Gülşen ve Ozan’ın nişanı

Pazartesi günkü Kelebek’te Gülşen ve Ozan Çolakoğlu’nun nişan töreninin detayları fotoğraflarla birlikte yer almıştı.

Haberin Devamı

Bu törenden anlıyoruz ki:
Nişan töreni öncesi alelacele kız isteme mizanseni yapmak, artık bir tür modern şaka.
Gülşen’in tuzlu kahve yapıp Ozan’a içirmesi ve o meşhur kız isteme cümlesinin de yer aldığı bir tatlı piyes...
Nişan kıyafetleri de dikkatimi çekti.
Gülşen boynundaki incisiyle, hani o meşhur tabirlemeyle, gayet hanım hanımcık çıkmış/görünmüş.
Her şey iyi hoş da, bugüne kadar ilişkilerini gözümüze sokmaktan kaçınmış, hatta ilk başlarda beraber olduklarını dahi kabul etmemiş ‘cool ikili’nin, şimdi neden evlilik sürecine dair kapıları halka açtığını pek anlayamadım...


Ebru’nun mucizevi hikayesi

Gülşen ve Ozan’ın nişanı

Haberin Devamı

Ebru Demirhan’ın hikayesini pazartesi günü anlatmaya başlamıştım.
Şimdi hikayenin kalanını tamamlayayım...
Ebru, “Bu çocuk intihar ediyor” diyen doktordan sonra karaciğeri tam kapasite çalışmayan ve günden güne eriyen oğlunu yanına alıp tek başına İstanbul’a geliyor.
Amacı, İstanbul’da alternatif tıpla ilgili yöntemlere daha kolay ulaşabilmek...
Bir yandan çalışmaya ve oğluna bakmaya devam ediyor Ebru.
Sonunda bir gün bir aile dramasına katılıyor.


SEN BENİ İSTEMEDİN Kİ!

Gerisini onun ağzından dinleyelim:
“Dramada oğlumu, babasını, beni, hastalığı ve şu an anımsayamadığım birkaç dinamiği daha alana koyduk. Oğlumu temsil eden kişi, kodlanır kodlanmaz, ‘Sen beni istemedin ki!’ dedi.
Böyle çarpıcı bir cümle ile başlayan ve ağlama krizleri yüzünden sürekli ara verdiğimiz çalışmada yeni bir şey öğrendim.
Ailevi bazı nedenlerden dolayı bebeğimin kız olmasını istiyordum ve erkek olduğunu öğrendiğimde çok üzülüp ağlamıştım.
O gün bebeğimin bilinçaltına, ‘Annem beni istemiyor’ tohumunu hiç farkında olmadan ekmiştim. Çalışmada bu kodu temizledik, hastalığı da odadan kovduk ve drama bitti.”


YARALAR ANINDA GEÇTİ!

Ertesi gün her zamanki gibi oğlunun yaralarını pansuman yapmaya hazırlanan Ebru, gördüğü şeye inanamıyor.
Çünkü oğlunun bedeninde doğduğundan beri olan yaralardan eser olmadığını görüyor:
“Her şey çok iyiye gitti ve oğlumun karaciğeri iyileşti. Öfke, karaciğerin konusuymuş. Annem beni istemedi kodlaması ortadan kalkınca karaciğer düzelmişti. Bu deneyim bana yeni bir şeyi fark etmemi sağladı: Şifayı...
Oğlumun olmadığı bir yerde, onun ruhunu ve bilinçaltını ikna edebildiğim bir alanda şifadan başka neden bahsedebilirdik ki?”


BANKAYI BIRAKTI ŞİFACI OLDU

İşte bu olaydan sonra bankayı bırakıp kendini tamamen bu alana adıyor Ebru.
O çok uzun zamandan beri bir şifacı.
Ya da zamanın popüler deyimiyle enerji çalışmaları yapıyor.
Tüm deneyimini anlattığı Bedenin Şifa Kapıları adlı kitabı ise yeni çıktı.
Kitabın sonunda bir beden haritası yapmış, görmeniz lazım. Vücudun hangi noktası hangi duyguya tekabül ediyor, tek tek yazmış.
“Pankreas ve mide şu duygu birikmesinden dolayı hastalanır” gibi bildik enerji bilgilerinden daha ayrıntılı ve iddialı bir beden atlası yapmış Ebru.
“Vay be!” oluyorsun.
“Şuram bu yüzden ağrıyor olabilir mi?” diyorsun.
İyi ki Ebru Demirhan bu yola girmiş.
Her şeyin bir nedeni varmış demek ki...

 

Yazarın Tüm Yazıları