Paylaş
Kalp krizi de bunlardan biridir. Beklemediğiniz bir zamanda –en sık da pazartesi günleri ve sabaha karşı ya da sabah saatlerinde- durup dururken göğsünüz ağrımaya, mideniz bulanmaya, göğsünüzdeki ağrı omzunuza, kolunuza, boynunuza yayılmaya, ürkütücü bir halsizlik, güçsüzlük bedeninizi hızla sarıp sarmalamaya başladıysa kalp krizi kapınızı çalıyor olabilir. Eğer konu hakkında önceden bir bilginiz var ya da mevcut sağlık sorunlarınız nedeniyle zaten böyle bir beklenti içindeyseniz hemen bir sağlık kuruluşunun yolunu tutar, krize çözüm aramaya çalışırsınız. Yok, eğer böyle bir beklenti içinde değilseniz hastaneye gitmek yerine süreci kendi yöntemlerinizle azaltmaya kalkabilirsiniz de. İşte tam da bu gibi durumlarda hayati tehlike ortaya çıkar, dahası hayatınız –yaşamınız- sonlanabilir.
ŞANSINIZ VAR MI?
Kalp krizi geçirenlerin hayatta kalma şansları kişilerin ne kadar bilgili ve dikkatli oldukları, bulundukları bölgedeki sağlık organizasyonu ve acil sağlık hizmetlerinin ne ölçüde düzenli ve hazır olup olmadığıyla yakından ilişkilidir. Eğer Ankara ya da İstanbul’un göbeğinde kalp krizi geçiriyorsanız işiniz daha kolaydır. Çünkü en önemli nokta olan “tıkalı damarı bir an önce açma” ile ilgili her türlü girişim (pıhtı eritici ilaçlar, stend veya balon uygulamaları, cerrahi girişimler) büyük şehirlerde ve yüksek teknolojili hastanelerde 7 gün 24 saat bulunabilirsiniz. Ama aynı sorunla yazlıkta, yaylada, köyde, hatta kasabalarda karşılaştığınızda şansınız bu kadar yaver gitmeyebiliyor.
PROFESYONEL YARDIM ŞART
İmkân bulunup da zamanında hastaneye kaldırılan ve uygun şekilde tedavi olabilen hastaların ise sadece %3-5’i kaybediliyor. Kalp krizlerine her koşulda ve zamanında müdahale etme konusunda toplumun daha çok bilgilenmeye sağlık sisteminin de daha organize hale getirilmeye ihtiyacı olduğu kesin. Evinize, işyerinize en yakın, donanımlı, uzman, tam teşekküllü sağlık kuruluşlarının hangileri olduğunu, hangi sorunda bunlardan hangilerine “acil olarak” ulaştırılmanızı istediğinizi önceden belirlemenizde yarar var. Özellikle bu kalp krizi ise... Kalbiniz her krizi yener ama profesyonel bir organizasyondan yardım almak şartıyla...
YAZ BİTERKEN BİR ÖNERİ
Karpuzdan bol bol faydalanın
HER meyve sağlığımız için faydalı ama bazıları gerçekten bir değil birçok açıdan mucizevî etkilere sahip. Bir yaz meyvesi ve yaz klasiği olan karpuz da bunlardan biri. Her şeyden önce karpuzun zannedildiği kadar yüksek kalorisi yok. 100 gram karpuz yediğinizde ortalama 30 kalori civarında enerji yükleniyorsunuz. Yani abartmaz, kararında yerseniz diyet yaparken bile menülerinizde yer alabilecek bir besin. Dahası çok güçlü bir vitamin, mineral içeriği var. Pek çok mineralden –örneğin potasyumdan- ve vitaminden –örneğin C ve E vitamininden- zengin bir yiyecek. Bol sulu bir meyve olması da başka bir avantaj. Potasyum ve su içeriği nedeniyle böbrekler için iyi bir çalıştırıcı işlevi üstlenebiliyor. B vitamini içeriği de fena değil. Yeteri kadar B1 ve B6 vitamini içeriyor. Çok önemli iki ayrı özelliği daha var. Birincisi müthiş bir likopen kaynağı olması. Kırmızı mucize olarak da bilinen likopen bilindiği gibi prostat kanserinden kalp krizini önlemeye, meme kanserinden cildi güzelleştirmeye kadar pek çok alanda mükemmel etkileri olan çok güçlü bir antioksidan. İkincisi ise citrulline isimli maddeden zengin olması. Karpuzun özellikle kırmızı kısmının alt bölümündeki pembe- beyaz tabakada bol miktarda sitrulin var. Sitrulin arginine ve daha sonra da nütrik oksit üretimine katkı sağlayan önemli bir madde. Damarları korumadan cinsel gücü arttırmaya kadar (Acitrüllin ve arginin nitrik oksit üretimini arttırıyor. Nitrik oksit viagra -sildenafil- kullanımıyla da yükselen bir madde) pek çok alanda işe yarıyor.
BİR İTİRAF
Hastalarıma yanlış diyet verdim!
BAŞLIKTAKİ itiraf bizden bir diyetisyene değil, Amerikalı bir beslenme danışmanına ait. Amerika’nın ünlü ve milyon dolarlık zayıflama –diyet- organizasyonlarından biri de Jenny Craig’dir. Bu organizasyonda çalışan beslenme danışmanlarından birinin danışmanlık verdiği yüzlerce kişiden “yaptığı yanlış beslenme önerileri” nedeniyle özür dilediğini anlatan sağlık haberini okuyunca hiç şaşırmadım. Günlük pratiğimden de çok iyi biliyorum ki insanların –bilerek ya da bilmeyerek- yanlış bilgilendirildikleri konuların başında “beslenme önerileri” var. Özellikle “diyet önerileri” söz konusu olduğunda “hatalar” saymakla bitmiyor. Hipotiroidili, Cusing sendromlu, insülin dirençli –metabolik sendromlu- hastaları hasta olduklarını bilmeden, psikolojik kökenli yeme bozukluğu nedeniyle obez olanları psikolojik sorununu çözmeye yöneltmeden, antipsikotik ya da antidepresan ilaçlar nedeniyle şişmanlayanları bu konuda bilgilendirip psikiyatristi ile temasa geçmeden, gebeliği, ergenliği, yaşlılığı, kanseri, ülseri, reflüsü, hipoglisemisi sorgulayıp incelemeden diyet önerileri yapılan o kadar çok kişi ve diyet planı yazan sözde uzman var ki...
Saydığım yanlışların Türkiye’de sık yapıldığı kesin. Kendini doktor yerine koyan diyetisyenler, diyetisyenin yerine koyan doktorlar, hem doktor hem diyetisyen zanneden egzersiz uzmanlarının cirit attığı bir ülkeyiz. Ayrıca sağlığımız söz konusu olunca herkes uzman (!) ve aklına gelen her şeyi -bilimsel dayanağı olsun olmasın- önünü arkasını düşünmeden rahat rahat söyleyip önerebiliyor. Bu beslenme ve/veya diyet konusunda da böyle. Beslenme veya diyet konusunda önermeler yapanların çoğuna aslında iyi birer beslenme danışmanı gerektiği de anlaşılıyor. Bizde de hâlâ “şok” diyetler, “ketojenik” beslenme önerileri, “chitosan” hapları, “kırmızıbiber” ya da “lahana” kapsülleri, “bel incelten”, “kalça eriten” paketler, özel formüllü “formüla” haplar (!) önerilebiliyor.
YANLIŞ ÖNERİYE DİKKAT
Beslenme konusundaki her önermenin sağlığımıza müdahale anlamı da taşıdığı, yanlış ve zararlı olabilecek önerilerin sadece “kilo verme” alanıyla sınırlı kalmayıp “kanser ve beslenme/kalp hastalıkları ve beslenme/bellek ve beslenme/damar sertliği ve beslenme/hipertansiyon ve beslenme/...” gibi sağlığımızın hemen her alanına da yayıldığı dikkate alınırsa Amerikalı diyetisyenin itirafının neden bu kadar önemli olduğu daha kolay anlaşılır.
Paylaş