’Olay mekan’da ipucu yoktu...

Nihayet ’olay mekan’a uğradım.

Olay mekan malum, meşhur kavganın cereyan ettiği, daha doğrusu cereyan etmek üzereyken direkten dönülen Nişantaşı’ndaki Salomanje.

Bir Sevil Atasoy titizliğiyle, hani belki bir ipucu bulur da cemaatle paylaşırız diye etrafa bakındım: Ne bir saç teli, ne bir parmak izi, yok işte...

Ayşegül İlsever’e (mekanın işletmecisi) rastlar rastlamaz da o kavgayı sordum tabii.

Orada değilmiş o anda. Yine de şaşkın olup biten karşısında, herkes gibi.

Bir de, mekana gelen ana haber bülteni kameraları şaşırtmış onu.

Israrla yazarların oturduğu masa çekilmek istenmiş!

Niyet belli: Her şey, "Dan, dan dan ve dannn! İşşşteee o masaaa" diyebilmek için.

İzin çıkmayınca da kameralar dışardan çekim yapmışlar, filan.

Aslında şu niye düşünülmedi: Pekala canlandırma yapılabilirdi.

Böylece millet olayı gözünde canlandırmaktan vazgeçer, film gibi izlerdi...

Şimdi ikinci raund konuşuluyor camiada. Olur mu, olmaz mı, olursa nasıl olur ya da nerede olur?

Sorular sonsuz ve hain. Tek tahmin şu: The House Cafe’ye bugünlerde takılabilinir.

Naneli limonata içerken bir bakmışsınız, kafenin Seyhan Özdemir-Sefer Çağlar imzalı (Wallpaper’a bile çıkmış) Autoban dizaynı tasarım sandalyeleri başınızın üzerinizde zarifçe uçuşuyor. O zaman yapılacak hamle belli.

Kameralı cep telefonunu çıkartmak ve görüntüleri Youtube’a vermek.

Kamu (şehveti) yararı için. Çünkü halk bunu konuşuyor/istiyor. Ötesi boş...

Juliette ne yazık ki Yeni Melek’te

Sıradışı rollerin oyuncusu Juliette Lewis üç yıl önce kurduğu grubu Juliette and The Licks’in ikinci albümünü geçen ay çıkardı ve o albümdeki şarkıları (En bilineni, Hot Kiss) 28 Kasım’daki İstanbul konserinde canlı canlı söyleyecek. Şarkılar kadar Juliette’in sahne triplerini görecek olmanın da bir heyecanı var tabii.

Çünkü sahnede kendinden geçiyormuş Juliette. Bir tür Iggy Pop’un kadın versiyonu olabilir mi? Buraya kadar iyi hoş. Kötü haber ise şu: Konser maalesef Yeni Melek’te.

Bu da eşittir şu demek: Havasız ve sigara dumanı had safhada bir ortam...

Ve girişte insanı terörize eden güvenlik görevlileri...

Kısacası ne zaman gitsem buraya hep aynı şey oluyor. Konserler işkenceye dönüşebiliyor.

Saydığım sebeplerden... Umarım o gece de öyle olmaz. Yoksa yazık olur erotik Juliette’e.

Gece ayakta, gündüz yatakta

Zaman zaman oluyor. Biyolojik saat feleğini şaşırıyor ve gece-gündüz birbirine karışıyor.

Sabaha karşı beş-altı gibi yatılıyor ve öğleden sonra iki ya da üç gibi kalkılıyor.

Bazen şahane bazen kötü oluyor tabii. Gün ışığından faydalanma oranınız azalıyor.

İnsanlar uyurken siz hep ayakta oluyorsunuz, enteresan yani...

Bir dönem için enteresan da, hayatı boyu sadece geceleri yaşayan, gündüzü es geçen de var.

Leman Sam onlardan biri.

Değiştirdirmediyse eğer yaşam ritmi böyle: Gece yaşıyor, gündüz uyuyor.

Sürekli gece yaşayan, her işini gece halledenler için tek handikap, gece yapılacak şeylerin kısıtlı olması. Çünkü geceleri sadece kulüpler ve barlar geç saate kadar açık.

Oysa bir tane market olmalı sabaha kadar açık olan. Eskiden Levent’teki Tansaş böyleydi mesela.

Sonra belki birkaç tane mağaza. Bir tane spor salonu.

Sabaha kadar olmasa bile, en azından 01’e kadar.

Bizde alışveriş merkezleri bile çok erken kapanıyor oysa. Bir tane gece-mall fena mı olurdu?

Yoksa sadece evde oturarak geceyi yaşamak bir süre sonra sıkıcı.
Yazarın Tüm Yazıları