Ne anlamsız bir polemik

Her şey bitti, sanki güllük gülistanlığız, “Normalleşmeli mi, normalleşmemeli mi?” tartışması var. Bergüzar Korel tetikleyenlerden biri olmuş, şöyle diyor:“Yırttınız kendinizi normal de normal diye...

Haberin Devamı

Yok onun acıyı ifade şekli başkaymış da, bilmem ne. Sahte hüznünüze kılıf uydurmayın.
Kendi hayatınızda ne yaparsanız yapın bize ne. Ama durun ya.”
Normal diye yırtınan kim vardı ve Korel kime böyle saydırıyor, doğrusu anlamadım.
Anlamadığım bir başka şey de, böyle acı bir gündemde herkesi hizaya sokmaya çalışan bu tür sert tavırlar.
Madem “Bize ne?” diyorsun, o zaman öfkelenmenin anlamı ne?
Keza öfkelenecek bambaşka şeyler ortada dururken, hâlâ bölgede çadıra ihtiyacı olan insanlar varken...
Korel’e yanıt niteliğinde mi bilmiyorum ama bu konuda en güzel paylaşımı Esra Dermancıoğlu yaptı.
“Türkiye’deki sanatçıları anlamıyorum. Ne alakası var?” diyor Dermancıoğlu.
Devamı şöyle: “İnanılmaz bir dönem yaşıyoruz. O normalleşmiş, bu normalleşmiş ne demek? Ne kadar cahilce bir bölünme. Böyle cahilce bir şey olabilir mi? Birilerine cahil derken biraz kendimize de bakmak lazım. Belki normalleşmeyen evde partiler yapıyor. Instagram üzerinden bir kritik yapılamaz.”
Valla Dermancıoğlu haklı.
Bir de bu mesele üzerinden mi bölüneceğiz?

Mesele algı

Haberin Devamı

Yeme-içme sektöründe ise şu tartışılıyor:
“Canlı müzik performansları başlamalı mı, başlamamalı mı?”
Şu yadsınamaz gerçek var, doğru:
Bu bir sektör ve bu sektörde çalışan insanlar evlerine ekmek götürmek zorunda.
Ve herkes işine gücüne bir noktada devam edebiliyorken onlar neden etmesin?
Bana kalırsa mesele canlı müzik performanslarının algısı.
Müzik demek illa eller havaya olacak demek değil.
Böyle günlerde iş, soliste ve orkestrasına düşüyor.
Repertuvarı ona göre düzenlersin, başka türlü bir program yaparsın.
Klişe ama şu doğru: Müzik iyileştirir ve ona da ihtiyaç var.
Karsu’nun Hollanda televizyonundaki performansının hepimizi nasıl duygulandırdığını düşünün.
Tıpkı onun gibi.

En güzel tarafı

Halen Hatay’da olan ve gönüllü olarak sahada çalışan avukat bir arkadaşım var.
En son çadır ihtiyacı için mesaj attı bana ve tüm yakın çevresine.
Bir çadır üreticisi bulmuş, “İsteyen buradan sipariş verebilir” diyordu.
Bizdeki dayanışmanın en güzel tarafı bu:
İşin peşini asla bırakmıyor, yılmıyor ve sürekli çözüm üretiyoruz.
Tek düzeltemediğimiz tarafımız ise şu:
Felaketlerin öncesinde önlem alınmasını sağlayamıyoruz. Aktif vatandaş olmayı bir tek felaket olunca hatırlıyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları