Paylaş
Her şeyin bir oyundan ibaret, yani paravan olması.
Üstelik iki tarafın da bile isteye dahil olduğu, ünlüler katında çok sık rastlanan bir oyun bu.
Hiçbir zaman da tam olarak kanıtlanamaz, hep bir iddia olarak kalır. “Aslında onlar gerçekten sevgili değil” denilir, ama gerisi gelmez.
Paravan aşkların birçok sebebi, daha doğrusu karşılıklı çıkarı olabilir.
Ama dönüp dolaşıp varılan nokta aynı: İmajı korumak.
Artık insanlara sunulan imaj her ne ise onu hep sabit tutmak.
İşte çok konuşulan, güncel bir örnek: Serenay Sarıkaya ve Çağatay Ulusoy.
İlk çıkmaya başladıklarından beri bu ilişkinin paravan olduğu iddia ediliyor.
“Çünkü” deniliyor, “Sarıkaya’nın beraber görüntülendiği evli bir işadamı vardı, Çağatay’ın da unutturulması gereken bir uyuşturucu operasyonu. Ve ortada masum bir aşkın yaşandığı Medcezir dizisi...”
İşte hem o masumiyeti korumak hem de iki tarafın imajını bozmamak adına iki oyuncunun gerçek hayatta da flörte başladığı söylenir.
Son olarak Sarıkaya, Yaman Taciroğlu’yla beraber aynı masada baş başa otururken görüntülenince yeniden gündeme geldi işte bu söylenti kasırgası.
Sadece onlar değil elbet.
Zamanında Tarkan-Bilge Öztürk için de çok konuşuldu.
Bir süre öncesine kadar Ebru Şallı-Sinan Akçıl çifti için de...
Ama işte ‘paravan aşklar’ın gerçeğini bilmek çok kolay değil.
İki taraftan biri gerçeği itiraf etmediği ya da bir açık vermediği sürece...
Bir de şöyle bir durum var.
Gerçekten ilişkiye bir şeylere ‘paravan’ olsun diye başlayıp sonra da karşılıklı hoşlanmaya başlamak!
O zaman işler daha da karışıyordur eminim.
Tek bildiğim şu: Ünlüler katında bu oyuna/ilişkilere çoğu zaman yapımcılar, menajerler ve ‘bir bilen’lerin zoruyla başlanıyor.
Ya da bizzat ünlüler kendi aralarında karar veriyorlar.
Ne de olsa her şey hayranlar ve şahane giden kariyerin baltalanmaması için...
Zor iş. Hem de çok zor.
Bir kova suyum nerede
Bir arkadaşım, “Sana meydan okuyorum” deyip bir kova soğuk suyu başından aşağı döktüğü videoyu bana gönderdiğinde önce anlamadım.
“Ne oluyor yahu?” dedim.
Meğer ALS hastalığına dikkat çekmek için Amerikalılar’ın başlattığı yeni akıma uymuş, bu yüzden videoyu çekip göndermiş.
Videoyu alan kişi 24 saat içinde bu meydan okumaya karşılık veriyormuş.
Yani ben de bir kova soğuk suyu başımdan aşağı dökerken kendimi çekip gönderecekmişim.
Ve aynı şekilde birilerine meydan okuyup onlardan da aynı şeyi yapmasını teklif edecekmişim.
Bunu yapmadan önce oturup Mark Zuckerberg’ün, Justin Bieber’ın filan bir kova su videolarını izledim.
Çok güzel, basit, etkili ve eğlenceli bir kampanya.
Ama niye herkes aynı şeyi yapıyor, ona takıldım.
Mesela ben hortumla yıkanırken çekip göndersem kendimi, ne olur? Zinciri bozmuş mu olurum?
Yoksa karşı tarafı daha farklı bir şey yapması için zorlamış mı olurum?
Bilmiyorum, kafamda böyle deli sorular.
En iyisi bir kova su dökeyim de bu iş bitsin...
Alternatifler
Bodrum’da kaldığım süre boyunca bile isteye aşırı doz Türkçe müziğe maruz kaldım.
Aynı şarkıları dön dolaş dinledim durdum Türkçe barlarda, plajlarda.
Bu aynı nakarattan çok sıkıldığım anlarda imdadıma şu ikisi yetişti.
İlki, Sail Loft.
Gündoğan’da sörfçülerin takıldığı popüler bir bar.
Tamamen yabancı dans müzikleri çalıyor. Bol vokalli, farklı yıllardan. Kitlesi kaliteli, ortamı salaş.
İkincisi, pazar günü JuJu’da çalan ünlü DJ Ravin.
Her pazar çalsa hani hiç bıkılmaz, sürekli gidilir.
Paylaş