Herkesin sevdiği sözcükler, beğendiği bazı cümleler vardır. Benim favori sözcüklerimden biri "hayat"tır.
Bu sözcüğü içine alan bir cümle var ki onu da çok beğenirim: Bugün geri kalan hayatımızın ilk günü! Hayata her gün yeniden başlamak, her günü yeni ve taze bir başlangıç yapmak mümkün. Çünkü "her gün önemlidir". İyi bir hayat sürmek istiyorsak kendimiz için yapabileceğimiz çok ama çok şey olduğunu hiçbir zaman unutmamamız, hayatımızı ilk fırsatta değiştirmeye çalışmamız ve bu işe kendimizden başlamamız gerekiyor. Bunun yollarından biri de sağlığımızla ilgili daha fazla bilgi edinmektir. Kalbimizi tehdit eden şeker hastalığından kolesterole, yüksek tansiyondan strese ya da geleceğimizi karartabilen sigaradan çevre kirliliğine, gıda güvenliğinden her gün yuttuğumuz vitaminlere kadar pek çok konuda bilgilenmemiz gerekiyor. Günlük hayatınızda işe yarayacağını umduğum bu yeni formata bugün de devam ediyoruz. Aslında bu formatın en güzel tariflerinden birini halen Amerika’da yaşayan değerli bir kalp doktoru arkadaşımız Dr. Özgen Doğan koymuş: "Doktoruma bir sorum var?" Evet efendim, doktorunuz sorularınızı yanıtlamaya devam ediyor.
CİNSEL YAŞAM:
Hepatit B cinsel yolla bulaşır mı?
Hepatit B’yi cinsel yoldan bulaşan hastalıklardan biri olarak kabul eden de var, etmeyen de. Hepatit B bütün dünyada süratle yayılan bir enfeksiyon. En çok da cinsel ilişki ile bulaşıyor. Karaciğere ciddi ve kalıcı zararlar verebilen, karaciğer yetmezliği hatta karaciğer kanseri gibi son derece tehlikeli sonuçları olabilen bu tedavisi güç enfeksiyondan korunmanın en güvenli yolu aşılanmak. Özellikle cinsellik yaşına giren, Hepatit B’ye karşı bağışıklığı olmayan genç kız ve erkeklerin aşılanmaları ve ayrıca Hepatit B bulaşması hakkında bilgilenmesi gerekiyor. Hareketli bir cinsel yaşamı olan(!) herkesin ya da birden fazla seks partneri ile birlikte olma ihtimali olanların bu aşıyı yaptırmalarında fayda var.
EGZERSİZ
Protein tozları tehlikeli olabilir mi?
Egzersiz çalışmaları yapan, özellikle spor salonlarında ağırlık çalışmaları ile kaslarını geliştirip, bol kaslı bir vücuda sahip olmak isteyen gençleri bekleyen önemli bir tehlike var: Protein tozları! Eğer proteine ihtiyacınız varsa bunu karşılamanızın diğer yolu protein tozları, hapları veya enerjisi yükseltilmiş protein barları değil, protein yönünden zengin yiyecekler yemektir. Bu tozların içinde bazen hormonlar (androjenler) ve kimyasal katkılar bulunabiliyor. Başka katkılar da eklenebiliyor (bunlar etiketinde belirtilmiyor). Biz protein tozlarının kullanılmasını önermiyoruz. Egzersiz yaparak vücut geliştirmede mesafe almak isteyenlere beslenme uzmanlarından yararlanmalarını öneriyorum.
MENOPOZ
Kilo aldırır mı?
Kadınların çoğu menopozda hatta menopoz öncesi dönemde (premenopoz) kilo almaya başlayabiliyor. Menopoza yol açan hormonal değişiklikler, eksiklikler orta yaşlarda zaten belirginleşen metabolizma yavaşlığını daha da hızlandırıyor. Genel olarak 40’lı yaşların ortalarından itibaren hatta bazen 40’lı yaşlardan itibaren kadınlarda bacak ve kalça bölgesinden kilo alma eğilimi ortaya çıkıyor. Bunu önlemenin iki etkili yolu var: Daha az kalori tüketmeye ve daha çok kalori harcamaya gayret etmek. Yani bu dönemde eskiye oranla biraz daha az yemeniz ve daha fazla hareket etmeniz gerekiyor.
YAŞLANMA
Göz için en faydalı vitaminler hangileri?
Çocukluğunuzda siz de "havuç ye göze iyi gelir" diye işitmiş olmalısınız. Gerçekten de, betakaroten içeren yiyecekler göz sağlığını destekliyor. Özellikle yaşlanma bölgesinde gözün ağ tabakası kısmında meydana gelen bozulmaları azaltmada betakaroten dışında E ve C vitaminleri de etkili. Çinko ve bakır da faydalı. Doğal maddelerden lütein ve zeosantinin de etkili birer göz desteği olabileceği biliniyor. En doğru yaklaşım bunların hepsinin bulunduğu karışımları kullanmak olmalıdır. Güvenilir bir firmanın ürettiği C vitamini (300-500mg), E vitamini (100 mg), çinko (1020 mg), betakaroten (35 mg), lütein (4050 mikrogram), zeosantin (400mikrogram) içeren bir destek yaşlanmaya bağlı maküla bozulması olarak bilinen sorunu geciktirmede faydalı olabilecektir.
BESLENME
Kolesterolü azaltan besinler hangileri?
Posası bol, fitosterol denilen doğal maddelerden zengin olan yiyeceklerin çoğu kolesterol kontrolüne yardımcı oluyor. Ceviz, kuru fasulye dahil bakliyatlar, soya fasulyesi, elma, yeşil yapraklı yiyecekler, esmer pirinç ve keten tohumu bu konuda en etkili besinler. Posadan zengin olan diğer yiyecekleri de (portakal, kivi, köklü sebzeler) bu gruba dahil edebilirsiniz. Yulaf kepeğinin de güçlü bir kolesterol azaltıcı olabileceği belirtiliyor. Doğal gıdalardan kırmızı maya pirinci geleneksel bir Çin yiyeceğidir, güçlü ve etkili bir kolesterol azaltıcıdır. İçinde "monakolin" adlı bir madde var ve bu madde tıpkı reçeteli kolesterol düşürücü statinler gibi çalışıyor! Monakolin ile çok kullanılan bir statin olan lovastatin yapısal olarak birbirine çok benziyor. İşte bu nedenle bu yiyecek özellikle Amerika’da sağlık dükkánlarında "kolesterol kontrolüne yardımcı olur" uyarısı ile birlikte satılabiliyor.
KALBİNİZ
Kalp hastalığı erkeklerde neden daha sık görülüyor?
Kalp krizleri ile neticelenebilen ritim bozukluğu, kalp yetmezliği gibi sonuçları da olan koroner kalp hastalığına erkeklerde kadınlara oranla biraz daha sık rastlanıyor ama kalp-damar hastalığını bir erkek hastalığı olarak düşünmemek gerekiyor. Kalp hastalığına bağlı ölümler dikkate alındığında erkekler ve kadınlar arasında herhangi fark söz konusu olmuyor. Kadın ve erkekler arasındaki fark kadınların bu hastalığa erkeklerden 5-10 yıl daha geç ve genellikle de menopoza girdikten sonra yakalanmaları. Bilinenin tam tersine koroner kalp hastalığına yakalanan kadınlarda, hastalığın olumsuz ve tehlikeli sonuçlarına yakalanma ihtimali, erkeklerden daha yüksek bulunuyor. Yani kısa dönemde kadınlar koroner kalp hastalığından daha çok etkileniyor. Diğer taraftan kadınlarda kalp krizinin öncü işaretlerine de çoğu zaman rastlanmıyor ya da tipik işaretler yerine halsizlik, yorgunluk, baş dönmesi gibi önemsenmeyen belirtiler ortaya çıkıyor. Kısacası kalp damar hastalığını bir erkek hastalığı gibi düşünmek yanlış!
KÖTÜ BİR ALIŞKANLIK
Puro masum mu?
Sigaranın zararları artık çok iyi biliniyor ama bu kötü alışkanlıktan kurtulmayı bekleyenleri başka bir tehlike bekliyor: Puro. Araştırmalar puronun yeni bir moda haline geldiğini gösteriyor. Çoğu insan ne yazık ki puronun da çok tehlikeli olduğunun farkında değil. Puroda da toksik madde nikotin bol miktarda bulunuyor. Dil ve ağız içindeki zengin damarsal yapı nedeniyle nikotin dahil zararlı maddeler süratle kana karışabiliyor. Ayrıca puroda da sigara gibi amonyak benzopren gibi toksik maddeler bol miktarda bulunuyor. Karbon monoksit miktarı ise sigaradan bile yüksek olabiliyor. Puro tiryakilerinde akciğer kanseri yanında, ağız, boğaz, dudak ve gırtlak kanserlerine de yakalanma riski artıyor. Ünlü puro tiryakilerinden Babe Reuth’un gırtlak kanserinden öldüğünü lütfen unutmayın. Günde 35 puro içmenin bir paket sigara içmekten hiçbir farkı olmuyor.