkiliyor, aman dikkat

Yeni yıl telaşında olan yalnız siz değilsiniz. Yılbaşı gecesi için yapılan hazırlıklar, planlar sürerken evinizde beslediğiniz hayvanları ihmal etmeyin. Eğlenirken, yemeğinizi yerken, yılbaşı ağacınızı süslerken de... Çünkü evcil hayvanlar, özellikle etraflarında bir şeyler değişmeye başladığında çok meraklı olurlar. Kedi ve köpekler içgüdüsel olarak yeni objeleri ağızlarıyla kemirerek keşfetmeye çalışır. Yılbaşı hazırlıkları sırasında onlara güvenli bir ortam hazırlamak, yılbaşı planlarının kaçınılmaz bir parçası olmalı.


Evde Dikkat Edilecek Noktalar


KEMİRECEĞİ HEDİYELER AĞACIN TEPESİNE

Yılbaşı ağaçları son derece güzeldir; ancak evcil hayvan besliyorsanız, yılbaşı ağacı hazırlarken daha fazla dikkat etmelisiniz. Ağacınızı süslerken kırılabilecek malzemeleri ve süsleri, kedi ve köpeğinizin ulaşamayacağı bölgelere asmalısınız. Yenilebilecek nitelikteki hediyelerinizi ağacınızın altına koymamaya dikkat edin. Aksi takdirde meraklı dostunuz onlara sahip çıkabilir. Hazırladığınız ağacı onların ulaşamayacağı şekilde çevrelerseniz çok iyi olur. Yine aynı amaçla uzaklaştırıcı spreyleri hazırladığınız ağacın etrafına sıkarak, kedi ve köpeklerinizi o bölgeden uzak tutmayı deneyebilirsiniz.

KUSTURACAK SÜS BİTKİLERİ KULLANMAYIN

Yılbaşı için çoban püskülü, renkli nergis zambağı, ökse otu gibi bitkiler evi süslemek için yaygın olarak kullanılır; ancak bu bitkiler evcil hayvanlarınız tarafından yendiği zaman kusma, ishal gibi sindirim sistemi sorunlarına ya da zehirlenme gibi daha ciddi durumlara sebep olabilir. Bunları, ulaşamayacağı şekilde yerleştirmelisiniz.

ELEKTRİKLİ SÜSLER TEHLİKE YARATIR

Elektrikli dekoratif ışıklar, elektrikli mumlar ve diğer ışıklı süsler evcil hayvanlar için ciddi bir potansiyel tehlikedir. Bu malzemeler kesinlikle emniyetli olmalı, gevşek monte edilmemeli ve keskin parçalar içermemelidir. Bunların kordonlarının da evcil hayvanınız tarafından çiğnenmemesi için duvara veya yere bantlanması ya da tehlike oluşturmayacak şekilde kamufle edilmesi gerekmektedir.

İSTERSENİZ KURDELELERDEN VAZGEÇİN

Paketlenmiş hediyelerin üstündeki küçük nesneler, kurdeleler ve paket kağıtları evcil hayvanınız tarafından kemirilip yutulabilir. Bunların boğulma, mide bulantısı veya daha ciddi sorunlara yol açabileceği unutulmamalı ve dikkatli olunmalıdır.

YILBAŞI YEMEKLERİNDEN UZAK TUTUN

Yılbaşı gecesi, özenle hazırladığınız sofranıza oturduğunuzda kedi ve köpeğinizi de masanızda bulunan yiyeceklerle beslemek isteyebilirsiniz. Ancak sindirim sistemleri değişik yiyeceklere karşı insanınkinden daha duyarlı olan ve gıda değişikliklerini birkaç günden önce tolere edemeyen evcil hayvanlarda bu durum ciddi problemlere yol açabilir. En iyisi kedi ve köpeğinize uyguladığınız beslenme programını bozmamak ve sofranızdaki yiyeceklerden onu uzak tutmaktır. Ayrıca kemik ve insan için üretilmiş çikolatalardan da evcil hayvanınızı uzak tutmalısınız. Kedi ve köpek için özel hazırlanmış ve teobromin içermeyen ödül çikolatalar dışındaki tatlılar onlar için zararlı, unutmayın.


Gülümse kuçu kuçu fotoğrafını çekiyorum


Ayça BARUT


İster iyi huylu ister kaprisli olsun, küçük dostunuzu fotoğraflayarak ölümsüzleştirmek mi istiyorsunuz? Kediniz ya da köpeğiniz objektiflerden kaçıyorsa üzülmeyin. New York Fotoğraf Enstitüsü'nün 7 altın kuralını uygulayarak başarılı fotoğraflar çekebilirsiniz.


1. Hayvanınızın beynini okuyun Onu en rahat ettiği pozisyonda çekmeyi deneyin. Bu, buzdolabının ya da çalışma masanızın üstü olabilir. Kedilerin çoğu, bir kitabın ya da derginin üstünde oturmayı çok sever, sahiplerini okumaktan alıkoyarak tüm ilgiyi üzerlerine çekmek isterler zira.

2. Hikayesi olan bir fotoğraf çekin Bunun uzun bir hikaye olmasına gerek yok. Diyelim ki golden retriever'ınızın fotoğrafını çekmeye çalışıyorsunuz, o sırada çocuğunuz elinde bir külah dondurmayla içeriye giriyor ve köpeğiniz onun elinden külahı kapıp gidiyor. İşte size hikayesi olan bir fotoğraf.

3. Ani hareketlere hazırlıklı olun Hayvanların ne zaman ne yapacağını kestirmek zordur. Fotoğraf çekme sürecinizin zorlu bir mücadeleye sahne olabileceğini hesaba katın. Bazı zamanlar, hayvanlar yorulmak bilmez ve onu fotoğraflayabilmek için hızlı hareket etmeniz gerekir. Moralinizi bozmayın ve kendinizi hızlı fotoğraf çekmeye alıştırın.

4. Etrafı toplamayı unutmayın Modelinizin ne giydiğiyle uğraşmak zorunda olmasanız da, Dalmaçyalınızı sırılsıklam olmuş bir duş perdesinin önünde çekmek istemezsiniz herhalde. Fotoğrafı çekeceğiniz yeri belirledikten sonra kirli çorap, birikmiş dergiler gibi dağınıklıkları toplayın.

5. Fotoğraf açısını belirleyin Fotoğraf makinesinin açısını hayvanla aynı seviyede ayarlamak iyi bir fikirdir. Böylece çerçeve tüylü dostunuzla dolar. Eğer dışarıdaysanız ve dostunuz yiyecek hazinesi peşine düştüyse ya da bahçedeki çiçekleri kemirmeye başladıysa, onunla aynı seviyeye inmek için yere uzanın.

6. Ödülleri unutmayın Fotoğraf çekerken yardıma ihtiyacınız olduğu anda onu ödülle kandırmayı deneyin. Bayıldığı bir yiyecek iyi bir ödül olabilir. Bu yöntem, özellikle insanları hayvanlarla bir arada çekerken işe yarar. Eğer çocuğunuz ve hayvanınızın fotoğrafını çekmek istiyorsanız, ikisinin de aynı yöne bakmasını sağlamayı unutmayın.

7. Gün boyu hayvanınızı inceleyin Ne gibi tuhaf alışkanlıkları var? Onu diğer hayvanlardan ayıran özellikleri neler? Eğer komik bir fotoğraf çekmek istiyorsanız, bunun anahtarı hayvanınızın davranışında saklı. Küçük dostunuz kendini eğlendirmek için aynı tür davranışları sergiliyorsa, onu bu anlardan birinde çekebilirsiniz.


Sürüngenleri, kuşları ve diğer kafesli dostları çekmenin yolları

Eğer hayvanınız hayatının çoğunu kafesin içinde geçiriyorsa, fotoğraf çekmek için onu dışarıya çıkarmanız anlamlı olacaktır. İguananız bahçede dolaşırken, kafesin içindekinden çok daha güzel gözükecektir. Kuşunuzu parmağınızda durmaya alıştırdıysanız, poz vermesini sağlamakta zorluk çekmeyeceksiniz demektir. Dostunuzun renkli tüyleri varsa, fotoğraf daha da güzel çıkacaktır. Tek dikkat etmeniz gereken, arka planın sade renkte olmasına dikkat etmektir. Bir yılanı çekmenin birçok yolu vardır. Yaratıcı olun. Yılanınızın yüzünü ve gözlerini yakın plan çekebilirsiniz, ya da bir masanın üstüne koyarak değişik açılardan çekebilirsiniz.

Zor Beğenen Kedilere!

Evcil hayvan ürünleri markası Purina'nın, içinde gerçek et ve balık eti bulunan Fancy Feast markası Ocak ayında raflardaki yerini alıyor. Ayrıca, yılbaşı için özel hediye paketi tasarımında, içerisinde her bir üründen ikişer adet olmak üzere toplam 12 adet ürün içeren paketler de alternatif olarak satışa sunulacak.
Yazının Devamını Oku

Damlalar..

21 Aralık 2002
Tabi ki yazı yazmak kolay değildir..<br><br>Önce sorumluluk ister, cesaret ister.. Kaleminizi kıracaksınız, ama satmayacaksınız.. Ben her zaman basın özgürlüğünden yanayımdır..

İşte; Aktüel dergisinde ‘‘Sar-Man’’ın köşesinde hakkımda kaleme alınmış yazı.. Sabah Gazetesi'nde elbette bizi örnek alarak yazmaya başlayan ve ilk yazısında beni anan değerli meslektaşım..

Posta'da Yazgülü Aldoğan Abla'nın köşesindeki kedi Lokum Hanım..

Tümü sağolsunlar-varolsunlar..

Kendi basın konseyimizi kuracağımız günler yakındır..

*

Ve bana sataşan Press Bey'in Rambo'suna değinmeden geçemeyeceğim..

Ben Rambo'nun rulo haline getirilmiş Washington Post ile terbiye edildiğine inanmıyorum..

Ne de çişini genelde Le Monde'lerin üzerine yaptığına..

Çünkü Latif Demirci Abi'nin belki de evrensel boyutta yarattığı, insanları büyüleyen o müthiş köşede, bir gün olsun Rambo'nun hayvan haklarını savunduğunu görmedim..

Bana sataşıyor..

Bir kere sınıfının bilincinde değil..

Ayrıca Genel Yönetmen'in ‘‘Köşeler kimsenin babasının malı değildir’’i unutmuş olduğu ise bir başka önemli taraf..

*

Sonuç..

Bu bir sevgi yağmuru sanki..

Merhametli-yüreğinde sevgi olan iyi insanlar, bir yolunu bulup o sevgiyi anlatıyorlar..

Çizgilerle, resimlerle, yazılarla..

Köşelerde, sayfalarda.. Yağdı yağacak..

Sevgi yağmurunun ilk damlalarıdır....


Tek kişilik değil iki kişilik bir oyun bu


Candaş'la buluşmanız nasıl oldu?

- Candaş, şu anda 5.5 yaşında. 4 aylıkken geldi benim yanıma. O sıralar Helikopter adlı oyunu oynuyorduk ve Cezmi Baskın konuk oyuncuydu. Cezmi, o sıralar yeni aldığı köpeğinin yaramazlıklarından çok sıkıldığını söyleyip duruyordu. Ben köpeğim Çehov'u yeni kaybettiğim için köpek almayı düşünmüyordum ama yine de başkasına vermeden bana göstermesini istedim. Tiyatroya getirdiğinde Candaş'la, o zaman adı Boza'ydı, göz göze geldim. Ben hayatımda böyle bir elektrik yaşamadım.

Candaş'ı oğlum diyecek kadar çok seviyorsunuz, hayvanlara olan bu ilginiz nasıl başladı?

- Çocukluktan beri hayvanlara çok düşkünüm. Kastamonu'da kedilerimiz, köpeklerimiz ve tavuklarımız vardı. Lojmanda oturuyorduk ve ben kuzu besliyordum. Rahmetli babam kanarya beslerdi, hepsinin de adını Can koyardı. Ağabeyim Kadir balık besler, ablamın muhabbet kuşları var. Ailece hayvanlara çok düşkünüz.

Candaş’ı nasıl anlatırsınız?

- Candaş bir Labrador. Çok insancıl, yaşlılara ve bebeklere çok sevimli davranıyor. Çok yemek yiyor. Hiç doymuyor. Ben ona tok tiyatronun aç Candaş'ı diyorum.

Candaş nerede kalıyor?

- Benim ömrümün üçte ikisi tiyatroda geçiyor. Bu yüzden Candaş tiyatroda kalıyor. Sadece yatmaya eve gidiyorum. Burada aile gibi yaşıyoruz.

Beraber oyunda oynama fikri nasıl doğdu?

- Ben sanatta 40 yılımı anlatan Deniz Feneri'ni yapmaya karar verdiğimde neden hayatımı Candaş'a anlatmayayım dedim. Günümüzde kimse kimseyi dinlemiyor. Beni Candaş gibi can kulağıyla dinleyen bir yaratık görmedim.

Oyuna nasıl hazırladınız Candaş'ı?

- Candaş, bebekliğinden beri tiyatroyu ezbere biliyor. Her zaman bizi provada izlerdi, sahnede farklı bir şey yapılması gerektiğini biliyor.

Candaş nasıl bir oyuncu?

- Pek bir sorun çıkarmadı. Selam vermeye çağırıyorum, adeta reverans yapıyor. Alkış fazla olunca geri çağırıyorum, gelip ikinci kez selam veriyor. Halsiz olduğu günler onu sıkmamaya çalışıyorum. Oyuna geçen sene 13 Ocak'ta başladık. Şu anda ara verdik, Ocak'ta tekrar başlayacağız. Candaş'la bu kez yeni hükümeti eleştireceğiz.

Gelen tepkiler nasıl?

- Dizi ve reklam filmi teklifleri geliyor. Benim yazacağım bir aile dizisinde oğlumla oynamayı hayal ediyorum.

Turneye çıkmanız gerekse?

- Çıkıyoruz zaten. Bodrum'a, Karadeniz'e ve Antalya'ya gittik beraber. Viyana'ya gideceğiz yakında. Tek kişilik değil iki kişilik bir oyun bu.


SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA


Veteriner Hekim Talat GÜLBAY

Kısırlaştırılan kedilerde taş sorunu


6 yaşında bir erkek kedim var. 2 yaşındayken kısırlaştırmıştık. Geçen yıl idrar yollarında taş nedeniyle tıkanma oluştu ve tedavi edildi. Tıkanma nedeninin kısırlaştırılmış olması ve yediği kuru mama olduğu söylendi. Bir süre özel diyetle besledik. Artık bir sorunu yok, normal mama yiyebilir mi?

- Kısırlaştırılmış erkek kedilerde idrar yollarında taş nedeniyle tıkanma sorunu çok sık rastladığımız bir durum. Kedilerde tıkanmaya en yaygın olarak yol açan taş fosfor ve magnezyum içeren bir taş olan 'struvit taşı'. İdrarın yoğunluğunun artması ve tampon sistemlerinin çalışmayarak idrar içinde bulunan fosfor ve magnezyum gibi minerallerin çökelti oluşturması bu taşın oluşmasına neden olabiliyor. Mama ile birlikte alınan fosfor ve magnezyum oranı da yüksekse taş oluşması iyice kolaylaşıyor. Kedinizde tedavi edilen taş Struvit taşı ise tedaviden sonra da bir süre dikkat etmelisiniz. Kalitesi yüksek kedi mamalarında magnezyum ve fosfor oranı reçete diyet olmasa bile düşüktür. Hekiminize danışarak kedinizin yaşına uygun kaliteli bir ürünle beslenmesini devam ettirebilirsiniz.

pako pano

Cihan Tunca, kurduğu sahipsiz ve doğaya terk edilen hayvanların barındığı çiftliği için yardım istiyor. Çiftlikte 250 köpek, 50 kedi ve 1 kaplumbağa barınıyor. 0212 280 30 39/ 280 29 42

Şirin tüm aşıları yapılmış, sahibi tarafından sokağa terk edilmiş 3 yaşında dişi bir köpekcik. İlgilenenler için, 0216 456 28 02
Yazının Devamını Oku