Paylaş
Her aklı başında insan arpalık olmuş kamu bankalarının özelleştirilmesi gereğini savunur haklı olarak. Ama artık gına geldi. Hadi artık demekten bıktık.
Şimdi Emlakbank'tan sorumlu Bakan Yıldırım Aktuna, Emlakbank'ı hangi formülle özelleştireceklerini açıkladı. Yani Emlakbank üçüz doğuracak (Deniz Ticaret, Dış Ticaret ve Konutbank) ve bu bankalar özel sektöre devredilecek. 1 yıllık bir rehabilitasyon süresinden sonra...
Yıldırım Bey'e, ‘‘Lafı güzaftan bıktık. Yıllarca söylendi ama sonuç yok. Sizinki de lafta kalabilir. Seçimler de yaklaştı’’ deyince Aktuna, ‘‘Biz somut adımlar atıyoruz. Ben üzerime düşeni yapmaya çalışacağım ama’’ dedikten sonra bazı gerçeklere değinmeden de edemedi. ‘‘Ankara'da neden hep mutsuz oldum? Ankara'da sizin kendi görevinizle ilgili bir çarkınız, dişliniz var. Dişliniz birçok dişliyle bağlantılı dönemiyorsunuz. Belediye başkanlığı bağımsız bir dişli hızlı karar alıp çabuk icraat yapabiliyorsunuz. Yani şimdi benim dişlim yüz dişliye bağlı yani anlatabiliyor muyum...’’
Aktuna'nın bir noktada daha derdi var. Bir üretim yaptıklarını (Emlakbank özelleştirme projesi), takvim ortaya koyduklarını ama işin özüyle değil ayrıntılarla uğraşıldığını söylüyor. Diyor ki:
‘‘Türk toplumunun bir tuhaflığı var. Özü bırakıp ayrıntıyla uğraşıyorlar. Öz olan nedir? Kamu bankalarının süratle özelleştirilmesi. Siyasetin ve yönetimin temizlenmesi bakımından iktidarın elinde bu güçlerin kalmaması gerekiyor. İşte bu noktada bu özelleştirmeleri yapabilmek için kamuoyundan, medyadan destek bekliyorum, istiyorum. Niçin özelleştirilemiyor, siyasi istikrarsızlık ve siyasilerin ellerindeki bu gücü bırakmak istememesinden. İşte diyorum ki gelin bu gücü bu ellerden alalım.’’
Aktuna, açıkladığı özelleştirme projesine gelen eleştirilere atıfta bulunarak, toplumumuzda üretim kültürü olmadığını da savunuyor.
‘‘Üretmeye karşı bilinç altı bir karşı çıkış, engelleme var. Biraz kabız bir milletiz. Herkese müsil ilacı dağıtacağım’’ diye espri yapıyor. ‘‘Ama ben umursamıyorum, üretmeye devam edeceğim. Beni anlayan olacaktır’’ diyor.
Bakan Aktuna'ya, ‘‘Korkmaz Yiğit'e Emlakbank'tan teminat mektubu verildiğine’’ ilişkin söylentilerin doğru olup olmadığını da sordum. Aktuna, ‘‘Ben geldiğim gibi kredileri durdurdum. Önce hakim olmam, bilmem lazım. Yani benim dönemimde öyle bir şey yok’’ karşılığını verdi.
Peki İsmet Sezgin'in bu bankaya vekâlet ettiği ara dönemde mi olmuştur acaba deyince de ‘‘Bilemem, ara dönemlerde her şey olabilir’’ yanıtını verdi!
Peki hem Bankalar Kanunu hem Devlet Memurları Kanuna'na aykırı olarak yapılan Emlakbank üst düzey yönetici atamalarına ilişkin yasalara uygun düzenleme düşünüyor mu Aktuna:
‘‘Belirttiğiniz usulsüz atamaları inceledim. Baktım ki geçmiş yıllarda yapılabilmiş. Halen de var. Emlakbank dışında da var, uymayan insanlar var. Başbakanlıktan hukuki mütaala istedim, ona göre davranacağım...’’
Zaten Başbakanlığın hukuki mütaalası var bu usulsüz atamaların yasalara uygun hale getirilmesi için ama Aktuna bu konuya teğet geçiyor. Özelleştirmeyi aslanlar gibi sözle de olsa savunurken canım ne olur bazı konularda yasaları uygulamasa.
Emlakbank’ta ‘Aman doktor’ şarkısı
Çaresiz dertlere düştüm, doktor bana bir çare!
Şarkı böyle sürüp gidiyor...
Bu şarkı şu günlerde en çok Emlakbank çalışanlarınca söyleniyor. Toplum sağlığı, ruh sağlığı uzmanı Dr. Yıldırım Aktuna'ya hitaben...
Emlakbank'tan sorumlu DTP'li Refaiddin Şahin'in uzun süre direnip sonra istifa etmesiyle boşalan koltuğa Dr. Aktuna oturmuştu hatırlayacaksınız.
Bankada dönen dolaplardan, siyasi iktidara yakın olanlara dağıtılan usule uygun veya usulsüz kredilerden, bankanın zarara uğramasından, arpalık haline dönüşen bu bankaya gelen her bakanın sadece bakmasından dolayı çalışanlar hasta, ruh sağlıkları bozuldu! Şimdilik ruh sağlığı uzmanı bir bakana bağlanmaktan dolayı sevinçliler. Çünkü kurşun mu döktürmemişler, nazar boncukları mı almamışlar ama nafile. Emlakbank arpalığında düzelme yok. Tek umutları Dr. Yıldırım Aktuna!
İki haftadır hafta sonları İstanbul'da DTP'li iktisatçı Prof.Dr. Akın İlkin ile beraber Emlakbank Genel Müdürlüğü'nde brifing alıyor Yıldırım Bey. Çalışanlar da topluca terapi için randevu bekliyorlar! Üstüne bir de Ajda Pekkan konseri olursa iyi olur diye düşünülüyor... Ajda Pekkan'dan özellikle ‘‘Arkanı dön ve çık, istenmiyorsun artık’’ parçası bazıları için isteniyor. Bakalım Aktuna'nın bu bankanın özelleştirileceğine ilişkin söylemi bir kenara somut icraatı ne olacak? Yasa dışı atamalara, haksız hukuksuz kredilere el atabilecek mi?
Atatürk ve gazeteciler
Cumhuriyetimizin 75. yıldönümü dolayısıyla birçok güzel etkinlik oldu, oluyor. Türk özel sektörü de özellikle kültürel alanda anlamlı eserlere imza atıyorlar.
Örneğin en son elime geçen koleksiyonda Ulu Önder Atatürk'ün nadir gördüğümüz gülümseyen resmi de var. Bunu da ben ilk kez gördüm. 17 Haziran 1922 tarihini taşıyor. İzmit Karaçam'da İstanbul gazetecileriyle birlikte çekilmiş bir resim. Medyanın çok tartışıldığı, Başbakanların gazetecileri savcı yerine koyarak yüzleştirmeler yaptığı günümüzde bu resmin ayrı bir mesajı olmalı diye düşünüyorum.
Bu sözünü ettiğim koleksiyon, Borusan Grubu'nun, Kocabıyık Ailesi'nin Türkiye Cumhuriyeti'ne armağanı. Bu şahane kitapta Atatürk fotoğraflarının yanı sıra Prof. Bernar Lewis ve Prof. Halil İnalcık gibi çok değerli iki tarihçi ve ilim adamı Atatürkçülük kavramını tetkik ederken Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanına kadar geçen zor dönemleri de tekrar gözümüzün önüne seriyorlar.
Asım Kocabıyık, nazik mektubunda, ‘‘Bin yıllık devlet tecrübesine sahip Türk Ulusu'nun doğru yolda ilerlemeye devam edeceğine inancım tamdır’’ diyor.
Betil'in kaderi
BANKEKSPRES hafta başından beri Merkez Bankası Mevduat Sigorta Fonu'nun kontrolünde... Bu devirden sonra bankadaki kanama önemli ölçüde durdu...
Bu bankanın ilginç bir öyküsü var. Bankekspres'i 1992 yılında İbrahim Betil kurdu. Betil, sektörde çeşitli bankalarda genel müdür yardımcısı, genel müdür olarak görev yaptı. Bankekspres'i kurmadan önceki son görevi Garanti Bankası Genel Müdürlüğü idi...
Betil, Bankekspres'i kurarken farklı bir yol izledi. Tek bir sermaye grubuna bağlılık yerine, değişik grupların küçük hisselerin edinmesini planladı. En büyük hissedarlardan biri Erdemir Vakfı'ydı. Ama birçok hissedarın hisse oranı yüzde 5-10 arasında değişiyordu.
O günlerde Betil, eski patronu Ayhan Şahenk'e de (Doğuş Holding), ‘‘Bankekspres'e küçük ortaklardan biri olma’’ teklifi götürdü. Ancak, Ayhan Bey'den ‘‘Ben yüzde 20'den aşağı girmem’’ yanıtını alınca, o günlerde bu ortaklık gerçekleşmedi...
Derken aradan iki yıl geçti. Türkiye 1994'de krize girdi. Bu kriz, üç bankayı götürdü. Bankekspres de para çekilişi yüzünden kritik günler yaşadı. Betil, o sırada hem dönemin Hazine Bankacılık Genel Müdürü olan Selçuk Demiralp'i, hem de Başbakan Tansu Çiller'i, ‘‘Bir an önce önlem almazsanız, daha çok banka gider’’ diye uyardı.
İşte o ortamda Tansu Çiller, ‘‘Bankekspres'in sorununu nasıl çözeriz?’’ diye sordu. Betil de, ‘‘Arkamıza güçlü bir sermaye grubunu alırsak, bu zor günleri atlatırız’’ yanıtını verdi.
Çiller, önce İş Bankası'nın Bankekspres'e ortak olması yolunu denedi, olmadı. Sonunda Ayhan Şahenk'e durumu anlattı. Şahenk de, ‘‘Ben bankanın tamamını isterim’’ dedi ve aldı.
İbrahim Betil, uzun süre bankacılık sektöründen uzak kaldı, eğitime gönül verdi. Enka Vakfı'nın okullarına baktı, projeler geliştirdi. Birara Mustafa Süzer'in sahibi olduğu Kentbank'ta yönetim kurulu başkan yardımcılığı yaptı. Aynı zamanda öçel danışmanlık işleri de yürüttü. Kentbank'tan koptuktan bir süre sonra da Korkmaz Yiğit Eğitim Vakfı'nda görev aldı. Belki doğrudan bankayla, yani Bankekspres'le ilintili bir işi yoktu Betil'in... Ama, onun yarattığı banka, Yiğit'in elindeyken ikinci sarsıntısını geçirdi ve bu kez hastaneye düştü. Yani, Mevduat Sigorta Fonu'na devredildi.
Sanıyorum İbrahim Betil, bir kez daha Bankekspres üzüntüsü yaşadı.
Paylaş