Hamamdan çıkmış kadın başı

KONU kapanmıyor.

Bireysel olarak kapatayım diyorum fakat "ağır tahrik" var.

İnsan baştan çıkıyor.

"Hayrünnisa Gül’ün türbanı" konusu...

Geçtiğimiz günlerde "First Lady’e Sohpia Loren imajı" haberini görünce yeniden konuya giresim geldi. Giriyorum nitekim.

İngiliz The Guardian Gazetesi, eksik olmasın derdimizi dert edinmiş, Hayrünnisa Gül’ün türbanının ünlü modacı Atıl Kutoğlu’na emanet edildiğinin müjdesini vermiş!

Atıl Kutoğlu da doğruluyor haberi.

Hayrünnisa Hanım için Sophia Loren, Ava Gardner, Catherine Deneuve, Audrey Hepburn gibi ünlü yıldızların stillerinden esinleneceğini ifade ediyor.

Gazeteler haberi fotoğraflarla desteklemişler elbet. Rol icabı da olsa başını örtmeyen dünya starı kalmamış meğer.

Bakıyorum hangisi münasiptir cumhurbaşkanı eşine diye...

Sophia Loren’in bizim gazetenin baş sayfasındaki türbanına bakıyorum mesela...

Türban dediğim, lafın gelişi... Ne diyeceğimi bilemediğimden... "Hamamdan çıkmış kadın başı" desem uzun olacak.

Fakat görüntü sahiden tam olarak bu. Sadece havlu yerine parlak bir kumaş kullanılmış.

Bu uymaz.

Misal, İngiltere Büyükelçisi gelmiş Köşk’e... Hayrünnisa Hanım’ı o kafayla görünce yanlış bir zamanda geldiğini düşünebilir.

Sophia Loren’in, bir başka gazetede, üçgen eşarbın uçlarının ensede bağlandığı bir örtünme biçimi var ki, koyun önüne leğeni, çamaşırları çitilemeye başlasın!

Bu da uymaz.

Bu kadar tevazu Semra Sezer’de bile yoktu.

Audrey Hepburn’ün başörtüsüne gelince...

Şöyle tarif edeyim, aniden bir cenazeye ya da mevlide katılması gereken bir kadın, hazırlıksız yakalanınca tabii, boynundan çıkardığı minicik fularla başını örtme gayreti içerisine girmiş. Durum bu.

Saçın görünen kısmı görünmeyenden çok. Baş, önden bakınca örtülü, arkadan bakınca örtüsüz. Bakın bu her iki kesimi aynı anda tatmin etmesi açısından uygun olabilir!

Yine Sophia Loren’le Catherine Deneuve’un, siyah dantelli şalı, başlarının iki yanından sarkıttıkları "Dul Madam" modeli var ki İslami kesim bunu katiyen onaylamaz. "Yok artık Çankaya’ya kilise de yapılsın bari!" diyebilir.

Bir de Elizabeth Taylor’un konu mankeni olduğu, bir kısmımızın "Benim de annemin başı örtülü" dediği cinsten, yazar çizerlerin "geleneksel örtünme biçimi", halkınsa böyle örtünen kadını kısaca "eşarplı" olarak tarif ettiği bir biçim var.

Yemek pişirirken evde tuz kalmadığını fark eden kadın, bir koşu bakkala gitmek üzere evden çıkarken başını yalapşap bağlamıştır. Karşıdan görenin "Bu nasıl baş bağlamak, her gün bir yana düşer" demesi olasıdır. Bilmem tarif edebildim mi...

Ve bilmem, daima "bakkaldan geliyormuş gibi" duran bir cumhurbaşkanı eşi bize yakışır mı...

* * *

Şöyle söyleyeyim, Ali Müfit Gürtuna’nın eşi, başını açmadan önce ön hazırlık mahiyetinde, kendi çapında modernizasyon çalışmalarına girmişti hatırlarsanız... Şapkalarla falan...

O modeller bunlardan iyiydi.

Düşünün artık...

Bu durumda "Bırakalım dağınık kalsın Hayrünnisa Gül’ün türbanı" derim ben.

MIŞ-MUŞ

Tarih Kurumu Başkanı "Kürtler Türkmendir" demiş.

"Karda kart kurt sesi"ni uyduramadık "Türkmen" verelim!

Finlandiya’daki kazıda dünyanın en eski sakızı bulunmuş.

En son "sakız" ise Türkiye’de! Hayrünnisa Gül’ün türbanı.
Yazarın Tüm Yazıları