‘İlk karnemiz’i aldık

Facebook/Instagram ebeveynleri hafta sonu sevinçliydi.

Haberin Devamı

Çocuklarının karne fotoğraflarını gururla paylaştılar.
“İlk karnemiz” diyerek. Olayı çoğullaştırıp coşarak.
Sanki kendileri de karne almış gibi “biz”leşerek...
Oysa karne alan çocuğun kendisi.
Bundan sonra gerçekleştireceği tüm “ilk”ler gibi ona ait.
İlk sevişmesi, ilk hayal kırıklığı, ilk yalnızlığı tadışı, ilk saçmalaması, ilk heyecanı gibi gibi.
Ama işte Facebook/Instagram ebeveynleri için çocukları aynı zamanda bir proje. Gururla takipçilere gösterilmesi gereken.
“Bakın benimki neler de başarıyor” tarzı altyazılarla mutlaka böbürlenme vesilesi yapılan...
“Canım kızımı/oğlumu Amerika’ya yolladım” şeklindeki hüzünlü veda yazılarıyla, aslında ona ne kadar emek/para verildiği/saçıldığı herkes tarafından bilinsin istenen...
Anne-baba-çocuk ilişkisi dünyanın en sırlı en karmaşık üçgeni aslında.
Bu üçgene uzun zamandır bir de sosyal medya eklendi.
İşler daha da karmaşıklaştı.
“Gösterme” çılgınlığı, bu üçgeni de kendine çekti girdap gibi.
Yapacak bir şey yok...

Abart gitsin

Haberin Devamı

Gösterme çılgınlığının esas yan etkisi ise hepimizi etkisine alan abartma huyu.
Her şey “çok”larla ifade ediliyor artık.
“Çok eğlendik” deniliyor.
“Çok güzel bir tatildi” diye altı çiziliyor.
“Çok iyi mekandı” diyerek coşuluyor.
“Çok şahane yazı” gazlaması yapılıyor.
“Çok”suz bir şey pek yok gibi.
Kısacası bugünlerde abartarak yaşıyoruz.
“Az”lığa, az olmaya kimsenin tahammülü yok.

Rahatlık

Seçimden sonraki sosyal yaşam gözlemimi söyleyeyim:
Evet, rahatlandı. Çekinmeler, ürkmeler yerini tatlı bir rahatlığa bıraktı.
Uzun zamandır görmediğim bir psikoloji var kısacası.
Ebeveyni tarafından sürekli azarlanan/hor görülen çocuğun evden kaçtıktan bir süre sonra artık gönül rahatlığıyla evine dönmesi gibi bir şey...
Öyle bir ruh hali yani. Söyleyeyim dedim.

Bodrum notları devam...

Dün kaldığımız yerden Bodrum’dan bildirmeye devam edelim. “Kısım-iki” yani.
SES VER TÜRKBÜKÜ
Türkbükü’ne gelenlerin en çok uğradığı mekanlar Garo’s, Sess, Miam ve Abdi. Garo’s’ta bu kez çok genç bir kalabalık vardı. Meğer İstanbul’dan arkadaşlarının düğünü için gelmişler, hepsi şahane eğleniyordu.
Sess ise bu sezon da Türkbükü’nün vazgeçilmezi olacak gibi.
Ağzına kadar dolu olmasının ötesinde dışarıya kadar taşmıştı kalabalığı. Sınırsız Türkçe pop ortamı vaat eden mekanda her şey bir arada: Flört, giderli şarkılar, hüzünlü bakışmalar, genç bir neşe ve ağır abiler/ablalar...
BU DUVARLARI
ANIMSIYORUM BİR YERDEN

X Beach içindeki Şamdan’ın etrafına örülen ses duvarlarını görünce ilk aklıma gelen şu oldu: Brad Pitt’in oynadığı World War Z filmi. O filmde zombiler için yapılmış dev duvarlar vardı hani. İnsanların yaşadığı bölgeye girmelerini engelleyen...
Şamdan’ın ses duvarlarının böyle bir amacı yok tabii, bu duvarların derdi sesi mümkün olduğunca karşı kıyılara/evlere ulaştırmamak...
Ama ilginçtir, bu ses yutucu duvarlara rağmen içeride çok yüksek sesli bir durum yoktu cumartesi Şamdan’ında. Kısık sesli bir müzik vardı. Ne olur ne olmaz diye böyle bir karar alınmış.
DİLE DÜŞENLER,
KONUŞULANLAR...

Başka neler konuşuluyordu Bodrum’da? Hande Yener’in sükseli bir açılışla Yalıkavak’ta hayata geçirdği Sebastian adlı plajı dillerdeydi. Özellikle de akşamüstü partisi ve partiye gelen DJ David Vendetta’sıyla...
Turgutreis’te açılan Swissotel’de yapılan Hello! partisi İstanbul’dan gelen birçok ismi buluşturmasıyla konuşuldu.
Bir de Bodrum’dayken duyduğum “evli oyuncu”ya dair dedikodunun doğru olmadığını öğrendim.
Demek ki bazen bizleri de yanıltan birileri oluyormuş.

Yazarın Tüm Yazıları