Paylaş
Doğru bir tespit.
Basit hamlelerle bu durumu kadınların üzerine atıyoruz biz erkekler.
Tıpkı “Araba kullanmayı bilmiyorsunuz” demek kadar kolay kadınlara “dedikoducu” demek.
Öyle saçma bir inanış var çünkü. Ben erkek ağırlıklı masada her oturduğumda mutlaka birinin çekiştirildiğine, alaşağı edildiğine şahit oluyorum.
Önce hayretle izliyor, gözlerimi fal taşı gibi açarak dinliyorum, sonra da çaresizce katılıyorum o muhabbete.
Ama mutlaka kısa cümlelerle dahil oluyorum.
Bu dedikodudan kaçma taktiğidir, yazın bir kenara. Siz de uygulayın.
Size cevap bekleyen gözlerle bakıldığında...
∆ “Evet ya” deyin.
“Haksız mıyız?” dendiğinde...
∆ “E yani şimdi” cevabını verin.
“Duydun mu yaptıklarını” sorusu çat diye sorulduğunda;
∆ “Aaa öyle mi? İlginçmiş vallahi” deyiverin.
Cebinizde de kullanmaya hazır bazı cevaplarınız dursun.
“Hmmm, evet evet, tabii ya” gibi.
Aralara onları da serpiştirirseniz erkek dedikodu masasından hasarsız şekilde kalkarsınız.
Kesin bilgi...
Hadise’nin mesajı
Ben seni seçtim, bir köşede krallığım dururken! Seçenek kalmadı maalesef.
Sözler rap’çi Uzi’nin bir şarkısına ait.
Ama Hadise’yle anılıyor artık.
Çünkü paylaştığı bir fotoğrafın altına yazmış Hadise bu sözleri.
Sonuna da ‘üç nokta’ eklemiş.
Sözlerin devamını işaret ediyor bence.
Çünkü o sözlerin devamında “Gideceksin arkana bakmadan” diyor.
Bana kimse anlatmasın “Şarkı sözüydü, öylesine yazmıştı, bilmem neydi” falan diye.
Resmen mesaj bu.
Açıkça bir gönderme.
Ha adres neresi? Hedef kim? Orasını bilemeyeceğim. Ama Hadise’nin yolu yol değil. Onu iyi biliyorum.
Susayım dedim yapamadım!
Bence meydan okuyorlar...
“Ses getirir bu hareketim, haneme artı puan yazar, gelecek negatiflikler de başım gözüm üstüne” diyorlar.
Baksanıza Eda Taşpınar’a... Cami içinde objektif karşısına geçmiş. “Ya bana ne oğlum” diyeyim dedim ama olmadı, sessiz kalamadım. Her ne kadar özgürlüklerden yana olursam olayım sınırlarım var. Bu kadar da olmamalı.
Ağır sözlerim yok Eda’ya.
Olmaz da... Ama başkaları çok ağır konuşur Eda... Çok canın sıkılır.
Çok ama çok hassas bir noktada yol alıyorsun haberin olsun.
Aman diyeyim!
Üflemezsen Berkay gibi olursun
Berkay trafik çevirmesine yakalanmış...
Tesadüfe bakın ki alkollüymüş...
Ve bakın şu işe ki, polislerle tartışıp alkolmetreye üflemeyi reddetmiş.
Bu işin kuralı net...
∆ Alkollü araba kullanmayacaksın.
∆ Alkolmetreye üflemeyi de reddetmeyeceksin...
Bu işin cezası da net...
∆ Alkollüysen ehliyetin alınır...
∆ Alkollüysen ve üflersen ehliyetine 6 ay süreyle el konulur...
∆ Alkolmetreyi üflemezsen 10 bin lira ceza ve ehliyetine 2 yıl süreyle el konulur.
Berkay’ın da başına bu son madde geldi.
2 yıl boyunca araba kullanamayacak artık... Bu işin kıssadan hissesi şudur:
Berkay gibi yapmayacaksınız. Alkol almayacaksınız, aldıysanız direksiyon başına geçmeyeceksiniz, taksiye bineceksiniz. Şimdi Berkay düşünsün...
Sakın denemeyin, yanarsınız!
Sosyal medyada bir video dolaşıyor.
Güya erkekler karşı cinsle hep kendilerinin iletişime geçmesinden şikâyetçiymiş de, yok isyanlardaymış da...
Bir erkek de hemcinslerine tavsiye vermek için video çekmiş.
Bu arkadaş diyor ki, “Ey erkekler. Şikâyet etmeyin, hatalarınızı düzeltin. Süslenin. Sürün ojenizi, takın küpenizi, çekin göz kaleminizi, yapın makyajınızı çıkın sokağa.” Ahahahaha...
Yahu siz siz olun sakın denemeyin.
Yapmayın.
Başınıza olmadık işler açarsınız, demedi demeyin.
Ayrıca sevgili dostum, ben mesela hiç şikâyetçi değilim ilk adımı atmaktan.
Eğer bir adım atılacaksa erkek atmalı zaten. Geleneksellikse, evet öyleyim.
Günün birinde bu durumdan bıkıp şikâyetçi olursam da senin tavsiyelerini dinlemem.
Küpe takana da saygım sonsuz, fakat öyle bir tarzım yokken, neden durup dururken küpemi takayım, göz kalemimi çekeyim, oje falan süreyim yahu?
Deli miyiz?
Haftalık dozumuzu aldık
Bazı cümleler var.
Gündeme gelme garantili.
∆ “Hiç otobüse binmedim.”
∆ “Yıllar sonra ilk kez toplu taşıma kullanacağım.”
∆ “Hesabı erkek öder/kadın öder.”
∆ “Zenginle evlenirim, fakire bakmam” gibi...
Esra Sönmezer de buna benzer bir açıklama yapmış.
O açıklaması sayesinde 3-4 gün konuşuldu. Bize de haftalık eğlence dozumuzu vermiş oldu.
Demiş ki, “Ben hizmetçi olmak için evlenmiyorum. Erkeğin önüne yemek koymam. Erkek de mutfağa girmeli.”
Erkek tabii ki mutfağa girer. “Girmem” diye kural koyanını kabul etmeyin zaten...
Birinin önüne yemek getirmek ne ara hizmet etmek oldu?
Ne zamandır bir küçüklük, aşağılanma belirtisi bu?
Bırakınız bunları, geçiniz lütfen boş muhabbetleri...
Bunlara devam ederseniz ancak masalarda meze olur sözleriniz.
Bir uçan balon misali süzülür süzülür, sonra da söner gider.
Sizler içi dolu işlerle gündeme gelin.
Bizler haftalık eğlenme dozumuzu başka yerden de karşılarız...
Paylaş