Paylaş
Peki böyle bir ortamı ne yumuşatabilirdi?Tabii ki iyi bir yemek!Daha önce yemeğini tatmadığın bir restorana gitmek...Yemek yazarımız Sahrap Soysal aylar önce beni aradığında çok heyecanlıydı: “Onur mekan açmaya karar verdim, çok da güzel bir yer buldum.”Gerçekten de çok iyi bir yerde, Soho House’un açılmasıyla birlikte yeniden hareketlenen Meşrutiyet Caddesi hattında geçtiğimiz mayıs ayında mekanını açtı Sahrap Hanım. Yaz başında mekanını açmasını “Havalar ısınınca bu bölgeye gelen azalır” diye riskli bulmuştum, ama yabancılar anında keşfedip meğer kısa sürede müdavimi olmuş Sahrap Pera’nın. Hafta sonu nihayet ben de mekanın yemeklerini tattım.
NELERİ SEVDİM?
Birincisi, bu kadar çok çeşidi bir arada sunan bir menü beklemiyordum. Öyle ki, 14 tane mezeden hangisini
seçeceğini bilemiyorsun. Hepsi çok çekici geliyor.İkincisi, fiyatların uygunluğu şaşırtıcıydı (en pahalı yemek 42 liralık dana bonfile lokum). Sonuçta neleri sevdim?Mercimekli dondurmayı...Çirozlu taramayı...Bir Girit mezesi olan Pabucaki’yi...Kelkit usulü bir tür mantı olan ve kuyruğu dik tavada servis edilen çok ama çok lezzetli Siron’u...Sebzeli balık buğulamayı...Aslında arkadaşlarımla beraber denemek istediğimiz birkaç şey daha vardı, ama sonraki gelişlerimize bıraktık
onları!
İKİ ÖNEMLİ ŞEY
Sahrap Pera’nın en iyi yanı hiçbir restoranda yemediğimiz türden yemeklerin çoğunlukta ve üstelik leziz olması...Bir de Sahrap Hanım’ın her masayla tek tek ilgilenip yemekleri üşenmeden/bıkmadan anlatması ve ayrıca insana iyi gelen hoş sohbeti/enerjisi...Mekanın iyileştirilmesi gereken yanı ise aydınlatması ve şarap mönüsünün biraz daha zenginleştirilmesi...Sonuçta Sahrap Pera, bulunduğu bölgenin diğer klas Türk yemeği restoranları arasına (Aheste Pera, Yeni Lokanta) çoktan girmiş ve hatta onları sollamış bile. Şimdi heyecanla Sahrap Hanım’ın mönüye ekleyeceği yeni köy yemeklerini bekliyorum.Bakalım neler yapacak?
‘Herkes beğendi, bir sen beğenmedin’ isyanı
Eleştiriye tahammülün sıfır olduğu topraklardayız. Bir şey hakkında yaz çiz, söylenen ilk klişe bellidir: Beni sevmiyor, o yüzden benimle uğraşıyor!Bugünlerde bu klişeye bir de şu eklendi: Ortaya çıkardığım ürünü beğenmemiş olabilirsin ama milyonlar benim yaptıklarımı seviyor, izliyor, tıklıyor, dinliyor, çok satıyorum çook...Müzik yazarı Naim Dilmener’in de başına bu geldi. Hürriyet Cumartesi’deki yazısında Gülben Ergen’in son albümü için “vasatların vasatı” dedi ve sonrası tufan...Gülben Ergen sosyal medyası üzerinden albümünün ne kadar çok sattığı/dinlendiği/tıklandığı vurgusunu yaptı sürekli. Bir başka çok satan İrem Derici de polemiğe katıldı ve alaycı bir şekilde, “103 yıldır herkese nefret kusuyor,
hâlâ popüler olamadı amcacığım, sevgisizlikten kurumuş” diye yazdı. En dikkat çekici olanı ise yapımcı Samsun Demir’in Dilmener’e, “Her hafta toplumun büyük kesiminin sevdiği albümleri kötülüyorsun” diye yazıp şu öneride bulunmasıydı: “Hürriyet gibi ana akım bir gazetede değil, sanat dergisinde yazmalısın.”
NE ZAMAN COOL OLUNACAK?
Tamam, yazılan şeyi beğenmezsin, bozulur ve çok kırılabilirsin. Sonuçta ortaya bir ürün çıkarıyorsun. Ve o klişe doğru, “çocuğun gibi oluyor” o albüm ya da yayınladığın şey her neyse...Ama çok ilgi görmesi, satması, kitlelerin coşmuş olması bir kişinin eleştirisine saygı duymamak anlamına
gelmiyor, gelmemeli.Bu konuda ne zaman sakin ve cool olacağız acaba?“Yazdıklarınıza saygı duyuyorum ama hiç katılmıyorum” olgunluğuna erişebileceğiz?Yoksa kendisini eleştiren herkesi hasım ilan eden bugünün saraylısından fazlasıyla mı etkileniyoruz?
En son nerede görüldü?
Meryem Uzerli, en son cumartesi gecesi Soho House’daki Cadılar Bayramı partisindeydi. Ve hayır, kostümü yoktu...
Paylaş