Pazar günü Hürriyet Pazar’da Ayşe Arman ile röportajım yayınlandı (Okumayanlar buradan okuyabilir http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/ayse-arman_12/guzel-kizim-yakisikli-oglum-yetenekli-cocugum-de_29215649).
Ama yer olmadığı için tamamı yayınlanamadı. Yayınlanmayan röportajın küçük bir bölümünü aşağıda aktarıyorum.
AYŞE ARMAN’IN KALEMİNDEN
Aileler neden başarı ister?
-Türkiye’de ailedeki ve okullardaki çocuk yetiştirme modelini yanlış buluyorum! Anne-baba, çocuğunun iyi not almasını istiyor. Neden? Kendi hırsından dolayı. Etrafta “Benim çocuğum birinci oldu… Derece aldı!” diyebilmek için. Çocuğu hep başarı odaklı yetiştiriyor. Neden? Çünkü kendi başarısını devam ettirmek istiyor. Çocuğunu kullanıyor aslında. Aslında olay, annenin babanın kendisiyle ilgili. Oysa tüm bunlar yanlış! Halil Cibran’ın unutmamamız gereken çok güzel bir lafı var, “Çocuklarınız sizden gelmiştir ama sizlerin malı değildir!”
Okullardaki not sistemi yanlış! Siz, not sistemine de karşısınız…
-Evet, not sistemi yanlış! Çünkü not, kıyas sistemidir. Öğrenci, öğrenirken asla not verilmemelidir. Öğrenme sonunda verilmelidir. Not sistemi, insanın değerini gösteren bir sistem değildir, olamaz. Ama uzmanlık becerisini gösterirken kullanılabilir. Ben mesela, bir doktora teslim olacaksam, uzmanlık becerisi olup olmadığını bilmek isterim… Ama bizde, öğrenirken çocuğa not veriliyor. Gerçek hayatta öğrenirken asla not verilmez. Gerçek hayatta sadece “geri bildirim” verilir. Bir basketbol koçu, oyuncularına asla not vermez. Bir ressam, öğrencisine asla not vermez. Sadece geri bildirim…
Başkasıyla rekabet kötüyse, doğrusu ne?
Tüm meslek grupları aslında aynı şeyi yapar.
Bir doktor ne yapar? Sağlık sorununu çözer.
Bir avukat ne yapar? Hukuk sorununu çözer.
Bir mühendis ne yapar? Yaşamsal problemleri çözer.
Öğretmen, eğitimli toplum yetiştirme sorununu çözer.
Aşçı, insanların yemek sorununu çözer.
Çocuk karşısına oturuyor.
Bak oğlum, “Yaşamda iki önemli gün vardır.” der demez; arkadan küçük oğlu bağırıyor: “Cumartesi ve Pazar.”
Çocuk bunu neden söylüyor? Çünkü okuldan sıkılıyor. Çocuklar neden okuldan sıkılır?
ARAŞTIRMACI
Salı günü Allianz Türkiye’nin misafiri olarak Türkiye’ye gelen Prof. Todd Kashdan’ı dinledim. Todd’un“Merak” adlı kitabını okumuş ve çok etkilenmiştim.
Allianz Türkiye’nin Kurumsal İletişim Başkanı Fatmanur Erdoğan da en az biz araştırmacılar kadar kitap okuyan entelektüel bir profesyonel.
Hatta “Beyaz Yakalı Girişimci” adlı kitabı da var.
Fatmanur, Todd ve ben akşam uzun uzun merak ve duygular üzerine sohbet ettik.
Yolda beklerken, bir babanın 5 yaşlarındaki kızına, “Sakın benim yanıma ağlayarak gelme.” dediğini duydum.
Bu çocuğun ileride nasıl bir yaşamı olur acaba?
KAÇINGAN BİREYLER
Kendini değerli hisseden insanlar, duygularını açık ve rahat bir şekilde ifade ediyor.
Gaziantep’te 10. Ulusal Eğitim Yönetimi Kongresinde, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Mehmet Şişman ile sohbet ettim.
Prof. Şişman eğitim camiasının değer verdiği ve sevdiği bir akademisyen. Alanı da eğitim yönetimi.
Eğitim sistemine dair görüşlerimi aktardım. Neydi bu görüşler?
ÜNİVERSİTE İHTİYACI
Kitapları, TV programları ve projeleriyle çocuklara ve yetişkinlere finansal okuryazarlığı öğretiyor.
Örneğin, Doğuş sponsorluğunda MEB işbirliğiyle 3 Kumbara Projesi dahilinde 220.000 öğrenciye ulaştı. Bu bir rekor.
Paraya dair birçok hatayı ondan öğrendim. Nedir bu hatalar?
ÇOCUĞA PARA VERMEK
Çocuk evdeki herhangi bir işi yaptığında (çöpü çıkarmak gibi) ona para verilince, çocuğa “Senin evde sorumluluğun yok.” mesajı veriliyor.
Halbuki çocuk da ailenin bir parçası. Onun da evde sorumlulukları var. Zaten çocuğun sorumluluğu olan bir şey için ona para vermek sağlıksız.
Çocuk yaptığı iş karşılığında para almaya alışırsa, para almadığı zaman kişisel sorumluluklarını yerine getirmiyor. Peki, çocuğa parayı ne karşılığında vermek lazım?
HARÇLIK
Yarışmalar ve rekabet gerçekten yararlı mı?
AKIŞ ALANI
Chicago Üniversitesinden Prof. Mihaly Csikszentmihalyi bir iş yaparken, o işten son derece keyif alan insanları araştırıyor.
Görüyor ki işin “zorluğu”, “becerinin” bir ya da iki birim üstünde olursa, o kişi işten o kadar keyif alıyor. Çünkü bu durumda zorluk derecesi ulaşılabilir oluyor ve kişi kendini geliştiriyor.
Çocuklar zaten bu yüzden bilgisayar oyunu oynamıyor mu? Sürekli seviye atlıyor ve atladıkça da oyundan keyif alıyor.
Csikszentmihalyi buna “akış alanı” diyor.
Ama işin zorluğu, becerisinin çok üstünde olursa, kişi “Ben ne yaparsam yapayım başaramam.” diyor ve o işle uğraşmayı bırakıyor.
İşin zorluğu becerinin çok altında olursa, kişi sıkılıyor ve yine o işi bırakıyor.
“İnci, montunu giy. Yoksa amca kızacak.” Çocuk giymiyor.
Anne söylene söylene zorla montu İnci’ye giydiriyor.
Anne uyarılara devam ediyor: “İnci gitme gel. İnci dokunma oraya. İnci kime söylüyorum ben? İnci, düşeceksin!”
Zavallı İnci uçağa biniyor. Anne devam ediyor: “İnci uslu dur. Bak amca sana bakıyor.
İnci kemerini tak. Bak yoksa uçaktan indirecekler seni.”
Anne öldürücü cümleyi en sona saklamış: “İnci uslu dur. Yoksa baban seni sevmez.”
Annenin bu söylemlerle amacı ne acaba?
KONTROL MEKANİZMASI