HASAN Nasrallah bir bataklığa saplanmış durumda. Kendisinin söylediğine göre, İsrail’in eylül ile kasım ayları arasında bir tarihte Lübnan’a saldıracağını biliyorduysa, Siyonist düşmanın savaşa hazır olduğunu biliyorduysa, Pentagon’un ve CIA’nın bile bilmediği bu bilgi ona geldiyse, niçin iki askerini kaçırarak İsrail’e savaşı zamanından önce başlatmak için fırsat yarattı? Nasrallah bu savaşın ikinci bölümüne davetiye çıkardı.
"Hayfa’nın Ötesi" dediği şeye göre, savaşçıları Hayfa’nın güneyinde, İsrail’in iç bölgelerine roket saldırıları başlatacakmış. Merak ediyoruz, acaba Nasrallah düşmana karşı verilen bu savaşın ikinci dönemini başlatmadan önce, şöyle bir durup birinci dönemindeki başarılarını gözden geçirdi mi? Şimdiye kadar tek başarısı Lübnan’ın altyapısını tahrip etmek ve masum Lübnanlıları öldürmektir. Savaşın ikinci aşamasını başlatırsa sonuç, Lübnan’da altyapı olarak ne kaldıysa hepsini yok etmek ve geri kalan Lübnanlıları öldürmek olur.
Nasrallah gibi yabancı ülkelerden talimat alan bir adamın tek başına aldığı diktatörce kararların sonu her zaman hüsrandır. Lübnan’da devam etmekte olan savaş, İsrail-Amerika cephesi ile İran-Suriye cephesi arasında yapılan bir savaştır. Her iki taraf da Lübnan’da gücünü göstermek istiyor ama hiçbiri oynadıkları rolün bilinmesini istemiyor.
İran Politikasını Yürütme Konseyi Başkanı Akbar Rafsancani, İki Kutsal Caminin Koruyucusu Kral Abdullah bin Abdülaziz’e gönderdiği bir mesajda, Suudi Arabistan’ın İsrail ile Hizbullah arasında ateşkes yapılması önerisini desteklediğini bildirdi. Bunun anlamı şudur: Tahran kaybedeceğinden kaygılanmaya başlamıştır ve geri adım atmak istemektedir. Gelgelelim Nasrallah buradaki mesajı almış gibi görünmüyor. Bu yüzden, eğer sözümona "Hayfa’nın Ötesi" dediği misyonuna devam ederse yalnız kalacaktır.
Suudi Arabistan’ın önerdiği ateşkes kendi fikridir, hiç kimse tarafından dikte ettirilmiş bir şey değildir. İran-Suriye ortak cephesi, yenilginin kaçınılmaz olduğunu anladıktan sonra savaş konusunda fikrini değiştirdi ve Suudi önerisini desteklemeye karar verdi. Nasrallah televizyon kanallarında görünerek ve hiç kimse tarafından kanıtlanması olanaksız mantıksız bilgiler aldığını iddia ederek kendi hatalarını gizleyemez. Nasrallah’ın iddialarına bakarsanız, sanki ABD ve İsrail üstünde uçan casus uyduları varmış düşüncesine kapılırsınız
Saddam’ın rejimi gibi, kendi gerçek güçlerini bilmeyen başka rejimler gibi Nasrallah’ın diktatörlüğü de yıkılacak. Mısırlılar, Mısır’ı 1967’de savaşa sürükleyen müteveffa Cemal Abdülnasır’ın diktatörlüğünden çok çektiler. Müteveffa Mısır Başkanı, Arap gücünün İsrail’i yenebileceğine inanıyordu. Sonuç hiç de öyle olmadı, Araplar onur kırıcı bir yenilgi yaşadılar. İran ve Suriye tarafında uzaktan kumanda aletiyle yönetilen Nasrallah, kendisinin pek çok Arap liderinin hamurundan yapıldığına inanıyor. Ama işin aslı şu, ateşle oynamakta.
* * *
Küfürbazlar boş yere bana küfretmesinler, bu yazıyı ben yazmadım. Yukarıdaki satırlar Kuveyt’te yayınlanan "Arab Times" gazetesinin başeditörü Ahmed el-Jarallah’a ait. Yazı 30 Temmuz günü yayınlandı. Demek ki Lübnan gerçeğinin bir tek yüzü yok. Bu gerçeğin bir başka yüzünü göstermek için bu yazıyı aktardım.
Denetim altına alınmayan duygular son derece tehlikelidir. Lübnan savaşı "bizim savaşımız" değil. Savaş galiba Lübnan’ın da savaşı değil ki ordusunun adı geçmiyor savaş günlüğünde. Savaşı kendi gönlüyle Nasrallah’a ve Hizbullah’a da ihale etmiş değil. İsrail ise bombalayacağı binaların adresini ilan ettiğini ancak karşı tarafın bu binaların sığınaklarına kadın ve çocukları doldurduğunu ileri sürüyor. Böylesine bir karmaşa karşısında Türkiye ve vatandaşları duygularını değil aklını kullanmak zorunda. Dikkat!..