Sosyal değişimler beslenme alışkanlıklarını da değiştiriyor. Yaşadığımız "hızlandırılmış hayat" süreci beslenmeye ayırdığımız süreyi kısaltıyor.
Yemeye-içmeye ayrılan zaman azalınca ayaküstü atıştırılan fast-food besinlerin tüketimi artıyor. Daha sık seyahat etme zorunluluğu, zamanın önemli bir kısmının dolmuş, otobüs, otomobillerde geçmesi, iş hayatının tam bir yarış alanı halini alması fast-food beslenme alışkanlığını yaygınlaştırıyor.
Türkiye’de de hızla yaygınlaşan bu ayaküstü beslenmeye ve hazır gıdaların daha çok ve hızlı tüketimine dayanan bu yeni beslenme trendinin önüne geçmek pek kolay değil. Önümüzdeki yıllarda fast-food ürün kullanımı daha da yaygınlaşacak. Fast-food besinleri yasaklamak veya ayıplamakla, tüketicilere sadece olumsuzluklarını anlatmakla soruna çözüm bulmak olanaksız. Çözüm sağlıklı fast-food ürünler veya mönüler oluşturmakta, tüketicinin beslenme bilincini arttırmaktadır.
Pide, lahmacun, simit, ekmek arası döner, tost, sandviç, hamburger yemeye devam edeceğiz. Kızarmış patatesi, pizzayı, kızarmış tavuğu veya mayonez, yağ ve yumurta yüklü yiyecekleri, kolalı, gazlı, meyve özlü içecekleri tüketmeye ara vermeyeceğiz! Fast-food beslenmenin bizi kalpten götürebileceği, kanser yapabileceği, şişmanlatıp tansiyonumuzu, şekerimizi yükselteceği endişesiyle yaşamak yerine bunları sağlıklı hale getirmenin yollarını aramak ve bulmak zorundayız. Zararlı olanları zararı az veya zararsız alternatiflerle değiştirmek ya da zararlarını azaltıcı önlemler geliştirmek gerekiyor. Fast-food besinler arasında hazır çorbalar, dondurulmuş gıdalar ve take-away ürünlerin de bulunduğunu unutmayın.
NEDEN ZARARLI?
Fast-food besinlerin sorunları sadece yüksek kalorili olmaları değil. Bu besinlerin çoğu vitamin ve mineral gibi değerli besin unsurlarından ve posadan fakirdir. Fast-food besinlerin neredeyse tamamının kalorisi yüksektir. Çoğunun besleyici değeri düşüktür. En küçük fast-food öğününde bile 400-500 kalori alırsınız. Abartılmış bazı fast-food mönülerinin toplam enerji değeri 1500-2000 kaloriye kadar yükselebiliyor. Bunun nedeni fast-food ürünlerin karbonhidrat ve yağlar yönünden zengin olmasıdır. Fast-food ürünlerdeki enerjinin neredeyse yarısının yağlardan gelmesi de önemli bir sorundur. Ne yazık ki bu yağlar çoğu kez sağlığa zararlı doymuş veya trans yağlardır. Karbonhidratlar ise glisemik yükü yüksek, kanda şeker-ensülin dengesini bozan karbonhidratlardır. Özellikle derin yağda kızartılan, mayonez veya hazır soslar eklenen fast-food ürünlerinde yağ miktarı fazlalaşıyor.
Fast-food ürünlerin başka yanlışları da var! Bu ürünlerin tuz veya sodyum içerikleri yüksektir. Posadan, A ve C vitamini gibi vitaminlerden, çoğu kez kalsiyum ve diğer minerallerden fakirdir. Bu ürünlerde bulunan karbonhidratlar kana hızla karışmakta, şeker-ensülin dengesinde ciddi dalgalanmalar yapmaktadır. Pişirilme yöntemleri sağlıksızdır. Pişirilmeleri sırasında besin unsurlarının çoğu kaybolmakta veya yapılarında sağlığa zararlı yeni maddeler oluşmaktadır. Çok yüksek ısıda üretilenlerde kanser yapıcı yeni kimyasallar oluşabilmektedir.
Fast-food mönülerde tüketilen içeceklerin şeker oranı yüksektir. Kullanılan şeker mısır şurubu kökenlidir ve sağlığa olumsuz etkilerinin olabileceği ileri sürülmektedir. Bu içecekler genellikle kafeinden de zengindir. Yüksek enerjili olmaları nedeniyle şişmanlatma olasılıkları, kafein içerikleri nedeniyle sağlık zararları muhtemeldir.
NELER YAPILABİLİR?
Fast-food besinleri sağlıklı hale getirmek istiyorsanız, kolay ve uygulanabilir bazı yöntemler var. Bunlardan yararlanarak sağlıklı fast-food mönüleri oluşturmanız mümkündür. Fast-food besinleri çok sık tüketmek zorunda kalıyorsanız, aşağıdaki önerileri uygulayarak kalori-enerji, tuz-şeker ve doymuş yağdan gelen zararları azaltabileceğinizi bilmenizde yarar var.
1. Daha çok sebze ve salata tüketin. Fast-food mönülerini incelerken seçimlerinizi sebze ve salatası bol alternatiflerden yapın. Salatalarınıza hazır salata sosları, peynir, et, tavuk, ekmek, cips parçaları eklemekten kaçının. Yüksek kalorili besinlerle dolu salatalar yerine doğal, katkısız olanları tercih edin. Salatanıza sos değil, limon, sirke veya balzamik ekleyin.
2. Daha küçük porsiyonlar tüketmeye özen gösterin. Küçük porsiyonların daha az kalori, tuz ve doymuş yağ anlamına geldiğini unutmayın.
3. Izgara veya fırında hazırlanan yiyeceklere öncelik verin. Fast-food mönülerinden seçim yaparken, hindi, tavuk, kırmızı et veya köfte ısmarlarken ızgara ya da fırında pişirilenleri seçmeye özen gösterin. Izgara sebzeler varsa onları sipariş edin.
4. Zararlı seçenekleri görmezden gelin. Mönüleri incelerken kızarmış patates, bol şantili dondurma, mayonezli ürünler ve yumurtalı-sucuklu-salamlı pizzaları pas geçin! Fırınlanmış veya haşlanmış patates, sebzeli ince pizza, ince kepek ekmeği ile hazırlanmış ton balıklı ya da tavuklu sandviç deneyin.
5. İçecek siparişlerinize önem verin. Su veya soda sipariş verin. Yağsız ayran ya da taze sıkılmış meyve sularını tercih edin. Büyük boy içecekler yerine küçük boyları tüketin. Ortalama bir fast-food mönüsünün sadece içecek bölümüyle vücudunuza 150-200 kalori yükleyeceğinizi unutmayın. Büyük boy bir kolalı içecek veya meyve suyu konsantresinde bu miktar 500 kaloriye ulaşabiliyor.
6. Tatlıyı boş verin. Fast-food mönülerle ne yaparsanız yapın, bedeninize gereğinden fazla kalori yüklersiniz Bu kalorileri daha da arttırmak istemiyorsanız, tatlı siparişlerinizden vazgeçin. Fast-food restoranlarında tüketeceğiniz herhangi bir tatlı siparişinin en az 200 kalori daha yüklenmek anlamına geldiğinden şüphe etmeyin.
NASIL YAŞIYORLAR?
BALIK AYHAN (Müzisyen)
37 yaşındayım. Boyum 1.68, kilom 123. Daha çok beyaz et yemeye özen gösteriyorum. Haftada bir, bazen iki haftada bir kebapçıya gittiysek kırmızı et yerim. Tuz kullanmam ama tatlıyla aram iyidir. Aslında herkese göre biraz daha ters bir hayat yaşıyoruz. Çoğunlukla herkesin yattığı saatte kalkıyoruz. Yani insanlar öğle yemeği yerken kahvaltı ediyoruz. Ama buna rağmen sekiz saat uyumaya gayret ediyorum. Alkol sık kullanmam. Örneğin son üç aydır içmiyorum. Ama neredeyse günde bir paket sigara içiyorum. Stüdyo çalışmalarım olduğu zaman eğer çok yorgunsam C vitamini alırım. Mesleğimiz müzik de olsa streslidir. Ama bir o kadar da hareketliyiz. Günde en az iki saat darbuka çalıyorum mesela. Ailede ırsi bir hastalık yok. Sadece annemin kalp rahatsızlığı vardı. Babamın ise hiç rahatsızlığı yok.
PROF. MÜFTÜOĞLU’NUN YORUMU
Balık Ayhan’ın teşhisi çok doğru! Müzik sektöründe çalışan sanatçıların çoğunun bedenlerinin doğal biyolojik ritmine ters bir yaşamı var. Saat 4’te yatağa giren biri 7-8 saat uyusa bile ne uykunun keyfini yeterince alabiliyor, ne de değişen biyoritminin oluşturduğu sorunları önleyebiliyor. Bizi genlerimizin yönettiği, gerçek patronların genlerimizin olduğu doğruysa - ki doğrudur-, milyonlarca yıl genlerinin verdiği notlarda yazılı biyoritimler ile yaşayan insan bedeni ve ruhu yeni değişimlere yeteri kadar ayak uyduramıyor. "Mal sahibi, mülk sahibi hani bunun ilk sahibi?" sorusunun doğru yanıtı "gen"ler olmalıdır! Genler mal sahibi, biz kiracı veya devre mülkçüyüz. Genlerimizin verdiği talimatlara uyduğumuz sürece sağlıklı ve rahat bir hayat süreriz. Genlerimiz bizi hava kararınca uyumamız, gün doğunca uyanmamıza göre programlamıştır. Bedenimizdeki biyolojik süreçler, hormon vb. gibi maddelerin yapım zamanları ve miktarlarıyla daha pek çok şey gece-gündüz ilişkisine, zamanlamasına göre ayarlanmıştır. Gündüz uyanık olmak, gece uyumak içindir! Hepimiz ne yapıp edip beden ve ruhumuzu müthiş etkileyen gece-gündüz ritmine uymak zorundayız. Ekmeğimizi gece kazansak da bunu unutmamalıyız. Balık Ayhan’ın beslenme alışkanlıkları fena değil. Sigara kullanması ciddi bir dezavantaj. Stresi yoğun, kilosu fazla, uykusu sorunlu birinin sigara kullanmaması daha da önemli. Balık Ayhan’a fazla kilolarından kurtulmasını, sigarayı bırakıp daha aktif bir yaşam tarzı oluşturmasını ve fırsat buldukça gece uyumasını tavsiye ederim. Sağlıklı, mutlu, keyifli ve huzurlu bir hayatı olsun.