Paylaş
Botoks mu totoks mu artık neyse ne, böyle aşırı gerilmiş yüzler görünce önce ürküyor sonra “Neden yapmış ki? diye üzülüyorum.
Gergin ötesi bir yüz tam aksine genç filan göstermiyor. Yüzün tüm ifadesini alıp götürdüğünden daha yaşlı gösteriyor.
Donmuş bir göl gibi oluyor suratlar.
Ayrıca aşırı estetik yaptıranlar şunu
unutuyor.
Önemli olan gözlerdeki parlama.
Hani deriz ya, gözünün feri gitmiş diye. İşte o hesap.
Onca gerilmeye o parlaklık gidiyorsa, uğraşmak boşuna...
Erkekler bu kadar botoks yaptırmamalı
Bir de bu mesele var.
Erkeklere yakışmıyor sanki bu kadar botoks, bu kadar yanak, alın şişirmek.
Kadınların yüzü bir şekilde kaldırıyor estetiği. Bir süre sonra oturuyor.
Ama erkeklerde ı-ıh, ne yapılsa boş.
Misal, bu yazıyı okurken Mickey Rourke’un o şişmiş suratını gözünüzün önüne getirin.
‘Martıların Efendisi’ neyi anlatıyor
Bugün vizyona giren Mehmet Günsür’lü “Martıların Efendisi” filminin aslında ilginç politik göndermeleri var.
(Dikkat, bundan sonrası filme dair ipucu içerebilir).
Filmin hikayesi 2013 haziranında başlıyor.
Gezi Olayları’nın yaşandığı İstanbul’da, Tuzla’da. Hikayede Gezi’ye dair bir şey yok.
Ama hikayenin masalsı yanı o döneme denk geliyor.
Ağustosun sonlarına doğru da o masalsı hikaye bitiyor ve filmin ana kahramanı Şenol, nam-ı diğer Martıların Efendisi gerçeklerle yüz yüze kalıyor.
Günümüze gelindiğinde ise kahramanımızın dört yıl öncesine göre fazlasıyla ‘normal’ hayatını görüyoruz.
Sistemin onu dönüştürdüğü normallikte ve “Böyle olursa daha mutlu olacaksın” öğüdündeki hayatını...
GÜNSÜR ÇOK MEMNUN
Filmi özel bir gösterimde izledim. İzlemeden önce Mehmet Günsür de yanımdaydı.
“Bu filmden o kadar memnunum ki, yarın ölsem kariyerim adına mutlu mesut gitmiş olurum” diyordu, o kadar iddialıydı.
Meğer iddiasında haklıymış Günsür.
Şizofren karakteri öyle iyi oynamış ki, sırf onun performansını görmek için bile gidilir filme.
Filmin tek handikapı ara ara dağılması, toparlanamaması ve uzun sürmesi.
Yoksa hikaye güzel.
Çember ilişkilerde son nokta
Daha önce “Çember İlişkiler” diye yazmıştım ya hani.
Ünlülerin de dahil olduğu belli bir İstanbul kesimi dön dolaş aynı kişilerle çıkıp duruyor diye...
Hal böyle olunca birinin eski sevgilisi bir bakıyorsun diğerinin yeni sevgilisi olmuş.
Elbette bunu yadırgamıyorum.
Sadece söylediğim şuydu: Bu kesimin kendi çevreleri harici birileriyle pek değil, hiç tanışmamasından kaynaklanıyor bu zincirella vaziyet!
Bakınız yeni filizleniveren Hande Erçel-Murat Dalkılıç aşkı.
Hande Erçel yakın zamana kadar kiminle çıkıyordu?
İşadamı Mehmet Dinçerler’le.
Mehmet Dinçerler kimin yakın arkadaşıydı?
Oyuncu Ekin Mert Daymaz’ın.
Erçel, Dinçerler’den önce de zaten Daymaz ile beraberdi.
Peki son sürpriz ne?
Yer gök yazdı, bir de ben yazayım. Çünkü gerçekten “çember ilişkiler”de zirve bu: Meğer Murat Dalkılıç’la Ekin Mert Daymaz da arkadaşmış arkadaş.
Aradan aylar geçtikten sonra Hande Erçel yeniden Ekin Mert Daymaz’a döner mi dersiniz?
Bunlar hep Satürn yüzünden
Yalan yok, yıl sonuna doğru astrolojiye daha çok ilgi gösterenlerdenim.
Hangi astrolog ne yazmışsa çatır çatır okuyorum sonuna kadar.
Bu ara hepsinin dilinde aynı şey: Satürn 2020 yılına kadar Oğlak burcundaymış. Bu önemli bir şeymiş. Acayip değişiklikler olacakmış.
Biliyorsunuz, “Merkür geri gidiyor” uzun zamandır gündelik dile yerleşmiş bir kalıptı. Şimdi bunun yerine yenisi geldi. “Bu olanlar hep Satürn’den” diyeceğiz bundan böyle, hazır olun.
Paylaş