Sokağın dilidir bu..
Uzun zaman önce bir jenerik yapmıştım.
“Halkın nabzını en iyi taksi şoförleri tutar” deniyordu orada..
Onlarca insan biner arabalarına..
Her biri ile uzun uzun sohbet eder taksi sürücüleri.
Kısacası,
“sokakta” yaşamı kovalayan insanların, ne düşündüğüne; hayallerine, amaçlarına yakından ilgilendikleri konulara, ekonomik sıkıntılarına yakından tanık olur taksi şoförü..
Halkın gündemidir bunun adı..
Ne demiş Balatlı Mişon,
"Bugün, bundan sonraki hayatımızın ilk günüdür"
Geçmişi bırakalım geleceğe bakalım ama geçmişten ders almak koşuluyla.
Bunu yapamazsanız, ileriki yıllarda;
“Keşke yılları, bir misina gibi geri çekebilseydim.!!” der ama “çekemezsiniz..”
Ve bugün edebiyat yok, doğrudan uyarı var anam babam..
Şöyle bir anımsayalım:
“Kılıç Balığının Öyküsü” gibidir Beşiktaşlı olmak..
“Ah ah” diyor ya şair.. “Ne olursa aysız gecelerde olur..”Yediği her gol, “Zıpkın yarası” gibidir..
Beşiktaşlı olmak;Açık denizlerde yalnız başına seyir yapan yelkenli olmaktır..Dev dalgalar teknenin gövdesini “döverken”, “Yol yapmaktır” Beşiktaşlı olmak..!! Bilir Beşiktaşlı, neresi kayalıktır, neresi sığlık..!!
Beşiktaşlı olmak; 3-0 galipken; son 3 dakikada, 3 gol yemektir..Ya da 3-0 öndeyken, üst üste 2. gol yediğinde damarlarında kan yerine, ‘ADRENALİN DOLAŞMASIDIR' Beşiktaşlı olmak..!!Beşiktaşlı olmak, tam “maç gitti” derken, skoru kendi lehine değiştirmektir kimi zaman..!!Beşiktaşlı olmak, 2-0 öndeyken son adamın yaptığı bir hata yüzünden insan beyninin adrenalin MANYAĞI olmasıdır..Kimi zaman “Maç bitsin” diye dua etmektir Beşiktaşlı olmak..
Milyon dolar harcayarak YILDIZLARI toplayan, ama çimlere bakılmasını akıl edemeyen yöneticilere kızmaktır.. Beşiktaşlı olmak, Transfer bombaları patlatıp; ancak, bunlardan 1'ni Avrupa'da oynatacağını öğrenip, “Kulakları duymuyor ama çok iyi ajandır” öyküsüne gülebilmektir Beşiktaşlı olmak..
Bazen (türlü oyunların döndüğü anlarda yani), azgın dalgaların acımasızca “Pruvandan” saldırdığı (o bitmez tükenmez dakikalarda) dalgalara, “İskele-Baş-Omuzluk” ya da “Sancak-Baş-Omuzluktan” girmektir.. En kötü olumsuzluklara aldırmadan..
Beşiktaşlı olmak, üstüne gelen acımasız dalgaları geminin bordosundan almamaktır..Beşiktaşlı olmak, yağmurlarda, çamurlarda, fırtınalarda gemisine sahip çıkmaktır!!Beşiktaşlı olmak, sürprizlere hazırlıklı olmaktır..Beşiktaşlı olmak, iyi günde, kötü günde demektir..Beşiktaşlı olmak, soğuktan tir tir titrerken stadı doldurmak demektir..Takım en kötü sonucu aldığı zaman "Baba yenildik ya" diyen evladına "Oğlum sen yaramazlık yaptığın zaman ben seni evlatlıktan mı atıyorum" diyerek, hem evladını hem de takımını bağrına basmaktır Beşiktaşlı olmak..!!
Beşiktaşı olmak, “Doğum ve ölüm” gibi
Aslında herkes Beşiktaşlıdır ya da bir gün herkes Beşiktaşlı olacaktır..(Bu yazı, bir felsefe ve mantık yazısıdır.. Sonuna kadar okumazsanız hiçbir şey anlamazsınız)
Ölenler Siyahı, doğanlar beyazı görür..!! Peki neden..!!?Bakın bakalım, yaşamdan öncesini bilen var mı!!? Yok!Neymiş o? Koskoca bir karanlık.. Yani Siyah!Peki, ölüm? O da siyah.Uyudun uyanmadın olacak yani.. Derin bir karanlık kısacasıPeki doğum ne..!? Kocaman bir ışık.. Aydınlık.. Bembeyaz bir şey yani..Demek ki Siyah ve Beyaz, hayatın asıl renkleri.Doğum ve ölümün timsali..Kısacası, başlangıcın (Doğumun) öncesi (Siyah- Karanlık, bilinmeyen..), Doğum (Beyaz, aydınlık), Ölüm (siyah, karanlık bilinmeyen), Ölümden sonra yeni başlangıç yani (Beyaz..);Şimdi tekrar edelim..“Siyah-Beyaz-Siyah-Beyaz..!!” olarak diziliyor gerçek yaşam..Anlamadım demeyin.. Bu “Evrenin dizilişidir..” Hayatın sırrıdır..Ancak; “Siyah-Beyaz-Siyah-Beyaz..!!” dizilişin bir de ortası vardır..Özetlersek, “Siyah-Beyaz –( ORTA yani İNSAN YAŞAMI doğumla ölüm arası)- Siyah ve tekrar Beyaz..Anlaşılacağı üzere, her iki Siyah-Beyaz’ın arasında dünyevi insan yaşamı vardır.Kastım şu; 2 siyah-beyaz var oluşun ortasında başka renkler bulunur.Sarı vardır, mavi vardır, kırmızı vardır..!! “Ana” renkler derler bunlara. (Aslında değillerdir, kendilerini kandırırlar)Bir de bunların “Çocukları” vardır..“Birleşmelerinden” yani, karışımlarından doğan..“Ara” renk diye isimlendirirler onları..Turuncu, Yeşil, Mor üçlüsüdür bunlar..!!Kırmızı ve sarıdan Turuncu..Mavi ve sarıdan Yeşil..Mavi ve kırmızıdan Mor dünyaya gelir..
Siyah ve kırmızı bileşiminden ise koyu Kahverengi çıkar.. Yardımcı renktir ismi.!!Bunlara biraz Sarı katarsan açık kahverengiyi elde edersin..Sarıyı çoğaltırsan iyice açarsın onu..Bu karışıma yeşili dahil edersen, bu kez ortaya, koyu, yeşilimsi bir kahve tonu çıkar. Ancak, siyah girmiştir bir kez devreye.. İçine girdiği her renk koyulaşır, kararır..!!Siyah’ın DNA’ları çoğaldıkça söz konusu renk de koyulaşır siyaha doğru yelken açar adeta. Beyaz da adamı serseme çevirir.. Girdiği yeri açar..Aslında bütün renkler Beyaz ışıktan, -temelde beyazdan- doğar.. Çünkü; o beyaz ışık olmasa, o renkleri göremezsin..!!
Renk denilen olgunun içine Beyaz girdi mi renklenir ortalık.. Mesela PEMBE..Kırmızı ile Beyaz’ın birlikteliğinden ‘Pembe’ dünyaya gelir..Kimin “DNA”sı baskınsa onun özelliğini taşır bu renk..Aynen insanlarda olduğu gibi..Anneden veya babadan alınan baskın özellik gibi..Kırmızı ağırlıklıysa hafif AÇIK KIRMIZI olur o “bebek..”Yok, Beyaz ağırlıklıysa Pembe olur o.. BEYAZ, her renge böyle etki yapar..Siyaha bulaşırsa griyi, laciverde bulaşırsa maviyi, maviye bulaşırsa açık maviye vs çevirir..BEYAZIN, “Ara” veya “ANA” renklere etkisi böyle belirleyici ve büyüleyicidir!!Siyah da aynen böyle çalışır.. Bulaştığı rengi karartır..Onu koyuluğa götürür siyah.. Hiç acımaz..!!Mesela yaz günlerinde gökyüzü MAVİDİR..Akşam üstü siyah, maviye fırça atmaya başlar,,Mavi güneş batınca, ışık (Beyaz) çekilince önce koyulaşır, sonra da laciverde döner. Aslında her renk gibi o da aslına döner, Siyah olur.. İşte gece de böyle bir şeydir.. Hele bir de gökyüzünde AY varsa..Siyah ve Beyazın düğünü başlar o zaman..Misal, romantikler aşık olur o gece.. Küskün aşıklar bile, o romantik ortamın hatırı için barışır.
Sonra, sabah yeli eser ılgıt ılgıt..Hava hafif serinler.. Küçük ısırıklar atmaya başlar esen yel teninize!Bu defa “Beyaz”, “Siyah”a el atmıştır..Siyah, yavaş yavaş açılmaya başlar.O kadar hızla ayrışma yaşanır ki siyah rengin üstünde..Doğum başlamıştır artık! Yeni bir yaşam.. Işık, aydınlık hani..Sizin içiniz de kıpır kıpır olmaz mı baharda.. Fışkıran çiçekleri, tomurcukları ve canlanan “renkleri” gördükçe..Siyah ve Beyaz’ın içinden çıkan dünyevi şölendir bu..Yaşam arzusu doğar insanın içinde.Yeniden aşık olmak gibi..Belki de bu yüzden, her baharda aşık olmaz mı birçok insan.. Siyah’a Beyaz’ın “DNA”ları katıldıkça ve çoğunluğu ele geçirdikçe, açılır da açılır gökyüzü.. Beyaz ağırlığını koymuştur bu kez!Bu; siyah ve beyazın, ayrılmaz kardeşliğinin müthiş türküsüdür..
Şimdi bana, eski kafa ressamlar kızacaklardır.“Siyah ve Beyaz renk değildir” diye.Ben de onlara “Hadi canım oradan” diyeceğim.Her şey ortada anam babam..!!Yaradılışın renkleridir bu, sen kabul etmesen de..Sadece, “Siyah ve Beyaz gerçekliği” insanoğluna bir şans olarak sunar, YAŞAM’ın içinde türetilen ve o sürede tüketilen “renkçikleri”…İnsanoğlu oyalansın diye yaratılmış “Şeyler”! “Renk olsun” diye hani..UNUTMAYIN, kainatın bilinmez yaradılışı gereği, bütün renkler (Her yaşam gibi) önce Siyah’a sonra da BEYAZ’a dönerler..Yeniden dirilişe yani.. Buna, ister toprağın içinde başka bir canlıya (Yaşama) dönüş deyin, ister Tanrısal olarak Cennet ve Cehennem dirilişi..!! Hiç fark etmez. Her ikisi de BEYAZA çıkar.
Sıcak renkler, soğuk renklere girip zirve yapayım.Misal, Mavi SOĞUKTUR.. Üşütür insanı. Hele buz mavisi..Fakat, soğuk denen bu renk, yazın “SERİNLETİR” adamı!Başka bir misal, sarı SICAK renktir.. Yazın bunaltır, ama kışın ISITIR insanı.Demek ki TÜM RENKLERİN HİKAYESİ GÖRECELİDİR..!!İsterseniz dünyaca ünlü Ressamımız Yücel Dönmez’e sorun..Hiç kimse “kıpraşmasın”..Beşiktaş, işte bu yüzden başka “renklilerin” 2. takımıdır..!! Bu, iç güdüsel sezgidir aslında.. (Farkında olmadan severler Beşiktaş’ı)
(Bu sözün anlamı yazını en altındadır..)
“Futbolda demokrasi yoktur, kurallar vardır..”
Oysa demokrasi, Bir Kurallar Manzumesiydi..
Dahası, demokrasi varsa futbol var, demekti..
Kıssadan hisseyle, bir ülkede ne kadar demokrasi varsa o kadar futbol var demektir!
Misal, diktatör Saddam oğlu Uday vardı..
Irak milli takımı ile ilgilenirdi..
(Siz hiç böyle şiir okudunuz mu..!!? Yazının en altında..)
Ben, o ünlü şarkının, bu dizesini dinlediğim zaman Beşiktaş gelir aklıma..
Neler çekmişizdir neler..!!?
Her yılın, bir ayrı hikayesi vardır bizde..
Öndeyken geriye düşmeler, 1-0 galipken ölüp ölüp dirilmeler..!!
Adrenalin denilen “Şey” can yoldaşıdır Beşiktaşlının..
O olmazsa yaşayamayız biz..
Gelelim AYAĞI ile oynayanlara..
Bunlar da kendi içinde 2’ye ayrılır:
1- Sadece AYAĞI ile
2- Az AKIL, çok AYAK ile…
Sadece ayağı ile oynayan futbolcular her yerde vardır..
Buğday tanesi gibidirler, attığınız her yerden çıkarlar. Sıradan oyun oynarlar..
Yetenekleri olsa bile AKILLARINI kullanmak dağarcıklarına GELMEDİĞİ için asla iyi FUTBOLCU OLAMAZLAR..
Çoğunun anılarının ORTAK YANI
Zaten kadroyu okuyunca herkes gibi ben de kaygılanmıştım.
Hiddik, evde oturan futbolcuları takıma almış sanki..
Her halde, bunlar sezon boyunca fazla maç yapmadı, “dinlenmişlerdir” diye düşündü..
“Chalsea takına gidecekmiş.. Aman aman, arkana bakmadan git..” diyorum..
Dışavurumcuyum ya.. O yüzden yani..!!
Volkan’ın kötü pası Çağlar’ın top rakibe kaptırması ile maçın başında moralim bozuldu.
Ama umudum bitmedi.
Çünkü, hayat umudun goncasıdır.. Sevdalısıdır..