Pako'nun Sayfası

Gözyaşlarım bitmiş...

9 Ağustos 2003
Havlarken zaten gözlerimi kapatıyorum, ama diğer zamanlarda açık olduğu için göz tabii ki önemli. En son kovayı kedi sanıp kovaladığımda... Daha doğrusu kova kaçmadığında ve kovalayamadığımda, annem farkına vardı.

İkinci gün doğru doktora...

Benim şikayetim gözümden, o her tarafıma bakıyor.

Sonunda karar verdiler doktorlar:

Gözyaşlarım bitmiş...

*

Bir reçeteye ‘‘gözyaşı’’ yazdılar.

Nasıl olacaktı bu bilmiyorum. Annemin bir eczaneye gidip ‘‘gözyaşı’’ istemesini anlayamamıştım.

Nerden bulacaklar gözyaşını...

Başkasının ağlaması mı gerekli...

Hadi diyelim ki buldular bana gözyaşı... Benim gözlerim ile o gözyaşlarının biraraya gelmesi nasıl olacak?...

Benim bildiğim gözyaşı canlılar ağladıklarında ortaya çıkar. Ya bu alacakları gözyaşı nerde, ne zaman, nasıl...

*

Gözyaşlarım niye bitti peki?...

Bizim evde gerçi gözyaşı sarfiyatı fazladır. Babam Fethullah Gülen gibi, biraz konuşsun...

Annem keza...

Dahası bize başvuran, bize gelen, bizim eve ulaşanlar asla gözyaşsız olmazlar...

Ve ben son senelerimde çok ağladım...

Türkiye'nin neresinde olursa olsun her kötü haber, her acımasızlık, her acı bizi buldu...

Ve benim gözyaşlarım bitti...

*

Şimdi gözyaşlarım orda rafta duruyor...

Küçük bir tüpün içinde.

Üzerinde ‘‘Thilo-tears SE’’ yazılı.

Bir de ‘‘Serin yerde saklayın’’ gibi notlar var.

Sabahları ve akşamları annem önce başımı okşayıp öpüyor. Sonra o içten sesi ile bana güzel sözler söylüyor. Peşinden tüpteki yaştan gözlerime koyuyor.

Sonra gözyaşlarımı rafa kaldırıyor.

*

Ben gözyaşlarının bu kadar gerekli olduğunu bilmezdim.

Kovanın kedi olmadığını ve asla kaçmayacağını artık görebiliyorum, bu ayrı bir şey...

Ama asıl; gözyaşları merhamettir, sevgidir...

İyi yürekli canlıların gözyaşları vardır...

Sevgisiz-acımasız-merhametsizlere gözyaşı gerekmez...

Benim gözyaşlarım rafta...

Doktorlar gözyaşlarımın bittiğini söylediler...


Yaralı sokak hayvanları Müjde Ablaları’na emanet


Kedi ve köpek mamaları ithal eden Propet'in Maltepe'deki binası sahipsiz sokak hayvan hayvanları için güvenli bir sığınak. Çocukluğunda köpeklere eziyet edenlere karşı savaşan bir çetenin üyesi olan şirket ortaklarından Müjde Akdoğan, sokakta yaralı hayvanları görmeye dayanamadığı için onları alıp şirkete götürüyor. Tedavileri yapılan kediler ve köpekler sahiplenecekleri günü, şirket çalışanlarının ilgi ve şefkatiyle bekliyorlar.

Ayça BARUT

Soru: Kedi-köpek mamaları ithal eden bir şirketin ortaklarından biri hayvan delisiyse ne olur?

Cevap: Şirketin Maltepe'deki binası sokak kedileri ve köpekleriyle dolar.

IAMS kedi ve Eukanuba köpek mamalarının Türkiye distrübitörü Propet'in binasının girişinde ilk selamı köpeklerden alıyorsunuz. Müjde Akdoğan, kelimenin tam anlamıyla bir hayvansever. Köpek çiftliğinde çalışırken tanıştığı, ilk aşkı olan eşi de öyle. Çift çocukluk yıllarında köpeklere eziyet edenlere karşı savaşan bir çeteye üyeymiş.

Şirketlerinin ilk malları evlendikleri gün gelmiş. Sürekli sokaktaki hayvanları besleyen Müjde Hanım'ın işi, elinin altında bir sürü mama olunca iyice kolaylaşmış!

Ofislerinin kapısı bir gün Collie cinsi bir köpek tarafından çalınmış. ‘‘Tanrı misafiri’’dir diyerek kucak açmışlar Fıdıl'a. Bugün Tanrı misafiri köpek sayısı 24. 38 tane de kedi.

Köpekler şirket binasının yanındaki arazide küçük kulübelerde yaşıyorlar. Kedilere ise bina içinde iki ayrı oda ayrılmış. Hepsinin ayrı bir hikáyesi var. Üzerinden kamyon geçmiş köpek, karnından şiş geçirilmiş kedi, çingenelerin akşam yemeği olmaktan son anda kurtulmuş tavuk...

Müjde Hanım'ın en büyük amacı tedavi ettirdiği sokak hayvanlarını sahiplendirmek. Bir mobil kurtarma timi kurmak ve mobil kısırlaştırma aracı oluşturmak da geleceğe yönelik diğer hedefleri.

Şirkete hemen hemen her hafta yeni bir köpek ya da kedi geliyor. Çalışanlar bu durumdan hiç de şikayetçi değil. Boş zamanlarında hayvanları severek stres atmaktan son derece keyif alıyorlar. ‘‘Sayı çoğaldıkça deli kadın imajım büyüyor’’ diyen Müjde Hanım, hayvanları almak isteyen herkese kapılarının açık olduğunu söylüyor.


Tavuk Jennifer ölümden nasıl döndü?

Müjde Akdoğan, bir gün sokakta yürürken karşısına ellerinde tavuk, çingeneler çıkmış. Tavuğu ne yapacaklarını sormuş. ‘‘Abla akşama yiycez, bu tavuğu’’ demişler. Bu cevabı duyan Müge Hanım, iki kat fazla para verip tavuğu onlardan kurtarmış. Poposu Jennifer Lopez'e benzediği için de tavuğa Jennifer adını vermiş. Jennifer bugün kendisi için özel yaptırılan kafesinde mutlu mesut yaşıyor.


SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA


Veteriner Hekim Talat GÜLBAY


Köpeklerde dış kulak problemleri

Köpeğimizin kulağında sürekli bir akıntı var ve çok kötü kokuyor. Temizlemek istedik ancak ellediğimiz zaman canı yanıyor ve ısırmaya kalkıyor. Ne yapmalıyız?


Köpeklerde dış kulak yolunda kaşıntı, kötü koku, akıntı ve ağrıya sebep olan hastalıkları şöyle sıralayabiliriz: Bakteri ve mantarlardan kaynaklanan kulak enfeksiyonları. Kulak uyuzu gibi paraziter kulak hastalıkları. Gıda intoleransı gibi alerjiler, pisi pisi otu gibi yabancı cisimler. Kulak kanalında ya da kepçesinde meydana gelen travma ve yaralanmalar. Hipotiroidizm gibi hormonal hastalıklar. Kulağın nemli kalması. Tümörler ve kulak kanalındaki bazı anatomik bozukluklar.

Bu hastalıkların birçoğunda birbirine benzer olarak kötü koku, kirli bir kulak akıntısı, kulak kepçesinde ve kanalında kızarıklık, kaşıntı ve bunun neticesinde köpeğin kulağını bir yere sürtmesi ve başını problem olan kulak tarafına doğru eğmesi, kulak bölgesinde hassasiyet ve ağrı, bu sorunlara bağlı karakter değişiklikleri ve asabiyet gözlenir.

Böyle bir durumda veteriner hekiminizin kulak kepçesi ve kanalını muayene etmesi gerekir.

Kulak problemlerinde çoğu kez birkaç hastalık tablosu bir anda görülebilir. Bu nedenle hastalığın geçmişi ile ilgili sizin vereceğiniz detaylı bilgiler, veteriner hekiminizin yapacağı fiziksel muayene ve laboratuvar tetkikleri problemin teşhisine yardımcı olacaktır. Tespit edilen kulak problemine karşı uygulanacak spesifik tedavinin ardından dış kulak kanalındaki hastalık tablosu ortadan kalkacaktır. Ancak anatomik bozukluklar, tümörler ya da kulak kanalında deformasyona yol açacak düzeydeki kronik ve uzun süren hastalıklar tedavi amacıyla cerrahi müdahale gerektirebilir. Kontrol sırasında kulakla ilgili yukarıda saydığımız belirtileri çok hafif olarak gözlemleseniz bile, mutlaka veteriner hekiminize başvurun.

Van ve Ankara kedileri güzellikte yarışacak

Van ve Ankara kedileri, internet üzerinden düzenlenen bir güzellik yarışmasında kendi türdeşleriyle yarışacak. ‘‘www. kedigen.com’’ sitesi ile Pro Plan kedi ve köpek mamalarının birlikte düzenledikleri yarışmada kediler fotoğraflarına bakılarak değerlendirilecek. Yarışmaya katılmak isteyen Van-Ankara kedisi sahiplerinin www.kedigen.com sitesine girerek başvuru formunu doldurmaları ve kedilerine ait fotoğrafları 31 Ağustos'a kadar siteye göndermeleri gerekiyor.


PAKO’ya mektuplar


Meclis’ten Pako’ya


Sevgili Pako;

Köşende yazdığın yazıyı okudum. TBMM Başkanı, Başkanımız Bülent Arınç Beyefendi hakkındaki olumlu görüşlerine katılıyor ve memnuniyetimi sana da iletmek istiyorum. Hatta kendilerini daha yakından tanımış olsaydın; bu yargının ne kadar netleşeceğini ve güzelleşeceğini de fark edeceğini biliyorum.

Sevgili Pako, ‘‘Hayvan Hakları Yasası’’ hakkında beklentilerinin ve tereddütlerinin olduğunu anladım. Mazeret olarak alma sakın, sana ve tüm canlı dostlarımıza bir açıklama olarak kabul et ki şu anda uğraşılarımızın özeti şudur: Az sayıdaki bazı kötü insanların çıkardığı yangınları söndürmeye çalışan çok sayıda iyi niyetli itfaiyeciler gibiyiz... Biri bitmeden diğerine koşuyor ve vaktimizi, emeğimizi, enerjimizi maalesef asli ve çağdaş görevlerimiz için kullanamıyoruz yeterince. Ne yazık ki durum bu.

Eski zamanlarda köle ticareti yapanlar gibi, hayvan dostlarımızın uygun olmayan şartlarda tutulduklarını, doğal ortamlarından, ailelerinden koparıldıklarını, yaşam alanlarının tarumar edildiğini, evcil bir hayatı tercih etmeyenlerin zorla bunu yapmaya zorlandığını, evcil yaşamak isteyenlerin ise sokaklarda hasta, yaralı, aç, susuz ve sevgisiz bir şekilde otomobil altında ezilerek trafik terörüne kurban gittiğini... Bütün bunları ve fazlasını ben de biliyorum küçüğüm ama doğrusu bugüne kadar üzülmekten başka bir şey de yapmış olduğumu gururla sana söylemek isterdim şimdi.

Bak şirin dostum; sizler bizim dilimizi anlıyorsunuz. Sevgimizi, dostluğumuzu, öfkemizi... Karşılık da veriyorsunuz. Ama bizim pek azımız sizin dilinizden anlıyor maalesef. Orta ve uzun vadede ise yapmamız gereken en doğru işin çocuklarımıza sizin dilinizi öğretmek olduğunu düşünüyorum.

Sizler politika yapmıyorsunuz. Riya, gösteriş, yalan söylemek, ihanet etmek gibi hasletleriniz yok çok şükür ki...

Şahsen bundan böyle beni haklarınız için mücadele edecek bir vekiliniz olarak kabul edebilirsiniz. Sen de yazılarına devam et bu arada. Beni ikna ettiğin ve uyardığın gibi başka arkadaşlarımızı da yanımızda görebilmeyi umut ediyorum çünkü.

Yasama ve denetim görevimizi yaparken; bizim de sizlerin destek ve denetiminize ihtiyacımız olacaktır.

Sevimli kara gözlerinden öpüyorum.

Ecz. İrfan Rıza YAZICIOĞLU

AK Parti Diyarbakır Milletvekili. Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Üyesi



Sana hayranım Pako


Merhaba;

Ben 10 yaşında, hálá çok beğenilen bir bayan Terrier'im. Çevremdeki arkadaşlarım beni çok cilveli bulurlar. Ailem bu kadar hayranımın olmasından rahatsız. Bense senin en büyük hayranınım. Fotoğrafını gördüğüm ilk andan beri seni düşünüyorum. Yazılarını okumak için cumartesiyi sabırsızlıkla bekliyorum. Bazen öyle hüzünlü hikáyelerin oluyor ki, dalıp gidiyorum. Aslında biz gerçekten çok şanslı köpekleriz, çünkü diğer arkadaşlarımız gibi eziyet görmüyoruz. Keşke diğer arkadaşlarımız da bizim gibi uygun ortamlarda yaşayabilme fırsatı bulsalar. Son zamanlarda ablamın anlattığı bir konu canımı çok sıktı. Bazı arkadaşlarımız yasadışı yollardan ülkemize getirilip satılmayı bekliyormuş. Çoğu da hastalanıyormuş; sağlıklı olanlara da uslu dursunlar diye uyuşturucu veriliyormuş. Maalesef kimse bu durumu engelleyemiyor. Pakocuğum, lütfen bu yerlerdeki arkadaşlarımızın eziyet çekmelerini önleyelim.Misi
Yazının Devamını Oku

Sevginin kesiştiği yer...

2 Ağustos 2003
<B>TBMM Başkanı Bülent Arınç</B>'a yazdığım <B>‘‘Başkan amca’’</B> yazıma yanıt geldi. Mektup ‘‘Sevgili Pako’’ diye başlıyor.

Önce; gazetedeki habere güvenerek adını yanlış yazdığım küçük Ayşegül'den özür dilerim.

O Başkan'ın kızı.

Bizleri en iyi onun anlayacağını biliyorum.

‘‘Cicikuş’’un ölümünden sonra ailelerinde duyulan acıyı onun asla unutmayacağını da...

O evde şimdi ‘‘İkinci Cicikuş’’ ile ‘‘Ecekuş’’ yaşıyorlar.

Cicikuş, olanları bana mektupta şöyle anlattı:

‘‘Başkan hayvanları çok sever.

Biz bu evde çok mutluyuz.

O destek için sözünü ettiğin yasaya gelince:

Hepimiz bu yasayı bekliyoruz. Başkan yakından takip ediyor. Bu yasa ile hayvanların yaşantısı biraz olsun sağlıklı ortama kavuşacak umarım.

Yasanın çıkması için fazla engel yokmuş.

Tasarı İçişleri ve Adalet Komisyonu'ndan geçmiş, asıl komisyon olan Çevre Komisyonu'nun gündeminde bekliyor.

Meclis tatile girip de yeniden açılınca bizim yasamızı görüşeceklermiş.

Senin yazılarını takip ediyoruz, bir gün tanışmayı isteriz.......’’

*

İşte benim sözünü ettiğim şeydi bu...

Birisi politikacı, birisi gazeteci, birbirinin zıddı düşüncede olan, birbirlerini beğenmeyen, eleştiren, belki de birbirlerine kızan iki insanı biz en azından bir yerde bir araya getirdik.

Cicikuş ve ben Pako...

Bir de küçük Ayşegül...

Bir kuş, bir köpek ve bir çocuk...

Evlerine misafir olduklarında o Fransızın babama söylediğini şimdi daha iyi anlıyorum:

‘‘Her evde çocuklarımızın köpekleri, kuşları, kedileri, tavşanları var... Biz onlara diyaloğu, sorumluluğu ve sevgiyi öğretiyoruz... Evlerimizdeki bu canlılar, öbür insanlarla sevgilerimizin kesiştiği yerdir...’’

*

Sevginin kesiştiği yer...

Bir çiçekte, bir denizin kıyısında, bir ormanın yeşilinde, bir göl kıyısında...

Bir kedinin mırıltısında, bir sincabın sevimliliğinde, bir köpeğin gözlerinde...

Bir kuş için dökülen gözyaşında...

Kesişen sevgiler...

*

Eğer o yasa çıkarsa, çocuklar kadar büyükler de hayvanları sevip korurlarsa...

Onların ancak insanoğlunun merhameti ve sevgisi ile yaşayabileceklerini kabul ederlerse...

İnsanlar; kedilerin evlerinden atılmaması gerektiğini, o yavruları olan köpeğin vurulmaması gerektiğini, o sincabın o ağaçta yaşama hakkı olduğunu kabul ederlerse...

Daha barışçı bir dünyamız olabilir.

Daha saygı ve sevgi dolu bir dünya...

Çünkü sevginin kesiştiği yer vardır artık...


Adanalı hayvanseverlerin mücadelesi patilerin şansını döndürdü


Adanalı hayvan dostlarının sevgisi, terk edilmiş, kötü muamele görmüş, canları tehlike altında olan birçok hayvanı, hayata döndürdü. Organizasyonun ünü, kısa sürede çevre illere de yayıldı.

Bünyamin YIL / ADANA, (DHA)



Çoğunun yüzünde terk edilmişliğin verdiği hüzün vardı. Kimi işkence mağduruydu; kimi hevesi geçen sahipleri tarafından sokağa atılmış, kimi de bir kuytuda doğurduğu yavrularını besleyebilmek için çöpü karıştırırken yakalanıp getirilmişti...

Bir de ‘‘hasta sokak köpeği’’ diye belediye çöp kamyonlarının presine sıkıştırılma, ya da zehirlenme, ‘‘itlaf edilme’’ tehdidi altında yaşayanlar vardı ki, tahayyülü bile zor.

Haşarı çocukların ağzına tel bağladığı, boğazı kabloyla sıkılıp su bile içemez hále gelen köpekler; kuyruğu yakılıp, gözleri kör edilen kediler, birilerinin sevgisi sayesinde artık güvenceye kavuşuyordu.

Bir parça zehirli et, eli silahlı bir belediye görevlisi artık onlar için ölüm anlamına gelmiyordu. Onlar, şansı dönen patilerdi...

BİN TANESİ İÇİN

Adanalı hayvan dostlarının yıllar süren mücadelesi döndürmüştü, patilerin şansını. 12 yıl öncesine kadar itlaf edilmek üzere sokaktan parayla köpek toplatan Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aytaç Durak'ı 8 bin 300 metrekarelik hayvan barınağı yapmaya ikna etmek, bine yakın köpek ve kediyi koruma altına almak hiç de kolay olmamıştı.

Yüreği hayvan sevgisiyle dolu olan Doğayı ve Hayvanları Koruma Derneği (DOHAYKO) üyeleri, Çukurova Üniversitesi kampusunun doğusunda asfalt şantiyesine komşu arazinin hayvan barınağı için tahsis edilmesini sağladıktan sonra ‘‘İş bitti’’ diye düşünmemiş, henüz her şeyin yeni başladığını kavramışlardı. Kolları sıvadılar...

Bine yakın kedi ve köpeğin beslenmesi, aşılarının yapılması, kısırlaştırılması kolay iş değildi. Köpekler için tahta kulübeler, kediler için eski kanepelerin, minderlerin konulduğu evcikler yapıldı. Hayvanların toprak zeminde dolaşabileceği geniş alanlar ayrılmasına da özen gösterilip, arazi ağaçlandırıldı. Birbirleriyle kavga etmesinler diye köpekler yaş gruplarına, cüsselerine ve uysallıklarına göre tel örgülerle ayrılan bölümlere konuldu.

BAĞIŞ YAĞDI

DOHAYKO'nun çabası ve Büyükşehir Belediyesi'nin kararını alkışlayan sivil toplum örgütleri, kamu kuruluşları desteklerini esirgemedi hayvanlardan... Askeri birlikler, hastaneler, oteller ve fabrikaların yemekhanelerindeki artık yemekler toplanarak hayvanların beslenmesi sağlandı. Birçok marka şampuan ve temizlik maddesi üreten Başer Holding, periyodik destek verdi.

Adana Büyükşehir Belediyesi, üç veteriner görevlendirdi. Sekiz bakıcı da belediye kadrosunda barınakta hizmet vermeye başladı. Metropol Seyhan Belediye Başkanı Yıldıray Arıkan, DOHAYKO üyelerinin karantina ünitesi ve barınak içindeki yolların parke taş yapılması isteğini geri çevirmedi. Barınağa yeni getirilen anne köpeklerin yavrularıyla birlikte kalabileceği tel örgülerle çevrili bağımsız kulübeler yaptırıldı. Barınağın yeni üyeleri, kışın yağmurdan, yazın güneşten korunaklı yeni yuvalarına kısa sürede alıştı.

Bu başarı öyküsünün altında Başkan Feride Zeyneloğlu, İkinci Başkan Armağan Arpaç, Genel Sekreter Nesrin Çıtırık, Doğa Grup Başkanı Tacettin Şekerli, üyeler Mücella Çelik, Kubilay Umay, İbrahim Gülmez, Dr. Cüneyt İnanç, Barınak Mimari Danışmanı Renin Arpaç, İletişim Sorumlusu Filiz Akyol'un imzaları yer aldı.

Bu organizasyonun ünü, kısa sürede çevre illere de yayıldı. Sokakta sahipsiz bir kedinin sıkıntısını sezenler, sahibinin evde susuz bıraktığı köpeğin havlayışını duyanlar, hangi kentte yaşıyor olursa olsun, Adana'daki bu dernek üyelerini bulup ihbar etmeye başladı...

Bu büyük sevgi çemberiyle Türkiye'deki hayvan dostları arasında güçbirliği oluşturmak üzere ilk kıvılcım çakılmış oldu.


Hayvan dostlarının aktif gücü


DOHAYKO, Türkiye genelinde hayvan dostları arasında güçbirliği oluşturmak için harekete geçti. Hayvanlara yönelik şiddet ve kötü muameleyi en aza indirmek, TBMM'de yıllardır bekleyen Hayvan Hakları Yasası'nın çıkmasını sağlamak için Aktif Güç adı altında organizasyon kurdu. Genel Sekreter Nesrin Çıtırık'ın koordinesinde oluşturulan Aktif Güç'e destek çığ gibi büyüdü. Türkiye'nin büyük illerindeki çevre ve hayvanları koruma derneklerinin yanı sıra İsveç ve ABD'deki gönüllü üyelerin desteğiyle üye sayısı 31 oldu. Aktif Güç, Türkiye genelinde hayvanlara dönük her türlü olumlu ve olumsuz gelişmeyi üyelerine düzenli olarak telefon, faks ve internet aracılığıyla ulaştırıp, yönlendirme ve tepki verme mekanizması oluşturdu. Ayrıca internette hayvan dostlarının oluşturduğu Sokaktaki Melekler mail grubunda gelişmeler üyelere günlük olarak ulaştırılıyor.

AKTİF GÜÇ İLETİŞİM AĞI:

Faks: (0322) 458 26 54

Tel: (0322) 457 54 22

GSM: (0532) 223 36 83

e-mail: nesrincitirik@hotmail.com

Adres: Nesrin Mağazası Atatürk Blv. Mithat Saraçoğlu Cad. 6/H ADANA.



SİZ PAKO’YA SORUN


PAKO DA UZMANA


Veteriner Hekim Talat GÜLBAY


Su kaplumbağalarında kabuk yumuşaması

İki yaşındaki su kaplumbağamız Hüsamettincan'ın sırtındaki kabuklarda küçük çıkıntılar ve yumuşama oluştu. Fırça ile temizliyoruz ama tekrar oluşuyor. İştahı da eskisi gibi değil. Kabuğundaki yumuşama neden kaynaklanıyor?

Kaplumbağalarda kabuk yumuşamasına yol açan hastalıkların başında metabolik kemik hastalığı sorunu gelir. Metabolik kemik hastalığı kalsiyum ve D vitamini eksikliklerinde, kaplumbağanın yeterli gün ışığı yani ultraviyole alamadığı durumlarda ve karaciğer, böbrek, paratiroid bezi hastalıklarında ortaya çıkar. Bu hastalığın en belirgin özelliği kaplumbağanın kabuğunda yumuşama oluşması ve şekil değişikliklerinin meydana gelmesidir. Metabolik kemik hastalığı olan kaplumbağalarda üst taraftaki kabuk parçalarının piramit şeklinde konik bir hál almasına çok sık rastlanır. Metabolik kemik hastalığında kaplumbağanın yemle aldığı A vitamini ile kalsiyum oranları düzenlendiğinde ve yeterli gün ışığı alması sağlandığında problem çoğunlukla ortadan kalkmaktadır.

Ancak karaciğer, böbrek ve paratiroid gibi organlardaki bozukluklardan kaynaklanan kabuk yumuşaması problemlerinde detaylı analiz yapılması ve tedavi uygulanması gerekir.

Metabolik kemik hastalığı dışında kabuklarda yumuşamaya yol açan bir diğer problem kabukta meydana gelen ülserlerdir. Bu ülserlerin bakteriler tarafından enfekte edilmesi ile hastalık tüm kabuğa, hatta bazen ayaklara kadar yayılır. Böyle bir durumda da veteriner hekiminizin kaplumbağanızı muayene etmesi ve ülserler için uygun bir tedavi belirlemesi gerekir. Uygun tedavinin yanı sıra daha önce yaptığınız gibi her gün kabuk üstünü zarar vermeden fırçalamanız ve ölü dokuları uzaklaştırmanız faydalı olacaktır.

Pako Pano

Sokak kızımız tekir Nezaket ve yeni doğmuş dört yavrusu sıcak bir yuva arıyor. (0532) 294 46 55.

İki tane sekiz aylık tekir kedim var. Yeni doğan torunuma bakacağım için kedilerime benim kadar iyi bakabilecek bir aile arıyorum. (0216) 533 20 71.

Golden Retriever cinsi köpeğim Gold, üç ay önce Fatih'te kayboldu. Beyaz renkli, sırtı ve kuyruğu kızıl olan Gold'un sol kulağının içinde OK842 yazan bir mühür var. (0212) 523 26 45; (0535) 739 35 32.
Yazının Devamını Oku

Başkan amca...

26 Temmuz 2003
O küçük haberi babam kesmiş, evde anneme okudu.<br><br>Benimle ilgili olduğunu her zamanki gibi anladım, masanın altında uyuyormuş gibi yapıp dinledim. Haberde önemli bir insanın kuşunun öldüğü ve o önemli insanın ağladığı şöyle yazılmıştı:

‘‘Meclis Başkanı Bülent Arınç ‘‘Sarı’’ adını verdiği muhabbet kuşu ölünce ağladı.

Evin neşesi Sarı'yı kaybetmek Arınç ailesini çok üzdü.

Münevver Hanım ve kızları Esma da günlerce gözyaşı döktüler...’’

*

Bizler o acıyı çok bilmeyiz Başkan Amca...

Çünkü ömürlerimiz kısadır, her zaman erkenden bırakıp giden biz oluruz.

Ama babam ‘‘Bülent Arınç'a karşı o kadar yazı yazdım, böyle duygusal-merhametli bir insan olduğunu bilmiyordum’’ dedi.

Evimizde uzun bir sessizlik oldu. Bizimkiler böyle arada kaldıkları zaman susup konuşmazlar.

Ben ise size, eşinize, küçük Esma'ya başsağlığı diliyorum.

Üzülmeyin.

Allah, verdiği canı alabilir.

Ama Allah'ın verdiği canı insanların almasını önleyebilirsiniz. Çünkü Hayvan Hakları Yasası şu anda başkanı olduğunuz TBMM'de bekliyor. Önceki gün kabul edilen Avrupa Sözleşmesi'nin uygulanması için bu yasanın çıkması gerek.

*

‘‘Sarı’’nın hatırı için sizden yardım istiyorum Başkan Amca.

Benim sizin acınızı dindirmeye gücüm yetmez, ama sizin bizim acılarımızı dindirmeye gücünüz var.

Anneleri vurulmuş küçük köpek yavrularının günlerce, gecelerce ağladıklarını...

Zehirlenerek öldürülmüş bir annenin yine de memesini emmek isteyen minik yavruları...

Bebekleri çuvala doldurulup denize atılmış bir kedi annenin yavrularını arayışını...

Bize yardım edin...

*

Her gece evimize Türkiye'nin her yanından ağlayan insanların telefonları gelir.

Sizin gibi duyguları, gözyaşları olan iyi insanların.

Birçok gece bizim evimiz, Sarı'yı kaybettiğiniz günlerdeki sizin evinize döner.

Bizimkiler yine konuşmazlar...

Ben koltuğun arkasındaki yerime saklanırım.

O acının yaşandığı telefonlu uzaktaki yerde ise neler olur, nasıl üzülür insanlar bilemem...

Siz ‘‘Sarı’’ için ağladığınıza göre; yüreği olan, merhametli, iyi bir insansınız.

Bir daha acı çekmemenizi bütün yüreğimle diliyorum.

Ben Pako...


Gazette 13'ün orta sayfaları Tanti'den soruluyor


Tanti Auguri, iki aylık mizahi toplum gazetesi Gazette 13'ün yayın yönetmeni ve orta sayfa sorumlusu. 1990 doğumlu bir terrier olan Tanti, meslekte eski olmasa da onu tanımayan yok. Çünkü koca bir gazetenin orta sayfası onun ünlülerle çekilmiş fotoğraflarıyla dolu. Şimdi de bu fotoğraflardan oluşan bir sergi açma hazırlığında. Tanti'yi sahibi Güngör Denizaşan'dan dinledik.


Tanti'yle nasıl bir araya geldiniz?

-Tanti, 26 Ekim 1990 doğumlu. Ben onu 1991 yılında Kemer'de köylülerden aldım. Eğitimiyle de kendim ilgilendim. Hiç ısırmaz, farklı bir köpektir zaten.

Uslu bir köpek o zaman...

-Tanti Akrep burcu, ben de Akrep burcuyum. Bu yüzden de iyi anlaşıyoruz. Çok sakin, 12 senede dört kez bağırmamışımdır ona. Yine de her zaman istediğini yapar. Gel, dersin gelmez. Onun dediği olur. Ben de onu hiçbir şeye zorlamam.

Her yere beraber gidiyorsunuz, değil mi?

- Evet, her yere benimle geliyor. Tabii Yönetim Kurulu toplantısı yoksa.

Ne zamandır gazetede çalışıyor?

- Gazette 13, 1967 yılından beri çıkıyor. Mizahi türde bir gazete. Ağzı çikletli kadınların, Türkçe'yi konuşamayan sanatçıların yer alamayacağı ama balenin, operanın, tiyatronun ve müziğin yer aldığı bir gazete yapıyoruz. Tanti birkaç sene önce bizimle çalışmaya başladı ama sayfası üç-dört ay önce başladı. Asıl amacı insanlara hayvan sevgisini aşılamak.

Hayvan sevgisinin olmadığını mı düşünüyorsunuz?

- Tanti'yle beraber adaya gidiyorum. Çocuklar seviyor, anneleri ‘‘Çekil ısırır’’ diye azarlıyor. Ben de ‘‘Bu ısırmaz, esas siz ısırmayın sakın!’’ diyorum. Oysa çocuklara hayvan sevgisi aşılarsanız sıcak bir insan olur.

Gazetede neler yapıyor?

- Tanti, Gazette 13'ün Yayın Yönetmeni ve aynı zamanda orta sayfa sorumlusu. Ortadaki iki sayfada ziyaret ettiği dostlarıyla çektirdiği fotoğraflarını yayınlıyor ve onlarla ilgili düşüncelerine yer veriyor.

Kimlerle fotoğrafı var?

- O kadar çok kişiyle fotoğrafı var ki. Şakir Eczacıbaşı'ndan tut da Atilla Dorsay'a kadar birçok kişiyle fotoğraf çektirdi. Her taraf Tanti resmiyle dolu. Özellikle güzel kızlarla çok resmi var. Biraz zamparadır da kendisi!

Bu fotoğrafları sergileyeceğinizi duydum...

- Ekim-Kasım gibi ‘‘Benim İnsan Dostlarım’’ adlı bir sergi açmayı düşünüyorum. Dünyada en çok fotoğrafı olan köpek Tanti herhalde. Sayısını bile bilmiyorum fotoğrafların. Binlerce var.


SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA


Veteriner Hekim Talat GÜLBAY


Papağanlar stres nedeniyle tüy yolar

ve bu çok sık rastlanır bir durumdur

Papağanım son zamanlarda tüylerini yolmaya başladı. Huzursuz olmasına yol açacak bir şey olmadı ama tüy yolması beni korkutmaya başladı. Bu sorunu nasıl çözebilirim?

Papağanların davranış problemleri ve stres nedeniyle tüy yolması çok sık rastlanan bir sağlık problemidir. Tabiatta vahşi olarak yaşayan türlerinde çok nadir görülen bu problem, evlerde yaşayan kafes kuşlarında daha sık olarak karşımıza çıkar. Stres ve davranış bozuklukları olarak ilk akla gelenler sıkılma, hareketlerinin ve çevresinin kısıtlanması, çiftleşme isteği, uyku yetersizlikleri ve asabiyet gibi problemlerdir. Bunun dışında da birçok nedenden ötürü kafeste beslenen papağanlarda tüy yolma problemleri görülür. Bunların en önemlileri bakteri, virüs, mantar ve parazit gibi enfeksiyöz hastalıklar; karaciğer, böbrek eksiklikleri gibi metabolik bozukluklar; yetersiz diyet ve besin maddesi eksiklikleri gibi beslenme sorunları; sigara dumanı, insan eline bulaşmış nikotin ve diğer maddelerden kaynaklanan zehirlenmeler; tiroir, adrenal ve testesteron hormonları ile ilgili endokrin bozukluklar; düşük nem oranı, yetersiz gün ışığı, kafesin küçük olması, yer değişikliği, banyo yapamaması gibi yaşam çevresi ile ilgili faktörler; praziquantel, fenbendazol gibi bazı ilaç duyarlılıkları; kanser, lipom gibi neoplastik hastalıklar, genetik bozukluklar ve dış parazitlerdir. Böyle bir durumda ilk olarak veteriner hekiminize giderek fiziksel muayene, kan ve serum analizleri ile tüylerin mikroskopik muayenesini yaptırarak tüy yolmanın sebebini tespit ettirmelisiniz. Veteriner hekime giderken papağanınızdaki problemin geçmişiyle ilgili tüm bilgileri, kullandığınız yemi ve mümkünse yaşam çevresiyle ilgili fotoğrafları götürmeniz faydalı olur. Tüy yolmaya neden olan sağlık sorunu tespit edildikten sonra, eğer mevcutsa enfeksiyonların ve diğer sağlık sorunlarının ortadan kaldırılması gerekir. Beslenme yetersizlikleri ve beslenme yöntemi ile ilgili yanlışlıklar düzeltilmeli ve strese yol açan faktörler hekiminizin önerilerine göre değiştirilmelidir. Odadaki nem oranının düzeltilmesi, yeterli gün ışığı almasının sağlanması, kafesin büyütülmesi, kafesin papağanınızın sosyal aktivitesini dengeleyecek bir yere yerleştirilmesi, evde sigara içilmemesi ve sigara içenlerin papağanı ellemeden önce ellerini yıkamalarının sağlanması çevre faktörlerine bağlı tüy yolmalarını ortadan kaldırır. Papağanın evde yalnız kaldığı zamanlarda radyo ya da televizyonun açık bırakılması sıkıntıya bağlı tüy yolmayı ortadan kaldırır. Burada özellikle dikkat edilmesi gereken papağanı strese sokacak ses ve görüntülerin olmadığı bir radyo frekansı ya da televizyon kanalı belirlemektir. Aksi takdirde stresi arttırabilirsiniz. Bunlara ilave olarak papağanın gün içindeki aktivitesini arttırmaya yönelik olarak daha fazla kafes dışına bırakılması, yeni ve ilgisini çekecek oyuncaklar alınması, yiyeceklerin ve oyuncakların bulabileceği yerlere saklanması da stres ile ilgili tüy yolmalarının ortadan kaldırılmasında etkili olacaktır. Yukarıda saydıklarımızı uygularken tüylere sıkılan ve tüy yolmayı azaltan spreylerden de veteriner hekiminizin önerilerine uygun olarak yararlanabilirsiniz.

PAKO’ya mektuplar

Beni gördünüz mü?

Merhaba;

Adım Beyli... 23.07.2000 doğumluyum. Dişiyim ve hiç yavrulamadım. Benim annem ve abimle çok mutlu bir yaşantım vardı. 22 Nisan'da abim beni Levent Gazeteciler Sitesi'nin oradaki parka götürdü. Oyun olsun diye kaçıp saklanayım dedim. Nasıl oldu bilmiyorum, birden onu kaybettim. Abim ve annem kimbilir ne çok üzülmüştür. Ben de çok ağladım ama nerede olduğumu bilmiyorum, telefon da edemiyorum. Annem en çok sağlığımı merak ediyordur. Labrador Retriever cinsiyim, kulaklarım bej rengi, sırtım ve kuyruk ucum sarı, gözlerim siyah. Boynumda kahverengi deri üzeri beyaz metal düğmeli tasmam var. Ne olur resmime iyi bakın. Eğer beni tanırsanız, annemlere haber verin. Yardımınız için şimdiden teşekkür ederim. (0532) 271 78 75.
Yazının Devamını Oku

Körolası duygularım...

19 Temmuz 2003
İnsanlar <B>hayvanların duyguları olup olmadığını</B> her zaman tartıştılar. Darwin; insanoğlunun doğadan bir değişim sonucu geldiğini ünlü teorisinde ileri sürdüyse de, o hayvanların duygularının olmadığını açıklayan ilk bilim adamıydı.

Onun bu hatası duyguları olan hayvanlara çok pahalıya mal oldu.

Bu yüzden ben o ünlü Darwin'in uyduruk bir bilim adamı olduğunu hemen anladım.

Newsweek Dergisi'nin bu son sayısında ise; çağdaş bilim adamları hayvanların duyguları olduğunu açıkladılar.

Onlar da geç kaldılar ya...

*

Keşke daha öncelerden Nuriye Teyze'ye sorsalardı.

O; sadece ağıta benzeyen hüzünlü şarkılar söylediği zaman gelip başına konan ve ‘‘ağlama’’ der gibi kanat çırpan kanaryasını onlara gösterirdi.

Duygu Canbaş Abla’ya sorsalardı...

Köpeği Boncuk, sevgilisi sandığı o küçük yastık çamaşır makinesinde yıkanırken, makinenin başından asla ayrılmayıp onu nasıl sabırsızlıkla beklediğini.

Nedret Amca'ya sorsalardı...

Ormanda yaşayan o inanılmaz güzellikteki anne Beyaz'ın, önüne konulan ekmeği karnı çok aç olduğu halde yemeyip, yavrularına nasıl taşıdığını anlatırdı bilim adamlarına.

Bizim Tekir'e sorsalardı...

Valizler hazırlanıp da evin kepenkleri kapatıldığı zaman, niçin o uzaktaki duvarın üzerine sindiğini, kuyruğunu niçin dolayıp sanki yüreğine bastırdığını, niçin verilen yemekleri artık yemediğini...

Saksağanlara sorsalardı...

Yavruları uçamayıp yere düştüğünde, o çığlıkları niye attıklarını, çevreyi dolanıp dolanıp kedileri gözetleyip, sonra yine çılgınlar gibi niye bağırdıklarını...

Bilim adamları ‘‘hayvanların duyguları olduğunu’’ nihayet fark ederken, aslında ben onların duyguları olmadığını anladım.

Onların bu geç idrakleri yüzünden hayvanlar çok acı çektiler.

Deneylerde kullanılıp, işkence gördüler, doğrandılar, parçalandılar, öldürüldüler, oraları-buraları koparıldı.

Yavruları ellerinden alındı, anneleri vuruldu.

Nasıl olsa duyguları yok diye...

Bilim adamları bu kadar mı kör...

Bana sorsalardı...

Ben onlara anlatırdım; sevgimi, mutlu olduğum zamanları, sevdalarımı, rüyalarımı, hasretlerimi, özlemlerimi, acılarımı...

Beni bırakıp tatile gittiklerinde niçin günlerce koltukların arkasına saklandığımı...

Bir çocuk gördüğümde niçin kuyruk sallayıp, havalara fırladığımı...

Bir bir anlatırdım bilim adamlarına...

Körolası duygularımı anlatırdım...


İstanbul sokaklarından topladığı 8 kedisini İsrail'e götürecek


Hayvan sevginiz nasıl başladı?

-Ben de çocukluğumdan beri hayvanları çok severim. Kızım ve torunlarıma da bu sevgiyi aşıladım. Kızkardeşim kedilerimden birinin iki yavrusunu İsrail'e götürdü. Bu sevgiden ötürü ne et yerim, ne deri, ne de kürk giyerim. Çantalarımın bile çoğu plastiktir.

Onları sokaktan mı aldınız?

- Evet, hepsini sokaktan aldım. Sekiz kedim ve bir köpeğim var. Kedilerden en eskisi dokuz senedir benimle. Köpeğim ise iki haftadır yanımda. Yaralı olduğu için eve aldım, birine verecektim ama şimdi çok alıştım.

Kedilere daha mı düşkünsünüz?

- Kedileri daha çok severim. Kediler için nankör diyorlar. Bunu kabul etmiyorum. Kocan da arkadaşın da aldatabilir seni.

Sokak hayvanlarını evinize almanıza tepki gösteren oldu mu?

-Oturduğum çevrede hayvansever sayısı oldukça yüksek.

Misafirlere nasıl davranıyorlar?

- Diplomat olduğum için evimde çok toplantı oluyor. Kediler insan gelince hemen saklanıyor, üç-dört saat geçince tehlike olmadığını anlayarak çıkıyorlar. Misafirlerimle beraber onları seyrederek eğlendiğimiz çok oldu.

Türkiye'de hayvanlar yeterince seviliyor mu?

- Türkiye'de birçok kişi sokaktaki hayvanları besliyor. Keşke bütün insanlar artık yemeklerini sokaktaki hayvanlara verseler. Derneklerde çok çalışan insan var ama aktif bir mücadele göremiyorum.

İsrail'deki durum nasıl?

- İsrail'de kedi yoktu eskiden. İngilizler getirdi. Şimdi sokakta kediler var ama köpek yok. Hayvan hakları ise gerçekten çok kuvvetli. Kaz ciğeri satan dükkanlara bile insanlar sürekli karşı çıkıyor. Hayvan olan sirkler de İsrail'e gelmiyor.

İsrail'e kedilerinizi ve köpeğinizi götürecek misiniz?

- Ekim sonunda gidiyorum. Şimdiden havayolları ile temasa geçtim. Kargoya onları nasıl teslim edeceğim hiç bilmiyorum. Onları uyutucağım, iki tane hap da ben alacağım. Benim İsrail'e varışım tam filmlik olacak. Hayvan ithalatçısı diye belge almam gerekecek herhalde.


SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA


Veteriner Hekim Talat GÜLBAY


Kedi ve köpeklerde anal kese problemleri

Anal keseler (anal bezler), kedi ve köpekte anüsün dışa açıldığı yerin sağ ve sol tarafında hafif aşağı doğru yer alan ve özel bir salgı üreten iki bezdir. Bu bezler ürettikleri özel salgıyı anüs bölgesinde dışarıya doğru bırakırlar.

Normalde kedi ve köpekler dışkılarını yaparken, bu bölgede oluşan basınçla anal keselerin içindeki sıvı dışkının üzerini kaplayacak şekilde boşalır. Bu sıvı sayesinde diğer kedi ve köpekler koku yoluyla dışkıyı yapan hayvanı tanırlar. Çünkü bu keselerin ürettiği sıvı her hayvan için spesifik bir kokuya sahiptir.

Kedi ve köpeklerde anal kese problemleri yaygın problemler arasında. En önemlileri ise anal keselerin akıtıcı kanallarının tıkanması, anal kese enfeksiyonları ve apselerdir. Akıtıcı kanalların tıkanması ya da çok yumuşak gıdalar tüketen hayvanlarda oluşan dışkının yeterli basınç yapmaması sonucu kese boşalamaz ve anal keselerde gereğinden fazla salgı birikir. Bu durumda kedi ve köpekler popolarını yere sürterek ya da o bölgeyi aşırı yalayıp ısırarak rahatsızlıklarını gösterirler.

Ayrıca anal keselerin akıtıcı kanallarından kese içine girip yerleşen bakteriler enfeksiyon ve apselere yol açabilir. Bu durumda da aynı belirtiler görülür ve tıkanmaya göre çok daha sancılı bir tablo ortaya çıkar. Anal keselerin dolduğu ve yukarıdaki belirtilerin ortaya çıktığı durumlarda veteriner hekiminize başvurup yardım almalısınız.


PAKO’ya mektuplar


Köpek cenneti vardır umarım


Küçük Keş'e;

Paris, 34 metrekarelik ufak bir stüdyo, Rue Cler'in başı.

Küçücüktün, kocaman bir adam gibi yanımdaydın. Dostumdun ve yaban ellerdeki yalnız anların vazgeçilmez kurtarıcısıydın. Komiktin, inatçıydın, yaramazdın, umarsızdın, meraklıydın, asiydin, sadıktın, korkusuzdun. En önemlisi benimdin. Ne çok oturduk seninle akşamları geç saatlere kadar, kimi zaman ne çok anlattım ve sıkılmadan dinledin beni. Kimi zaman ne çok sustum ve sessizce bekledin beni, keyfimin yerine gelmesini. Az mı koştuk seninle Eiffel'in altındaki bahçelerde, az mı kovaladık beraberce küçük köpekleri, az mı korkuttuk itfayecileri, pizzacı çocukları, çöpçüleri?. Az mı korktuk uçağa binmekten, az mı özledik sevdiklerimizi, az mı aşındırdık Paris sokaklarını?.. Hiç üzmedin beni, belki kızdım sana bazen ama cahilliğime ver. İlk denememdi biliyorsun. Şu son 11 yıl boyunca hep anlamaya çalıştım seni, hep korudum, hep inandım sana. Karşılık beklemeden sevmeyi senden öğrendim, kedilerin garip yaratıklar olduğunu, erkeklerin kulaklarının yalanmasından hoşlanmadıklarını, ısrarla mızmızlanmaya devam edersen birinin muhakkak sana yemek vereceğini, ağaçlıklı sokakların ve balkonlu evlerin daha güzel olduğunu, bol bol su içmek gerektiğini ve bir de gerçek dostluğun sonsuz olduğunu. Sen gideli iki hafta olmak üzere. Köpek cenneti diye bir yer vardır umarım. Dünyanın en tatlı Boxer'ını hemen bağırlarına basarlar nasıl olsa. Ben, Tamer, Frida, Sevil, Faruk, Mükerrem, hepimiz çok özledik seni. Kendine iyi bak oralarda. Üstün ıslakken de çok rüzgárda durma.

Her zaman lafı uzatan annen Selin...
Yazının Devamını Oku

Pako benim köpeğim değil ben Pako'nun insanıyım

12 Temmuz 2003
TRT'nin yayımladığı Radyo Televizyon Dergisi temmuz sayısında Pako'nun ve tüm hayvanların babası Bekir Coşkun'u anlatan bir yazıya yer verdi. Hülya Koç, Coşkun'la yaptığı röportaj ve Coşkun'un ‘‘Pako'ya Mektuplar’’ kitabında yazdıklarından alıntılara yer verdiği yazısında, ‘‘Anlatılanların bu kadar yüreğimi burkacağını, kahkahalarla güldürüp eğlendirdikten sonra aniden üzüntüye boğacağını tahmin edemezdim. Şimdi Bekir Coşkun'u ve mücadelesini daha iyi anlayabiliyorum. Pako benim köpeğim değil ben Pako'nun insanıyım, diyen Bekir Coşkun bu sözüyle hayvanlardaki bazı üstün özellikleri vurguluyor’’ diye yazmış. Bakın Pako'nun babası Hülya Koç'a neler söylemiş...

BEKİR COŞKUN YAZDI OLMADI BİR DE PAKO YAZSIN DEDİM

Siyasetle ilgili yazılar yazdık, siyaset battı; ekonomiyle ilgili yazılar yazdık, ekonomi battı; sosyal hayatla ilgili yazılar yazdık, Türkiye'nin sosyal yaşamı bir kör kuyudur, içinden çıkılmaz; barışla ilgili yazılar yazdım, kan revan, savaştan geçilmiyor; huzurla ilgili yazılar yazdım, ülkemiz dünyanın en huzursuz ülkelerinden birisi oldu. Baktım ben yazıyorum olmuyor, Bekir Coşkun'un dilinden faydası olmuyor, bir de Pako yazsın dedim.

PAKO GİDEREK BENDEN KOPTU KENDİ BAŞINA BİR ŞEY OLDU

Biz hayvanlara aslında sığınırız. Onlar bizden daha saygın, daha itibarlıdır. Onların masumiyeti, onların tarafsızlığı, onların saflığı, daha adil oluşları. Onların hukuk sistemi bizimkinden daha adildir. Ben doğayı çok iyi bilirim. Onun için Pako kolay Bekir Coşkun oldu ya da ben kolay Pako oldum. Fakat zaman içinde Pako benden kopmaya, ayrılmaya, kendi başına bir şey olmaya başladı. Pako'ya gelen e-maillerin, mektupların, mesajların benimkinin 3- 4 katına ulaştığı, Pako'nun yazılarının benimkinden daha çok okunduğu oldu.

HAYVANLAR BÜYÜMEYEN ÇOCUKLAR

Zaman zaman çekirgemiz, kertenkelemiz, cırcır böceğimiz bile oldu. Onlara marul ikram ettik. Bu farklı bir sevgi, farklı bir anlayış gibi gözükse de aslında değil. Bu çok insani bir şey. Her insanda vardır. Kimilerinde su yüzüne çıkmıştır. Hayvanlar, büyümeyen çocuklar. Çocuklara dikkat edin, bakın, ya bir kuş, bazen tilki, bazen tavşana benzerler. (Kendisini ise köpeği Gorbi'ye benzetiyor.)

Hayvanserler insanlara kırgınlar. Hayvanları çocukları gibi görüyorlar. Bir anne düşünün. Her gün çocuğunu öldürüyorlar. Bu anne normal olmaz zaten. Çok acı çekiyorlar. Ben de kendi ruh halimi korumak için büyük çaba harcıyorum.

ADINI TAŞIYAN PROGRAMDA PAKO GÖRÜNMEYECEK

Yeni yayın döneminde TRT 1'de ekrana gelmesi planlanan çevre, doğa, insan ve hayvan dostu Pako'ya Mektuplar programı için Bekir Coşkun, ‘‘Çok masum, çok etkileyici, çok sevgi, barış dolu olacağını biliyorum. Bu programda ben ve Pako pek gözükmeyeceğiz. Bunu ben rica ettim. Çünkü bütün hayvanlar Pako. Hepsi korunmaya muhtaç, hepsi sevilmeye değer’’ diyor. Yarımşar saatlik 13 bölümden oluşacak programın hazırlığı sürüyor. Şu anda Türkiye'de hayvanları, doğayı ve çevreyi konu alan bu tür bir program bulunmadığı için ‘‘Pako'ya Mektuplar’’ bir ilk olacak. TRT yönetiminin tam destek verdiği program yurtdışındaki yarışmalara, festivallere de gönderilecek.

SOKAKLAR BİZİM...

Ben dinlemiyormuş gibi yapıp, bizim eve gelen telefonları dinlemeyi severim.

Kimi zaman sabahlara kadar durmaz telefonlar.

Son zamanlarda hayvan beslediği için evinden atılan insanlar bizimkileri arıyorlar. Bir kedi, bir köpek, hatta kuş sahibi iyi insanları bile yuvalarından çıkartıp atabiliyorlar.

Telefonlarda ağlayan insanlar var.

*

Yaşlı amca ile teyzenin de evden çıkmasını istediler.

Onlar elbette çok üzüldüler. Komşular şikayet etmişlerdi ve polis elinde mahkeme kararı ile kapıya gelmişti bir kere. Amca boynunu bükerek ‘‘Ama bizim suçumuz ne?’’ diye sordu.

Polis amca sert biçimde yanıtladı:

‘‘Hayvan besliyorsunuz...’’

‘‘Hayvan beslemek yasak mı?...’’

‘‘Yasak...’’

‘‘Niye yasak?...’’

‘‘Çünkü komşular burada bir hayvanın olduğunu hissettiklerinde huzursuz oluyorlar. Onlar çok temiz oldukları için...’’

‘‘Pislikten onların evinde hamam böceği var ama...’’

‘‘Olsun...’’

*

Evden atılmak istenen amca hüzünle boynunu biraz daha bükerek:

‘‘Televizyonlarda görüyorum, bütün medeni ülkelerde evlerde hayvan besleniyor...’’

‘‘Burası neresi?...’’

‘‘Türkiye...’’

‘‘Eeee...’’

‘‘Ama günahtır, yazıktır... Ben şimdi nereye gidebilirim, burası benim evim...’’

‘‘Onu baştan düşünseydin...’’

Amca:

‘‘İyi ama asıl önemlisi bizim evde hayvan yok...’’

‘‘Peki biz niye geldik buraya?...’’

‘‘Gelin bakın, bizim hiç hayvanımız olmadı...’’

Polis elindeki kağıda bir daha bakarak:

‘‘Yani içerde hayvan diye bir şey yok mu?...’’

‘‘Yok...’’

‘‘Adın ne senin?...’’

‘‘Mustafa...’’

‘‘Soyadın?...’’

‘‘Keklik...’’

‘‘Hah... Gördün mü işte ‘‘Keklik’’ ne demek? Mahkeme ne derse o...’’

*

Biraz şaka olsun diye yazdım.

Yoksa birçok aile bizim yüzümüzden evlerinden atılıyorlar. Sevgisiz insanlar onları şikayet ediyor ve mahkemeler hemen onların sokağa atılmasına karar veriyor.

Ya da; bir gece ağlaya ağlaya götürüp kedilerini-köpeklerini bir karanlık köşeye bırakıp kaçıyorlar, evlerinden atılmamak için...

Bizim mahkemelerimiz yok.

Biz hayvanların hukuku da yok.

İnsanların hukuku ise bizi korumuyor.

Sevdiği öbür canlı ile aynı evi paylaşan belki binlerce insan şu sıralarda mahkemelerde.

Mahkemeler; sevginin sokağa atılmasına karar veriyorlar durmadan.

Sokaklara bir daha bakın...


SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA


Veteriner Hekim Talat GÜLBAY


Su kaplumbağalarında çiftleşme


Benim biri yavru Singapur, diğeri yerli 10 yaşında iki tane su kaplumbağam var. Biri yavru olduğu için ayrı akvaryumlarda yaşıyorlar. İleride bunları aynı akvaryuma koymamda bir sakınca var mı? Bu ikisi çiftleşebilirler mi?

Yeni bir kaplumbağa aldıysanız, evdeki çevre koşullarına alışması için en az bir yıl beklemeniz gerekiyor. Yeni kaplumbağanızın gelişmesi, ortama adapte olması ve sağlığıyla ilgili sorunlar çıkıp çıkmayacağından emin olmanız için ayrı akvaryumda olmasında fayda var. Daha sonra kaplumbağalarınızı bir araya getirebilir, birbirlerini kabul ederlerse çiftleştirebilirsiniz. Su kaplumbağalarında ortalama olarak dişiler beş yaşında, erkeklerse üç yaşında seksüel olgunluğa ulaşırlar. En uygun çiftleşme mevsimi sonbahardır.

Kışın verdiği doğal soğuma kaplumbağaların çiftleşme öncesinde önerilen bir dönemdir. Ocak-Şubat aylarında çiftleştireceğiniz kaplumbağaları birlikte sessiz bir ortamda soğumaya almalısınız. Bunun için akvaryum ısıtıcısını kapatarak kışın doğal soğukluğundan yararlanabilirsiniz. Bu süre içinde kaplumbağalarınızın çok az yem yemesi sizi endişelendirmesin. 6-8 hafta kadar süren bu dönemin ardından kaplumbağalarınızı normal ısıya döndürmelisiniz. Bunu takiben çiftleşme döneminde kaplumbağaları özellikle de dişi olanı kalsiyum ve D vitamini açısından yeterli beslemelisiniz.

Öncelikle çiftleşmeleri için özel bir kap hazırlamalısınız. Dişi ilk seferde erkeği kabul etmeyip kabuğunun içine girebilir, kaçabilir ya da erkeği ısırabilir. Böyle bir durumda birkaç gün ayrı tutup tekrar bir araya getirebilirsiniz. Dişi ve erkek kaplumbağanın çiftleşmesi yaklaşık 15 dakika sürer. Yumurtaları zarar vermeden alıp ısısı ve nem oranı özel olarak ayarlanmış inkübasyon kutusuna yerleştirmeniz gerekir. Bu yerleştirmeyi yaparken yumurtaların üstte kalan kısımlarına keçeli kalemle işaret koyabilirsiniz. Ancak kesinlikle yumurtaları tersyüz etmeyin. Su kaplumbağalarının yumurtadan çıkma süresi 60-120 gün arasında değişir.

Isı yavruların cinsiyetini etkiler. Yumurtalar 26.6 derecede kuluçkalanırsa bütün yumurtalar erkek, 31 derecede kuluçkalanırsa bütün yumurtalar dişi, 29.2 derecede kuluçkalanırsa erkek ve dişi sayısı yarı yarıya olur. Kuluçka döneminin ardından yumurtadan çıkan yavru kaplumbağaları bir süre için erişkinlerden ayrı tutmak gerekir. Yavru kaplumbağalar etoburdur. Arada bitki ve meyve de verebilirsiniz.

Eğer yanında tartışılırsa Pako evi terk ediyor

Bekir Coşkun'un Pako dışında iki köpeği daha var: Gorbi ve Çıtır. Öğrendiğimize göre Pako, biraz Gandi'yi hatırlatsa da hiç kimseye benzemiyor. Pako'nun karakteri ne bir köpekte ne de bir insanda bulunamayacak kadar farklı. Gel dendiğinde gelmiyor, git denildiğinde geliyor. Bildiğini okuyor, asla kafasına yatmayan bir şeyi yapmıyor, kendine güvenli, evde huzuru ve asayişi sağlayan bir köpek. Pako'nun yanında tartışmak ve yüksek sesle konuşmak mümkün değil; böyle bir durumda evi terk etmeye kalkışıyor. Bekir Coşkun'un asıl arkadaşlık yaptığı ise Gorbi: ‘‘Pako dostum, ama Gorbi arkadaşım’’ diyor. Sokak köpeği Çıtır ise kendi kendine gelmiş.
Yazının Devamını Oku

Bir kez olsun bir sokak köpeğinin gözlerinin içine bakın...

5 Temmuz 2003
Bizim evde <B>‘‘Çıtır'ın cinsi’’</B> üzerine tahminler bitmek-tükenmek bilmiyor. Babam onun ‘‘Kurt ile Kangal arası bir cins’’ olduğunu uzun uzun anlatıyor.

‘‘Arası’’ nasıl oluyor bilmiyorum.

Ama Çıtır onun terliğini kaçırıp bahçeye gömdüğünde, tek terlikle dolaşırken kızıyor, bu sefer ‘‘tilki ile çakal arası’’ olduğunu söylüyor.

Herkesin cinsi belli bizim evde:

Gorbi hadi diyelim ki Seter-Meter...

Ben elbette safkan Teriyer'im...

Eve misafir geldiğinde bu sefer annem bize sokaktan gelen Çıtır'ın ne olduğunu anlatmaya başlıyor:

‘‘Babası safkan Kangalmış, annesi safkan Alman Kurdu... Ya da tersinedir... Bakın yürüyüşü aslan gibi, kedi çevikliği var...’’

Aslan gibi kedi?..

*

Benim tek bildiğim yatılı talim-terbiyeye gittiğinden beri Çıtır'ın şımardığı.

Gece lambaları yakıyor.

O sabah kalktığımızda bütün lambalar yanıktı. Bizimkiler ‘‘kapatmayı unutmuşsun’’ diyerek birbirlerini suçladılar.

İkinci gün yine...

Meğer Çıtır karanlıkta oturmaktan sıkılınca kalkıp düğmeleri burnuyla açıyormuş.

Son günlerde herkes otururken, onun uykusu gelince, bu sefer ışıkları kapatmaya da başladı.

Babam ‘‘Tehlikeli iş’’ diyerek düğmelerin üzerini kapatacak şekilde birer tatlı tabağı bantlıyor.

Kapı çalınınca koşup misafirlere kapıyı açması da ‘‘çok tehlikeli’’ bulundu.

Çünkü Çıtır kapıyı kim gelirse açıyor, aşağı kaçıyor.

Ve babam dış kapının kolu dönmesin diye ona da bir sandalye bağladı.

*

Bunlar neyse de...

Sabahları Çıtır kızın midesi ağrıyor olmalı, bahçeden çim koparıp yemeye başladı. Doktorumuz Oğuz Abi ‘‘Famodin verin’’ dedi. Birkaç akşam hapını verdiler, şimdi kendisi kalkıp hapını kendisi alıyor.

Babam bunu da ‘‘tehlikeli’’ gördü.

İlaç dolabının kapağını açmasın diye kulbuna annemin tartı aletini astı.

Eğer misafirlerimiz habersiz gelirlerse, girişte sallanan sandalyeye, dolaba bağlı tartı aletine ve duyarlara bantlanmış tatlı tabaklarına, bir de dönüp hüzünle bizimkilere bakıyorlar.

İşte o zaman da babam başlıyor:

‘‘Cinsi belli değil, Kangal-Kurt-Tilki ile Çakalın karışımı ama içinde biraz da çilingirlik ile elektrik tesisatçılığı var gibi...’’

*

Ben ise sokak köpeklerinin çok akıllı olduklarını anladım.

Evet, Çıtır evimizin en akıllısı.

Evimize sokaktan gelen, cinsi bir şeylerin ‘‘arası’’ olan bu kız çok akıllı.

Sokakta bir köpek görürseniz, bir kez olsun onun gözlerinin içine bakmanızı isterim.

Bir kez olsun...


Levent Bey Adapazarı'ndaki bu çiftliği sokak köpekleri için kurdu


Adapazarı'nın Doğançay Köyü'nde sokak köpekleri ve sahiplerinin terk ettiği köpekler, krallar ve kraliçeler gibi yaşıyor. Depremzede Bianca, kör Daisy, Çapkın ve arkadaşları, modern kulübelerde kalıyor, bakıcıları tarafından el üstünde tutuluyorlar. Bu büyülü atmosferin mimarı asıl mesleği uzun yol gemi kaptanlığı olan Akson. İstanbul'da baktığı sokak köpekleri bahçeye sığmamaya başlayınca, Doğançay'daki evini çiftliğe çeviren Akson, 100'e yakın köpeğin babası...

Levent Akson'un Adapazarı'nın Doğançay Köyü'ndeki çiftliğine girdiğiniz anda hepsi birbirinden sevimli köpekler tarafından karşılanıyorsunuz. Çiftlikte 100'e yakın köpek yaşıyor. Sokak köpeklerinin yanı sıra Terrier, Golden Retriever, Chow-Chow, Saint Bernard, Kangal cinsi köpekler de var burada.

Esasında uzun yol gemi kaptanı olan ama bir süredir gemicilikle uğraşan Levent Akson'un hayvan sevgisi çok eskilere dayanıyor. Hayatının her döneminde yaşamına ortak ettiği bir köpeği olmuş. İstanbul'da baktığı sokak hayvanları bahçeye sığmayınca Doğançay'daki çiftliğine taşımaya karar vermiş dostlarını. Dört sene önce çiftlikteki köpek sayısı 20'yken bugün 100'e ulaşmış.

Çiftlikteki her köpeğin ayrı bir hikayesi var. Adapazarı'ndaki depremde ailesini kaybeden Bianca, iki gözü de görmeyen Daisy, sahibinin artık bakmak istemediği Saint Bernard ve diğer köpekler, birlikte mutlu mesut yaşıyorlar.

Köpeklerin dört bakıcısı var. Bir de düzenli olarak onları ziyaret eden bir veterinerleri. Gün boyu istedikleri gibi dolaşıyorlar, İki bölmeli modern kulübelerin içindeki küçük oda, kışın köpekleri soğuktan koruyor. Yaz aylarında da kulübelerin tepesi açılıyor ve güneş ışığı mikropları temizliyor. Bugünlerde köpeklerin gölgeden faydalanabilmesi için ağaçlandırma çalışmaları yapılıyor. Levent Akson kendi deyimiyle; ‘‘İstanbul'da kazandıklarını çiftlik için harcıyor.’’

Levent Akson'un Doğançay'da ikinci bir evi daha var. Bu evde de konaklayan köpekler var ama evin asıl sahipleri kediler. Bu evdeki kedileri de sokakta bulmuş.

Boğaz Köprüsü'nde yola çıkmış bir kedi ya da köpeği arabasına yükleyen birisini görürseniz şaşırmayın, o Levent Bey'dir. Bu huyunu bilenler bakması için yürüyüş yaptığı yola yavru köpekleri bırakıyor sık sık. O da dayanamayıp evine getiriyor. ‘‘Bir noktada durmam gerek’’ diye düşünse de bunu yapmaya vicdanı pek elvermeyeceğe benziyor.


SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA


Veteriner Hekim Talat GÜLBAY


Kedilerde tüy dökülmesi


Benim iki tane kedim var. Üç-dört aydır inanılmaz derecede tüyleri dökülüyor. Tüylerinin dökülmesine engel olmak için ne yapabilirim?

Normalde tüm kedilerde yıpranmış ve ölü tüylerin belli düzeyde vücuttan atılması ve yerine yeni tüylerin çıkması fizyolojik ve sağlıklı bir durumdur. Kedi zayıf düştüğünde ya da strese girdiğinde bu ölü tüyleri hemen bir anda da dökebilir. Sağlıklı kedilerde tüylerin oluşumu, uzaması ve dökülmesi oldukça kompleks bir yapıda olmakla birlikte gün ışığı, çevre ısısı, kedinin ışıktan yararlanma süresi ve beslenme gibi faktörlerin etkisi altındadır. Bu koşulların kedinin ırkına, yaşına, fizyolojik durumuna ve kürk yapısına uygun hale getirilmesi, kürküne düzenli bakım yapılması (taranması, fırçalanması ve yıkanması) ve beslenmesindeki yetersizliklerin giderilmesi kedinizde başka bir sağlık sorunu yoksa tüy dökülmesini en aza indirmek için yeterli olacaktır. Ancak bunun dışındaki tüy dökülmeleri doğrudan tüy ve deri ile ilgili bir hastalık sonucu oluşabileceği gibi, diğer birçok hastalık durumunda da belirti olarak ortaya çıkabilen ciddi sağlık problemleridir. Bunların en önemlileri alerjiler, mantar enfeksiyonları, parazit enfeksiyonları, pyoderma gibi bakteri enfeksiyonları, metabolik bozukluklar ve hastalıklar, hormonal hastalıklar, ilaç ve enfeksiyon duyarlılıkları, kemoterapi, güneş alerjileri, gıda alerjileri, kontak dermatidler, hamilelik ve emzirme dönemindeki tüy dökülmeleri sayılabilir.

Düşlerimi gerçekleştiriyorum

Haftasonları Doğançay'da köpeklerim ve kedilerimle olmak için can atıyorum. Bir dernekte uyutulmak üzere olan bir köpeği aldım. Ölmesine kesin gözüyle bakılıyordu ama bir buçuk senedir gayet mutlu. Bir gün de bir yavru buldum, bahçeye getirdim, annesi dört yavrusunu daha alarak yanımıza geldi. Bu hayatı seviyorum.
Yazının Devamını Oku

Biz isteyerek doğmadık

28 Haziran 2003
İlk kez yazdırıldığım yazıma bir ‘‘düzeltme’’ geldi.<br><br>Ben hiç ‘‘düzeltme’’ görmemiştim. Babam gelen ‘‘düzeltmeyi’’ uzun uzun okuduktan sonra ‘‘Al oku...’’ diye bana attı.

Oysa her yazar gibi benim de okumam olmadığını biliyor.

İçinde bir şey sarılı kağıtlar beni her zaman mutlu eder de, içinde ‘‘düzeltme’’ olan bir kağıt anlamsız.

‘‘Düzeltme...’’

O kadar...

Bir tek yeri aklımda kaldı ‘‘düzeltme’’nin; eğer ‘‘düzeltme’’yi düzeltmezsem, Basın Konseyi'ne gideceklerini yazmışlar içine.

Basın Konseyi'nin başkanı; babamın ve annemin çok sevdikleri, her zaman gururla adını andıkları Oktay Ekşi ağabeyleri.

Babam onun aslında hayvansever olduğunu söylüyor.

Bu yüzden silah kullanmaya çok meraklı olduğu halde hiçbir zaman ava gitmemiş ve canlılara ateş etmemiş.

Sadece 25 metreden yumurtayı vuruyor.

Bunu gazetecilere kendisi açıklamıştı.

25 metreden yumurtayı vurmak...

Babam ‘‘Oktay abi vursun diye ona büyük yumurta getirtiyoruz’’ diyordu herkese.

(Bence kıskandığından. Çünkü yolda beni görüp tanıyanlar, babamı tanımadıkları zaman ‘‘Bu Pako mu?...’’ sorularına her zaman ‘‘Kimse kim...’’ diye cevap veriyor.)

Bizimkiler Oktay Ekşi ağabeyin evinin terasında havalı tüfekle nişan talimi yaptığını da anlattılar.

Yine babama göre Oktay Ekşi ağabeyin bütün komşularının sağında-solunda delikler var.

‘‘Kulağında delik olan birisini görürseniz Oktay Abi'nin komşusudur’’ diyor.

Ama o bir hayvansever.

Merhametli ve iyi insan.

*

Peşinden yazılarımla ilgili bir de ‘‘açıklama’’ geldi.

Bu da ilk kez oluyor.

Bence ‘‘açıklama’’, ‘‘düzeltme’’ye göre daha hoş.

Çankaya Belediyesi göndermiş ‘‘açıklama’’yı:

‘‘Azrail’in kamyoneti vardı’’ yazımı soruşturduklarını, o kamyonetin kendi belediyelerine ait olduğunu ve hayvanların öldürülmesi için emir verenler ile infazı yerine getirenlerin o görevlerden uzaklaştırıldığını yazmışlar.

Çankaya Belediye Başkanı Haydar Yılmaz da babamla görüşerek ‘‘Bir daha böyle bir şey olmayacağı konusunda’’ söz verdi.

Teşekkür ederim.

Kediler-köpekler adına sevindim.

*

Bu dünya çok büyük.

Aslında hepimiz sığabiliriz.

Hayvanlar da öbür canlılar gibi kendi istekleriyle doğmazlar.

Ama doğduktan sonra Allah onlara bir can ve tüm canlılarda olan duyguları verir.

Sevinçleri, özlemleri, acıları, sevdaları vardır artık...

Onları ‘‘Ne hakla geldin, sen git...’’ diye öldürmek, bu dünyadan kovmak günahtır.

Basın Konseyi'ne gidersem, bunları söyleyeceğim.

Hepsi bu kadar...


Parklarda ve köpek çiftliklerinde buluşuyoruz


Golden Retriever mail grubu nasıl ortaya çıktı?

- Ben ilk başta Amerika'da birkaç Golden Retriever mail grubuna üyeydim. Türkiye'de de neden olmasın diye düşünüp, Amerika'daki benzerleri gibi bir kulüp kurmak istedim. Golden Retriever sahipleri bir araya gelsin, tecrübe ve bilgilerini paylaşsınlar; ayrıca bu grup, yeni köpek sahibi olanlara da kaynak olsun istedik.

Kurucusu ve kurucu üyeleri kim?

- Grubu 2001 yılının Temmuz ayında kurdum. İlk üyemiz de Itır. Grup kurulduğundan beri beraber yürütüyoruz. Bir de Ozan var, moderator şu anda. Bizim dışımızda bu gruba çok büyük emek veren birçok üyemiz de bilgi ve tecrübeleriyle yönetime katılıyorlar.

Mail grubunda kaç kişi var?

- Şu anda 350'ye yakın üyemiz var. Yahoo'da en son baktığımda, dünyada kayıtlı Golden Retriever kulüpleri arasında ilk 10'da olduğumuzu gördüm.

Üyelerin hepsi birbirini tanıyor mu?

- 350 kişinin 350'si de birbirini tanımıyor tabii ki. Genel buluşmalarımızda ve haftasonu buluşmalarımızda kaynaşma sağlamaya çalışıyoruz.

Her hafta mutlaka bir araya geliyor musunuz?

- Cumartesileri Anadolu yakasında Caddebostan, pazar günleri Fenerbahçe Parkı, Avrupa yakasında Maçka Parkı ve Ankara Gölbaşı Seğmenler Parkı'nda genellikle öğleden sonraları toplanıyoruz. Güzel havalarda 30-40 köpek bir araya geliyor. Senede 4-5 kez de köpek çiftliklerinde organizasyonlar düzenliyoruz.

Bu buluşmalardan köpekleriniz de keyif alıyor mu?

- Buluşmalarımız köpeklerimizin sosyalleşmesi, birbirleriyle oyun oynamaları, sürü psikolojisini ve birbirlerinin vücut dillerini tanımaları açısından çok önemli. Biz köpek sahipleri için de önemli. Hem kendi köpeğimize doğru davranmak, hem de köpek davranışlarını öğrenmek adına çok faydalı oluyor.

Dernek kurma niyetiniz var mı?

- Golden Retriever Kulübü kurma düşüncemiz var. Yapmaya çalıştığımız öncelikle altyapıyı kurmak ve kişileri bilinçlendirmek. Mesela ben köpeğimi aldığım zaman kimse bana ne yapmam gerektiği konusunda yardımcı olmadı. Öğrendiklerimi kitaplardan araştırarak öğrendim. Oysa şimdi daha köpek almadan gruba girip yazanlara, soru soranlara, detaylı olarak bilgi veriyoruz. Bazen, ‘‘Sen iyisi mi köpek alma,’’ dediğimiz bile oluyor.


SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA


Köpekleri güneşten koruyun

Yaz sıcaklarında köpekler de terler mi? Onları serinletmek için ne yapmak gerekir?

Köpeklerin vücutlarında, patilerinin arasındaki sınırlı bölge haricinde ter bezi bulunmaz. Buna istisna olarak sadece Chinese Crested ırkı, Çin orijinli köpekler sayılabilir. Onlar terleyerek vücutlarından fazla ısıyı atabilirler. Bu ırkın dışındaki köpeklerin sıcak havalarda fazla ısıyı vücutlarından atmak için tek serinleme araçları solunum sistemleri yani soluk alıp vermedir. Köpeklerin yazın sıcaktan korunmaları ve serinlemeleri için aşağıdaki konulara özellikle dikkat edilmelidir:

Serinlemek için köpeğin en çok ihtiyaç duyduğu şey sudur. Su ihtiyacı köpeğin aktivitesine, büyüklüğüne ve çevre koşullarına bağlı olarak değişir. Vücudunun yüzde 70'ten fazlası sudan oluşan köpekler, bu suyun %10'dan fazlasını kaybederse, dehidrasyon sonucu ölebilirler.

Vücutlarındaki fazla ısıyı sadece solunum yolu ile uzaklaştırabilen köpekler, sıcak havalarda vücut ısılarının yükselmemesi için gölgelik ve serin bir alana ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle özellikle bahçede beslenen köpeklerin, güneşin yer değiştireceği göz önüne alınarak hazırlanmış gölge bir alanda tutulmaları gerekir. Eğer köpeğiniz bahçede tasma ile bağlıysa, gölge alana gidebileceği kadar uzun bir zinciri olmalıdır.

Uzun ve kıtıklaşmış tüyler, köpeklerin vücutlarındaki ısının birikmesine yol açacağı için en az haftada bir kez taranmalı ve vücudun hava alması sağlanmalıdır. Sıcaklığın çok yükseldiği günlerde köpeğin traş edilmesi de yararlı olacaktır.

Bahçeniz müsaitse şişme çocuk havuzlarından edinip içine köpeğinizin boyuna uygun miktarda su koyarak, arada serinlemesini sağlayabilirsiniz. Aynı şekilde bahçenizdeki küçük bir süs havuzundan ya da yüzme havuzundan da yararlanmasına izin verebilirsiniz.

Eğer köpeğinizle birlikte tatildeyseniz deniz ya da diğer yüzülebilen ortamlardan köpeğinizin de yararlanmasında hiçbir sakınca yoktur. Deniz kenarında köpeğinizi güneşten iyi korumalı ve yüzerken onu mutlaka takip etmelisiniz. Deniz, havuz ya da gölde yüzdükten sonra köpeğinizi duru suyla yıkayarak tuz, deniz kumu, çamur ya da klor gibi maddelerin vücudundan uzaklaşmasına yardımcı olmalısınız.

Köpeklerinizi yaz aylarında park ettiğiniz arabanın içinde çok kısa bir süre için bile tek başına bırakmamalısınız. Gölgeye park etmeniz ve camı aralık bırakmanız onu ısı vurmasından korumaya yeterli değildir. Isı vurması birkaç dakika içinde köpeğinizin ölümüne sebep olabilir. Aynı şekilde köpeklerin seyahat esnasında pick-up tarzı araçların arkasında açıkta, güneş altında tutulmaları da ısı vurması ve istenmeyen kazalarla sonuçlanabilir.


PAKO pano


Merhaba, ben Antalya'dan Rezzan. Ömrümün iki yılını sokaklarda geçirdim. Annem beni bulduğunda perişandım ve bir gözümü kaybetmiştim. Beni 40. çocuğu olarak eve getirdi. Bir ay sonra beş yavru dünyaya getirdim. Annelik sevincini yaşayamadan komşularımızın şikayetleri sonucu evden tahliyemiz istenmeye başladı. Bu günlerde annem bizleri teker teker güvenli yerlere gönderiyor. İlk önce Boncuk gitti. Annemin gözyaşları hiç dinmiyor. Bizimle şehirden çok uzakta sakin bir yerde yaşamak istiyor. Bunu gerçekleştirebilmek için duyarlı dostlarımızın yardımına ihtiyacımız var. Lütfen annemizin bizim için çırpınışlarına siz de destek verin.

Tel: (0242) 243 19 42.
Yazının Devamını Oku

Azrail'in kamyoneti var...

21 Haziran 2003
Yine o karanlık gecelere dönmeliyim. Siz bir gecenin karanlığında bizim nasıl haberleştiğimizi asla bilemezsiniz.

Köpek sesleri dalga dalga yayılır kente.

Bu tıpkı durgun suya düşen bir damla gibidir, genişler yayılır, giderek büyür.

Biz haberleşiriz.

Şehrin bir uzak köşesinde, canı yanan birisinin acısı, en uzak mahallelere kadar uzayıp gider. Bir yavrunun açlığı, bir annenin yaralanması, bir babanın savunması.

Bizim şımarık Çıtır böyle sesler geldiğinde kaçıp koltukların arkasına saklanır.

Ama ben...

O karanlık gecelerde dışarı çıkar kulaklarımı diker, dinlerim...

Kimi zaman da benden bir-iki laf...

*

Geçen hafta yine karanlık bir gecenin ikinci yarısı başladığında sesler yükseldi.

Çoğu çığlıktı...

Siz bilemezsiniz...

Bir anneyi vurduklarını, yavruların kaçtıklarını, birçok kedi ve köpeği öldürüp bir kamyonetin arkasına doldurarak götürdüklerini zaten ikinci gün hayvanseverler anneme bildirdiler.

Bizim mahallenin iyi yürekli insanları o kamyonetin plakasını almışlardı.

06 ADU 29.

İçinde eli silahlı dört kişi vardı diyorlar.

Kamyonetin arkası baygın, can çekişen ya da ölü kedi ve köpeklerle doluydu.

Sivil plakalı bir kamyonet, ama kim?...

Belediyeler bunu yaptıktan sonra, iyi insanlardan utandıkları için inkar ediyorlar.

Bu sefer babam ve hayvansever gazeteci abiler-ablalar biraraya gelip öğrendiler, şimdi açıklıyorum:

06 ADU 29 plakalı 1990 model Ford...

Sahibi; trafik kayıtlarında Çankaya Belediyesi.

O gün biz Çıtır'ın niye öyle sesli gecelerde korkup koltuğun arkasına saklandığını anladık:

Çünkü Çıtır böyle karanlık bir gecede kaçıp, çitlerin altından bizim eve sığınmıştı.

Anladığımız kadarıyla annesini ve üç kardeşini öyle bir gecede öldürmüşlerdi Çıtır'ın.

O böyle geceleri biliyordu.

*

Bu haksızlık...

Gece evine döndüğünde uyuyan çocuklarına bakıp, onlara başka bebekleri öldürerek para kazandığından rahatsız olmayan o kamyonetteki adamları düşünüyorum.

Ya da; onlara bunu yapmaları için emir verenlerin, öbür insanlar tarafından ‘‘seçilmiş’’ olmalarının acı yanını.

Bu haksızlık...

O karanlık uzun gecelerde olanları siz bilemezsiniz.

Köpek sesleri dalga dalga yayılır kente.

Anneler ağlaşır, yavrular kaçışır...

İşte öyle bir geceydi o gece.

Uzaktan gelen sesleri dinledim.

Ağlaşmalar, çığlıklar...

Kamyonetle çıkmıştı Azrail...

Procter&Gamble çalışanları sokak hayvanlarına kucak açtı

Kurdukları Yardımlaşma Kulübü ile topluma faydalı katkılar yapmayı amaçlayan Procter&Gamble çalışanları, geçtiğimiz cumartesi Evsiz Hayvanları Koruma Derneği'ni ziyaret ettiler. Barınağa götürdükleri 45 çeşit ilaç ve ameliyat malzemesi 700 hayvanın altı aylık ihtiyacını karşılayacak.

Sarıyer'de 2000 yılında kurulan Evsiz Hayvanları Koruma Derneği, geçtiğimiz cumartesi günü oldukça sıcak bir buluşmaya ev sahipliği yaptı. Barınaktaki 700 hayvan için eşi benzeri görülmemiş bir gündü.

Fazla ziyaretçisi olmayan barınağın hayvanları ilgiye ve sevgiye doydular. Barınaktaki köpeklere bu mutluluğu yaşatan Procter&Gamble çalışanları, veteriner hekimler tarafından hazırlanan aciliyet ve önem sırasına göre sıralanmış 45 çeşit ilaç ve ameliyat malzemesini dernek çalışanları Melek Kahraman Özalp ve Bilge Okay'a teslim ettiler.

P&G'den Meltem Karahan, Berna Gönenli, İlker Kasım ve Arzu Polat, aileleri ile birlikte barınak ziyaretine katılan isimlerdi. Arabaların arkasına yüklenen malzemeler teslim edildikten sonra ziyaretin zevkli kısmı başladı. Barınak adım adım gezildi, köpekler sevildi ve gruptaki ufaklıkların hayvanlarla haşır neşir olması gülerek seyredildi. P&G çalışanları, sokak hayvanlarını destekleme etkinlikliklerini sürdürmeye devam etmeyi planlıyor.

AMAÇ YARDIMCI OLMAK

Ekip, farklı barınaklardaki küçük ihtiyaçların (yaz aylarında hayvanların üzerini örtmek için tente, paletler vb.) yanı sıra daha büyük projeler için de (barınak rehabilitasyonu gibi) araştırma ve fizibilite çalışmalarını sürdürüyor.

P&G temizlik ve sağlık ürünlerinin yanı sıra Iams ve Eukanuba markalı kedi ve köpek mamaları da üretiyor. Bu yüzden yapılan yardımın farklı bir anlamı var. Amaç sadece beslenme ihtiyacını gidermek değil, hayvanların genel sağlıklarına da katkıda bulunmak.

SİZ PAKO’YA SORUN PAKO DA UZMANA

Veteriner Hekim Talat GÜLBAY

Kedi-köpeklerin beslenme sistemi

Kedi ve köpeklerin ailenin bir ferdi olarak görülmesi, onların mutluluğu açısından çok önemlidir. Ancak bu sevginin bir göstergesi olarak kendi yiyeceklerinizi onlarla paylaşmanız ve kendi beslenme tarzınızı onlara adapte etmeye çalışmanız, onlara farkında olmadan zarar vermeniz anlamına gelir. Bizler lezzet duygusu gelişmiş, öğünlerimizde çeşitlilikten zevk alan ve sindirim sistemimizin yapısı gereği omnivor (hem otobur, hem etobur) olarak beslenen canlılarız. Binlerce yıldır bizim hayatımıza adapte olarak evcilleşme süreci devam eden kedi ve köpekler ise sindirim sistemlerinde çok fazla değişiklik olmadan karnivor (etobur) yapılarını korumaktadırlar. Kedi ve köpeklerin sindirim sistemini oluşturan organların şekli ve büyüklüğü insanınkinden oldukça farklıdır. Yine koku alma ile görevli hücre sayısı insanınkinin neredeyse 10-20 katı daha fazla olan kedi ve köpeklerde, tat alma ile ilgili hücre sayısı tahmin edilenin tam tersine köpekte insanınkinin beşte biri, kedide ise 20'de biri oranındadır. Kısacası kokuya karşı bizden çok daha hassas olan kedi ve köpekler lezzete karşı insandan daha az hassastır. Yani kedi ve köpekler yiyeceğin kokusunu çok iyi almakla birlikte, neredeyse tadına bakmadan yerler. Beslenmenin başladığı organ olan ağız insanda 32 diş içerir ve tükürükte yer alan sindirim enzimleri ile sindirimin başladığı ve çiğnemenin uzun sürdüğü bir organdır. Köpekte ise ağızda 42 diş vardır, tükürük enzimleri ile sindirim mevcut değildir ve gıdayı çok az çiğneyerek yutarlar. Kediler ağızlarındaki diş sayısı 30 olmakla birlikte tamamı parçalamaya yönelik dişlerle, tükürüklerinde enzim olmadan ve çiğneyerek öğütme işlemini hiç yapmadan gıdayı yutarlar. İnsanın yemek yeme süresi bir saat kadardır. Buna karşılık köpekler yemeklerini bir-üç dakika içerisinde, kediler ise neredeyse 20 öğün olarak çok kısa sürelerle yerler. Buna ilave olarak köpekler fizyolojik dengelerini korumak için her gün aynı saatte, aynı yerde, aynı tabakta ve aynı yemeği yemeye ihtiyaç duyarlar. Midedeki asit oranı köpek ve kedilerde insanınkinin iki katından fazladır. Tüm bu farklılıklardan kolayca anlaşılacağı gibi kedi ve köpeklerimizle kendi tabağımızdakileri paylaşmak ve onların insan gibi beslenmelerinin sağlıklı olacağını düşünmek imkansızdır. Kedi ve köpeklerimizin sağlıklı ve mutlu olmaları için yapmamız gereken onlara uygun bir hazır mama ile ya da veteriner hekiminizin aynı çerçeve içinde önereceği bir formüle göre evde hazırlayabileceğiniz özel bir gıdayla beslenmelerini sağlamaktır.

PAKO’ya mektuplar

Kardeşimi kaybettim

Sevgili Pako,

Annemin bir arkadaşı, okumam için babanın ‘‘Pako'ya Mektuplar’’ adlı kitabını bana verdi. Ağlaya ağlaya bir saat içinde bitirdim. Kitap çıkalı uzun zaman olmuş, ama ben üç yıldır yurtdışında olduğum için okumaya fırsat bulamamıştım. Altı ay önce Türkiye'ye döndüm. İyi ki de dönmüşüm, çünkü bir buçuk ay önce sana çok benzeyen kardeşimi kaybettim. Ben tek çocuğum, onu kardeşim olarak benimsemiştim. 16 yıl her şeyi yaşadık beraber; o benim en sadık dostumdu. Anita ailemize katıldığında üç aylıktı ve yıllar boyu bizi hiç üzmedi. Yazılarında sık sık ölen kardeşinden bahsediyorsun, onu ne kadar özlediğinden. Seni o kadar iyi anlıyorum ki. Ben de kardeşimi çok özlüyorum. Bari sen kendine iyi bak.

Selin ÖZYÜREK
Yazının Devamını Oku