Paylaş
Nedeni şu: Balık tüketimimiz yetersiz. Oysa balık mükemmel bir besin. Bu sadece sağlık dostu mucize yağlar, omega-3’lerden (DHA ve EPA) zengin oluşuna da bağlı değil. Balık adeta bir “tam besin” ya da bir “süper gıda”. Ne var ki üç yanı denizlerle çevrili bir ülkede yaşamamıza rağmen kişi başına balık tüketimi rakamlarımız hâlâ içler acısı durumda. Mutfaklarımıza daha sık ve çok balık girmeli. Okurun bu güzel sorusunu sizin için özetledim.
Balık sadece güçlü bir omega-3 kaynağı değil. Balıklar aynı zamanda harika bir protein deposu. Üstelik elzem amino asitleri içeren sindirimi kolay bir protein kaynağı.
Okurumuzun sorduğu ton balığı da bunlardan biri, hatta en önemlisi.
Ton balığının 100 gramında 25 gram kadar protein var. Bu miktar bazı ton balığı türlerinde 27-28 grama çıkabiliyor. Dolayısıyla 100 gr ton balığı konservesi veya ızgara ton balığı tüketen biri günlük protein ihtiyacının yaklaşık yüzde 50’sini (yarısını) karşılama şansı buluyor.
Üstelik yanında bol omega-3, bol B grubu vitamin, bol potasyum, demir ve selenyum kazanma şansı da yakalıyor. Peynir altı suyundan üretilen protein tozlarına gelince...
Ek protein ihtiyacı için doğal yollar dururken bu gibi hazır ürünleri tavsiye etmem. Üstelik peynir altı tozunda sadece protein var. Vitamin, mineral veya omega-3 gibi faydalı diğer besinsel unsurlar yok.
Kısacası “ton balığı mı, protein tozu mu?” sorusuna yanıtım net ve açıktır: Ton balığı...
Fruktozun fazlası sağlığa zararlı
Bedenimizin belli ölçüde fruktozu kullanabilme yeteneği var. Bu miktar da günlük 15-20 gramla sınırlı.
Fruktoz belli bir metabolik zincirle şekere dönüştürülüyor ve karaciğerde enerji olarak kullanılıyor. Dönüştürülemeyecek kadar fazlası kazanılırsa (aşırı meyve veya fruktoz şurubu eklenmiş gıda) trigliseride ve ürik aside çevriliyor, yani yağa dönüşüp ve damarları tıkıyor.
Dolayısıyla fazla fruktoz aldığımız zaman şeker-insülin dengesini bozacağı, kilo aldıracağı, damarlarımızı tıkayacağı kesin.
6 SORU 6 CEVAP
Bugün konu seçimlerini size bırakıp sayfamızı sizden gelen 7 muhteşem soruya ayırdım. İlk soruyu başlıkta yayınladım. Diğer sorular ve yanıtlarına gelince...
1- KARBONHiDRATI AZALTMAK iYi Mi, KÖTÜ MÜ?
Karbonhidrat kazanımını azaltmak iyidir. İşlenmiş karbonhidratları yani un, şeker, nişasta grubu karbonhidratları kısıtlamak ise çok daha iyidir. Karbonhidratlardan kazanılan enerjinin, günlük toplam kalorinin yüzde 50’sini geçmemesinde fayda var.
2- HANGİ MAGNEZYUM TAKVİYESİ DAHA FAYDALI?
- Magnezyum karbonat ve magnezyum oksit formları pek bir fayda sağlamıyor.
- Eklem ve kas ağrılarınız varsa –doktor tavsiyesi ile- magnezyum malat, taurat, glisinat ya da magnezyum sitrat kullanın.
- Uyku problemi çekiyorsanız magnezyum taurat formunu tercih edin. Bu konuyu daha sonra yeniden gündeme getireceğim.
3- PİZZA MI LAHMACUN MU?
Cevabım net: Lahmacun! Öncelikle bizim yemek kültürümüze daha uygun. Lahmacun bizim yerli ve milli bir yiyeceğimiz. Pidesi pizzadan daha ince. Tam tahıllı undan yapılmışsa daha sağlıklı. İçindeki sebzenin miktarı pizzadan çok fazla. Kaliteli proteinler de içeriyor.
Kısacası ince hamurlu çıtır bir lahmacun pizzayı yener.
4- EN iYi PROBiYOTiK HANGiSi?
Eczaneden başka yerden probiyotik almayın. Almadan önce de ürünün içinde hangi bakteri ya da bakteriler var dikkatle inceleyin.
Laktobasillus grubu özellikle L. Plantarum bana göre olmazsa olmaz ve çok etkili bir probiyotik. Tek başına bile muhteşem bir bağırsak dostu. Bifidobacterium bifidum (BB) da öyle. Bir üründe en azından bu ikisinden biri olmalı. Bifidobacterium longum ile L. Casei ise özellikle bağışıklık için önemli probiyotikler.
5- AÇIK SÜT MÜ KAPALI SÜT MÜ?
Sokak sütüne yani sokakta pazarlanan açık süte kesinlikle karşıyım. Riskli bulurum.
Tarım bakanlığı onaylı, büyük marketlerde satılanlar hariç açık süt pazarını da tehlikeli ve riskli sayarım.
Sokak sütü tağşişe, hileye çok açık. Güvendiğiniz bir yerden gelen bir süt olmadıkça pastörize sütü sokak sütüne tercih edin.
6- KAHVEDE KANSER RİSKİ VAR MI?
Özellikle toz kahvelerde, hazır kahvelerde bu risk var ve risk, çok yüksek ısıda, örneğin 200-300 derecede yani yüksek ısıda çok fazla kavrularak hazırlanan kahvelerde ortaya çıkıyor.
Bu gibi işlemlerde kahvede akrilamid maddesi oluşuyor. Bu madde yanan çoğu gıdada oluşan bir kanserojen.
Türk kahvesi sevenler endişe etmesin: Bizim kahvemizde böyle bir tehlike yok. Daha ziyade hazır kahvelerde (instant coffee) olan bir sorun.
Paylaş