Araştırmalara göre Avrupa ve Amerikalılar’dan daha az ilaç tüketiyoruz. Bu durumu "Fena mı hocam, demek ki daha az hastalanıyor, ilaca, seruma daha az ihtiyaç duyuyoruz" veya "Siz zaten sağlığınızı kimyasallara değil, doğal şeylere emanet edin demiyor musunuz?" diye yanıtlamaya kalkmayın. Durum pek öyle değil!
Benzeri araştırmalar halkımızın daha az diş macunu ve diş fırçası satın aldığını, tuvalet kağıdına pek itibar etmediğini de gösteriyor.
EKONOMİK verilere bakılırsa Türkiye, son yıllarda ilaç üreticileri için hızla büyüyüp gelişen bir pazar haline geldi. Bu "orijinal" ilaçlar için de, "jenerik" ilaçlar için de böyle. 2000’li yılların rakamlarına bakıldığında Türk halkının toplam ilaç tüketimi bir önceki yıla oranla neredeyse ikiye katlanmış gibi görünüyor. İlaç tüketimindeki artışın -ilaç üreticileri bu artışları bile yetersiz buluyorlar- pek çok sebebi var. Sağlık sektöründe yaşanan hızlı özelleşme süreci bunun en önemli nedeni. İlaca ihtiyacı olanlar kadar olmayanların da ilaca ulaşmaları kolaylaştı. Bu durumun getireceği ekonomik neticeler ve sağlık sorunları ayrı bir tartışmanın konusu, ama esas sorun "akılcı ilaç" kullanımında ve "maliyet-yarar ilişkisi" kavramında.
Yeni keşfedilen moleküller, kolay kolay ruhsat alamadığından ilaca erişimde bir yetersizlik de söz konusu. Yeni bir antibiyotiğin, uyku ilacının ya da başka bir molekülün Türkiye’de ruhsat alıp hastalara ulaşabilmesi en az iki yılı buluyor. Mevcut ilaçların da akılcı kullanıldığını söylemek zor. Akılcı ilaç kullanımı için üretici firmalar, doktorlar, eczacılar ve hastaların üzerlerine düşen görevleri eksiksiz olarak yerine getirmeleri gerekiyor. Üretici firmaların "orijinal ilaç-eşdeğer ilaç" tartışmalarını bir yana bırakıp, hastaların ilaca erişimleri ve doğru bilgilendirilmeleriyle ilgili problemleri çözmeleri şart. Bu problemin çözümünde Sağlık Bakanlığı’na da önemli görevler düşüyor.
Sorunların bir kısmı da doktorlar ve eczacılardan kaynaklanıyor. Doktorlar gereksiz yere "Orijinal mi, eşdeğer mi?" çatışmasının içerisine çekiliyor. Reçetelerine yazdıkları eşdeğer ilaçların orijinali ile aynı etkinliğe sahip olduğunu düşünen hekimler kadar hastalar da tam bir şaşkınlık içinde.
PROSPEKTÜS YAZILARI
Önemli bir sorun da hastaların bilgilendirilmesi sürecinde yaşanıyor. Doktorlar ilaçların etki ve yan etkilerine ilişkin bilgileri hastalarına aktarmakta pek istekli değiller. Zamanlarının az olduğunu ileri sürüyorlar, ama haklı değiller. Doktor reçeteleri (benimkiler de dahil) yeteri kadar açık, okunaklı ve bilgilendirici değil.
Problemin eczane boyutu da ayrı bir sorunlar yumağı. Eczanelerin çoğunda reçeteleri eczacılar değil kalfalar hazırlıyor. Eşdeğer ilaçlar verilirken ilgisizlik, bilgisizlik ya da karmaşık reçete yapıları nedeniyle ciddi hatalar ortaya çıkabiliyor. "Bitiron" isimli tiroid ilacı yerine "Baktrim" isimli antibiyotiği kullandığını dört ay sonra fark eden bir hastamın öyküsünü hiç unutamadım. İlaç kutularında bulunan bilgilendirici notlar -prospektüsler- neredeyse okunmamak ve anlaşılmamak üzere hazırlanmış karınca duaları gibi. Siz bu örneklere muhafaza edilme sürecinde yaşananları da eklerseniz reçetenize yazılan herhangi bir ilaçtan nasıl faydalandığınıza şaşırmanız doğal hale gelecektir.
İlaçları doğru kullanma kılavuzu
Kullanım talimatını dikkatlice okuyun. Gerekirse eczacınızla, doktorunuzla konuşun.
Bir ilacı aniden kesmeden önce veya yan etkiler ortaya çıkarsa ya da reçetesiz satılabilen ilaçlar kullanıyorsanız doktorunuzu haberdar edin.
İlaçlarınızı uygun bir yerde, güneşten uzakta saklayın.
Son kullanma tarihi geçmiş ilaçları atın.
İlaçlarınızı daima orijinal paketinde saklayın.
İlaçlarınızı karanlıkta almayın.
İlaçlarınızı alkolle almayın.
Birden fazla ilaç alıyorsanız, hangi saatte aldığınızı bir yere yazın.
Doktorunuza sormadan hiçbir ilacı kullanmayın. İlaçlarınızı başkalarına tavsiye etmeyin.
Reçetesiz kullandığınız ilaçları da (vitaminler dahil) doktorunuza hatırlatın.
İlaç alerjiniz varsa belirtin.
İlaç reaksiyonlarını süratle doktorunuz veya eczacınıza söyleyin.
Gereksiz ilaç kullanımı vücuda zararlı olabilir
Türk halkının ilaç kullanımı ile ilgili ciddi sorunları var. Ülkemizde kişi başına düşen ilaç tüketiminin batı ülkelerinden daha az olduğu doğru ama bu sorunun oldukça küçük bir bölümünü oluşturuyor. Esas sorun ilacın reçete edilmesi, eczanelerde hazırlanması ve evlerde kullanılması sürecinde yaşanıyor. Eğer ciddi bir araştırma yapılacak olursa ilaç tüketimimizde ciddi bir savurganlık olduğu ortaya çıkacaktır.
Sağlık sistemimizde son yıllarda çok ciddi iyileşmeler sağlandığını biz de onaylıyoruz. Ama ilaç konusunda üretimden ruhsatlandırmaya, fiyatlandırmadan geri ödeme listelerine alınmaya, depolardan eczaneye dağıtılmaya, doktor reçetelerine girmeye, eczanelerde hazırlanmaya ve nihayet evlerde kullanmaya, "OTC" yani "Over The Counter" -tezgah üstü satılabilen reçetesiz sağlık ürünleri- ile ilgili mevzuatı açık hale getirmeye kadar köklü bir yeniden yapılanmanın gereğine inanıyoruz. Bunu her şeyden önce ilaç üretimini denetleyen, fiyatlandıran ve ilaca ödenen paraların neredeyse yüzde 90’ından fazlasını karşılayan devletin ihtiyacı var. İlaç sorunu diğer pek çok sorunumuz gibi çözülmeyi bekliyor. Sağlık Bakanımız Recep Akdağ’ın bu sorunun da üstesinden gelmesi mümkün.