Evet, tamamen kurgu, bir senaryo var ve oynanıyor ama gerçek hayattan esinlenilmiş bir senaryo.
Görüyorsunuz işte programdaki kadınların tamamının derdi para ve şöhret... Hafta sonu arkadaşlarım bir görüntü paylaştı benimle.
Programdaki figürlerden birinin adı Cansel’miş...
Abla günümüz çaresizliğinin bir portresi sanki...
İzlediğim görüntüde, çantasından araba anahtarını çıkarıp yarışmadaki bir çocuğun koluna tuttu bu kız...
Sonra da akbil sesi yapıp “Sen yetersiz bakiyesin. Benim için yetersizsin” dedi.
Ahahahaha...
Doğru bir tespit.
Basit hamlelerle bu durumu kadınların üzerine atıyoruz biz erkekler.
Tıpkı “Araba kullanmayı bilmiyorsunuz” demek kadar kolay kadınlara “dedikoducu” demek.
Öyle saçma bir inanış var çünkü. Ben erkek ağırlıklı masada her oturduğumda mutlaka birinin çekiştirildiğine, alaşağı edildiğine şahit oluyorum.
Önce hayretle izliyor, gözlerimi fal taşı gibi açarak dinliyorum, sonra da çaresizce katılıyorum o muhabbete.
Ama mutlaka kısa cümlelerle dahil oluyorum.
Bu dedikodudan kaçma taktiğidir, yazın bir kenara. Siz de uygulayın.
Avrupa’dan Arap Yarımadası’na transferleri sıkça duyuyoruz, bu ilk değil.
Muhakkak son da olmayacak. Fakat garip...
Garipsememin nedeni ise Ronaldo’nun Al Nassr taraftarlarına tanıtıldığı anlardaki görüntüler...
Hayır hayır! Ronaldo’nun Arapça konuşturulmasına sözüm yok.
Türkiye’ye gelseydi Türkçe “Hoş buldum, merhaba, nasılsınız” falan dedirtirdik.
O yüzden onlar çok normal.
Benim kafam kız arkadaşı Georgina Rodriguez’e takıldı...
Biz sadece gördüğümüz tek bir görüntü üzerine konuşuyoruz.
Kim bilir bilmediğimiz neler var daha...
Kim bilir kaç köpeğe aynı şekilde işkence yaptı o yaratık.
Şimdi bu psikopat eğer serbest kalıyorsa sorarım, çıkan hayvan hakları yasasının ne anlamı var?
Ne yapmaları lazım bu insanların hapis yatması için?
Adam canice hislerle, bir cana kıydı.
Kasıtlı, vicdanı sızlamadan...
Mehmet Günsür’ü, Uraz Kaygılaroğlu’nu, Tarkan’ı da gördük. Hepsi gözleri kanatmıştı...
Şimdi de Tamer Levent’in bir fotoğraf karesi düştü önüme.
Giymiş slip mayosunu, girmiş denize, poz vermiş. Politik olmayacağım, açık açık söyleyeceğim:
“YAKIŞMAMIŞ.”
Nasıl ki kadınlarda tayt giyilmesinin destekçisiysem, erkeklerin de slip mayo giymemesinin destekçisiyim.
Yine de sever miydik?
Sözleri, müziği ya da içinde bulunduğumuz depresif ruh hali...
Öyleydi böyleydi derken geçti gitti sene...
Kimine geçmek bilmedi, kimine göreyse su gibiydi.
Ama zaten hep böyle olmaz mı?
Bitmez dediklerimiz biter.
Geçmez denen hep geçer.
Çok güzel bir sene olsun.
2022’de öğrendiklerimiz, yaşadığınız kötü tecrübelerimiz rütbe olarak kalsın omuzlarınızda...
Marş gibi resmen.
Beceren de beceremeyen de söylüyor.
Haliyle ‘Antidepresan etkisi’ ne zaman geçer, nasıl geçer inanın hiç bilmiyorum.
Ama birilerinin bu işi ele alması şart.
Mabel Matiz ve Mert Demir zaten şarkının sahipleri. Hakkını vererek söylüyorlar.
Ama onlardan çıktı bu iş.
Düşündüm, “Kim okursa hayran bırakır” diye. Bir isim geldi aklıma: Ebru Yaşar...
Hatta açtım da.
Başladım seyretmeye kısa süreliğine ama olmuyor.
Yapamıyorum.
“Kısmetse Olur”u izlemeyi 3 dakikanın ötesine taşıyamıyorum.
Oysa çevremdeki çoğu kişi sırf dalga geçmek için seyrediyor bu programı.
Çünkü çirkinlik desen var, hakaret desen dolu, basitlik desen gırla, kaos desen ondan bol ne var ki...
Aslında seyretmek için tüm şartlar tamam.