Paylaş
Uzun süredir yurtdışındaydı.
Döndü.
Kimseye bulaşmıyor kendi halinde yaşıyordu.
E haliyle sıkıldı.
Sosyal medyaya dönüşünü sitem dolu bir mesajla duyurdu Subaşı.
Sitemin sebebi ‘detoks’ sırasında çıkan haberlerdi.
Söylenenlere göre Subaşı, estetik ameliyat yaptırmış ve ardından hastaneye kaldırılmıştı.
Bir başka yerde ise ‘korona olduğu ve ağır geçirdiği’ söyleniyordu.
Ben en son “Şeyma’nın burnu düştü” diye bir haber okudum mesela.
Bu haberlere tepkisini, “Hastasınız Türk basını ama ben sizden daha hastayım, benimle dans edemezsiniz ben her zaman kazanırım” sözleriyle gösterdi.
Başıma bir şey gelmeyecekse eğer, Şeyma ‘ara sıra’ haklı.
Kız konuşsa suç, sussa suç, ortalıktan kaybolsa bir ton dedikodu...
Şeyma Subaşı hiç bozmuyor ki çizgisini.
Seviyor o bu hayatı.
Bildiği gibi de yaşamaya devam ediyor.
“Ne derler” diye düşünmüyor.
Şeyma’yı sosyal medyadan eleştirenlerin yarısından fazlası kadınlar.
Peki neden takipten çıkmıyorlar Şeyma’yı?
Çünkü bazılarının, gizli gizli bakmak, ‘keşke beee’ demek hoşuna gidiyor.
Ellerine fırsat geçince acımasızca eleştirmekten de büyük haz duyuyorlar...
Beni de bu ikiyüzlülük delirtiyor.
Kötü niyetli eleştiri sahiplerine soruyorum; aynı hayatı yaşama şansınız olsa ‘hayır’ der miydiniz?
Demezdiniz değil mi?
Abdi İpekçi Caddesi bitmiş!
Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi’nin aşağı tarafından, yani Maçka Parkı’nın bulunduğu noktadan Valikonağı’na doğru arabayla çıkmayı denediniz mi?
Eğer denemediyseniz hiç bulaşmayın. Çünkü o caddede çok ilginç olaylar yaşanıyor.
Hafta içi öğlen saatlerinde caddede bulunan valelere bırakmıştım aracımı. “Gelmeden 15 dakika önce arayın, aracınızı hazırlayalım” dedikleri için aradım ve aracı teslim alacağım noktaya gittim.
Bilmiyordum ‘çile’ teslim alacağımı...
20 dakika geçti, araç yok.
30 dakika oldu, yok.
Çaresizce beklerken etrafı seyrettim.
40 dakika geçti, durum aynı.
Bu sırada caddede tam anlamıyla bir karmaşa var.
Korna sesleri, isyan edenler, aracından inip “Hadi!” diye bağıranlar... Valeler araçları teslim alırken gayet rahat hareket ettikleri için araç kuyruğu caddede uzadıkça uzuyor.
Hatta valeler bölgede yokken, işi organize eden kişi üç aracı birden “Valelerimiz geliyor efendim” diye bekletiyor.
Arkada bekleyenler mi? Onlar, görevli arkadaşa göre hiç yoklar.
İstedikleri kadar korna çalsınlar, o arkadaş hiç umursamıyor onları.
Çok net söylüyorum, acil bir işiniz olsa, doktora, hastaneye yetişmeye çalışsanız, o
2 dakikalık mesafeyi 30-35 dakikada anca geçersiniz.
Benim aracım 50 dakika sonra geldi. Beklemekten çok gördüklerimden yoruldum.
Lütfen Şişli Belediyesi!
Bu işe bir dur deyin.
Bir şeyler yapın.
Böyle işlek bir caddede, göz göre göre bu kaosa izin vermeyin...
Coşkun Bey kızınızın söz hakkı yok mu?
Coşkun Sabah’ın açıklamalarını dinledim. Usta isim yine formundaydı.
“Kızımı İzmir-Kordon’da mini şortla dolaştırırım ama Urfa’da, Mardin’de o şortu giydirtmem” dedi.
Fark ettiniz mi?
“Dolaştırırım” ve “Giydirtmem”.
Nasıl rahatsız edici kelimeler.
Coşkun Sabah’ın kızı Roza 22 yaşında.
Belli bir olgunluğa erişmiş, nerede nasıl giyinileceğini, nasıl davranılacağını bilen biri yani. Beni bile bu kelimeler rahatsız ettiyse, Roza ne düşündü tahmin bile edemiyorum.
İşimiz tahminlere kaldı, çünkü ‘Roza’ yok ortalıkta.
Ya babasını incitmemek için susuyor ya da Coşkun Bey tarafından sözleri sansürleniyor...
Hadi siz şarkı yapın Coşkun Bey...
Her gördüğünüz kamera karşısında, ‘şort’ demeyi, ‘mini’ demeyi, ‘yaptırtmam, ettirtmem’ demeyi bırakın. Baydı çünkü, baydı.
Arkeolog, müzeci ve ressam
Kendisini tanımam. Ama ‘işlerinin’ bir süredir sıkı takipçisiyim.
Arkeolog ve müzeci Buket Önyürü, aynı zamanda iyi de bir ressam. Daha önce Göbeklitepe tablolarını görmüştüm. Sonra renklere olan hakimiyetini keşfettim.
Şimdilerde nesli tükenmekte olan hayvanlara dikkat çekiyor tablolarında.
Üzerinde ‘emek’ olan işler ortaya koyuyor. Resim yapmıyor sadece Buket Önyürü, fırçasıyla hikayeler yazıyor.
Paylaş