Paylaş
Biz hekimlerin yaşamınıza ilişkin bazı kısıtlama veya yasaklar getirmekten hoşlandığımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. En azından ben kendi hesabıma –bazılarına yasakçı hoca (!) gibi gelsem de- ciddi kısıtlamalar koyup hayatı zehir eden bir hekim gibi davranmayı hiç istemem.
Ama ne var ki, bu iyi kalpli yaklaşım özellikle kişisel sağlık planlamalarınızı yaparken bazı sınırlamalar getirmemize de engel olmayabiliyor. Yeri ve zamanı geldiğinde unu da, tuzu da, şekeri de, yağı da yasaklayabiliriz. Hatta son zamanlarda iade-i itibar kazanıp özgürlüğüne yeniden kavuşan yumurtayı bile eğer alerji yapıyorsa yasaklamamız mümkün olabilir. Nedeni şu...
HERKES FARKLIDIR
Hepimiz biriciğiz, biriz, bir taneyiz. Ortak bazı özelliklerimiz tabiî ki var ama vücudumuzun özellikle besinlere verdiği tepkiler birbirinden oldukça farklı olabiliyor. Birimiz iki fincan kahve içince geceyi koyunları sayarak yorgun ve uykusuz geçirirken, öbürümüz yatağa girmeden önce 2-3 fincan Türk kahvesini zevkle höpürdetip yastığı görür görmez uykuya dalabiliyor.
Ali Bey’in tansiyonunu zerre kadar etkilemeyen bol tuzlu bir yemek, Veli Bey’in tansiyonunu zıplatabiliyor. Her gün tabaklar dolusu yemek, dilim dilim beyaz ekmek, envai çeşit tatlı yediği halde kilo almayan ama pilavı iki kaşık fazla yiyince ertesi sabah tartıda yarım kilo fazlalaştığını görüp şaşıranlarla siz de tanışmış olabilirsiniz.
Örnekleri daha da çoğaltmamız mümkündür. Muz yiyince kaşınanları, kepekli ekmek yiyince reflüsü azanları, portakal suyu içince mide spazmından kıvrananları, bir parça çikolata yiyince bile safra krizi tutanları da dinlemiş olmalısınız.
Bütün bunlar her bedenin farklı besinlere farklı tepki verecek şekilde yaratılmış olmasından ileri geliyor. Ancak bazı besinler var ki onlara karşı bedenimiz zaten olumsuz tepkiler verme eğilimindedir. Özellikle de fazla kaçırıldıkları ve abartıldıkları zaman. İşte onlardan ilk beşini yandaki kutularda bulacaksınız.
ZOR OLSA DA YAPIN
Un, şeker, tuz, trans yağ ve gazlı içecekler “kesinlikle yasaktır” demenin kolay ama bu yasaklara uymanın çok zor olduğunu biliyorum. Özellikle tuzu, yağı, şekeri, unu azaltmanın lezzete hayır demek anlamına geldiğinin de farkındayım. Fırınlanmış, yanmış, karamelize hale gelmiş besinlerin pek hoşunuza gittiğinin de bilincindeyim ama siz bunlar için de “dikkatli ve uyanık olun” ve genel bir prensip olarak gereğinden fazla lezzet-damak tutkunu biri haline gelmemeye bakın.
”Damak çatlatan” yiyeceklerden uzak kalmasanız bile yiyip içerken “ifrattan kaçının, makulde kalın” diyorum.
Yasak 1
Gazlı içecekler
Bütün bunlar doğru ama bazı yasaklar var ki onlar hepimiz için hep geçerli oldu ve muhtemelen de daima geçerli olacak. Mesela kilo ya da hipoglisemi veya diyabet sorununuz olmasa bile gazlı içecekleri tüketmenin hemen herkeste ciddi zararlara yol açtığını artık çok iyi biliyoruz.
Bu nedenle de gazlı, kolalı, şekerli içecekleri herkese, her yaşta, sağlık durumu ne olursa olsun tavsiye etmiyoruz, hatta yasaklıyoruz. Yasaklıyoruz çünkü yeni tamamlanan pek çok çalışmayla da gösterildi ki bu içecekler sindirim sistemi dengesini altüst ediyor. Reflüyü, gastriti, ülseri kolaylaştırıyor. Kemik erimesini hızlandırabiliyor.
Büyüklerde de küçüklerde de dişlerimizin canına okuyor, çürümelerine yol açıyor. Asit baz dengemizi altüst ederek asit yükümüzü artırıyor ve sayılamayacak kadar çok sağlık problemine zemin hazırlıyor.
Yasak 2
Trans yağlar
Benzer şekilde trans yağları ve trans yağlardan zengin olan her türlü besini kimsenin gözüne bakmadan (!)yasaklıyoruz. Çünkü yine çok sayıda bilimsel çalışmanın sonucuna güvenerek çok net ve açık olarak biliyoruz ki trans yağlar günümüzün en önemli sağlık sorunları ve ölüm nedenleri olan kalp damar hastalıkları ve kanserlerle birebir ilişkilidir.
Bu nedenle prensip olarak margarin ile yapılmış yiyeceklerden, cipslerden, fırın-pastane ürünü tatlı, tuzlu, unlu ama ille de yağlı besinlerden uzak durun diyoruz. Ve herkesi tükettikleri besinlerin içeriklerini incelemeye ve trans yağ içeren yiyecekleri yememeye davet ediyoruz. Bu listeye burgerleriyle, kızarmış tavuklarıyla, patates kızartmalarıyla, mayonez denizinde yüzen salatalarıyla meşhur pek çok fast food zincirinin ürünlerini de dahil ediyoruz.
Yasak 3
Rafine tuz
Tuz konusu da giderek önemli bir konu haline geliyor. Ertuğrul Özkök tuzun seksüel bir anlamının da olabileceğini düşünse de (!) fazla tuzlu yemenin özellikle hâlâ yaygın olarak kullanmakta olduğumuz rafine tuzu fazla miktarda tüketmenin hiç yokken hipertansiyonu davet edebileceği, vücudunuzun asit baz ve mineral dengesini değiştirebileceği ve aklınızda bile olmayan sağlık sorunlarıyla sizi karşı karşıya bırakabileceği aklınızdan çıkarmayın diyoruz.
Siz sevgili Ertuğrul Bey’i değil beni dinleyin. Önce sofralarınızdan tuzu kaldırın ve sonra da –fazla vakit geçirmeden- rafine tuz kullanmayı bırakıp tuz ihtiyacınızı “kaya tuzu” ile karşılamaya bakın. Ama bunu yaparken bile tuz tüketiminizi sakın ha sakın abartmayın.
Yasak 4
Beyaz şeker
Son yıllarda giderek yaygınlaştırdığımız yasaklardan biri de bakkal şekeri, yani –toz veya kesme olması fark etmiyor- beyaz şeker yasağı oldu. Beyaz şekerin pek çok nedenle aşırı miktarda yenmeye başlandığını gösteren işaretlerde ve bunun neticesi olan sağlık sorunlarının yoğunluğunda belirgin bir artış var. 30-40 yıl evvel kişi başına yılda 3-5, bilemediniz 10 kiloyu geçmeyen şeker tüketimi, şimdilerde 50 kilonun üstüne çıkmış durumda. Oysa bedenimiz yılda 50 kilo şekeri kullanabilecek bir kapasiteye asla sahip değil. Aşırı şeker yüklemesi sadece şeker hastalığına yakalanmanızı kolaylaştırmıyor. Daha pek çok probleme de yol arkadaşlığı ve hazırlık yapıyor. Aşırı şeker tüketiminin koroner kalp hastalığı, bazı kanserler, obezite salgını, insülin direnci, hipoglisemi gibi sorunlarla da yakın bir ilişkisinin olduğu biliniyor.
Kısacası sağlığımızı korumak için ciddi bir “şeker savunma sistemi” kurmamız gerekiyor. Farkında değiliz ama sadece bir kutu gazlı, kolalı içecekte ya da bir şişe meyve suyu, gazozda 8-10 tane kesme şekere eşdeğer şeker bulunmuyor. İçtiğimiz çorbalarda, çiğnediğimiz sakızlarda ve daha pek çok besinde biz farkına varmıyoruz ama şeker mutlaka var.
Yasak 5
Beyaz un
Son zamanlarda daha sık gündeme getirdiğimiz yasaklardan biri de beyaz un, yani rafine un ve bu unlardan yapılmış besinler –mesela beyaz ekmek- oldu. Bu konuda da biraz çizmeyi aştığımız, ipin ucunu kaçırdığımız kesindir. Sadece ekmekle, bisküvi, çörek, börek, pastayla değil daha pek çok şeyle fazla miktarda rafine un tüketiyoruz. Yine hazır çorbalar paketlenmiş gıdalar, makarnaydı, erişteydi, şehriyeydi, kuskustu, mantıydı derken pek çok yiyeceğimiz beyaz unla akraba. Yani beyaz ekmekle bunlar dayı, teyze, hala çocukları, kuzenler gibiler.
Ve tabiî ki ruhsal bir besinimiz haline gelen fırın ekmeğinin –beyaz ekmeğin- giderek ana beslenme maddemiz haline gelmesi de son derece tehlikeli bir gelişme. Bu ekmekler yalnızca içerdikleri rafine un nedeniyle değil, eklenen pek çok kimyasal katkı sebebiyle de son derece ciddi sağlık problemlerine zemin hazırlayabiliyorlar.
Paylaş