Paylaş
“Bu maçı alacağız başka yolu yok..”
Böyle başladı maç.
Beşiktaş, çılgın taraftar desteğinde çok iyi başladı maça.
Sözüm de sözdü hani, “Tur gelsin, bu karlı günde denize gireceğim!”
Görüntüler yayılırdı elbet.
Sezon başından beri taktik olarak onlarca yanlış yapan Carvalhal bu defa riski göze aldı.
Edu – Almeida ikilisi ile İbrahim Toraman’ın oyundaki yeri bunu gösterdi.
Tutar mı bu taktik..!?
Binlerce kez “İnşallah, başarır da ben de deniz sefası yaparım..” dedim içimden!
“Dere geçerken at değiştirilmezmiş” ya, bu yüzden çok fazla değinmeyeceğim bu konuya.
Kar yağıyordu bugün İstanbul’da.. Hem de lapa lapa..
Geç kalmamak için tam 3.5 saat önce geldik İnönü’ye..
Basket takımının başarısını burada öğrendik dolayısıyla.
İlk kez Beşiktaş taraftarı, maç öncesi takımlarını desteklemedi, futbolcularını tek tek tribüne çağırmadı. Çünkü her şeyi son 5 dakikaya saklamıştı. Onlarca büyük bayrak vardı!
İnönü’de bulunan İspanyol misafirler muhtemelen “Bu mu o bahsedilen taraftar” demişlerdir ama ben de içimden “Görüsünüz az sonraaa..” dedim..
Bu arada soğuktan “Donan” önce Yeni Açık sonra Çarşı Grubu’nun “Zorla” anonsla susturulması bana koşuya başlayacak atların yerinde duramadığı anları hatırlattı.
Hani güçlükle zaptedilirler ya, işte Beşiktaşlılar da dün gece öyleydi.
Güçlü, enerjik, onurlu, vefakar, cefakar, mağrur, mağdur ve mazlum..!!
Çünkü, Beşiktaş’ın hakkı o kadar yenir ki..
Bu gece de Beşiktaş’ı “yemeye gelmiş” bir hakem topluluğu vardı sahada..!!
Çok basit bir gol yedi Beşiktaş. Defansın arka sına atılan bir top.
Kaybedecek bir şeyi yoktu Beşiktaş’ın.
Unutmayın, hakem kılığına girmiş adamlara rağmen oynayacaksın topunu..
Tüm haksızlıklara rağmen..”Yaşamakta ayak direyeceksin!”
Unutmayın bu kural, hayatın her alanında geçerlidir.
Bu, buz gibi bir gerçektir..
Yaşamdaki çeşitli elbiseler giymiş, insan kılığındaki yaratıkları kim inkar edebilir ki?
İşte onlara inat direneceksin, yaşayacak, yaşamda ayak direyeceksin..
Oyundan alınan Arda ağır ağır sahayı terk edince protestoyu da yedi.
Kamera yedek kulübesini gösterdiğinde, “Çak” yapıyor.
Maç’ta 2-0 öndeler, o ayakta izliyor maçı. Ne kadar da heyecanlı..
Her halde koyu Atletikolu, hatta “Doğma büyüme Atletikolu” olduğunu resmettiriyor.
“Ben Türküm ama oynamamazlık yapmadım ha” der gibi..
Ya da “Damarımı kes, bak Atletiko diye akar..” pozu bu!
Sanki bin tane gol atacaklar..
Siz anladınız aslında, hep aynı ruh halinin dışa vurumudur bu..
Seyirci kızmışmış, kızar tabii..
Bir düşünün bakalım, Mesut Türkiye’ye gol attı da Türkiye ona küstü mü? HAYIR!!
Sen böyle yaparsan, sana çook küserler ama anacağım!
Maçın başındaki Çılgın Beşiktaş seyircisi oldukça sessizliğe büründü bu dakikalarda.
Dakikalar ilerledikçe İnönü’de “Aldırma Gönül” sesleri yükseldi İnönü’de..
Adamlar 2. golü bulduklarındaki stattaki o derin sessizlik benim için çok “Zalim” bir andı..
Benim bugün denize girmemi engelleyen herkesi PROTESTO EDİYORUM..!!.
Birden “Semer seçilirken eşeğin ölçüsü alınır, fikri değil..” sözünü hatırlıyorum..
Nereden geldiyse aklıma..
Şairin bu dizeleri de bu gecenin sonunda hayat bulsun!
"Mey biter saki kalır,
Her renk solar haki kalır,
Diploma insanın cehlini alsa da;
Hamurunda varsa eşeklik, baki kalır"
Ya da yazıyı şöyle bitirmeliyim:
Vadim o kadar yeşildi ki..
Maç bitti, Falcao tribüne çağrıldı.
Adam Avrupa’da oynuyor, rakip de olsa çağrılınca tribünlere yaklaştı tabii.
Ki formasını çıkarttı, atacak seyirciye. Sandı ki kendisini çok takdir ettiler..
Ancak, tribüne yaklaşınca anladı ki durum “Öyle” değil “Böyle..”(!)
Papuç dersen o da çok pahalı..
İki güvenlik görevlisi durumu anladı, atladı Falcao’nun önüne.
Avrupa’da oynamaktan Kolombiyalı olduğunu hatırladı galiba.
Formasını elinde katladı, doğru tünele..
Sanırım, hayatında yaşadığı bu hayal kırıklığını hiç unutmayacaktır!
Kaleci Cenk’e kurşun mu döktürmeliyiz ne..!!
Yediği golleri, kötü hakemleri kaleci diye oyuna alsan, vallah onlar yemezdi.
Adamlar birbirlerine yakın ve hızlı oynadılar.
Bizimkiler, uzun paslarla Atletiko’yu geçmeye çalıştılar.
Gole dönük çaba güzel de ortada gol yok tabii..
Böyle gole dönük çabadan da gol çıkmazdı elbette..
İsteksiz bir takım vardı sahada. Kazanmayı arzu etmeyen!
Deveye sormuşlar hani “Boynun niye eğri?” diye, o da “Nerem doğru ki..!!” demiş ya, bu yüzden Cenk’e de, sahaya giren taraftara da bir şey demeyeceğim..
Yok ama, o sahaya giren adama söylemeliyim bi’şiler. Söylemezsem çatlarım:
Sahaya girdin de ne oldu ha? Bizi dünyaya rezil etmekten başka..
Carvalhal’ın son balonu da böylece patlamış oldu!
Ne demiştik daha önce,
“İyi şair kelimeleri, iyi antrenör oyuncuları iyi dizer”!
Kötü ise kötüdür işte..
En fazla, pek iz bırakamayan ufak tefek başarısı olur, hepsi o kadar..
Neyse OC denize değil doğru yatağa girer!
En Kalbi Muhabbetlerimle..
Ben Can; Orhan Can..
Paylaş