Yaşam süresi uzadıkça yeni iş alanları ortaya çıktı. Bu alanlardan bazılarında müthiş bir büyüme var.
Anti-aging cilt bakım ürünleri alanı bunların başında geliyor. Bu ürünlerin yıllık satış rakamlarının Amerika’da 34 milyar dolara yaklaştığı söyleniyor ve bu büyüklük kozmetik üreticilerinin iştahını kabartıyor. Ciddi araştırmalar yapmayı bırakın, etkili olup olmadığı bile doğru dürüst test edilmemiş ürünler birbiri ardına piyasaya sürülüyor. Özetle, "anti-aging cilt ürünü" pazarında ciddi bir kirlenme var. Dermatoloji uzmanlarına göre büyük paralar ödenerek satın alınan bu krem ve serumların çoğu işe yaramıyor. Uzmanlar bu ürünleri kullanmak yerine cildi güneşten, sigaradan, alkolden, kirli havadan ve kalitesiz makyaj malzemelerinden uzak tutmayı, temiz su ile sık sık yıkamanızı öneriyor. Eğer ille de "Ben cildime destek olmak istiyorum" diye ısrar ediyorsanız hiyalüronik asit içeren nemlendiriciler, tamir edici peptitler, C ve E vitamini gibi antioksidanlar ile alfa lipoik asit ve CoQ10 bulunduran ürünler bu yıl da favori görünüyor. Ama o ünlü altın kuralımız hálá değişmiş değil: Cilt içerden beslenir, dışardan desteklenir!
Bağışıklık sistemimi nasıl güçlendirebilirim?
Kış aylarında üst solunum yolları enfeksiyonlarına, özellikle grip ve nezleye yakalanma olasılığı artıyor. Ayrıca yaşlıların sinüzit, zatürree gibi enfeksiyonlarla karşılaşma riski de yükseliyor. Bu nedenle kış aylarında daha fazla taze meyve ve meyve suyu yiyip içmek gerekiyor. Bitkisel destek olarak umklaoba, ekinezya gibi desteklerden de faydalanmak mümkün. N-Asetil Sistein ihtiva eden tabletlerden her gün kullanmanız durumunda özellikle üst solunum yolunuzun bağışıklığını güçlendirebiliyorsunuz. C vitamini desteği almanın faydalı olabileceğini kabul edenler hala çoğunlukta. Eğer günde 500-1000 mg C vitaminini geçmiyorsanız herhangi bir zarar görmüyorsunuz, faydalanmanız da mümkün olabiliyor. Bizde çok fazla bilinmeyen Elderberry bitkisinden elde edilen özlerin de faydalı olabileceği belirtiliyor. Beta glukanın faydasına inananlar da var, inanmayanlar da. Çinkoyu günde 20 mg civarında destek olarak almanın faydalı olabileceğini düşünenler hálá çoğunlukta. Bunların hepsini birden kullanmanız da gerekmiyor. Eğer grip ve zatürree aşılarınızı yaptırdıysanız bazen bu önlemler bile yeterli olabiliyor.
Egzersizin zararlısı var mı?
Egzersiz yaparken nefes nefese kalıyorsanız, yol arkadaşınızla veya telefonla arayanlarla konuşamıyorsanız, konuşurken nefes nefese kalıyorsanız, yaptığınız egzersizin aerobik değil anaerobik olduğundan kuşku duymayın. Bu koşullarda yapılan egzersizler oksijensiz kalori yaktığından, hücrelerinizde zararlı serbest radikallerin üretimini artırıyor. Serbest radikalin fazlası ağrılara, yorgunluğa ve uzun dönemde de erken yaşlanmaya yol açıyor. Eğer egzersizden daha fazla yarar sağlamak istiyorsanız durmalı-hızlanmalı (kaotik ve aerobik) egzersizleri tercih edin. Anaerobik egzersizleri yapmakta ısrarlı iseniz egzersize başlamadan evvel 600 mg Coenzym Q10, 500 mg C vitamini ve 50 ünite E vitamini kullanın.
İyi kolesterol HDL nasıl yükseltilir?
İyi kolesterolün herkes ve her yaş için 50 mg’dan yüksek olmasında fayda var. 60’ın üzeri ise son derece güvenli bir durum olarak kabul ediliyor. HDL kolesterol 45 mg’ın altına düştüğünde kalp damar hastalıklarına yakalanma riski yükseliyor. 35 mg altında olduğu durumlarda risk iyice artıyor. İlaç üreticileri bütün gayretlerine rağmen iyi kolesterolü artıran bir molekül geliştiremediler. Amerikan Pfizer firması sonuca bir hayli yaklaştı ama ürettiği molekülün oluşturabileceği yan etkiler nedeniyle çalışmalarını durdurma kararı aldı. Bugün için iyi kolesterolü artırabilecek sadece bir moleküle sahibiz. O da, B vitaminlerinden biri olan "Niacin!" Niyasin (eğer yüzde kızarma, baş ağrısı, cilt döküntüsü gibi yan etkiler ortaya çıkarmazsa) düzenli olarak kullanıldığında kanda HDL kolesterol seviyesini yükseltiyor ama yukarıda yazdığımız yan etkilerin çok sık görülmesi bu vitaminin kullanımını sınırlıyor. İyi kolesterolü artırmanın başka yolları da var. Kilo vermek, sağlıklı bir kiloya dönmek özellikle fazla kilolu ve şişmanlarda iyi kolesterolü yükseltiyor. Düzenli egzersiz yapmanın da yararlı olduğu biliniyor. Özellikle tempolu yürüyüşlerin, büyük kas gruplarını çalıştıran egzersizlerin faydalı olabileceği belirtiliyor. Sigara içenlerin sigarayı bırakması halinde de iyi kolesterol yükseliyor. Günde 1-2 bardak şarap veya bir ölçü rakı, votka, viski vb. sert içkinin de HDL kolesterolü artırabileceği belirtiliyorsa da biz bu yolu tavsiye etmiyoruz. Doymuş yağları azaltmanın, trans yağları sınırlamanın, zeytinyağı dışında kalan bitkisel yağları ölçülü kullanmanın da iyi kolesterolü artırabileceği aklınızda olsun.
Cilde iyi gelen besinler hangileri?
Cilde yararlı yiyeceklerin başında meyve ve sebzeler geliyor. Özellikle taze, renkli ve organik olanlar. Antioksidan zengini her yiyecek ama özellikle likopen içerenler (domates), beta karoten ihtiva edenler (havuç, kayısı), E vitamini yönünden zengin olanlar (tam tahıllar, yağlı tohumlar) ve C vitamini zengini besinler cilde daha iyi geliyor. Omega 3 yağlarından zengin balıkların ve zeytinyağının da cilt dostu oldukları biliniyor. Eğer cilt dostu desteklerden de faydalanmak istiyorsanız alfa lipoik asit ve CoQ10 içeren desteklere öncelik vermeyi sürdürün. Son yıllarda piknogenol ihtiva eden desteklerden de iyi sonuç alınabileceği anlaşıldı. Selenyum, çinko minerallerinin de faydalı olabileceği biliniyor. Eczanelerde saydığımız bu maddeleri içeren çok sayıda ürün (Evelle, Pro-der, Alfadell) var.
Homosistein yüksekliği tehlikeli mi?
Kanında fazla miktarda homosistein bulunanlarda bellek bozukluklarına daha sık rastlandığını gösteren bazı bulgular var. Bu maddenin kanda fibrin, tromboksan ve lipoprotein-a (Lpa) gibi maddeleri artırdığı, pıhtılaşmayı kolaylaştırdığı ileri sürülüyor. Homosisteinin damar dostu bir madde olan nitritoksidi azalttığı da belirtiliyor. Bu nedenle bir tedbir olarak kalp damar hastalığı ve bunama riski yüksek olanlarda homosisteinin 14’ün üzerinde bulunması pek arzu edilmiyor. Bizim gözlemlerimiz homosistein yüksekliğinin Türkiye’de çok seyrek görülen bir problem olmadığı yönündedir. Folik asit, B12 ve B6 desteği almak homosisteini azaltmaya yetiyor. Homosistein seviyesi kan analizleri ile belirlenebiliyor. Pahalı bir tarama yöntemi de değil.
Damacanalar özellikle yıpranmış hale geldiğinde yapılarında bulunan bazı kanserojen maddeler suya karışabiliyor. Ayrıca damacanaların hammaddesinde fosgen adı verilen zehirli bir gaz da bulunabiliyor. Diğer taraftan damacanalar ve plastik su şişelerinde bulunan bisfenol-A isimli madde de sağlık için son derece tehlikeli kabul ediliyor. Yapmanız gereken şey kullandığınız damacana sularında damacananın yıpranmamış olmasına özen göstermek, güneşte uzun süre kalan damacana ve şişe sularını satın almamaktır.