Paylaş
“KENDİ evimizin içinde kargaşa varsa, bunu düzeltmemiz gerekmiyor mu? Biz, Cumhuriyet’le birlikte gayrimüslimleri, Kürtleri, Alevileri, köylüleri ve dindar insanları ötekileştirdik. 1946’ya kadar köylülerin Ulus ve Kızılay’a girmesi yasaktı. Âşık Veysel bile elinde sazıyla geliyor, Atatürk Bulvarı’na sokmuyorlar. Köylüleri Avrupalılar, elçiler görecek, ‘çağdaş imajımız zedelenecek’ diye düşünüyorlar. Anlayış bu. 1946’da köylünün oyu makbul olunca ‘öteki’ olmaktan çıktı, ama diğerlerinin problemi devam ediyor. Biz dedik ki kimse kendini ‘öteki’ hissetmesin. Mevcut anlayışı değiştirdik. Dağdaki teröriste sesleniyorum, ‘Niye çıktın dağa’, ‘Benim varlığım kabul edilmiyordu’ diyor. Şimdi senin varlığını kabul eden bir hükümet var. ‘Benim dilim yok sayılıyordu’ diyor, biz var sayıyoruz.” (Milliyet, 11 Ocak 2010)
HÜSEYİN ÇELİK
Yukarıdaki göz kamaştırıcı(!) sözleri kim söylemiş olabilir? Said Nursî olabilir mi? Bal gibi olur! Fethullah Hoca mı? O da olur! Vakit, Yeni Şafak, Zaman ve Taraf Gazetesi’nin parlak(!) yazarlarından biri mi? Onlar da olur!
Ama bunları söyleyen, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte ülkede bir ötekileştirme salgını yaşandığını ileri süren kişi Türkiye’nin gelmiş geçmiş en kötü Milli Eğitim Bakanı ve günümüzün AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik!
Hüseyin Çelik kim? Hakkında bir araştırma yapılsa, yayınladığı kitaplar ve yazılar taransa eski bakanı yerden yere vurmamıza olanak sağlayacak yüzlerce kanıt bulabiliriz. Ama benim böyle bir alışkanlığım yoktur: Yazı nesnesi olarak ele aldığım kişi hakkında üçüncü kişilerin görüşlerine pek itibar etmem.
EH, AFERİN!
Hüseyin Çelik, yukarda alıntıladığım sözler bağlamında, benim için, “Doç. Dr.” unvanlı bir öğretim üyesi. 1959 yılında Van’ın Gülpınar İlçesi’nde doğmuş. 1983’te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitirmiş. (Dikkatinizi çekerim: 1950 doğumlu Cumhuriyetçi şair ve yazarlarımızın çoğunun bu fakülteyi bitirmesine engel olunmuştur.)
TBMM 21. dönem DYP milletvekili. AKP’nin kurucuları arasında yer almış. 58, 59 ve 60. AKP hükümetlerinin Milli Eğitim Bakanı. Türkiye siyasi tarihi, kültür ve edebiyatı üzerine 11 adet kitabı var. İleri derecede İngilizce biliyor. Bir ünlü sözü: “Çanakkale’de bal gibi yenildik!” (29.10.2006) Eh, aferin!
ÇAĞDAŞ ZÜPPELİK
Postmodern sosyoloji ve siyaset bilimin en “kabak” kavramlarından biridir “Öteki”. Bütün sağcılar gibi Hüseyin Çelik de tapıyor bu kavrama.
Aslına bakarsanız “Öteki” kavramını kullanmak bir çağdaş züppelik göstergesidir. Felsefi düzlemde “Öteki”, “Ben” ya da “Biz” olmayan değildir. Bir başka boyut söz konusudur!
Bu kavramın içinin boş bir vehim olduğunu, 1870’lerde, modern şiirin iki kurucusu olan Comte de Lautréamont ile Arthur Rimbaud şöyle dile getirmişlerdir.
Lautréamont: “Başkası benim”. Yani başkası ben isem, başkası yoktur!
Rimbaud: “Ben bir başkasıdır”. Yani ben bir başkası isem, ne ben ne de başkası vardır!
İki şair, ben ile öteki’nin aynı “şey” olduğunu söylemektedir ki, bu, eski teknik fotoğraf sanatında fotoğraf ile “arabı (negatifi)” anlamına gelir.
Modern demokratik devlette ilke, özgürlük, eşitlik, kardeşlik olduğuna göre, “Ben, Biz” ve “Öteki” ancak bu düzlemde tartışılabilir. Siyasi planda “Öteki” bir bölücü hortlak ve hayalettir!
(Devam edecek).
Paylaş