5 Nisan 2008
Gary L. Francione, yıllar önce hukuk fakültesindeyken, bir arkadaşının hamster’ını sahiplendi. Bir gece hamster hastalandı, o da acil hizmet veren bir kliniği aradı. Veteriner, acil hizmet için asgari ücretin 50 dolar olduğunu söyledi ve sordu: "3 dolara yenisini alabilecekken neden o hamster için bu kadar masraf yapmak istiyorsunuz?" Francione gerisini şöyle anlatıyor: "Buna rağmen hamster’ı o veterinere götürdüm, ama bu olay hayvanların ekonomik meta statüsünü net biçimde idrak etmemi sağladı." Francione, bugün önemli bir hayvan hakları kuramcısı. Hukuk ve Felsefe profesörü olan Francione’un "Hayvan Haklarına Giriş" kitabı, İletişim Yayınları tarafından Türkçe’ye çevrildi. Bu kitap yayınevinin başlattığı "Hayvan
Hakları Dizisi"nin de ilk kitabı. Hayvanları koruma kanunlarında sıkça geçen "insanca muamele" kavramını pratikte uzun süre uygulanamaz bulan Francione, radikal fikirleri ile diğer kuramcılardan ayrılıyor. Hayvan hakları sorunun ana sebebinin hayvanların ticari bir meta olarak alınıp satılması olduğunu söylüyor. Ona göre hayvanlar alınıp satıldığı; "mal" olduğu sürece, her zaman sahibinin çıkarı onların iyilik ve sağlığından önde gelecek. Kitabı okurken hem içiniz acıyor, hem de düşünüyorsunuz. Yazar kitabın bir bölümünde yıllardır karşılaştığı soruları derlemiş. Bu sorulara verdiği cevaplarda hayvanların neden hakları olması gerektiğini anlatıyor. İşte onlardan bazıları:
İnek, tavuk ya da laboratuvar faresi gibi evcilleştirilmiş hayvanlar, biz kendi amaçlarımız için onları dünyaya getirmiş olmasak zaten var olmayacaklardı. O halde onlara kaynaklarımız olarak muamele etmekte serbest değil miyiz?
- Hayır, bir canlının var olmasından bir şekilde sorumlu olmamız ona kendi "kaynağımız" (gelir, kazanç, sağlık vb. sağlayıcı öğe) olarak muamele etme hakkını bize vermez. Öyle olsaydı, kendi çocuklarımıza da kaynağımız olarak muamele etmemiz meşru olurdu. Ne de olsa onlar da bizim eylemlerimiz ve kararlarımız olmasa dünyaya gelmeyeceklerdi. Çocuklarımıza nasıl davranacağımız konusunda belli ölçüde tasarruf hakkına sahip olsak da, bunun sınırları vardır. Onlara hayvanlara davrandığımız gibi davranamayız. Onları köleleştiremeyiz, fuhuş yapmaları için satamayız, ya da organlarını satamayız, onları öldüremeyiz.
Haklar insanlar tarafından tasarlanmıştır. Hayvanlara uygulanmaları nasıl söz konusu olabilir?
- Ahlaki haklar sadece onları tasarlayanlar için geçerli olsaydı, insanlığın büyük kısmı ahlaki topluluktan dışlanmış olurdu. Amerika’da bugün anladığımız biçimiyle hak anlayışı başlangıçta sadece varlıklı beyaz erkek toprak sahiplerinin çıkarlarını korumak amacıyla geliştirilmişti. Zamanla eşit gözetilme ilkesini kavradık ve hakları başka insanları da kapsayacak şekilde genişlettik.
Hayvanların hak anlayışını geliştirmemiş olmaları ya da bunu kavrayamayacak olmaları önemli değil. İnsanların da haklarından yararlanabilmek için bunu kavramaları gerekmiyor. Örneğin zeka geriliği olan bir insan, hakkın ne demek olduğunu kavramayabilir ama bu onu temel haklarından mahrum bırakabileceğimiz anlamına gelmez.
Kurumsallaşmış pet sektörü hayvanların mal yerine konmama hakkını ihlal eder mi?
- Evet. Petler bizim malımızdır, köpekler, kediler, hamsterlar, tavşanlar, fabrikada üretilen seri mallar gibi üretilirler, petler aynen meta gibi pazarlanırlar. Bazılarımız dostlarımıza iyi muamele etsek de, çoğunluk onlara gereken bakımı sağlamaz. Amerika’da köpeklerin çoğu hayatlarının sadece iki yılını bir evde geçirdikten sonra ya barınağa bırakılıyor ya da başka biri tarafından sahipleniliyor. Hayvan sahiplerinin yüzde 70’i onları başkasına veriyor, barınağa bırakıyor ya da sokağa terk ediyor. Bazıları petlerini sevdiklerini iddia etseler de kulaklarını, kuyruklarını kestiriyor, mobilyalara zarar vermesinler diye tırnaklarını kesmekte sakınca görmüyor. Köpeğinizi disiplin amacıyla her gün dövmeye, kedinizi bodrumdaki fareleri yakalasın diye aç bırakmaya, ya da masrafından kurtulmak için hayvanınızı öldürmeye karar verirseniz, bu kararlarınız yasalarca korunma altında.
Hayvanların, insanların malı olarak kullanılmasına son vermekten yanaysanız, hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar sayesinde sağlığına kavuşan insanlara hayvanlardan daha az değer vermiş olmuyor musunuz?
- Elbette hayır, bu soru mantıksal ve ahlaki açıdan insan köleliğini kaldırmayı savunanların, kökelik kaldırıldığında ekonomik krizle yüz yüze kalan Güneylilerden çok, kölelere değer verdiklerini söylemekten farksızdır. Sorun, kime daha çok değer verdiğimiz değil, hissetme yetisine sahip canlılara -ister insan ister insandışı olsun- birer meta ya da başkalarının amaçlarına götürecek araçlar olarak muamele etmenin ahlaken meşru olup olmadığıdır.
Hayvanlar üzerinde yapılan deneyler sonucu geliştirilen ilaçlardan ya da tıbbi işlemlerden yararlanmak hayvan hakları anlayışıyla çelişmez mi?
- Hayır, çelişmez. Hayvan sömürüsünü savunanlar, genellikle hayvan kullanımının "nimetlerinden" yararlanmanın hayvan kullanımını eleştirmekle çeliştiğini öne sürerler. Bu yaklaşım elbette saçmadır. Örneğin kentimizdeki sular idaresinin çocukları çalıştırdığını bizim de çocukların çalıştırılmasına karşı olduğumuzu farz edelim. Sular idaresi çocuk haklarını ihlal ediyor diye susuzluktan ölmemiz mi gerekiyor. Tabii ki hayır, çocukların bu şekilde kullanılmasına son verilmesi için mücadele etmekle yükümlüyüz ama bu yüzden ölmekle yükümlü değiliz.
Hayvanların hakları varsa hayvanların birbirlerini öldürmelerini de engellememiz gerekmez mi? Ya da hayvanlara herhangi bir nedenle zarar gelmesini engellememiz gerekmez mi?
- Tabii ki hayır, toplum olarak hayvanların çıkarlarını ahlaken önemsememiz ve hayvan sömürüsünü salt düzenlemekle değil, sona erdirmekle yükümlü olduğumuzu kabul etmemiz halinde, hayvanlara meta muamelesi yapılmasını yasaklayan ve cezalandıran yasalar çıkaracağımız muhakkaktır. Ama bu insanların, hayvan öldürdüğünde insan öldürdüğü kadar ceza alması anlamına gelmez. Bir cezanın uygulanması, suçun mağduru olan aileye bir nebze de olsa tazmin sağlar; pek çok hayvanın ailelerini ya da sürü üyelerini kaybedince acı duyduklarını gösteren etolojik kanıtlar olsa da, olayın bir mahkemeye taşınması onlar açısından hiçbir şey ifade etmez.
Hayvanların, onları kullanmamız yüzünden büyük acılar çektikleri doğrudur ve onları eğlence gibi "keyfe keder" amaçlarla kullanmamamız gerekir, ama insanların et yemekten vazgeçmelerini nasıl beklersiniz?
- Bu soru, tartışmamızı sonlandırmak açısından çok uygun, çünkü insan-hayvan ilişkisi konusunda genel kafa karışıklığımızı gösteriyor. Pek çok insan et yemeyi sever. Bana ’et yemenin ahlaken yanlış olduğunu biliyorum, ama hamburgere bayılıyorum’ diyen öyle çok insan oldu ki. Et yemeyi sevmek maalesef et yemeyi meşrulaştıran bir iddia değildir. Et yemeyi seviyor olmamız bir ahlak ilkesini çiğnememizi mazur göstermez. Ahlaklı olmanın önemli olduğunu düşünüyorsak, ahlakın gereklerine de uymamız gerekir.
PET SAHİBİ OLALIM DİYE HAYVAN ÜRETİLMESİNE KARŞIYIM
"Çok sevdiğim yedi köpek dostumla birlikte yaşayan biri olarak, bu meseleyi çok önemli buluyorum. Dostlarıma ailemin üyeleri gibi davransam da, onların benim malım olduklarını ve yarın öbür gün onları öldürtebileceğimi biliyorum. Köpeklerle yaşamaktan büyük zevk alsam da, yeryüzünde sadece iki köpek kalsa bile sırf biz pet sahibi olabilelim diye çoğaltılmalarını savunmazdım. Çünkü bu onların mal statüsünü devam ettirir. Köpeklere gerçekten değer veren herkes, bir köpek çiftliğini ziyaret etmeli. Bunlar binlerce köpeğin üretildiği ve sırf meta muamelesi gördüğü işletmeler. Elbette halen hayatta olan bütün evcilleştirilmiş hayvanlara en iyi bakımı sunmalıyız, ama onlara sahip olmak için yeni hayvanlar dünyaya getirmeye de son vermeliyiz." Ayten SERİN
Köpeklerde burun akıntısı
Köpeklerin burun dokularında meydana gelen ve enfeksiyonları da kapsayan yangılara genel olarak rinit adı veriliyor. Köpeklerde rinite sebep olan enfeksiyon etkenleri çoğu kez bakteri, mantar ve virus kökenli olarak karşımıza çıkıyor.
Özellikle köpek gençlik hastalığı, herpes virus, adenovirus gibi virusler, stafilokok ve streptokok gibi bakteriler, köpeklerde rinite yol açan en yaygın mikro organizmalar.
Hastalığın ilk belirtileri soğuk algınlığına benziyor. En çok dikkati çeken, burun akıntısında artış, burundan koyu kıvamlı akıntılar gelmesi, akıntıyla birlikte kan gelmesi, çok sık hapşırma gibi belirtiler. Burundaki tıkanıklığa ve koku alma hassasiyetinin ortadan kalkmasına bağlı olarak iştahta azalma ve az yemek yeme gibi belirtiler de ortaya çıkabilir. Rinite sebep olan asıl hastalık etkeninin kendine özgü hastalık tablosunu ortaya çıkarmasıyla birlikte, belirtilerde de artış ve farklılıklar gözlenebilir. Halsizlik ve vücut ısısında yükselme, rinitlerde çok sık karşılaşılan belirtilerden.
Burun akıntısı olan köpekleri mümkün olduğu kadar istirahat ettirmek ve varsa diğer köpeklerden ayrı tutmak gerek. Veteriner hekiminizin yapacağı muayene ve tetkikler sonrası rinite sebep olan asıl hastalığın teşhis ve tedavi edilmesi ile birlikte rinit de tedavi edilmiş olur. Eğer erken teşhis ve tedavi yapılmazsa, rinite sebep olan enfeksiyon etkenleri kolaylıkla solunum sisteminin devamında yer alan bronşlar ve/veya akciğerleri de etkisi altına alan daha şiddetli bir hastalık tablosuna yol açabilir. Özellikle gençlik hastalığından kaynaklanan burun akıntılarında ciddi tablolar ortaya çıkabilir.
Burun akıntısına sebep olan problemleri vakit kaybetmeden veteriner hekiminize danışmalı ve tedavisi için erken hareket etmelisiniz.
Ankara Barosu’ndaki hayvan savunucuları
Ankara Barosu içinde, hayvan haklarının Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yer alması gerektiğinin altını çizen ve bunun için çalışan bir kurul var. Ankara Barosu Çevre ve Kent Kurulu 5 yıldır faaliyet gösteriyor ve sık sık doğa gezileri düzenliyor.
Ankara Barosu Çevre ve Kent Kurulu üyelerinden Avukat Dilan Karademir, "Bizim amacımız sadece hayvanları değil, doğayı korumak. Bunun için de genel anlamda farkındalık yaratmak. Önemli günlerde kamuoyu oluşturmak için çalışıyoruz. Hayvanların doğal yaşamlarını kazanmaları gerektiği inancındayız" diyor.
Taleplerinin başında özellikle Ankara gibi büyük şehirlerde yaşan hayvanlar için sağlıklı bir çevre oluşturulması geliyor. Kent planının insanlar ile hayvanların birlikte yaşayabileceği gibi tasarlanması gerektiğini savunuyorlar. "Kenti tasarlamak sadece alt ve üst geçit yapmak anlamına gelmiyor. Su yönetimi, su hakkı, beslenme ve ormanlarla ilgili olarak büyükşehirlerin kentsel planlamalarının yenilemeye ihtiyacı var. Şu anda en çok hayvan üniversite kampüslerinde yaşıyor."
Şu anda Türkiye’de sahipsiz bir hayvana ne yaparsanız yapın, kabahat kapsamında değerlendiriliyor. Oysa çoğu Avrupa ülkesinde, hayvan hakları anayasa ile güvence altına alınmış durumda. Türkiye Anayasası’nda çevre ile ilgili 56. madde ve ormanlar için de iki tane madde bulunuyor. Çevre ve Kent Kurulu, yeni hazırlanan anayasa taslağına daha kapsamlı maddelerin sokulmasını istiyor. Hatta topyekün kanunun değiştirilmesini.
HUKUKUN AMACI BİRLİKTE YAŞAMAYI SAĞLAMAK
Dilan Karademir şöyle diyor: "Hayvanlar anayasal düzenlemeyle korunmalı. Buna bazıları lüks ve entelektüel bir görüş gibi bakıyor. Bu aslında bir tür siyasal hesaplaşma. Kamusal alana girmediğiniz sürece çevreci, hayvansever olabilirsiniz. Ama kamusal alanda hak talep etmeye başlayınca dışarı itiliyorsunuz. Hukukun en temel ve basit amacı bütün canlılara hep birlikte huzurlu bir yaşam olanağı sağlamak."
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu da bütün hayvanların yaşama haklarının olduğunu söylüyor.
Ancak o, kanun ve yönetmeliklerin eksiksiz uygulanması durumunda hayvan hakları açısından bir problemin yaşanmayacağı inancında. "Bakanlığımız, 2004 yılında Hayvanları Koruma Kanunu’nu çıkartarak, hayvan haklarının korunması konusunda en ileri düzenlemeyi yapmıştır. Söz konusu kanun doğrultusunda, Hayvanları Koruma Yönetmeliği, Deney Hayvanları Yönetmeliği ve Hayvanat Bahçeleri Yönetmeliği çıkartılarak uygulamaya konuldu. Kanun ve yönetmeliklere aykırı hareket edildiği takdirde, idari yaptırım uygulanıyor. Bakanlığımız bu konuda çok hassas" diyor. Deniz BİLİROĞLU
Pako pano
Ankara’daki Gölbaşı Barınağı’nda yaşayan bu köpeklerin hepsinin bir zamanlar sahipleri vardı ancak sokağa terk edildiler. Hepsi cins köpekler. Bir tanesini sahiplenmek, yeni bir yuva vermek ister misiniz?
Bu sevimli kedi ailesi, İstanbul Kadıköy’de bir apartmanın bahçesinde geçici olarak barınıyor. Yavrular sütten kesildikten sonra sokağa atılacaklar. Yavrulara evinizi açmak ister misiniz? tirmikizi@gmail.com
Tarabya’nın ormanlık bölümünde, 13 Mart günü, 9 tane köpek yavrusu bulundu. Şimdilik kendilerine sahip çıkan kişinin evinde yaşıyorlar, ancak burada uzun süre kalmaları imkansız. Kendilerine acilen yuva arıyorlar. İrtibat için 555 352 68 92’den Melih Tatlıcan’ı arayabilirsiniz.
Yazının Devamını Oku 29 Mart 2008
Emel Kurhan ve Yaz Kurhan’ın kurduğu, Paris moda çevresinde çok iyi tanınan takı tasarım markası Yazbukey’in köpek kıyafetleri de yaptığını biliyor muydunuz? Kendi köpekleri Viktor ve Kumpir’e kıyafetler tasarlarken yepyeni bir marka doğmuş: Yazbukey mini dogs. Beş senedir Japonya’da ve internet siteleri üzerinden sadece küçük kız köpekleri için yaptıkları tasarımları satıyorlar. Emel Kurhan sorularımızı yanıtladı.
Köpek kıyafetleri tasarlamaya nasıl başladınız? - Altı yıl önce hayatımıza Kumpir ve Viktor girdiğinden beri onlara kıyafet yapıyoruz. Yaklaşık beş senedir de satıyoruz.
Bir tek sizin köpeklerinizin boyutundaki köpekler için mi tasarım yapıyorsunuz? - Evet şimdilik sadece küçük köpekler için tasarım yapıyoruz.
Sizce köpekler bu kıyafetlerin içinde kendilerini nasıl hissediyor? Farklı bir renge ya da kullanılan malzemeye tepki veriyorlar mı? - Bazı kıyafetlerin malzemesini sevmiyorlar. O zaman kıyafeti giymemek için direniyorlar. Renkle alakalı bir problem yok.
Köpek kıyafetleri ile uyumlu ayakkabı da yapıyorsunuz?
- Evet köpeklerin ve ayakların aynı gözükmesini seviyoruz. Zamanla benzer takılar da yapmaya başladık. Yani isteyen kadın ayakkabısı, takısı ve köpeğinin kıyafeti uyumlu bir halde sokağa çıkabilir.
Koleksiyonlarınız kaç parça? - Yaz ve kış koleksiyonları farklı oluyor. Kışın daha fazla, yazın daha az. Genel olarak 5 farklı model, farklı kumaşlarla çeşitlendiriliyor. Bir de tasma ve kolye gibi yan aksesuvarlar tasarlıyoruz.
BİZİM KIZLAR BİRER MODA İKONUHer koleksiyonun farklı bir hikayesi, farklı bir ilham vereni oluyor mu?
- Bütün koleksiyonlarımıza Viktor ve Kumpir ilham veriyor. Bizim kızlar hem birer moda ikonu hem de bizim ilham perilerimiz. Fotoğraf çektirmeyi de çok seviyorlar. Aslında her şey onlar için.
Fırfır, renk, dantel çok kullanıyorsunuz? Bu elbiseleri erkek köpekler de giyebiliyor mu? - Şimdilik sadece kızlar için tasarım yapıyoruz. Kimbilir iki tane de erkek köpek alırız ve erkekler için de tasarım yapmaya başlarız.
Köpek kıyafetlerinin işlevsel bir tarafı var mı? Bedensel faydaları neler? - Kışın ısınmalarına yardımcı olacak kumaşlar seçiyor. Yaz aylarında ise sadece süslü görünmelerini amaçlıyoruz.
Bu kıyafetler nerede satılıyor? Kimler alıyor? - Bir süre Fransa’da ilgi gördü. Ama en çok Japonlar alıyor. Şimdi Türkiye’de satabileceğimiz bir yer arıyoruz. Bazı müşterilerimiz e-mail yolu ile sipariş veriyor.
Japonların ilgisinin nedeni nedir?
- Tokyo ve Osaka’da çok ilgi görüyor. Çünkü Japonya’da küçük köpek her zaman moda. Hiçbir zaman önemini kaybetmiyor. Orada köpekler için özel çay salonları, spa’lar bile var.
BU YAZ KÖPEKLER ÇOK RENKLİ Emel (yanda solda) ve Yaz Kurhan’ın (yanda sağda) birlikte tasarladığı "Yazbukey mini dogs" markasının yaz koleksiyonu çok renkli. Hazır giyim modasındaki trendler köpek elbiselerine de aynen uygulanmış. Çiçekli modeller ön planda. Seksi köpekler için leopar deseni öneriliyor. Emel Kurhan pembenin minik köpeklere çok yakıştığını düşünüyor. Ve bu renge ağırlık veriyor.
Sibel ARNAİyi bakıp beslerseniz mutlu bir ev arkadaşınız olurOrijini Güney Amerika kıtası ve yağmur ormanları olan iguanalar tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de evde beslenen egzotik hayvanlar içinde en popüler olanlardan. Uygun bir yaşam alanı oluşturulup, dikkatli bir bakım ve beslenme uygulanırsa iguananız sağlıklı ve mutlu ev arkadaşınız olabilir.
İguanalar doğal yaşamlarında günün çoğunu güneşlenerek geçirir. Onlar için güneşle birlikte aldıkları ultraviyole ışınları son derece önemlidir. Bu nedenle iguananızın yaşam alanına özel ultraviyole lambaları koyarak ışık ihtiyacını karşılamalı, ısıtıcı lambalarla da uygun ısılı bir ortam hazırlamalısınız. Otomatik bir ayarlayıcı ile de ihtiyaç duydukları 12 saat gündüz / 12 saat gece ortamı sağlanmış olur. Yine de doğal güneş ışınlarından faydalanmasına fırsat yaratmalısınız.
İguana için hazırlanan alanın gündüz ısısı 26,5- 31 derece gece ısısı ise 23,5-26,5 derece arasında olmalı. Güneşlenmesi ve ultraviyole alması için düzenlediğimiz bölgede ise 34- 35 C derece civarında ayarlanmalıdır. Uygun ısının yanı sıra ortamın yüzde 80 nemli olması gerekir.
SİZİN KÜVETİNİZDE SAATLERCE OYNASINİguananız için hazırlayacağınız yaşam alanı genellikle cam, poliüretan veya pleksiglas gibi malzemelerden yapılmalı ve eni en az iguananızın uzunluğunun 1,5 - 2 katı, genişliği en az iguananızın uzunluğunun 2-3 katı ve yüksekliği de iguananızın uzunluğunun 3 katından fazla olmalıdır. Kafes dizaynının temizliğe imkan sağlayacak şekilde yapılması çok önemlidir. Kafes zemininde kağıt havlu veya gazete kağıdı gibi bir altlık kullanılabilir. Ancak bu altlıkların her gün değiştirilip kafes zemini temizlenmelidir. Haftada en az 2-3 kez de tüm kafesin temizlenmesinde fayda vardır. Kafes içinde tırmanması ve dinlenmesi için aksesuvarlar kullanabilirsiniz. Ancak elektrikli ısıtıcı kaya ve benzer elektrikli ısıtıcılar kullanmaktan kaçınmalısınız. Bunlar iguananızda yanıklara ve yaralanmalara sebep olabilir. Bunun yerine doğal ve iyi temizlenmiş ağaç dalları, taş ve kayalardan yararlanabilirsiniz.
İguanalar su içmeyi ve suda vakit geçirmeyi çok severler. Bu nedenle kafes ortamında mutlaka hem içmesi hem de banyo yapması için oda ısısında su dolu küçük havuz benzeri bölmeler hazırlayabilirsiniz. Arada sırada da küvetinize oda ısısında su doldurup saatlerce yüzüp oynamasına izin verin. Küvet keyfi derisindeki nemi korumak için de faydalı olacaktır.
İguanalar herbivor yani vejeteryendirler. Bu nedenle koyu yeşil yapraklı ve lif oranı yüksek olanlar başta olmak üzere birçok bitkiden beslenme amacıyla faydalanabilirler. Onlara vereceğiniz sebze ve meyveleri iyice yıkayıp küçük parçalar halinde doğrayarak hazırlayabilirsiniz. Sebze ve meyvelerin yanı sıra belli bir miktar kalsiyumu da iguanaların beslenmesine ilave etmekte fayda vardır.
Yazının Devamını Oku 22 Mart 2008
İstanbul Life dergisi Mart sayısında şehrin en iyi evcil hayvan mağazalarını seçmiş ve 4 adresin yer aldığı bir liste hazırlamış. Seçim; ambiyans, lokasyon, verilen hizmetler, fiyat gibi kriterlere göre yapılmış. İşte karşılaştırmalı olarak İstanbul’un en iyi pet shop’ları. Mamadan giyime, oyuncaktan bakıma kadar en güzel ürünler bu adreslerde.
VERY IMPORTANT DOGS (VID)
İçinde kuyumcu var
Lokasyon: İstanbul’un yükselen semti Ataşehir’in merkezinde.
Ambiyans: Alışılagelmiş pet shop anlayışının çok dışında. Temiz, modern, sıcak ve samimi bir ortam.
Müşteri kitlesi: Evcil hayvan sahipleri, hayvanseverler, akvaryum meraklıları, hayvan barınakları gönüllüleri, çocuklar.
Özel hizmetler: Danışmanlık, ücretsiz köpek eğitimi, köpek gezdirme, evcil hayvan kuyumcusu.
Diğer özellikler: Hediyelikler, oyuncaklar, mumlar, eğitici kitaplar, bowling turnuvaları, kafe ve veteriner kliniği var.
En iyi: Evcil hayvan satışı yapılmayan mekanda ücretsiz olarak eğitim veriliyor.
En kötü: Eğitim randevularının en erken 1 hafta sonra alınabilmesi.
Fiyat: Köpek gezdirme hizmeti aylık 400 YTL. Pansiyon ücreti günlük 75 YTL.
İletişim: Ataşehir Bulvarı, 36. Ada, Ata: 2/2 Blok No: 42 Ataşehir
Tel: (216) 629 05 45
www.vid.com.tr
PETS R US
Çipli hayvan satılıyor
Lokasyon: Nişantaşı’nda şehrin en havalı alışveriş merkezi City’s’in içinde yer alıyor.
Ambiyans: Satılan şık ürünler ve dekorasyonuyla bir bebek mağazasını andırıyor.
Müşteri kitlesi: Her kesimden müşterisi var.
Özel hizmetler: Mağazada kıyafet ve aksesuvar haricinde, Türkiye’de pek de rastlanmayan çipli ve safkan hayvan satışı yapılıyor.
Diğer özellikler: Juicy Couture, Hello Kitty, Betty Boop, Little Lily, Pets Rus gibi pet koleksiyonlarını burada bulabilirsiniz.
En iyi: İstanbul içinde aynı gün kapıya teslimat yapılıyor. Web sitesinden alışveriş yapmak mümkün.
En kötü: İçinde bulunduğu alışveriş merkezinin otoparkının çok pahalı olması.
Fiyat: 10 YTL ile 5 bin YTL arasında değişiyor.
İletişim: Teşvikiye Cad. No:162 Nişantaşı -4 Kat
Tel: (212) 373 22 80
www.petsrus.com.tr
ARKADAŞ PET MAĞAZALAR ZİNCİRİ
Çok çeşitli balık var
Lokasyon: Anadolu yakasının kalbi Bağdat Caddesi’ne 10 dakika uzaklıkta, Kazasker’de yer alıyor.
Ambiyans: Geniş ve ferah bir mekana sahip, müşterilere rahat alışveriş imkanı veriyor.
Müşteri kitlesi: 7’den 70’e tüm hayvan severler.
Özel hizmetler: Mağazaya gelemeyen müşteriler için İstanbul Anadolu yakasında oturanlara, Alo Kurye servisi ile evlere servisi ve internet üzerinden tüm Türkiye’ye kargo ile gönderim hizmeti veriliyor.
Diğer özellikler: Deniz akvaryumu tutkunlarına mağaza bünyesinde bulunan büyüleyici bir Deniz Akvaryum Showroom ile geniş bir yelpazede hizmet sunuyor.
En iyi: Pek çok balık çeşidinin bulunması.
En kötü: Havalandırma problemi yaşayan mekanda uzun süre kalınca bunalabilirsiniz.
Fiyat: 50 Kuruş ile 2 bin 900 YTL arasında değişiyor.
İletişim: Şemsettin Günaltay Cad. No:111/A Kazasker Tel: (216) 362 72 44
www.arkadaspet.com
I LOVE ALL PETS
Pansiyonlu
Lokasyon: Mecidiyeköy’de Profilo Alışveriş Merkezi’nin karşısında.
Ambiyans: İki katlı mekan çok ferah tasarlanmış. Ürünlere bakarken bunalmıyorsunuz.
Müşteri kitlesi: Her yaş grubu ve statüden hayvanseverler ve evcil hayvan sahipleri, meraklıları.
Özel hizmetler: Veteriner polikliniği, ayrıca tatile çıktığınızda evcil hayvanınızı gönül rahatlığı ile bırakabileceğiniz bir pansiyonu bulunuyor.
Diğer özellikler: İnternetten alışveriş imkanı, pet kuaför ve danışmanlık hizmeti.
En iyi: Hayvan sahiplerinin ihtiyacı olacak tüm ürünler tek çatı altında.
En kötü: Alışveriş ve iş merkezlerinin Mecidiyeköy’de yarattığı trafik problemiyle karşı karşıyasınız.
Fiyat: 7 Kuruş ile 5 bin YTL arasında değişiyor.
İletişim: Avni Dilligil Cad. No:24 Mecidiyeköy
Tel: (212) 213 30 31
www.iloveallpets.com Sinem GÜRLEYÜK
Kedilerde orta ve iç kulak enfeksiyonları
Kedilerde, kulak zarı ile dış kulaktan ayrılan orta ve iç kulak bölümünde, özellikle bakteri ve mantar etkenleri gibi mikroorganizmaların yol açtığı enfeksiyonlar görülür. Bu enfeksiyonların oluşturduğu hastalıklar, vaktinde teşhis ve tedavi edilmediğinde iç ve orta kulakta kalıcı tahribata ve sağırlığa kadar giden önemli sağlık sorunlarını beraberinde getirebilir.
İç ve orta kulakta enfeksiyona yol açan mikroorganizmalar, bu bölgeye genellikle dış kulakta devam eden kulak enfeksiyonları sırasında ulaşır. Ayrıca ağız boşluğundaki enfeksiyon etkenleri de iç ve orta kulağa ulaşabilir. Enfeksiyon etkenleri içinde en çok karşılaşılanlar stafilokoklar, streptokoklar ve pseudomonas bakterileridir.
Belirtiler, kulak bölgesinde ağrı, iltihaplı ve bazen kanlı bir kulak akıntısı, kulak bölgesinde kaşıntı, kedinin problemin olduğu kulağa doğru başını eğri tutması, sürekli başını sallaması olarak sayılabilir. Özellikle ortakulak enfeksiyonlarında hastalığın ilerlemesiyle birlikte, yüz sinirlerinin yangılaşması sonucu o kulağa yakın yüz bölgesinde paralizler ortaya çıkabilir. Bu durumda çiğneme güçlüğü, göz kapağının sarkması, üçüncü göz kapağının gözü kapatması gibi belirtiler gözlenebilir. Enfeksiyonun iç kulağa ilerlemesiyle birlikte denge organı da etkilenir ve denge bozukluğu, aşağı doğru kafa sallama ve kendi etrafında dönme gibi denge sorunları görülebilir.
Veteriner hekiminiz, kedinizin kulağını otoskop ile muayene ederek ve gerek görürse baş bölgesinin röntgenini çekerek kolaylıkla teşhiste bulunabilir. Tedavisi, hastalığın şiddetine ve hastalık etkenine göre uygun ilaçlarının kullanılması ile yapılır. İlerlemiş ve kronikleşmiş durumlarda, cerrahi müdahaleler de başarı ile uygulanabilir.
Erken teşhis ve etkin tedavi yöntemleri ile dış kulak ve ağız içi enfeksiyonlarının tedavi edilmesi, iç ve orta kulak enfeksiyonlarından korunma açısından son derece önemli. Özellikle kulak uyuzu ve alerji gibi etkenlerinin yerleşmesini kolaylaştıran problemlerin önlenmesi ve kulağın düzenli olarak temizlenip kontrol edilmesi korunmak için son derece önemli.
Pako pano
Oğlumuz çok küçükken sokaktan kurtarıldı. Şimdi sağlıklı, keyifli bir ev arkadaşı. Koca cüssesine bakmadan sizinle saklambaç, kovalamaca oynamayı sever. Evimize gelecek hasta hayvanlara yer açmak için onu ömür boyu sevecek bir aileye vermek istiyoruz. 532 210 08 99.
* Bu kızımızı sokaktan alıp kısırlaştırdık. Uzun süre önce kırılıp kısa kaynamış bacağına bir şey yapılamayacağını fark ettik ve sokağa geri saldık. Beş ay sonra orta kulak rahatsızlığı olunca, hem aksayarak hem de yalpalayarak geri geldi. Tedavisi bitmek üzere. Tuvalet terbiyesi var. 536 989 80 74
Bir yaşında, bembeyaz, aşılı, terbiyeli Ankara kırması kedim Asil’e bir ömür boyu bakmak istiyordum. Her şeyini özenerek aldım ancak alerjik bronşitimin tekrarlaması üzerine çok üzülerek ve istemeyerek, benim gibi düşünen, ona bakacak, sıcak bir yuva arıyorum. 532 331 12 97. ecm.gs.41@gmail.com
Yazının Devamını Oku 14 Mart 2008
Gürpınar Belediyesi Hayvan Kısırlaştırma ve Rehabilitasyon Merkezi, kangurum ve petburada alışveriş siteleriyle birlikte bağış kampanyası başlattı. Sitelerde mama, tasma, temizlik malzemeleri, hayvan taşıyıcıları gibi petlere yönelik çok ürün satılıyor. İsteyen, Gürpınar Hayvan Kısırlaştırma ve Rehabilitasyon Merkezi’ne ulaştırılmak üzere bu sitelerden alışveriş yapabilir. Ürünleri her iki site barınağa teslim ediyor.
Gürpınar Belediyesi Hayvan Kısırlaştırma ve Rehabilitasyon Merkezi 2003 yılında kuruldu. Doğayı Hayvanları Koruma ve Yaşatma Derneği’nin (DOHAYKO) Gürpınar şubesi de 2006 yılından beri bu merkezi iyileştirmek için çalışmaya başladı. Yöredeki hayvanların toplanıp kısırlaştırılmasını, aşılanmasını, küpelenerek alındıkları yerlere geri bırakılmasını, her sene aşılarının tekrarlanmasını, hasta, sakat ve yaralı hayvanların merkezde tedavi ettirilmesinı ve sonra yaşayabilecekleri yerlere bırakılmasını sağladılar.
Kısırlaştırma ve rehabilitasyon amacıyla inşa edilmiş merkez, zamanla barınak haline de dönüştü. Evlerinden atılmış cins köpeklerin sayısı gittikçe arttı. Bugün 150 hayvanı barındıracak durumdaki merkezde 400’den fazla köpek ve 30 kedi yaşıyor. Tabii merkezde çalışanlar hepsine yetişmekte çok zorlanıyor. Hayvanlar da rahat edemiyor. DOHAYKO Gürpınar ve Gürpınar Belediyesi Hayvan Barınağı Basın Sorumlusu Kebire Bozkurt, en çok gönüllülere ihtiyaç olduğunu söylüyor: "1-2 senedir bağlı olan pek çok hayvan dolaştırılmayı, altlarının temizlenmesini bekliyor. Yemek olsa dağıtım yeterli olunmuyor. Suları olduğu halde her hayvanın su kabı yok. Merkezin en büyük eksikliği, gönüllülerin azlığı."
ALINAN ÜRÜNLER BEDELSİZ BARINAĞA ULAŞTIRILIYOR
Barınak yaşantısına çok uygun olmayan mekanın daha konforlu hale gelmesi için Gürpınar Belediyesi Hayvan Kısırlaştırma ve Rehabilitasyon Merkezi yeni bir proje başlattı. Migros’un alışveriş sitesi kangurum.com ve hayvanlara yönelik bir site olan petburada.com ile ortak bağış kampanyası düzenlendi. Barınaktaki kedi ve köpeklere yardım etmek isteyen hayvanseverler bu sitelerden mama, tasma, temizlik malzemesi vb. ürünleri indirimli alarak barınağa bağışta bulunabiliyor. Bağışlanan ürünler, iki site tarafından doğrudan Gürpınar Barınağı’na yollanıyor.
Bozkurt, bu çalışmayla barınaklara gelemeyen ama bağış yapmak isteyenlere ulaştıklarını söylüyor: "Malzemeleri tek tek adreslerinden alarak barınağa ulaştırmak zor oluyordu. Bu siteler işi çok kolaylaştırıyor. Her iki site de ürünleri bedelsiz olarak Gürpınar Hayvan Kısırlaştırma ve Rehabilitasyon Merkezi’ne ulaştırıyor. Ayrıca petburada.com barınaklar için sattığı malzemelerde indirim uyguluyor, bu da bize destek sağlıyor."
Sitelerde bağışla ilgili sistem çok rahat çalışıyor: www.kangurum.com sitesinden bağışta bulunmak için ücretsiz üye olmak gerekiyor. Ardından ana sayfada barınaklar için bulunan butonu tıklıyor, yollamak istediğiniz malzemeleri belirliyorsunuz. Malzemeler ertesi gün barınağa teslim ediliyor. Petburada.com’da da barınaklara yardım bölümüne giriyor, ürün siparişi veriyorsunuz, ay sonunda siparişler toplu olarak ulaştırılıyor.
SIRADA GÖNÜLLÜ ANNE-BABALIK VAR
DOHAYKO Gürpınar şubesinin başka kampanyaları da devam ediyor. Bunlardan biri kulübe kampanyası. Bu kampanyayla merkeze bir ayda 48 yeni kulübe yaptırılmış. Hayvan sahiplenmek isteyen ama koşulları uygun olmayanlar için yakında "hamilik projesi" hayata geçecek. Yapımı süren www.dohaykogurpinar.com’da barınak sakinleriyle ilgili bilgi olacak, hayvanseverler istediklerini sahiplenecek ve onun bakım masrafını üstlenecek. Şu an hasta olan ve tedavileri yaptırılamayan birçok köpeğin tedavi masrafları için de yeni bir kampanyanın hazırlıkları sürüyor.
ACİL İHTİYAÇLAR
Merkezin mama, ilaç ve tasmalara ihtiyacı var. Ayrıca gönüllü ve düzenli destek verecek veterinerlere, gönüllü tedavi yapacak kliniklere, yemek pişirebilmek için sanayi tipi iki adet yer ocağına, ambulans görevi görebilecek ve yemek dağıtımı yapılabilecek araçlara acil ihtiyaç duyuyorlar.Hakan GENCE
Köpeklerde kemik kanserleri
Çok yaygın olmamakla birlikte özellikle büyük ırk köpeklerde daha çok görülen ve çoğu kez şiddetli seyreden önemli bir hastalık grubu. En sık karşılaşılan kanser tipi osteosarkoma. Osteosarkoma, köpeklerde görülen kemik kanserleri içinde yüzde 80 ile ilk sırada yer alıyor. Bunun dışında kemik doku kanserleri kondrosarkoma, fibrosarkoma ve sinoviyal hücre karsinomaları da köpeklerde görülebiliyor.
Genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkan kemik kanserlerinin en çok görüldüğü köpek ırkları Great Dane (Danua), Saint Bernard, Mastiff, Greyhound, Great Pyrenees, Newfoundland, Bernese Dağ Köpeği ve Irısh Wolfhound gibi büyük ırklar. Rottweiler, Labrador, Golden Retriever, Doberman ve Boxer köpeklerde de kemik kanserleri her gün artıyor. Küçük ırk köpeklerde ve kedilerde kemik kanserlerine çok nadir rastlanıyor. İstatistik verilere bakıldığında erkek köpeklerde dişi köpeklere kıyasla daha fazla kemik kanseri görülüyor.
Kemik kanserlerinin belirtileri hastalığın yerleştiği bölgeye ve yere göre farklılaşıyor. Özellikle osteosarkomaların en çok yerleştiği bölge, ön ve arka bacaklardaki dize ve dirseğe yakın kemik dokuları. Kanserin yerleştiği kemiklerde çok sık olarak belirgin bir şişkinlik oluşuyor. Kemik tümörleri çoğu kez eklemlerde ağrıya sebep oluyor ve buna bağlı olarak köpeğin kanserli kemik dokularının bulunduğu ayağı topallıyor.
Kemik kanserlerinin teşhisi, bu belirtiler ve radyografi bulguları ışığında, şüpheli kemik dokularının biyopsi örneğinin patolojik incelemesi sonucunda konuluyor.
Son derece hızlı ve hırçın bir şekilde ilerleyen ve diğer dokulara metastaz (yayılma) yeteneği çok yüksek olan kemik kanserleri, aynı oranda yoğun ve kapsamlı tedavi gerektiriyor. Özellikle osteosarkoma teşhis edilen kol veya ayak çoğu vakada cerrahi müdahale ile kesiliyor (amputasyon). Sonra kemoterapi tedavisi uygulanabiliyor. Kemik kanseri teşhis edilmiş köpekler, erken teşhis, uygun tedavi ve bakım-beslenme yöntemleri ile ortalama 1-4 yıl kadar daha yaşayabiliyor.
Pako pano
Yanda gördüğünüz dünya tatlısı bebeklere yuva arıyoruz. Tel: 0535 287 38 37.
Lisa, yeni bir yuva arıyor. O, altı aylık dişi bir Terrier. Aşıları tamam. İlknur Sara Koparal. Tel: 0506 298 07 52. ilknurskoparal@yahoo.com.tr
Bizim labrador doğum yaptı ve 8 yavrumuz hayatta kaldı. Bu yavrulardan bazılarına yuva bulabildik. Ama şimdi elimizde çok güzel 2 oğlumuz ve simsiyah bir kızımız kaldı... Onlara çok acil iyi birer ev bulmamız gerekiyor ki, bu en güzel zamanlarını yeni sahipleriyle geçirsinler. Aydan Üstkanat, aydanustkanat@ttmail.com
Yazının Devamını Oku 8 Mart 2008
Gürcan ve Elif Şen, 1993 yılından beri evliler. İrlanda Setter’ı cinsi olan köpekleri Tarçın aralarına 2000 yılında katıldı. Önceleri hiç bir sorunu yoktu ama dört sene önce ilk epilepsi krizini geçirdi. O gün bugündür geçirdiği krizler 230’u buldu. Krizlerin ne zaman geleceği belli olmadığı için, devamlı dikkatli olmaları gerekiyor, yoksa hayvan kendine
zarar veriyor. Şu an hayatlarının merkezinde Tarçın ve onun hastalığı var. "O yaşadığı müddetçe elimizden geleni yapacağız" diyorlar. Gürcan Şen, yaşadıklarını paylaşmak istediği için, karısının teşvikiyle, hikayeler yazmaya başladı. "Tarçın’ın Hikayesi" ile, hikayeler.net isimli internet sitesinin düzenlediği bir yarışmada birinci oldu.
Köpeklerinin epilepsi (sara) hastalığına yakalandığını öğrendiklerinde verdikleri tepkiyi Elif Şen şöyle anlatıyor: "İlk krizi sabaha karşıydı. Zaten uyku sersemiyiz. Köpekte hiç epilepsi krizi görmemiştim. Gerçi insanda da görmemiştim. Ölüyor zannettim önce. Kriz bittikten sonra doktora götürdük. Anlayamadılar ne olduğunu. Birçok tahlil yaptılar. Bağırsakları ile bağlantılı olabileceğini söylediler. Kulak olabilir dediler. Hepsinin tahlilleri yapıldı. Ona göre bir tedavi uygulandı. ’Eğer bunlar değilse, başka şeylere bakarız’ dendi. 45 gün sonra hastalık tekrar etti. Köpeklerde böyle bir şey olabildiğini o zaman biz de bilmiyorduk. Sonradan öğrendik. Ama köpeklerde bu hastalığa karşı ne yapılacağı pek bilinmiyor. Biz de elimizden bir şey gelmediği için üzülüyoruz."
İLAÇLARINI KREM PEYNİR İÇİNDE SAKLIYORUZ
Tarçın’ı 2000 yılında almışlardı. Bir arkadaşlarının köpeğinin dokuz yavrusundan biriydi. Gürcan Şen, "Annesinde böyle bir hastalık olmadığını biliyoruz, ama babası veya kardeşlerinden haberimiz yok. Bu hastalığın ırsi olanları dışında, çarpma etkisiyle olanları da varmış. Ama biz MR çektirmeye korktuk. Çünkü hareketli hayvan. Uyuşturmaları gerekecek. Narkoz zaten hayvanı etkiliyor. Ayrıca, beyninde ur olsa bile ne yapacağız, ameliyat mı yaptıracağız. Ameliyat çok zor, insanlar bile iyileşemiyor. Ama çok fazla üniversite dolaştırdık. Çok çeşitli epilepsi laçları kullandık."
Şen çifti bu arada hayvanlarda epilepsi hakkında epeyce bilgi edindiler. İnsanlar için kullanılan her ilacın hayvanlar için de kullanıldığını, köpekler için özel ilaç olmadığını. Tarçın’ın günde beş tane hap yutması gerekiyor ama ilaçları hiç sevmiyor. "O yüzden şöyle bir taktik geliştirdim" diyor Gürcan Şen: "Parmaklarıma krem peynir koyup ilaçları içine saklıyorum. Ama ilk verdiğim lokmada sadece krem peynir oluyor. Orada ilaç olmadığını görünce, diğer parmaklardaki lokmaları da hızla yiyor. Yoksa, ilaçlarını almıyor."
Şen çiftinin Tarçın’dan önce epilepsi ile ilgili tek bilgileri vardı: Kriz geçirene soğan koklatmak gerekir! Ama bu yöntem Tarçın’da işe yaramıyor. Gürcan Şen, "Şu an yapacak tek bir şeyimiz var. Hayvanın kendine zarar vermesini engellemek" diyor. "Çünkü kriz esnasında bilinci gidiyor ve çırpındıkça kafasını etrafa çarpmaya başlıyor. Ağzından, burnundan kanlar geliyor. Mesela yazlıkta biçimsiz bir yerde geldi kriz, dişleri kırıldı. Kan revan içinde kaldı. En son 17 gün önce on tane kriz geçirdi."
Krizlerin belli bir periyodu yok. Bazen 20, bazen 14, bazen 29 gün arayla geliyor. O nedenle Gürcan ve Elif Şen devamlı tetikteler: "Genelde uykudayken kriz başlıyor. Sıçrayarak uyanıyor, boğulurmuş gibi oluyor. Gözler sabit, fırlamaya çalışıyor bir şeyin içinden. O esnada zaten her tarafa çarpıyor kendini, sonra da yatıp koşar gibi hareketler yapmaya, çırpınmaya başlıyor. Yattığı yerde koşuyor, koşuyor, koşuyor... Tıkanıp kalıyor, sonra tekrar başlıyor. Bu üç beş dakika sürüyor. O arada çişini veya kakasını kaçırıyor. Tabii her yer kirleniyor. Bazen sersem bir şekilde kalkıyor. O zaman hemen banyoya götürüp temizliyoruz. Ama bazen altı saat sürüyor kriz, bir şey yapamıyoruz, çünkü yerinden kalkamıyor. Çişini kaçırdığı için ev kirleniyor. O koku ancak çamaşır suyuyla çıkıyor. Halıyı kaldırıp her yeri parke yaptık. Çünkü halı temizlenmiyordu."
AYNI APARTMANDAKİ KADER ARKADAŞI
Gürcan Şen şöyle diyor: "Herkes niye uğraşıyorsunuz bu hayvanla, uyutun diyor. Biz bu hayvanı isteyerek aldık. Şimdi herkes gibi sokağa mı atalım? Bize veterinerler bile şaşırıyor. Bir şeyi var mı şu an? Normal, uysal. Kriz olduğu zaman değişiyor. O da üç gün, beş gün. Şimdi nasıl uyuturum ben bunu? Vicdanım el vermez. Seviyorum bu hayvanı. İnsan sevdiği hayvanı nasıl öldürür?"
Tarçın’ın durumunu komşular da bildiği için, pek sorun olmuyor. Komşular gürültüleri duyunca, "Tarçın’a kriz mi geldi?" diye kapılarını çalıyor. Bir komşularının oğlu da epilepsi hastası. Elif Hanım, "Onlarla aramız çok iyi. O çocuk Tarçın’a "kader arkadaşım" diyor. Biz de devamlı annesiyle konuşuyoruz, sen ne ilaç verdin, sıcaklardan etkilendi mi, ateşi çıktı mı, diye."
TARÇIN’IN HİKAYESİNE BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ
Gürcan Şen yaşadıklarının hiç kolay olmadığını söylüyor. Bu hastalık boyunca hissettiklerini ve Tarçın’ın krizlerini "Tarçın’ın Hikayesi" adlı bir öyküde toplamış. Hikaye, hikayeler.net isimli internet sitesinin Ocak ayında açtığı yarışmada birincilik kazanmış. Daha önce hiç yazarlık denemesi olmamış Gürcan Şen’in: "Ben işletme eğitimi aldım ve 2007’nin yazına kadar makale dışında hiç bir şey yazmadım. Ne hikaye, ne bir şey. Bu yaz Elif beni teşvik etti bir şeyler yazmam için. İnsan tabii önce kendi etrafında olan şeyleri yazıyor. Ben de Tarçın’ı yazmaya başladım. Şimdi ufak ufak yazıyorum. Çok iyi geliyor yazmak." Tarçın’ın Hikayesi, http://hikayeler.net/yazilar/tarcin-in-hikayesi-1-ve-2/ adresinde.
Simla YERLİKAYA
Kafes kuşlarında A vitamini yetmezliği
A vitamini, kafes kuşlarında dokuların gelişmesi ve onarılması, görme, işitme, üreme gibi hayati fonksiyonların yerine getirilmesi, deri, kemik ve mukozaların sağlıklı olması gibi işlevlerde rol alan ve antioksidan etkisi ile de gerekli vitaminlerden birisi. Bir çok meyve ve sebzede bol miktarda bulunmasına karşın, kuşların temel besinlerini oluşturan tohumların bir çoğunda A vitamini yeterli düzeyde bulunmayabilir. Bu nedenle, A vitamini yetmezliği kafes kuşlarında yaygın olarak görülen sağlık sorunlarından birisi.
A vitamini yetmezliği sonucunda özellikle solunum, sindirim ve üreme sistemindeki dokularda değişiklikler meydana gelir. Bakterilerin ve diğer enfeksiyon etkenlerinin bu dokulara yerleşmesi, hastalık yapması kolaylaşır ve artar. Ortaya çıkan belirtiler, bu durumdan etkilenen dokulara göre değişiklik göstermekle birlikte genellikle, burun akıntısı, hapşırık, halsizlik, ishal, yumurta tıkanması, kuyruk titretme, iştahsızlık, şiddetli kilo kaybı, tüylerin matlaşması ve renklerinin solması, gözlerde şişme ve göz akıntısı, ağız mukozalarında problemler, solunum zorluğu, gaga açık solunum bunlar içinde en çok karşılaşılanlar.
Tedavi için öncelikle doğrudan vitamin eksikliğini gidermeye yönelik ilaveler yapılır. Bunun yanı sıra hastalanan organ ve dokuların ve bunun neticesinde ortaya çıkan hastalıkların uygun tedavilerle iyileştirilmesi gerekir. Enfeksiyonların da ortaya çıktığı ileri hastalık tablolarında, tedavinin veteriner hekim gözetiminde ve klinik ortamda devam etmesi gerekebilir. Gerek vitamin eksikliğinin giderilmesi gerekse buna bağlı oluşan hastalıkların tedavi edilmesi ile A vitamini yetmezliğine bağlı problemler çözülebilir.
A vitamini yetmezliğinden kafes kuşlarını korumak için günlük beslenmenin yüzde 65- 80 tohum taneleri, yüzde 15-30 sebze ve kalan kısmın da meyve ve kabuklu yemişlerden oluşmasına dikkat etmek gerekir. Genel olarak sarı ve turuncu renkli meyveler ve sebzeler ile koyu yeşil renkli yapraklı sebzeler A vitamini açısından zengindir. Kayısı, havuç, brokoli, mango, nektarin, papaya, şeftali, ıspanak ve kavun bunlardan bazıları. Elma, mısır, muz, üzüm, portakal ve marul, A vitaminini az içeren sebze ve meyveler olduğundan çok uygun değil.
Tosun 2 senedir bir klinikte, küçücük bir kafeste hapis hayatı sürüyor. 2 gözü de kör, kısır bir erkek kedi. Onu özgürlüğe kavuşturacak vefalı bir dost arıyoruz. Tel: (533) 696 60 30
5.5 aylık erkek beagle’a yuva aranıyor. Meriç Yıldırım. Tel: (532) 284 82 28.
Gri beyaz renkte, erkek, kısırlaştırılmış İran kedisi, kendisine çok sevileceği bir yuva arıyor. Şu anda 1,5 yaşında. Bütün aşıları tam. Sahibi yurtdışına gittiğinden, bir süredir veterinerde yaşıyor. İletişim için Beril Hanım Tel: (533) 218 9334 (Türkiye), 00447985661366 (İngiltere)
Yazının Devamını Oku 1 Mart 2008
Evcil hayvanlar da artık lükste sınır tanımıyor. Moda devleri onlar için özel kıyafetler tasarlıyor, çanta markaları koleksiyonlarına özel modeller ekliyor. Kozmetik firmaları da kedi ve köpeklerin daha güzel görünmeleri ve kendilerini iyi hissetmeleri için yeni ürünler yaratıyor. Bu markalardan biri olan Pet Esthe de kozmetik konusunda sınır tanımıyor. Tırnak ojelerinden boyalara, çamur banyolarından parfümlere kadar evcil hayvanlarınız için pek çok ürün sunuyor.
Pet Esthe, 1965 yılında kurulan Japon kozmetik firması Merry Do’nun evcil hayvanlar için geliştirdiği bir marka. Yaklaşık iki yıldır SNF firması tarafından Türkiye’de de satılıyor. Firma sahipleri pet sektörünün özellikle Japonya ve ABD’de ciddi boyutlarda ivme kazandığıyla ilgili haberleri gördükçe, ürünleri Türkiye pazarına da getirmeye karar vermişler. Şirketin yetkilisi Semran Akyıldız, İngiltere ve Japonya’da bu ürünlerin kullanıldığı kuaför salonlarını görüp çok etkilendiklerini söylüyor: "Türkiye’de kedi ve köpekler için uygun olmayan şampuanların kullanıldığı söylenmekteydi. Neden can dostlarına değer verenler için kendi ülkemizde kaliteli ürünler bulunmasın diye düşündük."
PEDİKÜRDEN ÇAMUR BANYOSUNA
Markanın ürün yelpazesi her sene kedi ve köpeklerin tüm kozmetik ihtiyaçları düşünülerek hazırlanıyor. Ürünler arasında şampuanlar, kremler, parfümler, pati bakım ürünleri, banyo tuzları, su gerektirmeyen köpük şampuanları, keçe açıcı losyon, çamur banyosu, tırnak cilaları ve boyalar bulunuyor.
En büyük özellikleri tamamen doğal olmaları ve alerjiye yol açmamaları. Bütün ürünlerde insan kozmetiğinde de kullanılan bitki özleri, ölü deniz mineral tuzları, doğal çamur karışımları, Japonların özel kömür bileşenleri gibi içerikler kullanılıyor. Bunların temizlik ve bakım dışında aromaterapi ve thalassoterapi (deniz suyuyla tedavi) etkisi de bulunduğu söyleniyor. Örneğin doğal çamur karışımları deri ve tüyleri canlandırarak bakım yapıyor, hayvanınızı sakinleştiriyor. Japonlara özgü bambu kömürü, kir ve kötü kokuları yok ederek deri ve tüyleri temizliyor, yine yatıştırıcı etki yaratıyor. Bambu, antibakteriyel gücüyle deri ve tüyleri temiz tutuyor. Keratin, protein sağlıyor; kolajen cilde elastikiyet sağlıyor. Yeşil çay ekstrası, tırnakları sararmadan ve deformasyondan koruyor. Ayrıca bütün ürünlerin kedi ve köpeklerin Ph dengelerine uygun olmasına, E vitamini içermesine dikkat ediliyor.
NE KADARA NEREDE SATILIYOR
Ürünlerin fiyat aralıkları şöyle: Şampuanlar 41-55, kremler 43-63, banyo tuzları 12, parfümler 46, tırnak cilaları 25 YTL. Veteriner klinikleri, hayvan hastaneleri ve kuaförleri, Astoria AVM ve City’s Nişantaşı Pets R Us mağazalarında satılıyor. Hakan GENCE
Kobaylar nasıl beslenmeli?
Ülkemizde "kobay" adıyla bilinen Gine domuzu (guinea pig) ABD başta olmak üzere birçok ülkede yaygın olarak beslenen küçük ev hayvanlarından biri. Hamster ve tavşana çok benziyor ama onlardan tamamen farklı bir hayvan türü. Görüntü olarak kuyruksuz küçük bir tavşanı andırıyor. Renk ve kürk yapısı açısından bir çok ırka ayrılıyor.
Son derece iyi huylu ve keyifli bir ev arkadaşı. Ülkemizde çok yaygın değil ama yine de evinde Gine domuzu besleyen epeyce insan var. Beslenmesi diğer memeli türlerine göre farklı:
C VİTAMİNİNİ DIŞARIDAN ALIR
İlk olarak hatırda tutulması gereken husus, diğer memeli hayvanlardan farklı olarak, insan ve maymun türleri gibi C vitamini almaya ihtiyaç duyması. Diğer memeliler vücutlarında C vitamini sentezleyebilirler. Ancak insan, maymun türleri ve Gine domuzları bunun için gerekli enzimlerden birine sahip olmadıklarından C vitaminini dışarıdan almak zorundalar.
Onlar için tüm ihtiyaçlarını karşılamak üzere dengeli olarak hazırlanmış ticari kuru karma yemlerin ve günlük olarak tükettikleri kuru ot ve samanın yanı sıra, taze ve yeşil yapraklı sebzeler (havuç, havuç yaprakları, kırmızı lahana, kıvırcık, maydanoz, ıspanak, brokoli, bezelye, yeşil ve kırmızı taze biber, kuşkonmaz vs.) ve az miktarda olmak kaydıyla taze meyvelerden (kivi, portakal, mandalina gibi) keyifle yiyebilir ve yararlanabilir.
Taze yeşillik ve meyveler özellikle dışarıdan almaları gereken C vitamini açısından da önemli bir kaynaktır. Her ne kadar hazır yemlerinde C vitamini ilavesi yapılmış olsa bile özellikle kırmızı ve yeşil taze biber, brokoli, ıspanak, maydanoz, taze bezelye, kivi ve turunçgil meyveler düzenli olarak verildiğinde Gine domuzlarında C vitamini eksikliğine bağlı hastalıkların oluşması da engellenmiş olur. Tüm bu dikkatli beslenme uygulamalarına rağmen veteriner hekiminizin önerileri de dikkate alınarak vitamin eksikliği oluşmaması açısından gerekli görülürse günde 40-50 mg kadar C vitamini katkıları damla veya tablet şeklinde besinlerine ilave edilebilir.
C vitamini eksikliği sonucunda görülen belirtiler genellikle hızlı bir şekilde ve birkaç hafta içinde ortaya çıkar. Bu belirtilerden en yaygın olanlar:
İştah kaybı
Depresyon ve halsizlik
Kilo kaybı
Diş ve kemik gelişimi bozuklukları
Eklemlerde şişme, ağrı ve buna bağlı topallıklar
Burun akıntısı
Tüylerde karışıklık ve solgunluk
Diş etlerinde ve deri altı dokularda kanamalar, olarak sayılabilir.
Vitamin eksikliğinin hızla giderilmesi ve veteriner hekiminiz gerekli görürse klinik ortamda yapılacak ilave tedavilerle C vitamini eksikliğine bağlı hastalıklar kolaylıkla tedavi edilebilir.
Ünlü pet butiği İstanbul’da
Pets R Us, ABD ve Hong Kong’dan sonra İstanbul’da iki mağaza açtı. Dünyaca ünlü markaların pet koleksiyonlarını satan mağazada sadece giyim ürünleri değil, evcil hayvanların ihtiyacı olabilecek her şey var.
Pets R Us, bir süredir Türkçe internet sitesi (www.petsrus.com.tr) üzerinden online satış yapıyordu. İlk mağazasını 18 Ocak’ta İstanbul Nişantaşı’ndaki City’s Alışveriş Merkezi’nde, diğeri 25 Ocak’ta Esentepe’deki Astoria Yaşam ve Alışveriş Merkezi’nde açıldı.
Pets R Us, dünyaca ünlü markaları bulabileceğiniz bir evcil hayvan butiği. Burada bulabileceğiniz markalar arasında Juicy Couture, Hello Kitty, Betty Boop, Little Lily, Puppia ve ABD’den ithal mağazanın kendi markası Pets R Us ürünleri var.
Giysilerin yanı sıra evcil hayvanların her türlü ihtiyaçlarına yönelik ürünler bulmak da mümkün. Tişört, atkı, şapka, yazlık kışlık yağmurluk ve kaban, ayakkabılar, çeşitli yatak, oyuncak, DVD eğitim setleri, kolye, temizlik ve bakım ürünleri, dostunuzun adını taşlarla yazdırabildiğiniz tasmalar, pet taşıma çantaları, pet gardıropları, bornozlar, kemik çeşitleri ve mamalara kadar pek çok pet malzemeleri burada var. Mağazanın sahibi Burcu Tümer Dayıoğlu, "Artık sevimli dostlarımızın da modası var. Markamızın hedefi evcil hayvanların A’dan Z’ye tüm ihtiyaçlarını karşılamak ve sahiplerini dünyada hızla yayılan lüks pet ürünleri ile tanıştırmak. Erkek ve kız çocukları için alınabilecek her şey, sevimli dostlarımız için tasarlanmış şekliyle butiklerimizde satılıyor" diyor.
Rabia ZAMUR
FİYATLAR
Kedi mama kabı: 10-170 YTL
Kedi arabası: 265-320 YTL
Kedi oyuncak kutuları: 50 YTL
Kedi yatağı, minderi: 50-195 YTL
Kedi saç bandı: 35 YTL
Kedi tırmalama standı: 20-195 YTL
Köpek elbisesi: 50-245 YTL
Köpek bornozu: 80 YTL
Köpek tasma uçları: 5-60 YTL
Köpek pire tarakları: 10-14 YTL
Yazının Devamını Oku 23 Şubat 2008
Yavruyken sokağa bırakılan Kömür, şimdilerde Türkiye’yi birbirinden yetenekli 30 ülke köpeğinin katılacağı yarışmada temsil edecek. Çankaya’da sokakta belediye tarafından bulunan ve barınakta büyüyen Kömür’ün çok yetenekli olduğu farkedildi. Şimdi 2.5 yaşında. Eylül ayında Avrupa’da yapılacak yarışmayı geçerse, Nantro’dan sonra Türkiye’nin IRO belgesi almış ikinci köpeği olacak. Bu sınavı geçmesine kesin gözüyle bakılıyor. Daha sonra dünya şampiyonasına katılacak.
Çankaya Belediyesi’ne ait 100. Yıl Barınağı gönüllüsü ve Akut Ankara K-9 Birim Yöneticisi, Köpek Eğitmeni Veteriner Hekim Tarkan Özvardar, Kömür’ün hikayesini şöyle anlatıyor:
"Kömür, labrador kırması bir sokak köpeği. Bir yıl barınakta kalmış. Çankaya Belediyesi’nin 3 yıl önce başlattığı sahipsiz köpekler için çağdaş bir sahiplendirme yöntemi olan Önce Eğit Sonra Sahiplendir sistemi sayesinde keşfedildi. 100. Yıl Barınağı’ndaki köpekler 26’lı gruplar halinde alınıyor ve Mühye Köyü’ndeki eğitim merkezine getiriliyor. Üç ay itaat eğitimine tabi tutulduktan sonra sahiplendiriliyor. Barınaktan bu kadar yetekli bir köpeğin çıkması büyük bir şans. Kömür’ü eğitmenlerimizden Ramazan Sakarya çalıştırıyor. Algıları güçlü olduğu için arama kurtarma için yetiştiriyoruz. Arama kurtarma köpekleri binbir zorlukla seçilip bulunuyor. Yazdan beri çalışıyor, gün geçtikçe performansı artıyor. IRO Avrupa standartı almak için şimdi yurtdışında yapılacak bir yarışmaya hazırlanıyor. Ben daha önce bu yarışmaya katıldım. İtaat, çeviklik ve canlı aramadan oluşan üç kademeli bir sınav. Kömür’ün bu yarışmayı geçmesine kesin gözüyle bakıyorum. Bu sınavı geçince dünya şampiyonasına katılacak. Deniz BİLİROĞLU
Komşu şikayetleri, site bahçesindeki mini hayvanat bahçesine ceza yağdırıyor
Dudullu’daki Bengisu Evleri’nin sahibi Hakan Bahadır, bekçilik yapması için birkaç köpek aldı. Hayvanları çok seven Hakan Bey’in site bahçesine koydurduğu kafesler, bir süre sonra 10 köpek, güvercin, kaz, ördek, tavus kuşu ve hindiler ile 1 maymuna ev sahipliği yapmaya başladı. Temizlik ve kafes bakımları için iki işçi görevlendirdi. Bakımları ve beslenmeleri için ayda yaklaşık 3 bin YTL’yi gözden çıkardı.
Ancak Ümraniye Belediyesi’ne bağlı zabıta ekipleri, hayvanların gürültüsünden ve kokusundan rahatsız olanların Beyaz Masa’ya şikayeti var diyerek bu mini hayvanat bahçesindeki hayvanların gönderilmesini istedi. Site yönetimi hayvanların sayısını azalttı ama Belediye ikna olmadı. Site yönetimine tamamen boşaltın, diye üç ihtar verdi.
Bu sorunla ilgili görüş almak üzere Ümraniye Belediyesi Basın Bürosu’nu aradık. Çevredeki binalardan gürültü ve koku nedeniyle şikayet gelmesi üzerine işlem yaptıklarını söylediler. Ne tesadüf ki, bu görüşmeden bir saat sonra Bengisu Sitesi’ne giden zabıta ekipleri, 5326 sayılı Kabahatlar Kanunu’nun "Başkalarının huzur ve sükununu bozacak şekilde gürültüye neden olan kişiye idari para cezası kesilir" kararını içeren 36’ncı maddesini ihlalden 1.268 YTL ceza kesti. Zabıta görevlileri hayvanların gönderilmemesi halinde her gün aynı cezanın kesileceğini söyledi. İlginç olan cezanın "kişiye mahsus" 50 YTL üzerinden değil, "bu hayvanların ticareti yapılıyor" varsayımıyla kesilmesi.
Koku ve gürültü iddiasına karşılık Bengisu Evleri Koordinatörü Seçil Demir ise, "Her türlü aşıları yapılıyor. Haftada üç gün gelen veteriner kontrol altında tutuyor. Hepsi cins ve bakımlı hayvanlar. 250 daireli sitede şimdilik 50 aile yaşıyor. Hiçbirinin hayvanlarla problemi yok. Bazıları hayvanlara yiyecek getiriyor. Çocuklar hayvanlarla oynuyor. Onlara dokunuyor. Şehrin içinde olmasına rağmen doğayı öğreniyorlar. Site bittiği zaman hayvanlara bahçede daha büyük bir yer ayrılacak. Şehir hayatı insanların psikolojisini bozuyor. Hayvanlarla kısa süre vakit geçirmek insanın bütün stresini alıyor" diyor. Asım GÜNEŞ/İSTANBUL
Kediler eşyaları neden tırmalar
Kedi beslenen evlerde en çok sıkıntı çekilen konulardan biri de şüphesiz kedilerin eşyaları, mobilyaları tırmalayarak tahrip etmeleri. Kediler için son derece normal ve içgüdüsel olan bu davranış, aslında probleme dönüşmeden kolaylıkla kontrol edilebilir.
Öncelikle kedilerin bu tırmalama huyu ile ilgili olarak yanlış veya eksik bilgileri düzeltmekte fayda var: Çoğunlukla kedilerin tırnaklarını bilemek için eşyalar yüzeyinde tırmalama hareketleri yaptığı düşünülür. Oysa tırnak bileme dışında önemli bir sebebi daha vardır: Patilerinden salgıladıkları kendilerine has kokuyu eşyaların üzerine yaymak. Bu bıraktığı koku sayesinde içgüdüsel olarak diğer canlılara orada kendisinin yaşadığını ve o bölgenin kendisine ait olduğunu anlatma amacını gerçekleştirmiş olur. Tırmalama hareketini sıklıkla yineleyerek de o eşyadaki kendilerine ait işaretin devamını sağlamaya çalışırlar.
Kedinin tırmalaması için özel eşyalar ve tırmalama yüzeyleri oluşturmak veya bunların ticari olarak satılanlarından faydalanmak mümkün. Mobilyalar yerine bu tırmalama yüzeylerini kullanması için onu teşvik etmek gerekir. Tırmalama yüzeylerini cazip hale getirmek için kedi nanesi gibi onları cezbeden kokulardan yararlanabilirsiniz. Sevdiği oyuncaklardan asarak onu tırmalama yüzeyine yönlendirebilirsiniz. Bu alanın veya eşyanın tırmalama için uygun olduğu mesajını vermek için ön ayaklarını ellerinizle nazikçe kavrayıp bu tırmalama yüzeyinde tırmalama hareketini yaptırmanız da yararlı olabilir. Kedinizin tırmalaması için sunduğunuz tırmalama yüzeylerinin onun uyandığı ve günün çoğunu geçirdiği yerlerde olmasına dikkat etmelisiniz. Kediler en çok uyandıktan sonra bu hareketi yaparlar. Değişik tipte ve yüzeye sahip tırmalama tahtaları ve yüzeyleri kullanarak onun en sevdiği ve tercih ettiği yüzeyi ona sunabilirsiniz. Bu eğitimde son derece sabırlı olmalı ve onu pozitif yönde cesaretlendirerek ve ödüllendirerek hareket etmelisiniz.
Pako pano
6 aylık erkek köpek Bobo’ya istanbul’da acil yuva arıyoruz. 0533 696 60 30
Erkek, tek kulağının ucu kopuk, ağzında sürekli açıp kapama tikleri olan ve tedavisine çok acil devam edilmesi gereken av köpeği cinsi Badem, Okmeydanı SSK civarında 1,5 ay önce kayboldu. Bulunmasına lütfen yardımcı olun. Mehtap Hanım Tel: 0532 793 76 96. Arzu Hanım Tel: 0535 338 11 31
İki yaşındaki Rottwailler Ringo’ya İstanbul’da, onu sevecek, ömür boyu bakacak, bahçeli evi olan bir aile anarıyor. Filiz Hanım Tel: 0535 287 38 37
Yazının Devamını Oku 16 Şubat 2008
İnternetteki arkadaşlık siteleri evcil hayvanları da kucaklıyor. www.havlatavla.com, Türkiye’nin bütün illerinden pek çok cinsteki köpeğe birbirleriyle tanışıp çiftleşme fırsatı sunuyor. Gelin ve damat adayı köpeklerin karşı cinste aradıkları kriterler, sahipleri tarafından sitedeki profillerine yazılıyor. Uygun partner bulunduğunda sahiplerinin de izniyle çiftleşiyor.
Havlatavla köpeklere eş bulma ve çiftleştirme sitesini, İstanbullu Gökçe Nalıncı ile yeğenleri Tolga ve Can Çeteğin geçen ay açtı. Bu üçlüye sitenin kurulması için ilham veren Nalıncı’nın yeğenlerinin köpeği Zorro oldu. 1.5 yaşındaki Zorro, rottweiler cinsi yakışıklı bir erkek köpek. En büyük derdi bir sevgilisinin olmaması. Çevresindekiler bunu Zorro’nun eş konusunda çok seçici olmasına bağlıyor. Gökçe Nalıncı, Zorro’nun yalnızlığını nasıl keşfettiklerini anlatıyor: "Geçtiğimiz Kurban Bayramı’nda kahve içmek için ablamlara gittik. Zorro evde yalnızdı ve ne yazık ki yalnızlığını paylaşacak bir eşi yoktu. Tüm erkek köpek sahiplerinin de çok iyi bileceği gibi benim bacağıma yaptığı cinsel hareketlerle artık sevgisiz ve aşksız yaşayamayacağını, sabrının kalmadığını göstermeye başladı. Bu sorunu nasıl çözebiliriz diye düşünürken aklımıza internet ortamında bir site kurmak geldi. Böylece Zorro da kendi istediği özelliklerde bir gelin adayı aramaya başlayabilecekti."
680 KÖPEK KAYITLI ÇOĞU ERKEK
Bugün havlatavla’da kayıtlı 680’e yakın gelin ve damat adayı var. Üyeler arasından 74 çift, bir ay gibi kısa bir sürede tanıştırılmış, 14’ü çiftleşmiş, 60’ı önümüzdeki kızan döneminde hayatlarının aşklarını bulmayı bekliyor.
Sitenin, İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa başta olmak üzere bütün Türkiye’den üyeleri var. Çift arayan köpek cinslerinin başında golden retriever, rottweiler, pekingese, terrier, husky, Alman çoban köpeği geliyor. Arkadaşlık sitelerinde olduğu gibi köpeklerin sitesinde de dişi adayların sayısı erkeklere göre daha düşük.
Siteye ücretsiz giriş yapılıyor ve üyelik formu dolduruluyor. İstenilen bilgileri giriyor ve şifrenizi belirliyorsunuz. Ardından köpeğinizin adı, resmi, yaşı, kızan dönemi gibi bilgilerin bulunduğu, tüm üyelerin görebileceği bir profil sayfası oluşturuyorsunuz. Gizlilik koşullarının sağlanması için üyeler site üzerinden mesajlaşamıyor veya birbirleriyle iletişim kuramıyor. Adayların profil bilgilerine bakarak en uygun çiftlerin buluşmasını site yöneticileri sağlıyor. Köpeklerin ırk, yaş, kızan dönemi ve ikametgah adreslerinin birbirine yakın olmasına dikkat ediliyor. Geçmişleri, hastalıkları olup olmadığı ve daha önce çiftleşip çiftleşmedikleri de inceleniyor. Uygun çift olduğu düşünülen köpekler bulunduğu takdirde size "Müjde köpeğinize uygun damat ya da gelin adayı bulundu" mesajı ve karşı tarafın iletişim bilgileriyle resimleri gönderiliyor. Bundan sonra karar köpek sahiplerine kalıyor. Üyeler buluşup karşılıklı görüşerek köpeklerinin birbirlerine uygun olup olmadığına karar veriyor.
Bu iş köpekler kadar sahipleri için de bir eğlence. Eşleştirme yapılırken üyelerin adreslerin yakınlığı dikkate alındığı için, çiftleştirme esnasında köpeklerin sahipleri arasında da yeni arkadaşlıklar doğuyor.
Çiftleştirme sitesinin geleceğe yönelik bazı planları da var: Bunlardan ilki mart ayında gerçekleştirilecek ödüllü "Yılın damat ve gelin adayı" yarışması. Bir de "Başarı öyküleri" isimli bir bölüm açılacak. Buraya köpek sahipleri çiftleştirme sürecinde yaşadıkları ilginç olayları yazabilecek.
SEVİYELİ BİR İLİŞKİ İÇİN HAZIRIM
Sitenin en ilgi çeken bölümlerinden biri, köpek sahiplerinin köpeklerinin ağzından karşı cinsin dikkatini çekmek için bıraktığı mesajlar. İşte birkaç örnek:
Seviyeli bir ilişki için hazırım. Ama ten uyumu, tüy uyumu olmalı, yanıma yakışmalısın.
O bir melek, o bir kral, o bir Sakarya’nın gülü... Bence onu kaçırmayın!
Gencim, yakışıklıyım, girdiğim yarışmalarda birinciliklerim var. Annemi üzmeyi sevmiyorum ama kendime eş bulamayınca onu çileden çıkarıyorum. Bana uygun eş adaylarını bekliyorum.
ÇİFTLEŞTİRMEDEN ÖNCE DİKKAT!
Köpek sahipleri çiftleştirmeden önce köpeklerinin iç ve dış parazitlerden arınmış ve tüm aşılarının tamamlanmış olmasına dikkat etmeli. Böylece yavruları plasenta yoluyla geçebilecek parazitlere karşı korumuş olursunuz. Ayrıca yavru, emme sırasında anneden aşılarla ilgili antikorları alarak kendi aşıları yapılana kadar hastalıklardan korunur.
Köpekler 3. kızgınlık döneminden itibaren çiftleştirilmeli. 6-8 aylıktan itibaren kızgınlık gösterebilirler ama vücutları tüm fizyolojik gelişimini tamamlamadığından çiftleştirme tercih edilmemeli.
Köpeğini çiftleştirmeye karar veren köpek sahipleri aynı zamanda doğum sıkıntılarının ve sütten kesilinceye kadar yavruların korunmasının da sorumluluğunu alacaklarını unutmamalı. Hakan GENCE
Köpeklerde ishal
Köpeklerde ishal, tek başına bir hastalık olmaktan ziyade birçok hastalıkta karşımıza çıkabilen bir hastalık belirtisi. Hafif ve orta düzeyde seyreden ishal durumları uygun tedavilerle kolaylıkla iyileşebilir. Ancak bazen hayati tehdit oluşturan hastalıkların belirtisi olarak da ishal ile karşılaşabiliriz. Bu hastalık öldürücü olmayan, basit bir problem dahi olsa, ishal ile karşılaşıldığında uygulanması gereken tedavilerin gecikmesi, köpeğin vücudundaki sıvı ve besin maddesi kayıpları, öldürücü bir durum ortaya çıkarabilir.
İshale sebep olan hastalıklar içinde en yaygın olanları:
Beslenmeye bağlı ishaller: Ani gıda değişikliği, gıda alerjileri, gıda intoleransları (inek sütü ve süt ürünlerindeki laktoza duyarlılık gibi).
Enfeksiyonlar: Bakteri, virüs ve parazit gibi hastalık etkenlerinden kaynaklanan enfeksiyonlar.
Bağırsağın enfeksiyonlara bağlı olmayan kendi dokusal hastalıkları.
İlaç ve diğer toksik maddelere (zehirli bitkiler, kimyasal zehirler gibi) bağlı zehirlenmeler
Tümör ve kanser hastalıkları
Pankreatitis (pankreas yangısı)
Böbrek hastalıkları
Karaciğer hastalıkları
Birçok sebepten ve hastalıktan dolayı ortaya çıkabilen ishallerde, şiddetinin yanı sıra köpeğin gösterdiği diğer hastalık belirtileri ve bu hastalık tablosundan etkilenen organ sistemlerinin tipi ve çokluğu da önemli. Özellikle sistemik ve daha yaygın hastalıkların belirtisi olarak ortaya çıkan ishallerde, ilave olarak kusma, dehidrasyon (sıvı kaybı), iştah kaybı, karın bölgesi ağrıları, yüksek ateş, halsizlik, kilo kaybı ve dışkıda kan gibi belirtiler de görülebilmekte. Eğer köpeğinizde ishal 12 saati aşkın bir süredir varsa veya belli aralıklarla tekrarlıyorsa, yukarıda saydığımız hastalık belirtileri de gözleniyorsa veya zehirlenme ile ilgili şüpheleriniz varsa vakit kaybetmeden köpeğinizi veteriner hekiminize muayene ettirmelisiniz.
İshale sebep olan hastalığın tedavisinin yanı sıra, ishalin yol açtığı sıvı ve besinsel kayıpların giderilmesi, uygun ilaç ve beslenme tedavileri köpeğinizin kısa zamanda sağlığına kavuşmasına yardımcı olacaktır.
Pako Pano
Belgrad Ormanları’nda 4 yavru (2 dişi, 2 erkek) buldum. Yavrular yaklaşık 1 yaşında. Geçici olarak Kemerburgaz’daki United Kennel’da kalıyorlar. Bakımları ve aşıları tam. Yavrulara acil yuva aranıyor. Tel: 534 269 78 73
İsmi Panda. 3 yaşında, erkek, çok açık sarı bir golden retriever. 15 gün önce Kanlıca ile Kavacık arasında kayboldu. Burnunun sol üst tarafında ve sağ gözünün altında 2 küçük yara izi ile çok gösterişli bir kuyruğu var. Boynunda kahverengi isimsiz bir tasma bulunuyor. Çok sevimli ve cana yakındır. Görenlerin ve nerede olduğunu bilenlerin Nurcan Eren’e 532 261 98 82 - 533 215 88 53 numaralı telefonlardan ulaşması rica olunur.
Tarçın anne ve Garip baba kısırlaştırılmış.1,5 yaşındalar. Bir de oğulları Pati ve Paşa var. Haziran ayında 1 yaşında olacaklar. En kısa zamanda kendilerine bir yuva bulamazlarsa, barınağa gitmek zorunda kalacaklar. İnci Birinci Tel: 0532 432 38 41
Yazının Devamını Oku