Biz bunu hep yapıyoruz

BUNDAN tam dokuz yıl önce, 1998’in Mart ayında, Kelebek’te, ilk yazım yayımlandı.

Başlığı "Darbeyi Bekliyorum"du.

Kendi kendime beklentiye girmiş değildim elbet. Benimkisi "topluma uyum"du.

Demek "coşku"ya kaptırmıştım kendimi. Yoksa aşk-meşkle giriş yapabilirdim.

Sahiden de tetikteydik o günlerde. Tetikteydik dediysem, öyle endişeli bir bekleyiş değil. Arzulu daha ziyade. Tetikte olmamız da ilk alkışlayan olmak açısından.

Durumumuzu "Alışmak sevmekten daha zor" cümlesiyle özetlemek mümkündü.

Alışmıştık darbelere.

Ve 12 Eylül’ün üzerinden koskoca on sekiz yıl geçince bünye huysuzlaşmaya başlamıştı zahir. "Huzursuz bacak sendromu" vardır mesela... Bilenler bilir, onun gibi bir nevi.

28 Şubat kesmemişti kimseyi.

* * *

Uzatmayayım, bugünkü durumumuz yine budur.

Muhtıramsı genelgeler falan doyurmuyor obez ruhumuzu.

Bekliyoruz.

Ama asla endişeyle, üzüntüyle değil. Sonraya saklıyoruz üzüntüyü falan. Her şey olup bitecek...

Sonra, kenarda darbelerin ülkeye verdiği zararlar üzerine kaleme alınmış hazır yazılarımız, söylemlerimiz var, onları çıkaracağız piyasaya.

Ama dediğim gibi, sonraki iş o.

Şimdi "arzuyla beklemek" zamanı. Hepimiz hálá ilkokul çağındayız zira.

Kızdığımız birileri var sınıfta, öğretmen onların kulağını çeksin istiyoruz.

"Oh olsun!" diyeceğiz içimizden.

Belki sıra dayağından geçeceğiz hepimiz ama olsun, o "kötü çocuklar"ın canı yansın da!..

Öğretmeni araya sokmadan başa çıkmanın yolu yok mu onlarla?

Vardır elbet.

Ama biz bilmiyoruz.

Dayamışız sırtımızı öğretmene...

Bu duygu ölene kadar terk etmiyor galiba insanı.

Sevmediği, onaylamadığı, kızdığı birinin cezalandırıldığını görme arzusu... İnsanın bu uğurda bindiği dalı kesmesi...

* * *

"Nereden çıktı şimdi bu?"
demezsiniz herhalde. Günde on senaryo dinliyorum bu aralar dokuzu "darbe"li. Siz de duyuyorsunuzdur.

Darbeyi sevdiğimize kanaat getireceğim neredeyse.

Olabilir yani...

Şöyle adamakıllı kaç 12 Eylül filmi çekildi mesela?

En fazla Kenan Evren’in resim yapmasına kızdık. Bütün tepkimiz bu oldu.

Ne diyeyim...

Bizim akıllanacağımız yok, "öğretmen" gaza gelmese bari.

MIŞ-MUŞ

"Otobüste fuhuş"un mucidi Mobil Türkán, 19’uncu kez yakalanmış.

Verin şu "patent"i gitsin artık!

Zuhal Topal, "Cazibem sinemaya fazla geldi" demiş.

Fakat müziğe iyi geldi galiba.

Erdoğan, "Diğer partilerle hasım değil rakibiz" demiş.

Hatta vekil alışverişiyle hısımlık bile oluştu.
Yazarın Tüm Yazıları