Paylaş
Çünkü kilo verme yolculuğunda “bilgisizlik, acelecilik ya da dikkatsizlik” sizi daha yolun başında bir “kilo gazisi” haline getirebiliyor. En iyi ihtimalle bir “kilo yorgunu” veya “kronik diyetçi” olup çıkıyorsunuz.
SIK YAPILAN YANLIŞLAR...
Herkesin kilo alma nedeni farklıdır. Bunun nedeni bedeni, biyolojisi, metabolizması ve genetiğinin farklı olmasıdır. Ayrıca herkesin lezzet aldığı yiyecekler, hoşlanmadığı besinler de değişir. Ve son olarak her bedenin kendine özel bir şartnamesi, bir kurgusu var. Bu ve benzeri nedenlerle kilo kaybı kararının ve bu kararı nasıl eyleme geçireceğinizin üzerinde biraz kafa yormanızda fayda var. Acele etmeyin, sabırsız davranmayın. Ayrıca sadece bedensel, genetik ve metabolik nedenlere odaklanıp kalmayın. Bu işin ruhsal yanları da var!
Kilo verme yolculuğuna çıkanların en sık yaptıkları hatalardan biri fazla kilolarından hızla kurtulmak istemeleridir. Aslında son derece haklı olan bu istek metabolik ve biyolojik nedenlerle mümkün olamıyor. Mümkün olsa bile vücuda ciddi zararlar verebiliyor. Hızlı kilo kaybının gerekli olduğu çok özel bazı durumlar da var. Örneğin “Morbid obezite” dediğimiz sağlık sorunu olanlarda, yani hastalık derecesinde şişmanlığı bulunanlarda tıbbi kontrol altında hızlı kilo vermek gerekebiliyor.
Ağır organ yetmezlikleri, hipertansiyon ve benzeri çok özel durumlarda da fazla kilolardan hızla kurtulmak gerekebiliyor. Bununla birlikte kilo kaybetme hızı abartıldığında tehlike her zaman var: Tansiyon düşmeleri, kan şekeri azalmaları -hipoglisemi nöbetleri-, hatta kalp krizleri hızlı kilo vermenin korkulan sonuçları. Bunlara saç dökülmesi, safra kesesinde taş oluşması, depresyon ve benzeri ruhsal sorunlar, kansızlık, ortostatik hipotansiyon, kalp ritminde bozulmalar gibi başka sorunları da ekleyebilirsiniz.
HAFTADA BİR, AYDA DÖRT KİLOYU GEÇMEYİN
Sağlık uzmanları haftada yarım ile bir kilo civarında kilo kaybının sağlıklı bir kişide sorun yaratmayacağını söylüyor. 60 yaşın üzerindekilerde, geçmişinde kanser hikâyesi olanlarda, organ yetmezliği ve benzeri sağlık sorunları bulunanlarda ve tabiî ki çocuklarda bu hızda kilo kaybı bile bazen sorun yaratabiliyor.
Söylemek istediğimiz şey şu: Gazete, dergi ve televizyonlarda gördüğünüz hızlı kilo verdiren haplar, şuruplar ve diyet planlarına inanmayın ve bunlardan faydalanmaya kalkmayın. Hızlı kilo kaybı sağlayan programların ancak tıbbi gözlem altında uygulanabileceğini ve bir doktor onayı ile böyle bir programın başlatılabileceğini aklınızdan çıkarmayın.
ONA BUNLARI SÖYLEMEYİN!
Kilo fazlalığı sorunu, çocukların ve gençlerin de sağlığını tehdit ediyor. Ergenliğe girmeden önce kilo alanlarda, bu kiloları erişkinliğe taşıma riski yüzde 20-50 arasındayken ergenlikten itibaren kilo alanlarda bu oran yüzde 50-70’e yükselmektedir.
Tip II diyabet, yüksek tansiyon, damar sertliği gibi birçok sağlık sorunu ile karşılaşmamaları için önlem almak her ebeveynin görevidir. Ancak çocuklarla ve ergenlerle kilo sorununu paylaşmak incelik isteyen bir konudur.
Özellikle ergenlikte gençler ebeveynlerinin kendilerini anlamadıklarını düşündüklerinden “içlerini dökmek” için yakın buldukları akrabaları ya da arkadaşlarının ebeveynleri ile duygu ve düşüncelerini paylaşırlar. Bu noktada daha profesyonelce bir yaklaşım açısından bir psikolog ile işbirliği yararlı olabilir.
EBEVEYN NE YAPMALI?
Konuşurken içinde “fazla”, “çok”, “yeterince değil” ya da “yetersiz” sözlerinin geçtiği tümceler kurulmamalıdır. Örneğin “Yeterince cesaretin yok.” ya da “Çok atıştırıyorsun.” gibi saptamalar uygun olmayan yaklaşımlardır.
Aynı derecede olumsuz olan bir başka yaklaşım da “Sen o kadar şişman değilsin” tarzıdır. Durumunu yadsımaya yönelik bu tutum yüzünden fazla kilolarıyla savaşma motivasyonunu yitirebilir. Oysa hakkındaki gerçeklerin farkında olması cesaret ister ama aynı zamanda ona güç de verir.
SOFRADA...
Kilo sorunu olan bir çocuk ya da ergenle sofrada kilo ve beslenme dışında her şey konuşulmalı ve tartışılmalıdır.
Gelecek gençlerin; onlarda sağlık bilincini yerleştirme sorumluluğu da bizim.
Tatlandırıcılar şişmanlatıyor
Şekerin zararlarından korunmak istiyorsanız tatlandırıcı kullanmak yerine kullandığınız şeker miktarını azaltın. Bir süre sonra şeker tadının size zaten yabancı hale geleceğini göreceksiniz.
Suni tatlandırıcılar kalori tasarrufu yapsalar bile verdikleri yoğun tat duygusu ile vücudu daha fazla kalori almaya yönlendiriyor. Yani tatlandırıcılar kilo aldırabiliyor.
Şişkinlik sorununuz varsa
Sık karşılaşılan şişkinlik ve gaz sorununun arkasında çoğu zaman fazla miktarda sebze (kereviz, lahana, havuç, karnabahar, soğan), bakliyat (kuru fasulye, nohut) ve bol şekerli çok tatlı meyvelerin (elma, kayısı, üzüm, erik) sık ve fazla tüketilmesi geliyor. Eğer sizin de şişkinlik şikâyetiniz varsa bu yiyeceklerden uzak durmanızda yarar olabilir.
Emzirilen bebekler için vitamin ve mineral destekleri
Kızımız torun büyütüyor ya, biz de bebek beslenmesine dikkat kesildik! Soruyor, soruşturuyor, bizim beslenme uzmanlarından da yararlanarak işi anlamaya çalışıyoruz.
4 aydan önce bebeklere katı besinler verilmiyor. Özellikle ilk 4-5 ayda anne sütünün yerini hiçbir şey tutmuyor. Yani anne sütü tam bir beslenme kaynağı. Bu dönemde bazı çocuklarda demir, D vitamini ve flor kullanmak gerekebiliyor. Ancak bu kararı doktorun vermesi gerekiyor. Hangi bebeklerde ve ne miktarda demir, D vitamini kullanılacağına doktor karar veriyor.
Anne sütü, en güvenli süt ve her zaman mutlaka emzirilerek verilmesi de gerekmiyor. Gerektiği zaman kullanılmak üzere anne sütü memeden sağılıp uygun ve hijyenik şartlarda saklanarak kullanılabiliyor. Bu konularda daha doğru bilgilenmek için çocuk sağlığı uzmanlarıyla görüşmeniz doğru olacaktır.
Tüp bebek ve mikroenjeksiyon
Bebek sahibi olamayan çiftlerde uygulanan yardımla üreme tekniklerinin biri de tüp bebek (IVF)tir. Bu uygulamada erkekten alınan spermler ile kadından toplanan yumurtalar laboratuvar ortamında yan yana konularak spermin yumurtanın içine girerek onu döllemesi beklenir. Bunun sonucunda oluşan embriyo, rahmin içine yerleştirilir.
Tüp bebeğin bir ileri aşaması olan mikroenjeksiyon (ICSI) de ise sperm, embriyologlar tarafından çok ince bir enjektör ile yumurtanın içine enjekte edilir (mikroskopik enjeksiyon). Dolayısıyla, tüp bebek ve mikroenjeksiyon her zaman sorulduğu gibi ayrı birer yöntem değildir, yumurta hazırlanması, toplanması ve sperm hazırlanması aynı şekilde olup, sadece laboratuvar işlemi yönünden farklılık görülmektedir.
Güzel yaşlanmak ne demek
İyi ve güzel yaşlanmak demek; “iyi hayat” sürmek anlamına geliyor. Amacınız, vücudunuzda yaşlanma ile oluşan bazı değişimlerle mümkün olduğu ölçüde baş etmek olmalıdır. Hepimiz mutlaka yaşlanacağız. Yaşlanmanın güzel yanlarını da olumsuzluklarını da yaşayacağız. Önemli olan nasıl yaşlanacağımız, ne kalitede bir hayat yaşayacağımızdır.
Araştırmaların ortaya koyduğu şey kendine iyi bakan insanların daha iyi yaşlandığıdır. Eğer yaşlılık belirtilerini daha az hissetmek istiyorsanız kendinize iyi bakmayı öğrenmek ve ortaya çıkan sağlık sorunlarını en kısa zamanda iyileştirmek amacına yoğunlaşmalısınız.
Yaşlanma sürecinde oluşabilecek her problem için yapabileceğiniz bir şeyler daima vardır. Söz konusu kalp-damar hastalıklarından korunmak, osteoporozu yavaşlatmak, görme ve işitme kaybını azaltmak olduğunda da depresyon ve/veya bellek sorunlarını yavaşlatmak olduğunda da aynıdır.
Salatalık kolesterolü azaltır
Salatalık özellikle kabuğunda bol miktarda bitkisel sterol ihtiva eder. Bitkisel steroller bağırsaklarda kolesterolün emilmesini azaltarak kanda toplam kolesterolü yüzde 10-15 oranında azaltabiliyor. Kolesterol ile mücadelede salatalıktan daha çok yararlanmak istiyorsanız kabuğu ile birlikte yiyin (tabii iyice yıkadıktan sonra).
Salatalığın çok düşük kalorili bir sebze olduğunu da hatırlatalım. Eğer diyet yapıyorsanız ara öğünlerinizi 2 orta boy salatalıkla geçiştirmeyi düşünebilirsiniz. Daha güçlü bir ara öğün düşünüyorsanız dilimlenmiş salataya yarım bardak yağsız yoğurt ekleyin.
Paylaş