Beşiktaş Yönetimi'ne uyarı geldi

Beşiktaş Yönetimi'ni uyarıyorum...

Ne demiş Balatlı Mişon,

"Bugün, bundan sonraki hayatımızın ilk günüdür"

Geçmişi bırakalım geleceğe bakalım ama geçmişten ders almak koşuluyla.

Bunu yapamazsanız, ileriki yıllarda;

“Keşke yılları, bir misina gibi geri çekebilseydim.!!” der ama “çekemezsiniz..”

Ve bugün edebiyat yok, doğrudan uyarı var anam babam..

 

Şöyle bir anımsayalım:

Geçen sene ne yaptı Beşiktaş; üst üste yıldızları getirdi..

Dünya Beşiktaş’ı konuştu..Bu doğru..

Peki büyük başarı geldi mi, YOK..!!

Güç bela Türkiye Kupası..

Tamam, dünya Beşiktaş’ı konuştu..

Hatta kimilere, kıskançlıktan çatır çatır çatladı..

İçin için hayranlık duydular Beşiktaş’a

Gizli gizli sevdiler Beşiktaş’ı..

Bana telefon açıp itiraf edenler de oldu..(Hihhi..!!)

Her transfer, heyecanlandırdı elbet Beşiktaş taraftarını.

Büyük Yıldızları Beşiktaş’a getirmek büyük başarıydı ama

Asıl başarı, onları tüm takımla AİLE YAPMAKTI..

Bu yapılamadı işte..

Bunu yapamazsanız BAŞARAMAZSINIZ..

Gerçek takım olamazsınız..

 

Ne olur peki o zaman, Batuhan’ın durumu olur?

Çocuk EVLENİR ama kulüpten kimsenin HABERİ BİLE OLMAZ..

Maalesef Mustafa Denizli zamanında durum böyleydi.

Ve yine maalesef, geçen sene de gerçek buydu..

Schuster’in de büyük hatası buydu..!!

“Profesyonelsiniz, çıkın ve oynayın..”

Yani, “Saldım çayıra Mevlam kayıra..” anlayışı..

Öyle, golden sonra birbirine sarılıp kutlamak TAKIM OLMAK anlamına gelmiyordu!

Onca zahmet ve büyük paralarla YILDIZLAR GELDİ..

Peki, ne unutuldu? İnönü’nün çimleri..

Haftalarca patates tarlası gibi bir sahada oynadı futbolcular..

Hele, bir defa da maçtan önce sahanın yumuşaması için gerekli olan sulama yapılmadı,

Jilet gibi sahada oynadı çocuklar..!!

Bitmedi, devre arası yine milyon euroluk adamlar geldi Beşiktaş’a..

Ama sadece 1’i Avrupa maçlarında oynayabilirdi..!!

 

Kırılma maçlarından biri, ilk devre Trabzon maçıydı..

Olmayan faulden atılan hava topu, faul bir vuruşla ağlara gitti.

Bağıra bağıra gitti 3 puan..

Ses çıkmadı Beşiktaş’tan..

Ben “Adalet istiyordum” sadece adalet..

Kayırma, torpil değil, adalet istiyordum..

Çünkü, “Hakem katliamları” başlamıştı artık.

Yıldızların kaval kemiklerine çalışıyorlardı, ses yoktu kimseden.

Guti o hafta sakatlandı. 70 dakika dayak yedi sahada. Oysa takımı o götürüyordu..

Haftalarca takımda yerini alamadı.. Beşiktaş, 2 devre sesini yükseltti..

Ama kimse yoktu arkasında..

Hani, o güzel şarkının sözlerindeki gibi bir resim çıktı ortaya..

“Faydası yok, geç kalınmış FİGANIN..”

Gülmeyin durum aynen böyleydi..

Yönetimin yaptığı büyük işler, basit hatalar yüzünden neredeyse eriyecekti..

Beşiktaş, şöhretler mezarlığı olmamalıdır.. Olmayacaktır..!!

 

O zaman ortada, ne vardır arkadaş..?

Organize eksikliği..

Madem yönetim bu transferleri yapıyor..

Bir alttaki kişiler ne yapacak..?

Onların “açıklarını” kapatacak..

Mustafa Hocaya bir zamanlar yapıldığı gibi

“Hata yapsa da yerine ben geçsem” işlemi yapılmayacak..!!

(Gerçi, yenen Beşiktaş’tı ve ortaya çıkan tablo siyah beyazlılar için …..zevkti..)

 

Konuya dönelim, misal bu seneki İnönü.. Gittim,bizzat baktım..

Bu sefer, iş sıkı tutulmuş ve çimler erkenden ekilmiş..

Ama, ne var biliyor musunuz çimlerin üzerinde?

50’nin üzerinde karga..!! Yeni ekilen tohumları yiyorlar..

Sahanın etrafında bazı insanlar koşuyor.

Ama, çimlerin üzerinde tohumları yiyenlerle ilgilenen yok..

Olacak iş değil..

Hiç mi yok buranın sahibi..!!?

 

Bakın bir kez daha söylüyorum:

Önemli olan, lider kadronun arkasında durmaktır..

Onların hatasını veya açık vermesini beklemek değildir taraftar olmak..

O zaman kusura bakmayın, bunun adı;

İstemeden yapmış olsanız bile Brutüs’lüktür bu..!!

Tohumları yiyen kuşların kovulması için illa yönetimin “emir” vermesi gerekmez!!?

İster üst, ister alt olsun, yöneticilikte önemli olan, sorun çözmektir, sorun çıkarmak değil..

Beğenseniz de beğenmesiniz de mademki sizin yöneticiniz;

o zaman onlara destek olacaksınız, köstek değil..!!

Yönetim de o basit ve çocukça hataları yapmayacak elbet..!!

Kimse unutmasın ki;basit hatalardan büyük facialar doğar..!!

 

Neyse OC yine kaçar..

En Kalbi Muhabbetlerimle..

BCOC.. (Anlarsınız ya ‘Ben Can; Orhan CAN..!! durumu işte..)

 

Bu arada, “Ot Yiyerek Zayıflansa İnekler Tığ Gibi olurdu” kardeşim..


DRAGOS LİMAN
30 Haziran 2011

Yazarın Tüm Yazıları