Bağışıklık gücümüz neden önemli

Çoğumuz, bağışıklık sisteminin öneminin farkında değiliz.

Son yıllarda sağlıkla ilgili yayınların artışı ile bağışıklık gücümüzün bizi sadece enfeksiyonlardan değil, kanserden otoimmün hastalıklara, kalp damar hastalıklarından romatizmal sorunlara kadar birçok problemden koruduğunu öğrendik. Bu yazıda bağışıklık sisteminin sağlığınıza etkilerini kısaca özetleyemeye çalışacağız.

SİZİ BU SİSTEM KORUYOR

Bizi, bakteri ve virüs enfeksiyonlarından yani mikroplardan koruyan bağışıklık sistemimizdir. Bozulan, hasara uğrayan genleri tamir eden, sistemleri harekete geçiren de aynı sistemdir. Vücudumuza giren yabancı molekülleri yakalayıp enterne eden, mümkün olursa vücut dışına gönderen de bağışıklık ordumuzdur. Genlerimizi sık sık tarayarak DNA yapısı değişmiş genleri bulan ve olağanüstü organize erken uyarı sistemleriyle yapısal bozuklukları daha teşekkül aşamasındayken yakalayıp yok eden, kötü hücrelerin kansere dönüşmesini engelleyerek hayatı yaşayabilir kılan da yine aynı sistemdir.

KALBİNİZ BİLE ETKİLENİYOR

Bu sistemden neden bu kadar geç haberimiz oldu diye de üzülmeyin. Emin olun ki bu sistemin bu kadar geniş bir alanda görev yaptığını tıp da yakın bir zamana kadar bilmiyor, bağışıklık sistemi denince aklımıza sadece bulaşıcı hastalıklar geliyordu. Günümüzün en önemli ölüm nedenlerinden biri olan kanserden sonra ikinci sırada yer alan kalp damar hastalıklarının oluşumunda bile bu sistemin bir miktar rolü var. Okside olmuş kötü kolesterol (LDL) parçacıklarının damar duvarında oluşturduğu bazı bağışıklık organlarının damarlarını sertleştiren, daraltıp tıkayan olayların arkasında yatabileceğini gösteren birçok bulgu var.

Yani bağışıksal süreçler damar sertliğinde de etkili gibi görünüyor. Alzheimer hastalığının oluşumunda da bağışıklık sisteminin rolü var. Haşimoto hastalığından, romatoid artrite, multiple sklarozdan, myasteniye kadar değişen romatizmal, nörolojik ve hormonal pek çok hastalıkta ise bağışıklık sistemi temel oyuncu olarak yer alıyor.

Eğer sağlığınızda bazı şeylerin değil birçok şeyin yolunda gitmesini istiyorsanız bağışıklık sisteminizin düzenli çalışması gerekiyor.

Bağışıklık sisteminizi nasıl güçlendirebilirsiniz

Düzenli ve dengeli bir beslenme planınız olsun.

D vitamini, çinko, folik asit, B12 vitamini, C vitamini ve selenyumu yeteri kadar aldığınızdan emin olun.

Sık sık kilo alıp vermeyin, sağlıklı bir kilo aralığında kalmaya çalışın.

Uykusuz kalmayın.

Düzenli olarak yürüyün. Aktif bir hayat sürün.

Alkolü ya hiç kullanmayın ya da bir iki bardakla yetinin.

Sigara içmeyin.

Çürük dişleriniz ve diğer organlarınızdaki iltihabi odaklar varsa tedavi ettirin.

Fazla stresle karşı karşıyaysanız azaltmayı ve yönetmeyi öğrenin.

Olumsuz yaklaşımların, üzüntü, endişe ve korkuların bağışıklık sisteminin gücünü azaltabileceğini unutmayın.

Bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için besin desteği ve bitkisel desteklerden faydalanmayı düşünüyorsanız Umklaoba, Elderberry, Ekinezya’dan faydalanmayı düşünün. Çinko, Beta glukan, C vitamini kürlerinin de faydalı olabileceği aklınızda olsun.

Birden gelişen baş ağrısına dikkat

Beynin kansızlığa dayanma süresi ortalama 3 dakika civarındadır. Ama eğer ilk 3 saat içerisinde müdahale edilirse felç geçiren hastaların önemli bir kısmı kurtulmaktadır. Uzmanlar, özellikle kanamaya bağlı inmelerde baş ağrısının önemli bir işaret olabileceğini belirtiyor. Bu ağrının bilinen veya zaman zaman yaşananlardan çok farklı, çok şiddetli neredeyse dayanılamayacak kadar rahatsız edebilen müthiş bir basınçla birlikte olan, ensede ve gözün arkasında bir ağrı olması dikkati çekiyor.

Yorgunluğunuzu beslenmeyle azaltabilirsiniz

Eğer yorgunsanız, kendinizi güçsüz ve halsiz hissediyorsanız, yani enerjiniz yetersizse aşağıdaki beslenme önerilerinden yararlanabilirsiniz.

Öğün sayınızı artırın. Küçük porsiyonlar halinde günde 5-6 öğün yiyebilirsiniz. Sık sık ve az az yemeniz kendinizi daha enerjik hissetmenizi sağladığı gibi şişkinlik ve yorgunluğunuzu da azaltacaktır.

Düzenli ve sürekli sıvı alın. Yorgunluk çoğu kez susuzluğun ve sıvı eksikliğinin belirtisidir. Günde en az 8-10 bardak su içerek enerji düzeyinizi koruyabilirsiniz.

Hamur işlerinden uzak durun, hayvansal yağları terk edin. Birçok araştırma fazla miktarda hayvansal doymuş yağ ve hamur işi tüketenlerde yorgunluk ve halsizlik şikáyetlerinin daha sık olduğunu ortaya koymaktadır.

Daha çok meyve yiyin. Özellikle glisemik indeksi düşük, lif ve posa miktarı yüksek, antioksidan kapasitesi fazla meyveleri gün boyu küçük porsiyonlar halinde tüketmeniz enerji düzeyinizi artırır. Elma, şeftali, siyah erik, kiraz ilk tercihleriniz olmalıdır.

Atıştırma alışkanlığınızı değiştirin. Sık sık atıştırıyorsanız, sadece atıştırma seçeneklerinizi değiştirerek enerji düzeyinizi yükseltip, yorgunluğunuzu azaltabilirsiniz. Ayrıca kilo almaktan korunabilir, hatta birkaç kilo verebilirsiniz.

Patates, mısır cipsi ve kuruyemişler yerine taze hazırlanmış sebzeleri (kabak, salatalık, yeşil veya kırmızıbiber) tercih edin.

Küçük şekerlemeler, çikolatalar veya pastalar yerine kuru veya taze meyveler tüketin.

Dondurma yerine dondurulmuş üzüm taneleri veya dondurulmuş küçük kavun ve şeftali parçaları yiyin.

Yağlı, krakerler yerine tuzsuz badem, fındık ya da cevizi tercih edin.

Mayonez, kremalı salata sosları yerine sirke, limon suyu veya balzamik sosları deneyin.

İnsülin fazlalığı yaşlanmayla ve kanserle ilişkili mi

İnsülin, hücrelerin bölünmesini ve genlerin aktivasyonunu uyarır. Uzun süreli yüksek seviyelerde insüline maruz kalmak hücrelerin genetik davranışını değiştirerek, genç hücrelerin davranışlarını bozar. Hızla bölünüp çoğalan genç hücrelerin daha yaşlı hücreler gibi davranmalarına neden olabilir. Birçok bilimadamı, vücuttaki her hücrenin ölmeden önce sınırlı sayıda bölünmeye programlandığına inanmaktadır. İnsülin hücre bölünmesini artırarak, biyolojik olarak daha yaşlı ve daha yorgun hücreler üretir.

Ayrıca, yükselmiş insülin seviyelerinin kalınbağırsak, karaciğer, pankreas, meme ve rahim kanseri riskini artırdığına dair kanıtlar vardır. İnsülinin, kanserin yayılmasında önemli bir rolü olduğunu düşünenler bulunmaktadır. Buna karşın, kandaki insülin ve şeker seviyelerinin kontrol edilmesi, tümörlerin büyümesini engelleyebilir. Kanser hastalarında insülin direnci çok yaygın olarak görülmektedir.

Çocukları iyi eğitmek gerekiyor

Hazır gıda üreticileri, paketlenmiş yiyecekleri satan besin firmaları ve fast food restaurantlarıyla, kolalı içecekler, şeker yüklü meşrubatları üreten firmalar ürünlerini daha çok satabilmek için gençlere ve çocuklara yönelik reklam kampanyalarını yoğunlaştırdılar. Anne-babalar bu kampanyalar arasında doğru besinleri seçebilmeleri için çocuklarına danışmanlık yapmak zorundalar. Çocuklarınızın daha iyi beslenmelerini istiyorsanız, onları bıkmadan - usanmadan bilgilendirmeye çalışmalısınız. Diyetisyen Seren Aksüs

Formunu koruyanların 8 önemli sırrı

Diyet yapmadan zayıf kalanların özellikle nelere dikkat ettiği konusunda fikir sahibi olmak istiyorum. Ve bu yolla zayıflayabileceğimi düşünüyorum. Önerileriniz var mı?

Yapılan bir araştırma sonuçları ile size formunu koruyanların neleri yapıp neleri yapmadıkları konusunda bilgi verelim.

1. Doygunluk hissi ile ilgili bir skalada birden ona kadar numaralar verildiğinde kilo almadan formunu koruyanların 6.-7. seviyelerde doydukları ve tabaklarındakinin tamamını bitirmedikleri saptanmıştır. Kilo vermekte problem yaşayanların ise 8. ve 9. seviyede doydukları ve doygunluk hissi oluşsa bile tabaklarındakinin tamamını bitirmeye çalıştıkları not edilmiştir.

Siz de yapabilirisiniz: Doygunluk hissinizin seviyesini düşürmek için bir iki gün ana öğününüzde örneğin 6 kaşık değil de 4 kaşık ana yemek tüketin. Zamanla hem daha yavaş yemek yemenin hem de doygunluk hissinde 6. seviyelere düşmenin farkındalığını yaşayacaksınız.

2. Zaman zaman nedensiz yere ortaya çıkan açlık sinyallerini "acil durum" şeklinde algılamadıkları, ortaya çıkan bu durumun (ara veya ana öğün mutlaka tüketilmiştir) ardından hemen bir şeyler atıştırmadıkları saptanmıştır.

Siz de yapabilirsiniz: Öğünlerin düzenli olduğu bir beslenme planında açlık sinyallerinin gerçekçi olmadığını, dengeli ve yeterli bir ana öğünün ardından ortalama 2-3 saat sonra bu sinyallerin doğru olduğunu unutmayın. Yemeğin hemen ardından gelen bu sinyalleri çiğ sebze tüketimi ile atlatabilirsiniz, mutlaka yoğun kalori almanıza gerek yoktur. (Devam edecek...)

Çalışanlar için yaz tarifleri

1. Malzemeler: Haşlanmış mercimek, makarna, yoğurt

Boncuk makarnayı sulu bir şekilde haşlayın. İçine haşlanmış mercimeği ilave edin ve altını kapattıktan sonra içine sarmısaklı yoğurt ve nane ekleyin. 15 dakikada hazır ama makarna miktarına dikkat!

2. Malzemeler: Taze börülce, sarmısak, zeytinyağı, limon

1 gün önceden hazırlanmış (haşlanmış) börülceyi sarmısak zeytinyağı ve limonla karıştırın. Ya da düdüklüde pişirmek 10 dakika sürüyor.

3. Malzemeler: Taze fasulye, yumurta, soğan, zeytinyağı

Bu biraz daha uzun sürebilir ama yine de deneyelim. Fasülyeleri kare kare doğrayın . İlk önce yağ ile soğanı pişirin. Fasulyeyi ilave edip soteleyin ve pişince üzerine yumurta kırın ve karabiber ekin. (Devam edecek...)
Yazarın Tüm Yazıları