Bu isimler haksız yere de hedef alınıyor olabilirler... Şu an bilemeyiz...
Ama bu çok ilginç bir dönemden geçtiğimiz gerçeğini değiştirmez.
Son olarak Eylül Öztürk isimli bir fenomen alındı hedef tahtasına.
Amerika’ya taşınmış, bir sürü ev almış, parasına para katmış... Eylül öyle bir izlenim yarattı ki...
‘Evet ben bir anda zenginleştim ve bunun hesabını verecek durumda değilim’ dedi resmen herkese...
Bunu da sosyal medyasından paylaştığı ‘Amaaaan size neyi anlatacağım ki zaten ne anlatsam inanmayacaksınız” mesajıyla yaptı.
Bakın bu yanlış işte.
Evet Dilan ve Engin Polat bu işi yaptı diye herkes yapacak diye bir şey yok.
Bu sene kalabalıktı jürimiz. 14 kişiydik.
Jürinin işi de çok zordu.
Neyse ki Hasan Can Kaya gibi neşeli biri vardı da esprileriyle o gerginliği, o zorluğu aldı üzerimizden.
Melis Sezen genç kuşağı temsilen oradaydı, Perihan Savaş ise jüri başkanı olarak oturdu masaya.
Metin Özülkü de müzik dünyasıyla ilgili bilgileriyle karar vermemizi kolaylaştırdı.
Yasemin Baştan, sektöre hakimiyetiyle öne çıktı.
Meral Çetinkaya, tecrübesini konuşturdu, dersine çok iyi çalıştığı
belliydi.
Gram ‘ah’ demedim mesela...
“Tüh be, yazık oldu bunlara falan” diye düşünmedim.
Şu son dönemde yaşananlar bir umut yeşertiyor. Diyorum ki ‘normalleşiyoruz.’
Şimdi bana kimse çıkıp da ‘ne istediniz Nihal&Bahar Candan kardeşlerden?’ demesin.
Şu fotoğraf karesini hatırlayın lütfen!
6 Şubat depremi sonrası şuursuz Bahar Candan, bu fotoğrafı paylaşıp “ben ve ayıcığım deprem için çok üzgünüz” yazmıştı.
Birilerine güveniyordu, başına bir şey gelmeyeceğini düşünüyordu, belli ki sırtını birilerine yaslamıştı.
İnsanların acısıyla dalga geçebilecek haddi bulabilmişti kendinde.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen Türkiye Kültür Yolu Fesivali’nin son durağı Antalya oldu. Pazar akşamı Antalyalıların büyük ilgisiyle seri son buldu.
Festivalin amacı vatandaşların kültür ve sanata erişimini kolaylaştırmak, sanatçıya destek olmak ve festival şehirlerinin potansiyellerini ön plana çıkartıp o şehirleri biraz daha tanıtmaktı.
Plan fazlasıyla başarılı da oldu.
5 Ağustos’ta Kapadokya ile başlayan serüven Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü kuruluş yıldönümü de düşünülerek 100 güne yayıldı...
Kültür Yolu projesini çok önemsiyorum. Çok iyi bildiğini sandığımız şehrimizde, aslında çok şey de bilmiyormuşuz bu festivaller sayesinde ortaya çıktı.
Antalya kültür & sanatı iliklerine kadar yaşadı
Antalya’da 50 farklı noktada 500 etkinlik yapıldı.
Tarihi bölgenin tarihi yerleri de bu festivalde büyük bir yer tuttu. Mesela
Yok bizden de görüş alsaydınız, bizim filmi çekme amacımız başka falan demesin kimse.
‘Şahsi Meselemiz’ filmi için Hatay’daki enkaz üzerine set kuran ekip şimdi de mezarlıkların olduğu yerde çekim yapmaya başlamış. Üstelik çektirdikleri bir fotoğrafı paylamışlar sosyal medyada.
Bu normal falan değil kusura bakmayın.
Sizin filmi çekme amacınız bence ‘tamamen duygusal...’
Biraz konuşulalım, cebimizi parayla dolduralım, acıdan beslenelim falan...
Susmaları gereken yerde hâlâ göze batmaya çalışmaları da ayrı mesele.
Var demek güvendikleri bir şey... Mesela ben bu yazıyı yazarken öğrendim...
Bir de kapan koyulmuş yola ki sürücüler tersten girmesin. E kolay değil değişikliklere hemen alışmak... Fark etmeyen sürücüler patır patır o yola girip lastiklerini patlatıyor.
Ama işin komik kısmı buradan sonra başlıyor.
Bilin bakalım kapanın hemen yanında ne var?
O yüzden tabii ki lastikçi dükkânı var.
Dükkan sahipleri ‘gel abi gel’ diyerek lastikçiye sokuyorlar araçları.
Nefis sistem.
4 günde 200 lastik değiştirmişler.
İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Eyüp Aksu şöyle demiş:
“Mart ayında seçim var. Martı firması sahadan çekilmeden, kapatılmadan bizim esnafımız size oy vermez. Kusura bakmasınlar.”
Aksu bu mesajında belediye başkan adayı olacağı konuşulan bakanları da, mevcut belediye başkanlarını da tehdit ediyor açık açık.
Oyla korkutuyor.
Yahu sevgili Eyüp Bey...
Sizin çok fazla oyunuz yok bir kere, o konuyu bilin.
Onun dışında benim bildiğim siz bir partinin belediye başkan adayını belirleyecek yetkiye de sahip değilsiniz.
Dilan ve Engin Polat olayı her gün yeni bir haber doğuruyor.
Hapisteki harcamaları, kıyafetlerin listeleri falan... Bir de deniyor ki ama çocukları var!
Yazık o çocuklara kim bakacak?
Akıbetleri ne olacak ki çocukların?
E oldu o zaman her çocuğu olan suç işlesin?
Ya da suçu işlesin, çocuk yapsın?
Kusura bakmayın ama bana ne onların çocukları varsa?
Suç işlerken bir gün hapse girebileceklerini bilmiyorlar mıydı?