Paylaş
Gözler hep sahnede, onun üzerinde. Milim kaymıyor ellerdeki telefona.
Azıcık göbek atmaya başlasın, elini beline koyarak kalçasını bir o yana bir bu yana sallasın hemen çığlıklar yükseliyor.
Dahası, saniye sektirmeden ona karşılık veriliyor. Eller havaya göbek atarak tabii.
Elbette Tarkan’dan bahsediyorum.
Ülkenin biricik ‘ortak’ starından.
Günlerdir Harbiye Açıkhava’da konser serisinde Tarkan.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da gidip gözlemledim.
Her zamanki gibi yaptığı yeni bir şey yoktu aslında.
Sahneye çıktı ve şahane bir şekilde şarkılarını yorumladı Tarkan.
Şovu, bizzat kendisiydi.
Ondan beklenen de zaten bu, ötesi değil.
Seyirci yılda bir kuzu kuzulanmak, hüp diye içe çekilmek, erotik salınmalarla zincirlerini kırmaya çalışmak ve “Öp, öp, öp doyamadım” diye bağırıp rahatlamak istiyor.
Tarkan da bu isteği fazlasıyla getiriyor, yani seyirciyi kudurtmayı iyi biliyor.
Bir de Tarkan sahne karizmasının yanı sıra aileden biri gibi.
O yüzden aldığı azıcık kiloya, bazen fazla demode duran sahne kostümüne laf edilmiyor, böyle kabulleniliyor, saygı duyuluyor.
Hani “bağrımıza bastık” deriz ya, o hesap.
Tarkan da bu saygılı kabullenişi, iyi niyetli mesafeyi çok güzel dengeliyor.
Birleştiriciliğini ortaya koyuyor.
Misal: Ön sıralarda oturan sosyetik bir hanımefendiye de selam çakıyor.
Onu izlemeye gelen Demet Akalın’ı da görmezden gelmiyor.
“Hoş geldin” diyor, övgülerini sıralıyor ve mütevazı bir şekilde onu alkışlatıyor.
Demem o ki, Tarkan bir bakıma Türkiye’nin kara kutusu gibi.
Hal ve tavırlarımızdaki tüm sırları sahnede mıknatıs gibi kendine çekiyor ve aslında diyor ki: “Hepinizin bir toplamıyım”.
Bir ‘Memoli’ vardı
Memet Ali Alabora...
2013’teki Gezi olayları sırasında attığı bir tweet’le hedef kişi haline gelmişti.
O kadar büyük tepkiyle karşılaşmıştı ki, Alabora bir süre sonra İngiltere’ye gitti ve bir daha geri dönmedi.
Bir ara siyasi sığınma istediği ve İngiliz vatandaşı olduğu yazıldı çizildi ama Alabora bu iddiayı yalanladı.
Sonra unuttuk gittik Alabora’yı.
O da eşi Pınar’la beraber İngiltere’de kendine yeni bir düzen kurdu.
Neler yaptıklarını arada bir sosyal medyadan görüyor, takip ediyorduk.
Mesela “Exhibit” adında bir kısa film çektiklerini, Pınar Öğün’ün bir BBC dizisine hazırlandığını...
Ama en son Pınar Öğün Instagram hesabında öyle bir mesaj yazdı ki...
Doğrusu iç burkan türdendi:
“Yarın itibarıyla bir süre Yunan Adaları. Dönem filmleri gibi halimiz. Adalarda buluşuyoruz ailelerle, dostlarla, sınırların ötesi sularda.”
Gerçekten yaşadıkları sürgün, dönem filmi gibi.
Bir gün belki anlatırlar, hatta belki filmini/dizisini çekerler. Kim bilir?
Alaş’ın istediği fiyat çok değil
Mert Alaş, Demet Akalın’dan fotoğraf çekimi ücreti olarak 300 bin dolar istemiş.
Demet de bu parayı çok bulmuş, “Yuh!” diyerek tepki gösterdiğini söylüyordu önceki gün adının geçtiği haberlerde.
Çekimin içeriği neydi bilmiyorum, ama bu ücret Mert Alaş gibi bir isim için çok değil...
Gerçi şöyle bir seçenek de var.
Belki Alaş çekim yapmak istemediği için bu ücreti söylemiş de olabilir.
Paylaş