Paylaş
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı 100 günlük eylem planındaki “adil bir nafaka ödeme sistemi kurulması” hedefi için hükümet harekete geçti ve formül aranıyor.
Adalet Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Ankara’da geçen hafta ‘Nafaka Çalıştayı’ düzenledi. Ancak toplantıda Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 175. maddesine göre “süresiz” olan “yoksulluk nafakası” değişikliği konusunda görüş birliği sağlanamadı. Nafakaya 1-5 yıl arasında süre sınırı getirilmesi ile düzenlemenin “kazanılmış hak olduğu” ve kaldırılmasının kadını mağdur edeceği görüşü çatıştı.
KOCAYA SOSYAL DEVLET ROLÜ
Çalıştaya katılan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur Gençcan’a bu sorunu ve çözüm önerilerini sordum. Bakın nasıl değerlendirdi:
“Bir gün evli kalan bir eşe süresiz olarak nafaka bağlanmasının akla ve vicdana sığar bir tarafı yoktur. Kanunun öngördüğü istisnai koşullar gerçekleşmedikçe bu nafakanın süresiz devamı öngörülmüştür. Adını bile unuttuğunuz eşinize (kadın ya da erkek eş) yıllar boyu hem de artan miktarlarda nafaka ödemek zorunda kalmak sosyal devletin işlevini boşanan eşe yüklemekten başka anlam taşımayacaktır.
Yoksulluk nafakasının adı bile sorundur. Bir eşin desteğe olan gereksinimini ‘yoksulluk’ kavramı ile ifade etmek o eş için itici ve bir o kadar da inciticidir. Adlandırma konusuna daha şefkatle ve daha insancıl yaklaşılmalıdır. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı’ndan yoksulluk nafakasının ‘destek nafakası’ olarak adlandırılması talebim vardır.
İKİSİ DE GÜVENİ SARSTIYSA...
Diğer bir sorun da destek nafakasının bağlanacağı eşin, boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda ‘eşit kusurlu’ olmasına rağmen süresiz nafakaya hak kazanmasıdır, olacak şey değildir. Düşünün, ikimiz de güven sarsıcı davranışta bulunduk, ben sana süresiz nafaka vereceğim. Boşanma hukukunun sistematiğinde ‘az kusurlu ya da kusursuz eşe’ iltifat edilmektedir. Eşin maddi ve manevi tazminatı hak edebilmesi için ‘az kusurlu ya da kusursuz’ olması gerektiğine göre destek/yoksulluk nafakası için de aynı statüde olması gerekir.
HÂKİM 1-5 YIL NAFAKA KARARI VERSİN
Boşanma halinde desteğe gereksinimi olan eşe bir yıldan beş yıla kadar hakkaniyete göre hâkim tarafından belirlenecek süre ve miktarda nafaka verilmelidir.
Boşanan eşin, desteğe gereksinimi olan eşine belirli süre nafaka vermesi ahlakidir. Ancak bu desteğin, süresiz olarak sadece yıllar önce boşanılan eşten beklenilmesi karşı tarafı mağdur etmektir. Kuşkusuz tavan sınırı dolmasına rağmen gereksinim sürüyorsa devletin yanı sıra yardım nafakası yükümlülerinin (örneğin ana, baba ve kardeşler) devreye girmesi gerekir.
KALDIRILMADAN ÇÖZÜM BULUNAMAZ
Kanunun nafakanın ‘süresiz olarak’ verileceğini açık seçik, duraksamasız düzenlenmesi karşısında biz uygulayıcıların bu nafakayı ‘süreli olarak’ verebilmesi mümkün değildir. Yargı erki, yasama erkinin iradesini ‘içtihaden’ değiştiremez. Hâkim, Türk hukukunu re’sen uygulamak zorundadır.”
MAĞDUR ETMEYECEK DÜZENLEME
Gençcan’ın değerlendirmeleri böyle.
Onlarca erkek okurum da “süresiz nafaka” uygulaması yüzünden kendilerinin de ikinci kez evlendikleri eşlerinin de “mağdur” olduğunu savunarak bu durumdaki binlerce kişinin sorununa “acil çözüm” istiyorlar. Diğer yönden ilk eş olan kadınların ve bu evlilikten doğan çocukların mağdur edilmemesi gerekiyor.
Hükümet çevrelerinde de adil bir düzenleme yapılması gerektiği görüşü dile getiriliyor. Özetle, konu çok hassas.
Benim önerim ise TMK’daki yeni düzenlemenin ve uygulamadaki değişikliğin, yeni mağduriyetlere yol açmadan uygulamadaki aksaklıkları giderebilmesi...
Paylaş