Kadının derdi

Havva’dan bu yana...

Hadi bırakalım Havva’yı, anneannemize kadar gidelim.

Ne çok şey değişti.

Arada uçurumlar var adeta.

Annemizle bile hatta...

Ama buna rağmen...

Hálá...

Bu devirde...

Kadınların, ilişkide partnerinden en çok duymak istediği sözlere dikkatinizi çekerim.

Almanya’da bir yazar bu konuda bir araştırma yapmış ve aşağıdaki sonucu kitabında okurlarına duyurmuş:

 "Sen kilo mu verdin?"

 "Gülümsemeni çok seviyorum."

 "Hayat sensiz çok yalnız."

 "Bu elbise sana çok yakışıyor."

 "Nasıl oluyorsa, sen hep daha genç görünüyorsun."

 "Çok güzel gözlerin var."

 "Yeni saç modelin çok yakışmış."

Kadının derdi genç, güzel, ince, seksi, şık olduğunu duymak.

Hani bu devirde artık biraz da akıldan fikirden "aferin" almak ister zannediyor insan.

Fakat kadının hálá böyle bir talebi yok anlaşılan.

Tamam, partnerle her yol neticede yatak odasına gider ve artık o son noktaya gelindiğinde, aklın fikrin, kaşın gözün önüne geçtiği görülmemiştir pek.

Tamam da, benim bir tespitim var.

Kadın sadece sevgilisinden değil, yeryüzündeki bütün erkeklerden aynı sözleri duymak istiyor.

Vallahi.

Araştırma meraklıları bir araştırma daha yapıp "Müdürünüzün sizi ’akıllı ve başarılı’ mı, yoksa ’güzel ve çekici’ mi bulmasını istersiniz?" diye sorsunlar kadınlara...

Ben tahmin edebiliyorum sonucu.

Ne diyelim...

"Kadın aklından fikrinden zaten emin, teyide gerek duymuyor" deyip teselli bulalım.

Bir mankenler aklanamadı

Ve gelelim son günlerin en mühim hadisesine.

Bekáreti kendinden menkul Şebnem Schaefer siyasete soyundu!

Soyunmak dediysem, "Bir işe girişmek" manasında annesi!

Yoksa kızınızın "bildiğimiz kızlardan" olmadığını biliyoruz.

Memlekete hayırlı uğurlu olsun hakikaten.

"Alt tarafı bi partiye üye oldu, ne hayırlısı ne uğurlusu?" diyenler olacaktır.

Evet ama hedefi milletvekilliği, hatta başbakanlıkmış.

Bu girişten sonra benim de birçokları gibi "Siyaset Şebnem Schaefer’a mı kaldı" diyeceğimi zannediyorsanız yanılıyorsunuz.

Şimdi gözlerinizi kapatın, tanıdığınız, bildiğiniz, televizyonda, şurada burada gördüğünüz milletvekillerini bir bir aklınızdan geçirin.

"Kalite kontrolü" yaparak elbet.

Hepsinin aklını, zekásını, ağzından çıkanı, cebine gireni, yaptıklarını, ilişkilerini düşünün.

Şimdi... Bu kızcağızdan pek mi üstünler?

Nesi uygun değil milletvekilliğine?

Sarışınlığı?

Gençliği?

Güzelliği?

Ha anladım, mankenliği.

Zaten memleketimizde "yüz kızartıcı suç" olarak bir mankenlik kaldı.

Üçkáğıtçılar, dolandırıcılar, hırsızlar, çete mensupları, hepsi aklandı bir tek mankenler aklanamadı.

Tamam "Şebnem’i Allah yolladı, hatta keşke 50 Şebnem daha olsa da memleket kurtulsa" demiyorumama bir mankenin siyasetçi olmak istemesinde, hele bu memleket şartlarında, bir tuhaflık yok,onu demekistiyorum.

MIŞ MUŞ

5 yaşındaki Dilara’nın rögara düşüp ölmesi üzerine İstanbul’un belediye başkanları Abant’ta "rögar zirvesi"nde buluşmuşlar.Baş ağrısı bahane.

Kenan Evren "Benden bölücü olur mu yani!" demiş.Evet, o bile olmaz gibi duruyor.
Yazarın Tüm Yazıları