Paylaş
SAYIN Kölükfakı,
Aslında ben 'Yağ oranı düşük yağ nasıl oluyor; acaba tuz oranı düşük tuzla, şeker oranı düşük şeker de var mıdır?' derken bu soruların cevabını öğrenmek arzusunda değildim. Ancak toplumumuzun, mizahi yazıları bile büyük bir ciddiyetle okuyup değerlendiren ve gereğini yerine getiren her ferdi gibi siz de gönderdiğiniz mektupla, beni yağ oranının nasıl olup da düşürüldüğü hususunda aydınlatmışsınız.
İlginize, verdiğiniz bilgilere ve ayırdığınız zamana çok teşekkür ederim.
Son olarak bir ricam olacak; madem yağ oranıyla istenildiği gibi oynanabiliyor acaba şunu sıfıra indirmeniz mümkün mü?
Bunu yalnız sizden değil bilimum gıda üreticilerinden rica ediyorum. Herşeyin oranını düşürsünler. Zira vücudumun çevresinde yağdan ibaret bir kadın daha oluşmak üzere.
* * *
Sevgili Hemşerim Oktay Kami,
'Bu işe zamanında başlasaydınız bugün değil Türkiye'nin Avrupa'nın en ünlü gazetecisi olurdunuz' şeklindeki iltifatınızın abartının abartısı olduğunun idraki içinde olsam da 'Hoşuma gitmedi' desem yalan olur.
Vallahi motivasyon makinesi gibisiniz. Bana sık sık yazın. Ama daima bu içerikte olsun. İzmir'e selamlar.
* * *
İstanbul'dan Şive,
Yine İstabul'dan Ayla,
Hep böyle kalın! Herşeye alının! Her okuduğunuzu başka yerinizden anlayın!
Önce size şunu hatırlatayım. Ben mizahi yazılar yazıyorum. Olur ya, belki zaman zaman unutuyorsunuzdur. Mizahi yazı, durumların, olayların, kişilerin güldüren yanlarını vurgulayarak anlatan yazıdır.
Semtinize sahip çıkmanız insanın gözlerini yaşartıyor lakin hakkında hoşunuza gitmeyen iki çift laf edildi diye bunu ölüm acısı yapmanız biraz tuhaf kaçıyor. Üstelik Bağdat Caddenize kasteden falan da yok ortada. Diye diye 'Caddeye tatsız tutsuz bir yerinden dahil olmuşuz' demişim. hepsi bu.
Şive Hanım, bir dahaki sefere rehberim olmanızı memnuniyetle kabul ediyorum. Ama 'Rehber'im olacaksınız, 'Rehper'im değil. Tamam mı canım?
* * *
İstanbul'dan Jale Özkan,
Anlattıklarınız bana ilkokul çağlarında okuduğumuz hikaye kitaplarını hatırlattı. Hani 'Ali, annesi ve babası yaz tatilinde Ali'nin dedesinin yaşadığı köyea gitmişlerdi' diye başlayan.
Sonra,
Dereler şırıl şırıl akar,
Tavukların altından sıcacık yumurtalaralınır,
Çocuklar kırlarda çiçek toplarlar,
Herkesin kapısı daima açıktır,
Hasta olana tasla çorba götürülür,
Bahçeden taze biberle domates toplanır,
Masanın üstünde bir bakraç yoğurt durur.
Jale Hanım bunların hepsinin Marmara Adası'nın Çınarlı Köyü'nde yaşandığını söylüyor. Sizi bilmem, ben bir yolunu bulup gidip görmek istiyorum. Teşekkürler Jale Hanım.
* * *
İstanbul'dan Ali Akman,
İnsan bir mektupla birinin gözüne girmeyi başarabilir mi? Başarır. Siz başardınız Ali Bey. Gözüme girdiniz.
Nasıl girmezsiniz,
Yazımı yirmi dakikada okuduğunuzu söylüyorsunuz. Oysa en çok beş dakika sürer benim yazımı okumak. Demek ki döne döne defalarca okumuşsunuz. Belki de ezberlemeye gayret ettiniz.
Okumakla kalmayıp kaç cümleden oluştuğunu da saymışsınız.
Bununla da yetinmeyip köşemin enini boyunu ölçmüşsünüz.
Ve yetmezmiş gibi bütün bunları bir mektupla bana bildirme zahmetine katlanmışsınız.
Postaneye gidip gelmeyi falan da katarsak bir yazım sizin bir gününüze mal olmuş neredeyse.
Bu durumda siz girmeyeceksiniz de kim girecek gözüme? Ya da ‘‘Benim gözüme girmeyeceksiniz de kimin gözüne gireceksiniz?’’de diyebiliriz.
* * *
İstanbul'dan Rabia Güneş,
‘‘Sarışınlık’’ konusunu açtığınız iyi oldu. Bu vesileyle etrafa biraz verip veriştireyim.
Ortalıkta nereden çıktığı belli olmayan, sarı saçlı kadınlara ithafen söylenmiş olan bir ‘‘Aptal Sarışın’’ lafı dolaşıp duruyor.
Şimdi bu durumda doğuştan sarı saçlı olan Norveçli, İsveçli, Danimarkalı, Finlandiyalı, Hollandalı, Alman vs. kadınlar aptal, Türk kadınlarının hemen hemen hepsi akıllı oluyor. Bizde doğuştan sarışınların sayısı iki elin parmaklarını geçmez; hadi bilemediniz ayak parmaklarını da ekleyin, hepsi o kadar. Hemen hemen hepsi dememin sebebi bu.
Bana gelince,
Evet, doğuştan sarışınım. Hatta küçüklüğümde ‘‘Amerikalı mısın?’’ diye sorarlardı kapıda oynarken. Sonra yavaş yavaş kumrala dönüştüm. Şimdi boya sarışınıyım.
Aptallığıma gelince, aptalsam Allah herkesin çoluk çocuğunu benim kadar aptal etsin inşallah. Bu bir hayır duasıdır, belirtirim.
Mış Muş...
Sabancı ‘‘İyi ki Ecevit başımızda’’ demiş.
Ben de Sakıp Bey'le Türkan Hanım'ı uyumlu bir çift zannederdim; meğer birinin ‘‘Kara’’ dediğine öteki ‘‘Ak’’ diyormuş.
Banu Alkan kendini Savaş Ay'a öptürmüş.
Murat Taşdemir'den kesin cevap geldi zahir.
Mutlu evliliğin sırrı iki, üç yılda bir 1 ila 5 ay arası ayrı kalmakmış.
5 ay sonra adamı koyduğunuz yerde bulursanız tabii.
Serdar Ortaç ‘‘Cinsel tercihimi merak edenleri yatak odama davet edeceğim’’ demiş.
Anlamadığım odada gözlemci olarak mı yoksa partner olarak mı bulunacağımız.
New York'ta bir trafik polisi alkol testinden geçemeyen kadınlara striptiz yaptırmış.
Testin sonucundan iyice emin olmak içindir. Bakalım külotlarını çıkarırken tek ayak üstünde durabiliyorlar mı?
FAKS : 0 212 6770435
Paylaş