Paylaş
Aynı şeyi Yorgo Dalaras da yapmış, yapar. Yorgo Dalaras bir Yunan şarkıcı. En büyüklerden. Ben bilmeyenler için yazıyorum. 26 Haziran’da, Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde konser verecek.
“Ya afto iparchoune i fili” (İşte dostlar bunun için vardır) adlı CD’siyle birlikte gönderilen basın bildirisine göre: Yorgo Dalaras, Avrupa’ya ilk çıkışının 25. yıldönümü vesilesiyle yaptığı turne kapsamında Avrupa sahnelerini dolaşıyor(muş). Yazdığım gibi İstanbul durağında 26 Haziran günü Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde.
Yorgo Dalaras’a kendisini keşfeden Mikis Theodorakis eşlik ediyor. Zülfü Livaneli de İstanbul konserinin onur konuğu. Basın bildirisinde yer almayan bir bilgi de ben vereyim: Yorgo Dalaras’la birlikte, yakın dostum, çalgıcı ve besteci Aleko (Alexandros) Karozas da geliyor. Hangi sıfatla geliyor, bilmiyorum ama, Aleko, bence, son derece önemli bir bestecidir.
OLTAYA GELEN ŞİİR
Yunanların “Albaylar Cuntası” bizim 12 Eylül’den kıdemlidir. Bu iki darbe iki ulusu, iki halkı, aydınları ve sanatçıları birbirine yaklaştırmıştı. Aramızda bir kader ortaklığı vardı. Melina Merkouri ve kocası Fransız yönetmen Jules Dassin Bodrum’a gelip Yunanistan tarafına bakarak kederli içkiler içerlerdi. Bu ortaklık 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’na kadar sürdü.
Yunanistan’da Albaylar Cuntası, Fransa’da 68 felaketi, Türkiye’de 12 Mart darbesi. Bir felaketler zinciri. O yıllarda Yunan şarkıcıları dinlerdim. Yunanistan’ın yüzde doksana yakını Theodorakis dinlerdi; Theodorakis’in şarkılarının sözlerinin dörtte üçü Yannis Ritsos’un şiirleriydi. Ben, Ritsos, Seferis, Kavafis gibi şairlerden yapılan besteleri söyleyen şarkıcıları dinlerdim. O sırada epeyce yüklü bir koleksiyonum vardı. En iyilerden oluşan. Dostlarım dinlemek için bana gelirlerdi.
Yunan müziği benim aklıma darbeleri, sıkıyönetimleri getirir. Yorgo Dalaras’ın sesini 1980’lerde, 12 Eylül darbesinde tanıdım. “Pürüzsüz ve dokunaklı” sesine “Yazın sesi bu!” dedim. “Yazın Sesi” (1994) adlı bir şiir kitabım bile var.
Dün akşam Yorgo Dalaras’ın CD’sini rakı eşliğinde dinlerken, belleğim eski günlere gitti.
1984 yılında Atina’da yazdığım “Nea Simirni Beşlisi”nin son şiiri “Sula ile Yorgo için” oltaya geldi. Ne yazık ki konser günü ben Brüksel’de olacağım. Bu nedenle, Yorgo Dalaras’ı bu şiirle selamlıyor ve kendisine yarın için şans diliyorum.
ATİNA. 3.11.1984
“Sesinin içine girsem, sesimin içine girsen, / Memeden kesilmiş bir yazın anısında / Sığınsak birbirimizin sesine. // Yumurtaları çalınmış kırlangıç yuvası kalbim, / Yavrularını şahin kapmış bir zavallı güvercin, / Ey acılar hasadında kervan başı duran! // Hasretini çekenin hasretiyle yanar hasret çeken.”
(Atina. 3.11.1984)
Evet, Yorgo! Bir başka dünya mümkündür!
Paylaş